Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ZÜMRÜTTEN AKİSLER A.M. Celal Şengör rı gibi kayıyorlar. Araştırmacılar deprem ses dalgalarının bu sistem üzerinde ne şekilde etkidiklerini test edince sürpriz bir sonuçla karşılaşmışlar. Sarsıntıdan hemen önce cam boncuklara iletilen ses dalgaları ya daha küçük sarsıntılar oluşturarak büyük depremi engelliyor veyahut da daha büyük depremin gelişmesini önlüyorlar. Hatta bu önleyici etki 10 depreme kadar sürüyor. Diğer ilginç bir nokta da boncuk tabakasının bir tür “belleğe” sahip olması. Boncuklar, depremden sonra yine eski duruma dönmek yerine, enerji boşalmasından sonra farklı bir düzeni koruyorlar. Bu bellek kısmını çok şaşırtıcı bulan Johnson, deprem sırasında boşalan muazzam enerji nedeniyle sistemin yine eski durumuna dönmemesi ilginç diyor. Anlaşıldığı üzere enerjinin belli bir kısmı depremden sonra bile belli başlı taneli kayaçlarda depolanabilmekte. Bu enerji rezervi zayıf bir sismik dalganın etkisinde kaldığında, açığa çıkıyor ve artçı deprem komşu deprem bölgesinin dışında meydana gelebilmekte. Araştırmanın, belden aşağısı felç olan hastalar için yeni tedavi yöntemlerinin geliştirilmesinde yardımcı olacağı sanılmakta. Sonuçların öte yandan beyin inmesi veya Multiple Skleroz hastalıklarında meydana gelen sinir hasarlarının giderilmesinde de yardımcı olabileceği tahmin edilmekte. Hiç birimiz bir Türk başbakanının Papa'nın durumuna düşmesini istemeyiz... La Sapienza'nın bilgili ve onurlu öğretim üyeleri de üniversitelerini ziyarete gelmek isteyen Papa'nın gelmesine rektörlerinin bir mektubuyla engel oldu. “Bilginin ne papazlara ne ruhbanlara ihtiyacı var!” Papa Roma Üniversitesine Alınmadı! Roma Üniversitesi'nin adı ve dolayısıyla bulunduğu semtin adı La Sapienza'dır. Bu kelime bilgi anlamına gelir. Efes'teki muazzam kütüphane öncephesinin önündeki heykellerden biri Sapienza'yı temsil eder. Yıllar önce onun ayaklarına sarılmış bir resmimi çektirmiştim. Bugün ülkemizin kanımca en önemli etellektüelerinden biri olan arkadaşım Sinan Özeren, bana Papa 16. Benedikt'in (eski Alman kardinal Ratzinger) La Sapienza'ya yapmak istediği bir gezinin oradaki öğretim üyelerinin ve öğrencilerin protestosu neticesinde iptal edildiğini belirten bir BBC haberi yolladı. Ratzinger, Avusturyalı akıl düşmanı postmodern «filozof» Paul Feyerabend'in yazdıklarından hareketle, Galile'ye karşı Katolik Kılisesinin ve engizisyon mahkemesinin aldığı mahkumiyet kararını «akılcı ve hakkaniyetli» bulduğunu söylemişti. La Sapienza'nın bilgili ve onurlu öğretim üyeleri de üniversitelerini ziyarete gelmek isteyen Papa'nın gelmesine rektörlerinin bir mektubuyla engel oldular. Rektör mektubunda «seküler bilim adına bu uygunsuz ziyaretin engellenebileceğini ümid ederiz» diyordu, zira tüm öğretim üyeleri Papa'nın ziyaretinin kendilerini tahkir edeceğini ve aşağılayacağını beyan etmişlerdi. Üniversite bununla da yetinmedi: Öğrenciler bir ruhban karşıtı yemek düzenlediler. Yemekte asılan afişlerden biri «bilginin ne papazlara ne ruhbanlara ihtiyacı vardır» diyordu. Malum, Hristiyan dinlerinde papazlar için «baba» sıfatı kullanılır. Öğrencilerin afişinde kullanılan kelime de buydu. Yani afiş aslında «bilimin babalara ve ruhbanlara ihtiyacı yoktur» diyordu. Mafya babaları ülkesi İtalya'da öğrencilerin papazlara layık gördüğü mevkii bu kelime oyunu çok güzel göstermektedir. Kendilerini candan kutlarım. Peki Vatikan'ın buna reaksiyonu ne oldu? Resmi bir bildiriyle, Katolik dünyasının kalbi ve insanların saflığından yararlanarak dünyanın en zengin organizasyonu olan bu merkez, üniversitenin protestosunun sansürcü bir tonu olduğunu bildirdi.... Vatikan çok haklıdır: Üniversitenin görevi gerçekten zırvalığı sansür etmektir. Bilim, yanlışları ayıklayarak ilerler, biriktirerek değil. Bu haberi, bilhassa üniversitelerimizde siyasal dinin simgesi türbanın serbest bırakılmasını isteyen ve «sembollerin yasaklandığı dünyada nerede görülmüştür?» diyerek dünyadan tamamen bîhaber olduğunu gösteren Tayyip Bey'in güvenilir bir kişiye tercüme ettirerek okumasını dilerim. Tayyip Bey de temsil ettiği inanç uğruna üniversitelerimizi, baskıcı, sansürcü ilân etmek için hiçbir fırsatı kaçırmamaktadır. Bilememektedir ki, üniversitenin amacı, Galile'nin başına gelenlerden insanlığı korumaktır. Bilememektedir ki kendisinin savunduğu, ortaçağ karanlığını tekrar aklın kaleleri olan üniversitelere sokarak o kaleleri düşürmektir. Roma'daki asil meslekdaşlarımız ve öğrencilerimiz akıl düşmanı şer'in temsilcisi Papa'yı bu düşüncelerle aklın kalesine sokmamışlardır. Tayyip Bey bilsin ki bizler de Roma'daki meslekdaşlarımızdan aşağı kalmayız. Vatikan Galile'yi mahkum etmeden elli yıl önce İslâm halifesi III. Murad'ın emriyle Takiyüddin Efendi'nin rasathanesi Osmanlı Donanması tarafından bombalanarak yıkılmıştı! Aynı Halife, Batlamyüs atlasının Bizanslıların yaptırttığı muhteşem cildindeki ziynet taşlarını alabilmek için cildi söktürmüş ve insanlığın kaderini değiştiren o büyük eseri bir daha ciltletmek gereğini bile görmemişti! Perişan kitabın Atatürk'ün emri ve Berlin Üniversitesi kitap koruma profesörü Hugo Ibscher'in üstün gayretleriyle nasıl büyük ölçüde kurtarılabildiğini Tayyip Bey bilmeyebilir, ama biz üniversite hocaları biliriz. İsterse kendisine de anlatırız. Roma'daki meslekdaşlarımızın Papa'yı üniversitelerinden def etmek istemeleri gibi Atatürk de aynı nedenlerle Halife'yi ve Hilâfeti ülkemizden def etmişti. Şimdi görüyor musunuz gerçek Avrupa uygarlığı ile nerelerde paralellikler beliriyor? İbn Rüşd'ün ülkesi İspanya'dan bize mesaj gönderen Tayyip Bey şunu iyi bilsin: Üniversite aklın egemen olduğu bir yerdir ve akıl düşmanı sembolleri kapısından içeri sokmaz. Bu onun tarihi görevi ve varlığının sebebidir. Şimdi Tayyip Bey arkadaşlarıyla birlikte yeni anayasa yazmaya devam edebilir. Bu işi yaparken bir gözünün ve bir kulağının bizde olmasını tavsiye ederiz. Hiç birimiz bir Türk başbakanının Papa'nın durumuna düşmesini istemeyiz. KUŞ GRİBİNİN İNSANA BULAŞMASI NEDEN ZOR? Kuş gribi diğer grip türlerine karşın insandan insana ender olarak bulaş FELCE KARŞI YENİ TEDAVİ OLANAĞI Belden aşağısı felç olan hastalarda bazı bedensel işlevler kısmen geri döndüğünde, bunun illaki hasarlı sinir yollarının iyileşmesiyle ilgili olması gerekmiyor. Bazı durumlarda omurilikteki diğer sinir hücreleri de hasarlı CBT 1088/5 25 Ocak 2008 sinirlerin işlevlerini üstlenebiliyorlar. Bilim insanları araştırma sırasında farelerin sırt omuriliğine sinir hücrelerini öldürerek, belden aşağısını felç eden bir zehir aşıladıktan sonra altı hafta boyu farenin hareketlerini takip etmişler. Ayrıca sinirlerin elektrik sinyallerini iletme yetisi kontrol edilerek hasarlı sinir hücrelerinin yapıları incelenmiş. Hasarlı sinir yolları yenilenmese bile fareler genelde hareket yetilerinin bir kısmını geri kazanmışlar. Bu farelerin omuriliğinde farklı sinir bağlantıları saptanmış ki bunlar hasarlı sinir hücrelerinin işlevini üstlenmişti diye açıklıyor araştırmacılar. makta. Amerikalı bilim insanları bunun H5N1 virüsünün şeker molekülleriyle birleşememesiyle ilgili olduğunu açıkladılar. Anlaşıldığı üzere H5N1 virüsü bir istisna oluşturmakta. Çünkü bilinen diğer tüm grip virüsleri moleküllere kolayca yapışarak, insanın solunum yollarına bulaşıyor. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü araştırmacıları, virüsün tutunma yerleri olan şeker zincirlerini üç boyutlu olarak görüntüledikten sonra insan ve kuş arasındaki farklılıkları saptamışlar. Kuşlardaki moleküller daha kısa ve koni biçiminde. İnsandaki moleküller ise daha çok bir şemsiye biçiminde ve incelenen tüm H5N1 virüsleri bu moleküllerle birleşememekte diyor bilim insanları Nature Biotechnology dergisinde. Bir grip virüsü insanın solunum yollarına bulaşmadıkça hastalığın gelişmesi neredeyse imkânsızdır. Fakat H5N1 kökleri mutasyonlar sonucunda insanın solunum yollarındaki moleküllere yapışacak şekilde değişebilirler diyor araştırmacılar. Nature dergisindeki habere göre Massachusetts Üniversitesi bilim insanlarının araştırma sonuçlarına sağlık kurumları ilgi gösteriyorlar. Çünkü insandan insana bulaşma riski, gerçekten de virüsün yapışma yetisine göre hesaplanabiliyorsa, salgın tehlikesi de daha iyi tahmin edilebilecek. Hazırlayan: Nilgün Özbaşaran Dede