20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP Gelecek ve üniversiteler Dünya gelecek toplumu internet sitesi, gelecek için şöyle demekte: “Toplum gelecek için, düşüncelerin doğal değişimine hizmet vermek için çabalamaktadır. Gelecekle ilgili düşüncelerin içinde tahminler, öneriler, alternatif senaryolar yer alır. Bu düşünceler insanların gelecekteki 5, 10 ya da 50 yıl içerisinde ne beklediklerine yardım eder.” Prof. Dr. Baki Komsuoğlu, [email protected] 5) UZAK GELECEK: Şimdiki zamandan 50 yıl ve sonrasını kapsar. Bu süre içinde Türk üniversiteleri bizden sonra gelecek nesillere gönül huzuru ile bırakacağı bir yapıda olacak. Çünkü şu anda sesi çıkmayan fakat yaptıklarımızdan ya da yapamadıklarımızdan doğrudan etkilenen genç bir üniversite nesli idarede olacak. Onlar bizleri hiçbir zaman bilmeyecek ve onlara verdiğimiz bu zor kazanılmış imkânların nasıl kazanıldığını hatırlamayacaklardır. Sosyal gelecekle uğraşan tanınmış akademisyenlerden Ryota Ono şöyle diyor: Bireysel ve kurumsal gelecek 2030 yıl arasındadır. Toplumumuzun geleceği 3040 yıl, ulusumuz ve dünyanın geleceği konuşulduğunda bu 50 ile 100 yıl arasındadır. Bu nedenle ulusların geleceğinin planlaması, 5056 yıl içinde yapılabiliyor... Bu süre zarfında Türkiye'nin konumu Balkanlar’daki, Kafkasya'daki, Orta Asya ve Avrupa'daki yeri ve gücü, dünyadaki yeri ve gücü yeniden düzenlenecek. Bilginin ve üretmenin devletin en önemli gücü olduğunu kavrayan Türkiye bölgenin lider devletlerinden biri olma yolundadır diye düşünüyorum. Bugün Avrupa bile eğitimini hızla değiştiriyor. Avrupa Üniversiteler Birliği’nin 2005 Glasgow toplantısında konuşulanlar özetle şöyle: Avrupa Birliği’nin temel değerleri için üniversiteler esastır. Yeni buluş ve araştırmalar, yeni iş alanları demektir. Öğrenme tüm Avrupa'nın alanı olmalıdır. Öğrenmeliyiz, avantaj sağlamalıyız ve bunu hayat boyunca yapacak hale gelmeliyiz. Güçlü üniversitelerle daha güçlü Avrupa yaratmalıyız. Avrupa üniversitelerince benimsenen değerlerin bizler için de geçerli olma zamanı çoktan gelmiştir. Üniversitelerimiz, her şeye rağmen bugünkü durumlarıyla bunu çoktan hak ediyor. Artık Türk ulusu olarak dünyaya bilinçli bakmak zamanıdır. Başarının sırrı da budur. Özerklik ve özgürlük, bilgi toplumunun özüdür. Bu nedenle dünyanın gittiği bilim yolunun Atatürk'ün gösterdiği yol olduğuna inanıyoruz. Bu yolda sürekli çalışmalı, mücadele etmeli ve üretmeliyiz. Birbirinden hızlı bir biçimde etkileşen dünyamızda hepimiz gelecek için düşünmeli ve hayal etmeliyiz. Geçmişi düşündüğümüzde kişilerin ne kadar çok değiştiğini, kendi torunlarımızın çok farklı bir yüzyılda yaşayacağını hayal etmeliyiz ve bu gelişmelere katkıda bulunmalıyız. Bir üniversite mensubu olarak bizim görevimizin de bu olduğuna inanıyorum. Uygulama yapan siyasetçilere gelecekle ilgili bilimsel konular hakkında her yerde fikrimizi söylemeliyiz, uyarılarımızı aktarmalıyız ve doğrularda ısrarcı olmalıyız. B irçok düşünür gelecek çalışmalarını kısa vade (bugünle 5 yıl arası); orta vade (5 yıl ile 1020 yıl arası); ve uzun vadede (20 ile 50 yıl arası) belirtir. Bizler üniversitelerimizin gelecek çalışmalarını nasıl planlayabiliriz? Eğer zaman periyodu içinde düşünürsek 5 kategoride toplayabiliriz. 1) YAKIN GELECEK: Bu dönem, şimdiki zamandan bir yıla kadarki süreyi kapsamaktadır. Üniversitelerimiz bu zaman diliminde altyapı, kalite kontrolü, laboratuvar donanımına devam edecek. Yeni araştırma kaynakları arayacak ve bilimsel yayınlarını artırmaya çalışacaklar. Hükümetler 21.yüzyılda üniversiteleri etki altına alan gelişmeleri kavramayacaktır. Akademik ve idari özerkliği içeren otonom ve özgür üniversite modeli gelmeyecek, üniversitelerin teknoparkları yine hızla gelişmeyecek, araştırma fonları yetersiz kalacak, Avrupa Birliği'nin 7.çerçeve programı araştırma fonlarından istenildiği gibi yararlanamayacak, öğrenciler yine sınırlı olarak üniversitelere alınacak ve çoğu açıkta kalacak. Yeni kurulan 15 üniversitenin ya da halen kurulmak istenen 17 üniversitenin ancak birkaçı faaliyetlerini düzeyli olarak sürdürebilecek ve alt yapılarında çok ciddi eksiklikler olacaktır. standartları yükselmiş bir yapıya kavuşacaklar. Yeni kurulan üniversitelerse altyapının büyük bir kısmını tamamlamış olacak. En önemlisi hükümetler yardımcı olursa üniversitelerin kaynak bulma zorluğu ortadan kalkacak. Özerk yapıdaki üniversiteler, kendi kaynaklarının büyük bir kısmını karşılamakta, bunu da bazen çeşitli işletmelerle ya da şirketlerle ortak olarak sağlamakta. Halen de, Avrupa ve Amerika'daki üniversitelerin anapara kaynakları, devlet bütçesi, bağışlar, araştırmadan gelen kaynaklar, öğrenci katkı payı fonlarından gelen mali destek ve kendi öz kaynaklarından sağlanan paradır. Batı’da özerkliği koruyarak bu gelişmelerin nasıl olacağı tartışılırken idari ve mali özerkliği olmayan Türk üniversitelerinde böyle bir tartışmanın yapılması bizlerde endişe yaratıyor. Batı, eğitimi “Öğrenme ya da Öğretme” “Araştırma ya da Keşfetme” olarak anlatır. Bizde ise eğitim yalnızca öğretme, para varsa da araştırma olarak algılanıyor. Sonuçta, Avrupa ülkelerinde üniversiteler, siyasi anlamda yeniden çok büyük bir önem kazanmıştır. Çünkü üniversiteler, siyaseten özellikle bölgesel kalkınmanın motoru olarak da uygulanıyor. Bizim için siyaseten üniversitelerin ne anlama geldiğini tartışmak istemiyorum. 2) KISA ÖLÇEKLİ ZAMAN: Şimdiki zamandan 1 ile 5 yıl kadarki süreyi kapsar. Bazı üniversitemiz Avrupa üniversiteleri ile bütünleşmiş teknoparkları çalışan ve üreten bir üniversite olacak, ama yukarıda sayılan sorunlar devam edecek. Çünkü dünyanın küreselleşmesi üniversiteleri daha da etkileyecek. Üniversiteler eğer araştırmaya ağırlık verir ve araştırma üniversiteleri haline dönebilirlerse bilgiyi üreten kilit sektör haline gelecekler. Üniversitesanayi arasındaki ilişkiler birçok akademisyene ters gelecek kadar ileri gidecek. Konuya başka bir açıdan bakıldığında uluslar üniversiteleri “ekonomik başarının anahtarı” olarak görecekler. Bunu kavrayan uluslar, üniversitelerin bilim üretmedeki rolünü bilmekte ve ekonomik başarılar için zemin hazırlamaktadır. Uluslar, üniversitelerin eğitimli işgücünü yetiştirmedeki rolünü çok iyi kavramakta. Bilginin ve araştırmanın topluma yansıması, toplumun güçlenmesini sağlıyor. Otonom ve özerk olmayan üniversitelerimiz muhtemelen bilgi üretiminde yeterli seviyede olamayacaklar. Hükümetle bağlantılar, TÜBİTAK ve araştırma fonu kaynakları istenilen seviyeye ulaşamayacak. 4) UZUN ÖLÇEKLİ ZAMAN: Şimdiki zamandan 20 ile 50 yıla kadarki süreyi kapsar. Üniversitesanayi işbirliği tamamlanmış, birçok araştırmada söz sahibi, ürün ve patent alma becerisi yüksek, sorumlu bir üniversite görmeyi arzuluyoruz. Üniversiteler artık araştırma faaliyetlerini geliştirip topluma ve iş çevresine daha fazla hizmet verebilecek ve yükümlü bir kurum olarak algılanacak. Ayrıca üniversiteler, yetiştirdiği öğrencilerin bilgilerini yaşam boyu öğrenmeye çevirecek her türlü eğitimi vermekle de yükümlü olacak. Öğrenciye kendi kendine öğrenme yöntemlerini öğretmek yine üniversitelerin görevleri arasında olacak. Fransa'da genetik hastalık çalışmaları ve AFM Prof. Dr. Coşkun Özdemir, [email protected] CBT1060/20 13 Temmuz 2007 3) ORTA ÖLÇEKLİ ZAMAN 5 ile 20 yıl arasındaki zamanı kapsar. Hükümetler bilimin önemini kavrar ve reformlara yardım ederlerse uzaktan eğitime, sürekli eğitime devam eden, birlikte topluma hizmet üreten, sorumluluk bilinci gelişmiş ve kurumsallaşmış bir üniversite topluluğu göreceğiz. Üniversiteler akreditasyonunu tamamlamış, F ransa'da kısaca AFM diye anılan ve büyük işler başaran bir dernek var. Tıp dilinde nöromüsküler hastalıklar olarak anılan, bizim kas hastalıkları olarak söz ettiğimiz bir grup hastalık, bu derneğin uğraşı alanı. Bugün sayıları yüzü aşan bu hastalıkların çoğunluğu kalıtımsal özellikli ve henüz tedavi olanağı yok. O nedenle bir taraftan bunlarla ilgili araştırmalara, öte yandan bu on binlerce hastanın insanca yaşa yabilmesi, topluma entegre olabilmesi için ciddi, organize çabalara ihtiyaç var. İşte tüm dünyada kurulan kas hastalıkları dernekleri bu iki ana hedefi benimsiyor. Gazetemizde, merkezi Yeşilköy'deki derneğimizden birkaç kez söz ettim. Fransa'daki dernek, bizimle kıyaslanamayacak başarılara imza atıyor. Bu gerçeğe haziranın ilk haftası içinde Fransa AFM'den gelen davet üzerine, yaptığım ziyarette yakından tanık oldum. AFM ne yapıyor, nasıl yapıyor ve başarıya nasıl
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle