20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

kitap lum Kuruluşları (STK) eğitim ve araştırma birimi, bu alandaki çalışmalarını kalıcı yayınlarla güçlendiriyor. En önemli ihtiyaç alanlarına yönelik olarak hazırlanan yedi kitap ve dört CD’den oluşan STK Eğitim Çalışmaları Dizisi karşılıksız olarak STK’ların hizmetine sunuluyor. İstanbul Bilgi Üniversite’sinin kuruluşunun onuncu yıl etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen bu yayınlar, demokrasinin olmazsa olmaz organlarından sivil toplum kuruluşları için çok önemli bir kaynak niteliği taşıyor. Eğitim kitapları dizisinde yayımlanan 7 kitap şu başlıkları taşıyor. Kaynak Geliştirme ve Fon Yönetimi, Gönüllülerle İşbirliği, Proje Döngüsü Yönetimi Ive II, STK için Muhasebe, Finansman ve Vergi Uygulamalarına Giriş, STK için Stratejik Düşünme Stratejik Gelişme, Örgüt Yönetimi, CD’ler ise Sivil Toplum ve Demokrasi, Proje Döngüsü Yönetimi, ve Gönüllülerle İşbirliği. İsteyenler bu yayınlara http://stk.bilgi.edu.tr adresinden ulaşabilirler. GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam Özellikle gençlik içinde fal olgusu hızla yaygınlaşıyor, bunun sebebi nedir? Kendini Fala Vurmuş Gençlik Bir, bilgi eksikliğinden kaynaklanıyor. İki, ruhsal zayıflığa dayanan bir olgudur, gelecek karşısında kendini güçsüz hissediyor. Üç, irade zayıflığı ile ilgili bir nokta var; genç insanların karar alırken çoğunun güçsüz olduğunu düşünüyorum, kendi ayakları üzerinde durmayı çok beceremedikleri için, sürekli telkin altında kaldıkları için, yani sürekli başkalarının sözleri ile hareket ettikleri için. Faldan da, bir otoriteden, deneyimli birinden beklediklerini bekliyorlar. Hayatları hakkında bir işaret umuyorlar. İlköğretimden beri birileri ona sürekli “şöyle yap, böyle yap” diyor, falcı da birşey söylüyor. Falcı da o otorite ihtiyacını karşılayan güçlerden biri. Maalesef, genç insanların otorite ihtiyaçları var. Gençlerin içinde kendi karar verme gücünü, kendi otonomisini kullanabilen çok az görüyorum, hoca olarak üniversitede. Öyle sürükleniyorlar çocuklar. Ve o sürüklenen gençlerin falla ilgililenmesinden daha doğal birşey olamaz gibi geliyor bana. Kısaca söylersek, ortam insanların kendi hayatları hakkında özgür karar vermelerini engelliyor, müthiş bir rüzgâr var, o rüzgâr alıp sürüklüyor insanları. Genç insanlar çoğunlukla o rüzgârı anlayabilecek bilgi ve donanıma sahip değil. Dolayısıyla faldı, büyücülüktü, alkoldü, antidepresan ilaçlardı, uyuşturucuydu.... bu tip şeylere kendilerini kaptırıyorlar. Gençlerin içinde bulunduğu durumu genel sistemin bir parçası olarak görüyorum. Fal baktıran insanın çoğunlukla ne geçmişiyle bir ilişkisi var, ne geleceğiyle bir ilişkisi var ve yaşamıyla ilgili sorunlarını kahve fincanının içinde halletmek istiyor. Fal, gerçekten bilgisizliği, bilinçsizliği ve irade zayıflığını gösteren birşey. Tabiî, fal, bu özelliklerin ortaya çıktığı alanlardan biri, yalnız falla görünmüyor. Eğlence biçimleriyle, çoğunun depresif oluşuyla; çok çabuk bunalmaları ve çok çabuk pes etmeleriyle açığa çıkıyor. Hayat karşısında genellikle zayıflar. Ufuksuz olduklarını da düşünüyorum. Ufuksuzluktan kastım çok dar bakmaları hayata, çok azı aşabiliyor bu durumu. Fal, aynı zamanda ülkemizin şu anki haliyle ilgili bir uyarı bence. Gençliğimizin, dolayısıyla bizim ne halde olduğumuzun bir işareti aynı zamanda. Kendimizi tanımak, gençlerimizin, dolayısıyla bizim ne durumda olduğumu anlamak açısından bir işarettir. Bu tip eğilimlerin artması bana korku veriyor. Fal olabilir, daha hazini belki büyücülüktür. Televizyona çıkan büyücüler var. Örneğin insanlar hacıya hocaya gidip büyü yaptırıyorlar. Bir dersten geçmek için büyü yaptırıyorsun ve bu sayede o dersten geçmeyi düşünüyorsun. Aynı şekilde yaşanan bir probleminin çözümünü arayabiliyor insanlar büyüde. Bu, hazin bir durum. Bu, bizim bilgimizle yaşayamadığımızı gösteriyor. Emin olabilirsiniz ki, falcılara giden gençlerin çoğu okumuş yazmış gençlerdir. En azından lise eğitimi almıştır. Bu konuda yapılmış bir araştırma var mı bilmiyorum, ama medyaya yansıdığı kadarıyla üniversite yurtlarında dahi para karşılığı fal bakanların olduğu biliniyor. Aynı şekilde, kafeler açılıyor, içinde bir de falcı bulunuyor. Sırf bu amaçla açılan kafeler var. Ne kadar büyük zavallılık! Tamamen otorite arama kaygısından kaynaklanıyor bu bence. İnsan elbete otoritelere başvurabilir; psikologlara başvurabilir, büyüklerine danışabilir, bilim insanlarına sorular sorabilir, ama bunu fal yoluyla, büyü yoluyla yapmaya çalışmak, hayatımızın bütün problemlerini birilerine danışarak çözmeye çalışmak, bizi zavallı bir duruma sokar. İnsan birey olarak vardır ve kendi kişiliği çerçevesinde hareket etmelidir. Bireylerin kendi kişiliğiyle konuşmadığı bir toplum, çökmeye mahkumdur. Fal da bizim insanımızın birey olamadığını gösterir. Yoksa yaşam bir sürü yaşamına döner. Sürüdeki koyunlar gider bir takım falcılara “benim başıma ne gelecek ?” diye sorar, falcılar da bundan iyi paralar kazanır. İnsanlar kendi başına kendi gücünü toparlama yeteneğinden yoksun. Bunun nedeninin gençlerle yaşlılar arasında, bizim kültürümüzde her kültürden fazla olarak, uçurumun açılması olduğunu düşünüyorum. Genç bir insan belki babasıyla, annesiyle, eğiticisiyle konuşamadığı için gidip falcısıyla konuşuyor da olabilir. Bu, gençlerin içine düştüğü yalnızlıktan, zayıflıktan kaynaklanan bir şey. Sivil Topluma Destek İstanbul Bilgi Üniversitesi Sivil Toplum Kuruluşları Eğitim ve Araştırma Birimi hazırladığı eğitim setiyle Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarına destek veriyor. Türkiye’de giderek önem kazanan sivil toplum kuruluşlarının kurumsal kapasitelerini güçlendirmesi konusundaki ihtiyaçlarına cevap vermeyi ve sorunlarının çözümlerine katkıda bulunmayı hedefleyen İstanbul Bilgi Üniversitesi Sivil top HAYMATLOZ“Özgürlüğe Giden Yol” 1933'te Türkiye'ye Gelen Alman Bilim İnsanları Verein Aktives Museum tarafından hazırlanan 1933'te Almanya ve Avusturya'dan Türkiye'ye gelen bilim insanları ve uzmanları konu alan sergi; Milli Reasürans Sanat Galerisi organizasyonu ile Türk Alman İşadamları Kültür Vakfı, Goethe Institut İstanbul ve Orient Institut İstanbul sponsorluğunda 530 Haziran 2007 tarihleri arasında sergilendi. Ayrıca sergi için bir de kitap hazırlandı. Almanya'da 1933 yılında Nazilerin iktidar olmasıyla çalışma olanaklarını kaybeden, bunun sonucu ülkelerini terk eden ve bir kısmı Türkiye'ye taşınmak zorunda kalan Alman bilim insanları ve uzmanları Türkiye'de, özellikle genç Türkiye Cumhuriyeti'nin kamusal alanda yeniden organize olmasına, başta üniversiteler olmak üzere modern eğitim sisteminin kuruluşuna yaptıkları katkılarla hatırlanıyorlar, özellikle “1933 Üniversite Reformu” nedeniyle değerlendirme konusu oluyorlar. İkinci Dünya Savaşı öncesinde başlayan ve savaşın sonuna kadar devam eden bu sıra dışı olay, genellikle yapıldığı gibi sadece bir “sığınma” eylemi olarak, “Türkiye'nin vatanlarını terk etmek durumunda kalan bu seçkin insanlara kapılarını açması” gibi bir kapsam içinde ele alınabilir mi? Murat Katoğlu sergiyi sunuş yazısında bu soruya cevap arıyor ve şunları belirtiyor: “İltica olgusu, elbet zorunluluklardan, insanların yaşadıkları yerlerdeki katlanılması olanaksız ekonomik, sosyal, siyasal şartlar sebebiyle meydana gelir. 1930'lar Almanya'sında da birçok kimseyi ilticayı zorlayan dramatik siyasal ortamın etkisini biliyoruz. Ancak çok sayıda aydın ve meslek sahibi uzmanın topluca Türkiye'ye gelişlerinin özünde başka ve ciddi faktörlerin varlığını da biliyoruz. Hatta denebilir ki, en az Almanya kaynaklı sebepler kadar, Türkiye'deki sosyal, kültürel gelişmeler de bu geniş çaplı entelektüel insan gücü hareketini belirlemiştir. İltica, genellikle tek taraflı ihtiyaç ve insan iradesinin sonucu olan bir eylemdir. 1933'deki Alman hocaların, sanatçıların, uzmanların Türkiye'ye gelişinde ise karşılıklı 'muhtaçlık' olayın esaslı unsurudur, belirleyicidir. Yani, Alman aydınların yurtlarından ayrılma mecburiyetleri kadar, Türkiye'nin de söz konusu köklü sosyal, kültürel yenilik programlarını yürütmek için aynı dönemde nitelikli insan gücüne olan ihtiyacı, olayı yalnızca sıradan bir 'iltica' hareketinden tamamen farklı anlam ve boyutta algılamamızı gerektirir”. Verein Aktives Museum tarafından hazırlanan sergi Milli Reasürans Galerisi'nin organizasyonu ile önümüzdeki günlerde Türkiye'nin birçok üniversitesinde sergilenmeye devam edilecek. Organizasyonla ilişki için; Amelie Edgü 0212 230 1976 [email protected] Kitap galeriden sağlanabilir. CBT 1060 / 11 13 Temmuz 2007
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle