20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Avrupa Kültür Başkenti İstanbul Üzerine Söyleşi İstanbul Belediyesi ve vilayeti ikibuçuk yıl sonraki Avrupa Kültür Başkenti için yoğun çalışmalar yapıyor. Ne yazık ki içeriklerini sadece dedikodu kanalından öğreniyoruz. Bir ihale fırtınası esiyor olmalı. Yine de kenti yenileştirip güzelleştirmek amacıyla yapıldıkları için bu çalışmaların, proje yapan ve uygulayanların becerisi oranında, kent fizyonomisine bir katkısı olacağına inanıyorum. Doğan Kuban böyle bir proje ulaşımla ilgili uzun vadeli bir çözümün parçası olmayacaktır. 2010 yılında, özellikle yaz aylarında, taksi ile gezmek istemeyen bir turiste İstanbul trafiğinin nasıl bir eziyet olacağını hayal etmeye çalışın. Bu İstanbul için yapılacak kötü bir propaganda nedeni olacaktır. TRAMVAY HATTI Daha önce Sayın İncedayı ile birlikte surlar çevresinde turistik bir çevre tramvay hattı ve onu yer yer besleyecek bir deniz ulaşımı önermiştik. Bunların tünel kazmak kadar pahalı olmadığı açıktır. Bunlarda kar marjları da düşüktür. Bu belki politik bir sakıncadır. Fakat İstanbul'da en ucuz ve en rahat ulaşım deniz yolu ve tramvayla yapılandır. Metro ise bu kadar büyük bir kentin olmazsa olmaz ulaşım sistemidir. İstanbul'u imar etme düşüncesinin büyüklüğüne kapılan belediye başkanları İstanbul'un bir kent olarak yapısını doğru anlamak zorundalar. İstanbul bir imparatorluk başkenti iken 1440 hektarlık bir sur içi ile birkaç yüz hektarlık Galata'dan oluşuyordu. Nüfusu 1950'de bir milyona ulaşmamıştı. Sur içi ve Galata Konstantinopolis ve İstanbul'un İmparatorluk tarihlerine tanıklık eden büyük anıtlarla doludur. Biz İstanbul'un imparatorluk merkezi olan Sur içi'nin koİstanbul 500 000 nünut dokusunu koruyamafuslu bir kozmopolit dık. Galata ve Beyoğlu Osmanlı başkenti kagir oldukları için kendilerini bir ölçüde kurtardeğil, 15 000 000 dılar. Yine de Sur içi bir kentlileşememiş hazine olmaya devam nüfuslu, kimliği köyediyor. Türkiye'de ehil le kent, cami ile olmayan koruma müdaalışveriş merkezi, haleleri kentlerin ve anıtların düşmanıdır. gökdelenle geceOnun için az müdahaleyi kondumsu apartman bir ilke olarak öneriyoarasında binamaz rum. Ve sayın sorumlulabir dünya kentidir. ra bir kez daha hatırlatıyorum. Sur içinde özel araç trafiğini azaltmak bir planlama ilkesidir. Otopark bir kanserdir. Artan yol dokusu bu kanseri besleyen kan damarlarıdır. 1970'den sonra 40 yılda nüfusu 15.000.000'a çıkan öteki İstanbul, Lagos gibi, Karaçi gibi fil hastalığına tutulmuş bir geri kalmış ülke kentidir. Londra gibi, Paris gibi düzenli bir metropol değildir. Gerçi biz tek katlı gecekondudan çok katlı gecekondu apartmana terfi eden özgün bir kent yarattık, fakat %60'ı yasadışı inşa edilmiş bir şehirde yaşıyoruz. 1440 hektarlık imparatorluklar merkezinin, Lagos ya da Karaçi varyasyonu yeni İstanbul'la ile aynı kefeye konmadığını biliyoruz. Fakat benzer uygulamalara kurban olması olasılığını da göz ardı edemiyoruz. Türkiye'de koruma uzmanları bazen belediyelere 'gölge etme başka ihsan istemem' demek durumuna düştüler. Parti ve işverenden çok fakir halkı düşünen ve tarih kültürüne tutunabilen bir belediye idaresi bir gün işbaşına gelirse 1440 hektarlık eski İstanbul'u koruyabiliriz. Lagosİstanbul'u genç kuşakların sağduyusuna emanet edip güncel eleştirilerle ömrümüzü tüketmeyiz. T ürkiye'de pek çok yetenekli genç tasarımcı var. Sorun bu iki buçuk yılda yapılabileceklerin seçiminde saptanan önceliklerin doğru olup olmadığı. Bunun ilk ölçütü yabancılara İstanbul'u hangi boyutlarını vurgulayarak sunmak istediğimiz. İkincisi 2010 yılına yetişebilme programının gerçekleşebilir olması. Birinci ölçüt 'Avrupa Kültür Başkenti' deyiminden kaynaklanıyor. İstanbul kuşkusuz bir kültür başkenti. Fakat Avrupa kültürünün herhangi bir boyutu ile eşdeşleşen bir yanı yok. AB'ye alınmak için verilen randevu 15 yıl sonra. Bay Sarkozy için ise Türk halkı Avrupa Birliğine katılacak niteliklere sahip değil. İşin tuhafı ben de öyle düşünüyorum. Biz ne Avrupa felsefesinin, ne Avrupa bilimsel düşüncesinin, ne Avrupa sanatının temsilcisi olan bir İstanbul'a sahibiz. Sadece bir boyutumuzla Avrupa ile boy ölçüşüyoruz: Tüketim tutkusu. Bu bizi Avrupalı yapmasa bile Avrupa'nın bir tür sömürge pazarı yapıyor. Bu boyutumuzu vurgulamak açısından belediye bir ikilem içinde olmalı. Misafirlere Kapalıçarşı'yı mı göstermeli, Kanyon ticaret merkezini mi? Soru bir alay gibi gözükse de gerçekte İstanbul'un ve Türkiye'nin içinde bulunduğu bazı çözülememiş sorunlara işaret ediyor. Kuşkusuz Kapalıçarşı'lar Kanyon'la birlikte olacak, İstanbul'u giderek Kanyon türünden yapılar daha çok temsil edecekler. İstanbul 500 000 nüfuslu bir kozmopolit Osmanlı başkenti değil, 15 000 000 kentlileşememiş nüfuslu, kimliği köyle kent, cami ile alışveriş merkezi, gökdelenle gecekondumsu apartman arasında binamaz bir dünya kentidir. Ona bağlı olarak, iyi ya da kötü, donanacak. manlı 'residence'larıyla donatmayı öngören hayallere kapılıyorlar. Böyle hayaller zorlama ile bir kaç örnekte gerçekleşse bile, Avrupa Kültür Başkentine gelecek olanların görmek istedikleri şey değil. Ona karşın Balat'ın,Tarlabaşı'nın, Süleymaniye'nin, Avrupalıların bize öğrettikleri ölçütlerle, doğru koruma projelerini yapmak yeterlidir. Ne var ki bunların bir iki yılda sağlıklı gerçekleşeceğini düşünmek de hayaldir. Sorumluların İstanbul'da bunca yıl ne yapabildiklerini anımsamaları, onları ikna etmeye yetebilir. BELEDİYE NE YAPMALI? 'Avrupa Kültür Başkenti' deyimi turistik bir etikettir. Biz turizmi desteklediğimiz için bu etiket de İstanbul turizmi için yararlı olabilir. Belediye'nin de çabası, bu adın çekiciliğine kapılıp kenti ziyaret edeceklere kentin büyük tarihi mirasını çağdaş turizm standartlarında göstermek olmalıdır. Biz AB'ye girmeye, fakat Avrupa kültür dairesine girmemeye çalışan yönsüz idarecilerin sorumluluğu altında yaşıyoruz. Bunlar 1440 hektarlık bir alanı hiçbir zaman varolmamış Os CBT 1057/7 22 Haziran 2007 Bir süre önce bu sayfalarda, 2010 ile ilgili bazı sade önerileri vurguladık. İstanbul'un turistik önceliklerinin başında her yıl gelen turistlerin istatistik olarak en çok ziyaret ettikleri önemli yapıtların çevrelerinin düzenlenmesi gelmektedir. Bunların bir bölümü son yıllarda fazla planlanmış olmasa da, yapılmıştır. Daha zor ulaşılanların çevreleri de düzenlenmelidir. Bu projelerde yetenekli mimarlarla korumacılar birlikte çalışmalıdır. Fakat Sur içinde her anıtın çevresini onun kültürel varlığının özellikleri, tarihi konumu ile birlikte düşünen ve Sur içine hala yeni bir gelişme alanı olarak değil, bir koruma alanı olarak bakan toprak ve yapı spekülasyonundan uzak, bir Sur içi koruma planı yoktur. Bu yapılana kadar, çok umutlu olmak için neden de yok. Süleymaniye'yi eski konutları yakarak otopark yapanlar bugünkü haline getirmiştir. Bunun kadar önemli ve korumanın olmazsa olmaz koşulu bu sitlere ulaşım sorunudur. İstanbul'un ulaşımı sadece bir kaos'dur. Metro yapılmadıkça ve deniz akıllıca kullanılmadıkça, özel arabalar için ne kadar köstebek tüneli yapılsa, müteahhit'lerin portföy sorunları dışında,
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle