Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP Hız arttıkça iş azalır Taylor'un, "işleri, en aptal olanlar tarafından kolayca yapılabilecek kadar parçalayın" ilkesi bugün tek farkla tekrar gündeme gelmiş görünüyor. Tınaz Titiz M urphy kuralları diye bilinenlerin çoğu, Edward A. Murphy Jr. tarafından ortaya atılan yaklaşık on tane ve hepsi de askerlikle ilgili kuralın sonradan çeşitli alanlara genişletilmesinden ibarettir. Örneğin, "işler, yapılması için mevcut zamanı dolduracak şekilde genişler" bu "türetilmiş kurallar"dan birisidir. İş yaşamı, yüzlerce kuralın kolayca üretilmesine imkan verecek kadar verimli (!) bir alan olduğu için hemen herkes birkaç Murphy kuralı tanımlayabilir. İş yaşamında uzun yıllar geçirenler, eskilerde ofis donanımlarının bugüne oranla son derece basit olduğunu, bilgisayar bir yana fotokopi makinesi hatta elektrikli hesap makinesinin bile lüks olduğunu bi lirler. E o zaman işler nasıl yapılıyordu? Cevap şaşırtıcı olabilir ama şöyledir: bugün bu donanımlara harcadığımız emek ve paranın çoğu, bizzat o donanımların yarattığı doğrudan ve/ya dolaylı sorunları çözmek için kullanılıyor; geri kalan da insanları daha hızlı yaşatmak için! İş yaşamının hızı arttıkça, aynen fizikteki volan etkisi'ne benzer şekilde, oluşan yaşam düzlemlerinin dışına çık(a)mama etkisi ortaya çıkıyor. Öyle ki, daha rasyonel çalışmayı mümkün kılabilecek öneriler için dahi, oluşan "eylemsizlik" nedeniyle zaman bulunamıyor. Yıkıcı rekabet bunu azdırıyor: Rekabetin çoğunlukla, "birbirini yoketmek" anlamına geldiği günü müzde bir çılgınlık yaşanıyor. Pazara çıkma süresini kısaltabilmek için içine düşünülen akıl almaz "telaş" tuhaf görünebilir ama "hızlı" olabilmeyi engelliyor. Frederick Taylor'un ünlü, "işleri, en aptal olanlar tarafından kolayca yapılabilecek kadar parçalayın" ilkesi bugün tek farkla tekrar gündeme gelmiş görünüyor. O da, işlerin çoğunun Taylor zamanının aksineinsanlar değil makineler tarafından yapılması ve insanlardan temel beklentinin de makinelerin çalışmasını yavaşlatabilecek davranışlardan düşünmek gibi uzak durmaları oluşudur. E. Deming'in yıkıcı rekabetin olumsuzluklarını net olarak ortaya koyduğu yaklaşımlara kimsenin aldırdığı yok. Kullanılmayan zaman: Rutinin dışında bir şeyler yapmak için zaman olmadığından yakınanlar, bir an için durup neler yaptıklarına, zamanlarını nasıl kullandıklarına bakarlarsa inanamayacakları kadar çok zamanları olduğunu farkedeceklerdir. Yeter ki her yaptıklarının, yapılması gereken başka bir şeyleri yapmamanın pahasına olduğunu farketsinler . (http://www.tinaztitiz.com/yazi.php?id=501, http://www.tinaztitiz.com/yazi.php?id=547) CBT1057/22 22 Haziran 2007 ki gelişimini olumsuz etkileyecek yayınlardan kaçınılması gerektiğini bildirerek RTÜK'ün üzerine düşen görevi yasalar çerçevesinde yaptığını; ancak bu konuda sorumluluğun sadece RTÜK üzerine yıkılmasının haksızlık olacağını, okuldaki öğretmenler ile evde anne ve babalara büyük görevler düştüğünü vurguladı. Gülizar, çocuklara reklam programlarında çok fazla yer verilerek istismar edildiklerini, eğlence programlarında dansöz kıyafeti giydirilerek ileride kendilerinin kabul edemeyecekleri konumlara sokulduğunu, sokaklarda dilencilik yaptırıldığını ve tüm bu durumların ağır bir istismar olduğunu; özellikle kırsal kesimde ekonomik ve sosyal nedenlerle yaşlı insanlarla çocukluk çağındakilerin evlendirilmesinin de kabul edilemez bir istismar türü olduğunu vurguladı. Sağlık Bakanlığı Basın Müşavirliği'nden Veysi Pamukoğlu, en düşük izlenme oranı olan bir televizyon programının dahi en az 1.5 milyon seyirci kitlesine ulaştığını; bu nedenle televizyonlarda ailenin ve çocukların bilinçlendirilmesinde Bakanlık olarak mutlaka akademik çevrelerden katkı alındığını, ancak her evde ortalama 2 adet televizyon bulunması nedeniyle ailenin çocuğu bu evde yakından izlemesi gerektiğini vurguladı. Skaler ve vektörel büyüklükler Sayın Akın Oyat’ın CBT Sayı 1053’te yayımlanan “Skaler ve vektörel büyüklükler üzerine” başlıklı yazısı, daha önce yayınladığımız (CBT 1051/22) ve kitaplarda varolan tanımları irdelediğimiz yazımıza eleştiri niteliğinde. Prof. Dr. Oktay Hüseyin (GUSEINOV), Akdeniz Üniv. Emekli Öğreketini anlatmak istersek, aracı diğerlerinden ayıran nicelikleriyle belirtmemiz gerekir. Şimdi yazarın vermek istediği kavrama bakarsak, birincisi “şiddet” sözü yanlıştır. Alan, rüzgar, yağmur,… için şiddet sözcüğü kullanılır ama vektör ve skaler için kullanılmaz. Matematikte vektörün uygulama noktasına gerek yoktur, ayrıca fizikte alanın şiddetinden bahsedildiğinde de uygulama noktasına gerek yoktur ve böyle örnekler çoktur. Yalnız bağlı vektörlerin uygulama noktaları vardır. Vektörler genelde serbesttirler ve kendisine paralel olarak istenilen yere kaydırılabilirler. Vektörün “bileşenleri” denildiğinde koordinat sistemi verilmelidir, ama bu sözü yazar vektörün tanımında adı geçen büyüklük, yön ve diğerleri için kullanmıştır ve bu doğru değildir. Yazarın örneğine bakalım: “Örneğin, yüzen bir cisme etkiyen yer çekim kuvveti ile suyun kaldırma kuvveti gibi…”. Birincisi yer çekim değil, Dünya çekim demek gerekir. İkincisi yüzen değil sakin suda duran cisim denmiş olsa doğru olur. Yüzen veya uçan cisimlere dinamik kuvvetler etki eder. Bu kuvvetler büyük hızlarda daha çok etkin olur ve ağırlık kuvveti ile aynı doğrultuda olmazlar. Örneğin uçaklar ve suyun üzerinde hızla giden araçlar için dinamik kuvvetler akışkanın kaldırma (Arşimet) kuvvetinden çok daha önemlidir. Ülkemizde “farkı ne” sözü ne yazık ki çok kolay ve sık kullanılmakta. Ama temel bilimlerde “farkı” önemlidir ve üzerinde düşünülmesi gerekir. Yüksek matematikte ve fizikte kullanılan tanımlarda vektörlerin büyüklüğü ve yönleri önemlidir. Kavramlara fazla tanımlar getirmek, görüntü üzerindeki incelemenin soyut düşüncenin önüne geçmesinden kaynaklanmaktadır. Bu da bilimsel düşünceyi kısıtlıyor. Unutmamak gerekir ki, geometride skaler olan bir büyüklük “doğru parçası” ile verilebilir. Ama sayının doğrultusu olmaz. Vektörler matematikte ve fizikte koyu şekildeki harflerle (A, v,..) gösterilir. Çok boyutlu uzaylarda vektörü, yönü belirlenmiş doğru parçası gibi gösteremeyiz. Eğri uzaylarda (bizim uzay da gerçekte eğridir), yazarın düşündüğü gibi, ne doğru ne de onun doğrultusu yoktur sadece “geodezik” çizgiler vardır. Gelişmiş bilim dalların da kavramların tanımı basitten zora genelleştirilmemeli. Tersine en yüksek seviyede geçerli olan kavram anlatımdan başlayarak basite doğru indirgenmeli. Yoksa kavramlar ve tanımları bilimin seviyesi arttıkça, sürekli değişime uğramak zorunda kalır. Y azımızda gerçekten de vektörler hakkında “yeni” bir tanım yapmadık. Amacımız dünyada yüz yıldır iyi bilinen kavramlara yeni bir tanım yapmak değil, kitaplardaki tanımlarda nelerin doğru olmadığını ve gereksiz olduklarını belirtmekti. Bu tanımlarda eleştirmediğimiz kısımlar doğrudur. Örneğin kaynak olarak gösterdiğimiz üniversite kitabında (ki oda çeviri eseridir), fizikte kullanılan vektör çok doğru bir şekilde tanımlanmıştır. Biz kitaplarda anlatılan “vektör” kavramından bahsederken, verilen kavramın matematikte kullanıldığı zaman, birimden söz edilmesine hiç gerek olmadığını ve fizikte de birimin vurgulanmasına gerek olmadığını belirtiyoruz. Vektörlerle işlemler (hesaplamalar) yaparken onların (skalerlerin da) birimleri “kenarda” kalır. Sayın yazar çok doğru olarak “doğrultu ile yön tamamen farklı şeylerdir” diyor. Biz yazımızda vektörün tanımında yön olmalı ama doğrultu gereksizdir diyoruz. Sayın yazar, vektör kavramında, bizim doğrultu sözcüğünü gerekli görmediğimizi, ancak “kapı” örneğinde doğrultu sözcüğünü kullanmamızı çelişki olarak nitelemektedir. Günlük hayatta kullandığımız kavramlarda, örneğin araba (benzer olarak bisiklet, güneş...) kavramında ne yön ne de doğrultu sözleri yoktur, ama kullanımda: “bu yönde gitti”, “düz doğru sür”, “güneşe doğru bak” gibi anlatımlar bulunmaktadır. Sözü kavrama “yerleştirmek” ile onu anlatımda “kullanmak” farklı şeylerdir. Yazar son paragrafta, “Vektörel büyüklük, birimi ile birlikte sayısal değeri (şiddeti), doğrultusu, yönü ve uygulama noktasından oluşan unsurları (bileşenleri) ile tanımlanan bir büyüklüktür. Özel durumlarda bu unsurlardan bazılarını belirtmeye gerek olmayabilir. Ancak bu, vektörel büyüklüklerin unsurlarının (bileşenlerinin) sayısını azaltmak için bir gerekçe olamaz.” demektedir. Genel şekilde (her durumda geçerli olan) açıklanan kavramlarda detaylar yazılmaz. Örneğin “araç” sözünde, belirli bir aracı ve onun belli bir ortamdaki ha