25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yetmişinci yılında İstanbul Resim ve Heykel Müzesi İstanbul Resim ve Heykel Müzesi Atatürk’ün bize bıraktığı bir mirastır. Bilgiyi ve sanatı sınırlı bir kesimin ilgi alanı olmaktan çıkarıp halkın geniş kesimine yaygınlaştırmayı, diğer bir deyişle halkı her alanda etkinleştirmeyi hedefleyen Cumhuriyet ülküsünün bir ürünüdür. Yard. Doç. Dr. Mehmet Üstünipek, İst. Kültür Üniversitesi K oleksiyonundaki eserlerin niteliği açısından alanında Türkiye’nin en zengin müzesi olan bu kurum, yıllarca olanaksızlıklarla mücadele ederek ve ödeneksizlik, ilgisizlik, mevzuat, fiziki yetersizlikler ve nihayet deprem gibi olumsuz etkenlere rağmen yetmiş yılı geride bırakarak bugünlere geldi. Öte yandan son beş yılda arkasında Türkiye’deki bazı büyük sermaye gruplarının yer aldığı müzeler ardı ardına açıldı ve göz alıcı mekânları, yaptıkları ses getiren bazı eser alımları ve düzenledikleri önemli sergilerle sanat ortamına dikkat çekici katkılar sağladılar. Öyle ki, bazı sergileri gezmek için müze kapılarında kuyruklar oluştu, yayın kuruluşları sergilerden daha fazla bahseder oldu. Bu olumlu sayılabilecek katkılar bir yana müzeler kurmak için yapılan yatırımların neden Atatürk’ün mirası olan ve zengin bir koleksiyonu barındıran İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’ne yönlendirilmediği ‘anlamlı’ bir soru işareti olarak kalmaya devam edecektir. Cumhuriyet’in ilanının ardından 1937 yılında açılan müzenin kuruluş aşamasını Türk müzeciliğinin gelişim süreci kapsamında değerlendirmek, bu soru işaretinin neden anlamlı olduğunu daha iyi ortaya koyacaktır. Osman Hamdi Bey’in en büyük hayallerinden biri de bir resim heykel müzesi kurmaktır. Kardeşi Halil Edhem onun bu konuda ne denli istekli olduğunu şu cümlelerle ifade eder: “Güzel sanatlar yönetmeliğinin on dördüncü maddesinde sözü geçen resim müzesini kurmak ve milli ressamların eserleriyle beraber hiç olmazsa eski ustalardan bazılarının kopyalarını yaptırmak hususu Hamdi Bey’in ölümüne kadar süren özlü bir emeliydi.” Osman Hamdi Bey’in bu emeli doğrultusundaki ilk gelişmeler, onun ölümünün ardından 1910 yılında müze müdürlüğüne getirilen Halil Edhem zamanında kısmen gerçekleşti ve müze (Arkeoloji Müzesi) bütçesine ek ödenek verilerek resim koleksiyonu oluşturulmaya başlandı. Yurtdışından eski ustaların eserlerinin kopyaları getirtilmiş, yeni eserler satın alındı ve Sanayii Nefise Mektebi bünyesinde toplanan bu eserler, Dolmabahçe Sarayı ve Union Français binasından geçici bir süre için getirilen diğerleriyle birlikte okulun salonlarında Elvahı Nakşiye Koleksiyonu adı altında sergilendi. Bu tarihten sonra da koleksiyon yeni alımlarla zenginleştirildi. Bu koleksiyonun bir müzeye dönüştürülmesi doğrultusunda 1917 yılında bir Resim Eserleri Tüzüğü de hazırlandı. Görüldüğü üzere, Cumhuriyet’in ilanına kadar olan dönemin zor koşullarında bir resim heykel müzesinin oluşumu doğrultusunda tutarlı adımlar atıldı. Ancak müzenin kurulması için Cumhuriyet döneminin aydınlığını beklemek gerekecektir. CUMHURİYET’İN KATKISI Cumhuriyet’in ilk yıllarında, çağdaş toplum düzeyine ulaşmak doğrultusunda Atatürk’ün önderliğinde ortaya konulan kültür politikaları, sanata özel bir önem verilmesi sonucunu doğurdu. Sanatçılar desteklendi, sergilerden hükümet tarafından eserler satın alındı. 1926 yılında bir Bakanlar Kurulu kararıyla Ankara’da açılacak sergilerin resmi nitelikli kabul edilmesi ve bir müze oluşturmak üzere sadece Türk sanatçılardan her yıl belli sayıda eser alınması öngörüldü. Cumhuriyet’in onuncu yılı olan 1933’te Namık İsmail’in hazırladığı raporda bir İnkılap Müzesi’nin oluşturulması gerekliliği üzerinde durulmuştu. İnkılap Müzesi düşüncesiyle koşut olarak 1933 1936 yılları arasında düzenlenen İnkılap Sergileri’nden MÜZECİLİKTE İLK ADIMLAR Türkiye’de müzecilik alanındaki ilk adımlar Tanzimat sonrası dönemde atıldı ve Müzei Hümayun kuruldu. Osman Hamdi Bey’in 1881 yılında bu müzenin müdürü olarak atanması Türk kültür yaşamındaki önemli gelişmelerin önünü açtı. Daha çok eski eserler üzerine yoğunlaşmakla birlikte onun girişimleriyle müzecilik alanında yaşanan gelişmeler, yakın dönem eserlerini içeren bir resim heykel müzesi düşüncesinin de önünü açtı. Müzecilik alanındaki gelişmelerin yanı sıra bu dönemde sergilerin düzenlenmeye başlaması ve aynı zamanda ressam olan Osman Hamdi Bey’in girişimleriyle bir güzel sanatlar okulunun (Sanayii Nefise Mektebi Âlisi) kurulması da (1883) resim heykel müzesinin oluşumuna ortam hazırlanması açısından önem taşımaktadır. CBT 1052 / 17 18 Mayıs 2007 resmi kurumlarca çok sayıda alım yapıldı. Cumhuriyet döneminde sanata verilen önemin sonucu olan bu türde pek çok gelişmeyle birlikte bir müzenin kurulması için gerekli birikimin oluşumu sağlandı. Bu birikimle, 1936 yılında Güzel Sanatlar Akademisi salonlarında Elli Yıllık Türk Sanatı sergisi düzenlendi. Bu sergi, resim heykel müzesine yönelik bir heyecanı harekete geçirmesi nedeniyle müzeye uzanan süreçte bir dönüm noktasıdır. Nihayet Atatürk’ün desteğiyle ve Dolmabahçe Sarayı Veliaht Dairesi’ni kurulacak müze için tahsis ettirmesiyle çalışmalara başlandı. Akademi resim bölümü başkanı Levy yönetiminde yürütülen çalışmalarda Cumhuriyet öncesinde oluşturulan Elvahı Nakşiye Koleksiyonu, Cumhuriyet sonrasında resmi kurumlar tarafından sergilerden alınan eserler ve sanatçıların bağışladıkları eserler temel alındı. Böylece düzenlenen müzenin açılışı 20 Eylül 1937 günü Atatürk’ün katılımıyla gerçekleşti. Dolmabahçe Sarayı’nda Türk Tarih Kurumu’nun toplantısında bulunan Atatürk, açılışın ard ı n d a n müzenin ilk müdürü Halil Dikmen’den bilgi alarak müzeyi gezdi ve eserleri dikkatle inceledi. Cemal Tollu, açılışın ve müzenin gezilmesinin ardından Atatürk’le ilgili gözlemlerini şu şekilde aktarır: “Müze gezildikten sonra hep birlikte deniz tarafındaki bahçeye geçildi, bir ağacın altında duran Atatürk orada bulunanlara ayrı ayrı bakıyor, memnunluğu iradeli gözlerinden anlaşılıyordu. Müzeyi saray kısmından ayıran demir parmaklıklı kapıya kadar uğurlandı. Tarih Kurumu’nun çalışmalarına devam edecekti.” Atatürk’ün iradeli gözlerinde yansıyan memnuniyet İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’dir. Müze, açılışını izleyen süreçte İkinci Dünya Savaşı’nın zor koşullarında, devletin desteğiyle ve özellikle Devlet Resim ve Heykel Sergilerinden yapılan alımlarla koleksiyonunu geliştirdi. Ancak 1950’li yıllardaki Demokrat Parti iktidarıyla birlikte, tutarlı kültür politikalarının ortaya konulamaması nedeniyle giderek kendi kaderine terk edildi, zaman zaman kapalı tutuldu, bağlı bulunduğu üniversitenin ayırabildiği kısıtlı bütçeyle ve müzeyle ilgili kişilerin çabalarıyla işlevini sürdürebildi. Koleksiyonu ise daha çok eser bağışlarıyla genişledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle