20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BASIN TARİHİ GÜNCEL TIP Mustafa Çetiner İlk yıllarında Cumhuriyet gazetesi Osman Bahadır [email protected] Ulusal ilaç sanayiinin hızla yokolduğu ilaçta dışa bağımlılığın altı çizildi. Akılcı İlaç Kullanımı ve Farmakoekonomi Sempozyumunun Ardından “Akılcı İlaç Kullanımı ve Farmakoekonomi Sempozyumu, Sağlık Bakanlığı’nın ilgili birimleri, Sosyal Güvenlik Kurumu yetkilileri, hekim ve eczacıların meslek örgütleri, ilaç sanayini temsil eden dernek ve sendikaların katılımıyla 45 Mayıs 2007 tarihinde İstanbul’da Marmara Üniversitesi Sultanahmet Rektörlük binasında 170 kayıtlı katılımcı ile toplandı. Sempozyuma Türk Onkoloji Derneği adına katılan Sayın Prof. Dr. Nurullah Zengin’in yaptığı bir benzetme, ilaç konusuyla ilgili tüm tarafların katıldığı bu sempozyumun işlevselliğini çok iyi açıklıyordu. Dr. Zengin, “Hekimler, eczacılar, sosyal güvenlik kurumu, sağlık bakanlığı, ilaç üreticileri, hastalar, hepimiz karanlıkta filin bir parçasını tutmuş onu tanımaya çalışıyoruz. Akılcı ilaç kullanımı ve Farmakoekonomi herhalde filin bulunduğu odada lambaları açmanın ta kendisidir” demişti. Sempozyumdaki tartışmaların düzeyi, insanların heyecanı ve yol alma konusunda gösterdikleri istek, konunun önümüzdeki günlerde dinamik bir süreç içinde tartışılmaya devam edeceğini açıkça ortaya koydu. Bu nedenle sempozyumun katılımcıları www.farmakoekonomi.org adresini canlı tutmaya, orayı yaşayan bir forum haline getirmeye karar verdiler. Bu site aynı zamanda sempozyuma katılamayan ancak bu süreçte yer almak isteyen herkese açık olacak. Bu sayfa benim gibi konunun önemini bilen ama konu hakkında yeterince donanıma sahibi olmayanlar için de iyi bir eğitim yeri olabilir. Ayrıca sempozyum konuşmalarının, basın ve sonuç bildirisinin tamamının www.farmakoekonomi.org adresinde yayımlanacağını da belirtmek isterim. Bu noktada sempozyumun sonuç bildirgesinde yer alan bazı kısımları kamuoyu ile paylaşmak istiyorum. “…Sempozyumda ilaç tüketimindeki temel sorunun, tüketimin büyüklüğünü gösteren rakamlar kadar, bu rakamların güvenilirliği ile ilgili belirsizlikler, oransal dağılımdaki dengesizlik ve adaletsizlikler olduğu belirlenmiştir. Bunun yanı sıra ulusal ilaç sanayimizin hızla yok olduğu ve Türkiye’nin ilaç konusunda tamamen dışa bağımlı hale geldiğinin de altı çizilmiştir. Bu durum ülkemizde ilaç konusunun ulusal, toplumsal, bireysel anlamda yeterince ‘akılcı’ olmadığını düşündürmektedir… …“Akılcı ilaç kullanımı” konusunda eldeki bilgi birikimini toparlayacak, değerlendirecek, yeni açılımlar gerçekleştirecek bir akademik birikime gereksinim olduğu açıktır. Bu nedenle alanında deneyim sahibi tüm kesimleri kapsayan akademik bir yapılanmaya yönelik çalışmalara da bir an önce başlanmalıdır. Bu bağlamda ilaç ile ilgili her kesime büyük görevler düşmektedir. İlacın aslında en önemli taraflarından biri olan hastaların yalnızca tüketici kimlikleri ile değil, “hasta hakları” çerçevesinde tanınmış haklarıyla bu sürece dahil olması gerektiği de unutulmamalıdır… Bu anlamda sempozyum boyunca yapılan tartışmalar sonrasında bazı önemli noktalar ön plana çıkmıştır. Bunlardan birincisi, meslek odaları, uzmanlık dernekleri ve üniversitelerin katılımıyla hastalıklar için kılavuzlar hazırlanmasının gerekliliğidir. Hazırlanan bu kılavuzların Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu gibi kurumların da katılımıyla süreç içinde bağlayıcı bir nitelik alması işlevselliğini arttıracaktır. Dünyadaki benzer örnekleri gibi, Sağlık Bakanlığı, geri ödeme kurumu, meslek ve uzmanlık derneklerinin temsilcilerinden oluşan bir bağımsız kurumun bu kılavuzları hazırlayabileceği de sempozyumda dile getirilmiştir. İkinci önemli nokta toplumda, hastalar, eczacılar ve hekimler arasında akılcı ilaç kullanım ilkelerinin benimsetilmesine yönelik eğitimler yapılmasının gerekliliğidir. Ayrıca temel ilaç listesi hazırlanması fikrinin dinamik bir süreç içinde tartışılmasının yarar sağlayacağı da dile getirilmiştir. Sempozyum katılımcıları, yukarıda dile getirilen görüşleri “bu ülkenin tek bir cebi olduğu”, akılcı ilacın “herkes için” gerektiği inancıyla kamuoyunun bilgisine sunar. “ Umarım bu sempozyum, sorunun çözümüne bir katkı sağlayabilir. C CBT 1052/15 18 Mayıs 2007 umhuriyet gazetesi, Cumhuriyet’in ilanından altı ay sonra kuruldu. İlk sayısından itibaren de Cumhuriyet’i en kararlı biçimde savunan gazete oldu. Onun Cumhuriyeti savunuşu, sadece cumhuriyetçi fikirlerin açıklanmasından ve bu fikirlerin yaygınlaştırılmasından ibaret olmamıştır. O aynı zamanda Cumhuriyet Türkiye’sinin gelişimi ve güçlenmesi için sürekli politika üreten bir çaba içerisinde olmuştur. Bu yöndeki çabalarını toplumsal hayatın hemen her alanıyla ilgili olarak görebiliyoruz. O, sanayinin hemen hemen yok sayılabileceği kuruluş yıllarında ulusal temelde bir sanayinin gelişmesi için öneriler geliştirmekte ve bu yönde atılan her adıma da destek vermektedir. Ayrıca savaşlardan, salgın hastalıklardan ve yoksulluktan kırılan halkın lehine her girişimi hararetle desteklemektedir. Örneğin âşar vergisinin 1925 yılında kaldırılmasını büyük bir sevinçle karşılamıştır. Bilimin ve bilimsel düşüncenin ülkede güçlenmesi, diyebiliriz ki yayın politikasının en merkezi noktalarından biridir. Bilim ve eğitim başarılarını sadece duyurmakla yetinmemekte, çok teşvik edici bir üslupla ilgililere başarı dileklerini belirtmeyi de ihmal etmemektedir. Büyük bir sosyal âfet halini almış bulunan bulaşıcı hastalıklarla ve yüksek oranlardaki çocuk ve anne ölümleriyle mücadelede hemen her gün uyarıcı ve eğitici yayınlar yapmıştır. 1926’da yürürlüğe giren Medeni Kanun’un en büyük destekçisidir. Bu kanunun hızla benimsenmesi için sayfalarında bu konuya geniş yer ayırmıştır. Cumhuriyet gazetesi, kadın özgürlüğünün geliştirilmesi ve kadınların sosyal yaşama ve iş yaşamına erkeklerle eşit hak ve statülerde katılması konusunda da yüksek bir duyarlılık göstermiştir. İlk doktor kadının, ilk diş hekimi kadının, ilk hukukçu kadının vb. toplumsal yaşama girişi, Cumhuriyet’in her zaman sevinçle duyurduğu ve tebrik ettiği gelişmeler arasında olmuştur. Tiyatronun kuruluş yıllarındaki sosyal önemi tartışmasızdır. Cumhuriyet, tiyatroya ve tiyatro sanatçılarına da çok büyük değer vermiş, tiyatro eserlerini tanıtmış ve sanatçılarını yüceltmiştir. Kayseri Uçak Fabrikası’nın 1926 yılındaki kuruluşu, Cumhuriyet’in sayfalarını günlerce kaplayan ana konularından biri olmuştur. İlk yıllarındaki Cumhuriyet gazetesinde, Yunus Nadi, Ziya Gökalp, Falih Rıfkı Atay, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Zekeriya Sertel, Sabiha Sertel, Mehmet Rauf, Peyami Safa, Selim Sırrı Tarcan, Naim Duru vb. gibi yazarlar yazıyordu. Cumhuriyet gazetesinin kuruluş yıllarındaki tüm davranışlarında, ulusal egemenliğin savunulması ve güçlendirilmesi ile bilimsel düşüncenin ve aydınlanmanın ülke çapında yaygınlaştırılması düşüncesi egemen olmuştur. Cumhuriyet gazetesi 83 yaşına bastı. O, ilk yıllarındaki Cumhuriyeti koruma ve geliştirme görevini bugün de aynı kararlılıkla sürdürüyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle