Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İNSANBİLİMPSİKOLOJİ Etnik önyargı kötü, peki neden dünyayı altüst ediyor? Sırbistan ile Hırvatistan’ın savaşa tutuştukları 1992 yılında, The Washington Post gazetesi Adem adlı Hırvat bir çiftçiyle yaptığı söyleşiye yer verdi. Bu söyleşide Adem başından geçen korkunç olayları dile getirmekteydi. Adem’e göre, savaşın patlak vermesinden önceki bir yıl boyunca Sırplarla Hırvatlar arasındaki iletişim giderek kopmuş, bireyleri “bizler” ve “onlar” olarak ayıran tehlikeli eğilim bir kara bulut gibi ülkeye çökmüştü. Derken, komşu köylerden gelen Sırplar ansızın Adem’in köyünü kuşatarak, 35 kişiyi gırtlakladı. Daha bir yaz öncesinde bu caniler kurbanlarının hasat toplamalarına yardım etmişlerdi. okings Enstitüsü siyasal bilimler uzmanı Ross Hammond ve Michigan Üniversitesi’nden meslektaşı Robert Axelrod tarafından yapılan araştırma bu eğilimin insanlarda işbirliğini körükleyebileceğini gözler önüne seriyor. Tajfel’in grupiçi kayırmanın kendiliğinden ortaya çıktığı görüşünden yola çıkan Hammond ile Axelrod bu durumu basit bir bilgisayar modeline uyarlamaya çalıştı. Rasgele çiftler halinde birbirlerini etkileyen, işbirliğinin her ikisine de yarar sağlayacağı herhangi bir etkinlikte bulunan, ancak her birinin ötekini aldatmaya ve kendine daha çok çıkar sağlamaya eğilimli olduğu bireylerden oluşan bir topluluk düşünün. Başkalarının olası davranışları kavranmadığı sürece, öyle bir dünyada yaşayan bireylerin karşılıklı etkileşimlerinde en üst düzeyde yarar sağlamak istediklerinde, salt kestirimlere dayanmaktan başka bir çıkar yolları yoktur. Ne var ki, buna renk gibi tek bir basit unsur katıldığında her şey çok farklı bir boyut kazanır. Hammond ile Axelrod’un oluşturdukları dünyada, insanlar doğuştan gelişigüzel dört renk grubuna ayrılır. Bireyler birbirleriyle etkileşim içine girdiklerinde, artık çok sayıda temel stratejilerden birine uyum sağlayabilirler. Bir birey daha önce olduğu gibi rasgele davranıp, rengi göz ardı edebilir. Renkler bir bireyin olası davranış biçimleri konusunda herhangi bir gösterge niteliği taşımadığından, böyle davranması akla yatkındır. Bir başka seçenek kişinin sürekli işbirliği içinde olması, ya da ötekinin rengi ne olursa olsun onu hep aldatmaya çalışmasıdır. Bir başka seçenek de, aynı renkten herhangi birine destek verip farklı renkte olanın kuyusunu kazmaya çalışan, “etnik odaklı” takımcı bir davranış sergilemektir. Son olarak da, bireyler yalnızca farklı renkten birine destek veren “grup karşıtı” bir tavır içinde nsanoğlunun başkalarını ırk, din, etnik köken ya da herhangi bir başka keyfi göstergeye göre değerlendirme eğiliminde olduğunun kanıtlarına, ne yazık ki tarih kitaplarında rastlanmıyor. Bilim insanları şimdilerde bu durumun hiç de şaşırtıcı olmadığını ve önyargının insan doğasının bir parçası olduğunu öne sürüyorlar. Bilim insanlarının bu görüşü doğru ise, o zaman topluluklar arasındaki düşmanlık ve nefretin kökleri de gerçekte çok derinlerde. Bu da, ırk ya da mezhep ayrılıklarının dorukta olduğu Darfur ve İnsanoğlu ırkçılıIrak’tan, kent içlerine ve futbol ğın tohumları kasahalarına dek uzanan yerlerde dar, hoşgörü ve bir fark yaratmaya çabalayanlar duygudaşlığın da için hiç de hoş bir haber olmasa gerek. tohumlarını içinAncak araştırmacılar, yine de barındırıyor. de, gruplar arasında çatışmaya Her ikisini de fiyol açan güçlerin içyüzünü kavramanın ve bunların üstelizlendiren koşul sinden gelmenin tek yolunun ve ortamların dadoğamızdaki bu özellikle yüzha iyi kavranması, leşmek olacağına inanıyor. İndaha iyi olan dosanbilim uzmanı Francisco GilWhite,”Etnik çatışmanın üsteğal özelliklerimisinden gelmeyi amaçlıyorsak, zin de öne çıkmainsan ruhunun son derece dosını sağlayabilir. ğal bir özelliğinin bu çatışmanın yaratılmasında nasıl bir rol oynadığını iyice anlamamızda da yarar var,” diyor. İ olduğunu ortaya koyuyor. Örneğin, 1970 yılında Bristol Üniversitesi ruhbilimcilerinden Henri Tajfel önderliğindeki bir ekip aynı okulda okuyan yeniyetme çağındaki erkek çocukları gelişigüzel iki gruba ayırarak her birinden bu iki gruptan birer kişiye puan vermelerini istedi. Bu işlemde farklı yöntemler uygulanabilirdi kimileri her iki alıcı için toplam puanları arttırabilir, kimileri de ikisi arasındaki farkı açabilirdi. Uygulamada deneklerin sürekli olarak ikinci yola başvurdukları ve kendi gruplarındaki kişiyi destekledikleri görüldü. Buna benzer deneyler de insanların, söz gelimi kırmızı ve mavi, kuzey ve güney v.b gibi, farklı gruplara ayrılması durumunda bireyde kendi grubunu destekleyici bir eğilimin kendiliğinden oluştuğunu ortaya koymaya yetiyor. TAKIMCI EĞİLİM VE İŞBİRLİĞİ Ancak böylesi bir eğilim tek başına insanoğlunu ırkçı yapmaya yetmeyeceği gibi, çok kötü bir özellik de olmayabilir. Geçen yıl yayımlanan bir araştırma, takımcı eğilimlerimizin olumlu bir yönünü de gözler önüne seriyor. Washington Bro BEYİNDE GRUPLAŞTIRMA DÜZENEĞİ İnsanların, ten renginden giyinme biçimlerine, üstünkörü birtakım göstergeleri esas alarak “gruplaşma” eğilimi gösterdikleri çoktandır bilinen bir gerçek. Kent çetelerini, İtalyan futbol takımı yanlılarını ya da kendilerine özgü yaşam biçemleriyle göze çarpan yeniyetme gruplarını düşünün. Michigan Üniversitesi ruhbilimcilerinden Lawrence Hirschfeld, ”Görünüşe bakılırsa, beyinlerimiz insanların dünyasını kendiliğinden farklı gruplara ayıran bir düzeneğe sahip,” diyor. Çok sayıda deney bu görüşü doğruluyor ve insanoğlunun kendinin de üyesi olduğu grubu, bu grup keyfi değerlere dayansa bile, kayırma eğiliminde CBT 1049/8 27 Nisan 2007