20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

DUYURU GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam Biyoloji Eğitiminde Evrim Sempozyumu İnönü Üniversitesinde 34 Mayıs tarihleri arasında düzenlenen sempozyumda, ülkemizin önde gelen uzmanları katılıyor. Zaman içerisinde değişim olgusu olarak evrim, temel bilimlerin ve özellikle canlı bilimlerinin, omurgasını oluşturan veriler bütünüdür. Bu nedenle evrim öğrenilmeden hem biyoloji hem de temel bilimlerde bilimsel düşünme becerisi edinme ve bilimsel veri üretmede önemli eksikler olması kaçınılmazdır. Bu durum aslında biyoloji eğitiminin yanında, doğa bilimlerinin tümünde evrim felsefesinin bilimsel gerçekler ışığında öğretilmesini de gerekli kılıyor. Eğitim kapsam ve sistemlerini buna göre düzenleyemeyen toplumlarda bilimin gelişemeyeceği, böyle toplumların çağdaş dünya ile bütünleşemeyeceği ve zamanla birçok bedel ödemek durumunda kalacağı açıktır. Bir bilimsel düşüncenin ya da bulgunun alternatifi ancak başka bir bilimsel bulgu ve düşünce olabilir. Bilimsel çalışmalar ile elde edilen veriler ancak başka bir bilimsel çalışmanın sonucu ile desteklenir ya da değişikliğe uğrar. Bilimsel yaklaşımla ilişkisi olmayan "yaradılış görüşü" ya da günümüzdeki ifadesi ile "akıllı tasarım modeli" evrim görüşünün alternatifi bilimsel bir modelmiş gibi topluma aktarılmaya çalışılmaktadır. Dolayısıyla, bilimsellikten uzaklaştırılan yeni kuşakların bilimsel olan ile olmayanı ayırt edemeyecek şekilde yetişmeleri, böylece sorgulayamayan, araştırmayan bireyler olmaları amaçlanmakta. Milli Eğitim programlarında öncelikle Biyoloji Eğitimine ve genelde Temel Bilimler Eğitimine ayrılan kapsamın ve verilen önemin giderek azaltılması kendisini yaşadığı dünya, ülke hatta çevrenin nesnel olgu ve öğelerinden soyutlamış bir neslin yetiştirilmesine yol açıyor. Bu gerçekler ışığında, "Biyoloji Eğitimi içinde Nasıl Bir Evrim Eğitimi" verilmesi gerektiği ve toplumun güncel bilimsel bilgilerle donatılmasının gerekliliğinin bir kez daha vurgulanabilmesi için bu sempozyum düzenlendi. 34 Mayıs 2007 tarihlerinde düzenlenecek "Biyoloji Eğitiminde Evrim Sempozyumu" ile konusunun uzmanı bilim insanlarımızın aynı anda sizlerle buluşmaları ve bir bilim harmanında bilimsel olarak Biyoloji ve Evrim eğitiminin önemi ve kapsamının ortaya konulması amaçlanmakta. DAVETLİ KONUŞMACILAR: A. Nihat Bozcuk, Ali Demirsoy, Ayhan Sol, Aykut Kence, Battal Çıplak, Berna Alpagut, Celal Şengör, Dr. Ergi Deniz Özsoy, Fevzi Bardakçı, Hüseyin Başıbüyük, Haluk Ertan, İslam Gündüz, Mehmet Sakınç, Meral Kence, Mustafa Kuru, Nazlı Somel, Osman Demircan, Tuğrul Giray, M.E.B. Orta Öğretim Genel Müdürü (katılması halinde) İletişim: www.inonu.edu.tr/evrimsempozyumu; Tel: 0422/ 341 00 10 dahili : 37013723; Eposta : [email protected] Uykulanan Bir Dünyada Geçende, bir otobüs yolculuğunda uyumuş kalmışım. Düşümdeki iki kişinin konuşmalarını yazıyorum: Uyuyor musun? Uyuyorum. Yıllardır. Ben de. İki uyuyan. İki uyan. İkimiz de aynı düşün birer parçasıyız. Bizi yazan adamın düşünün. O uyuyor. Uyuyor ve bizi görüyor. Yıllardan beri onun uykusunda uyuyanlarız. Uyuyor. Görüyor. Gördüğünde biz çıkıyoruz. Uykuda çıkanlarız. Uykuda göründüğümüz için biz de uyuyoruz: Uykunun ötesini bilmediğimiz için. Bizi gören uyuyor. Onun uykusunda çıkıyoruz ortaya. Dolaşıyoruz. Konuşuyoruz. Uyuyanın gördüğü bir âlemde. Uyumasa bizi görmeyecekti. “Hep uyanık ol” derler. Felsefeci uyanık olmalıymış. Sanatçı. İşadamı. Uyanıkken görülmeyenler de var. Uykunun gerçekliği var. Önümüze açtığı bir rüyâ âlemi! Her rüyâ âlemi, birinin rüyâsının âlemidir! Bizi uyuyan kimdir? Garip bir Türkçe! Ne demek “bizi uyuyan?” Uyuyan, birini mi uyur? Uyurken gördüğünü uyur. Uyumak fiilinin bu kullanımını ben uydurdum. Uyumak bir görmeye hazırlık eylemidir. Görme öncesidir. “Görmek” fiilinin nasıl “nesnesi” varsa, bir şeyi, birini görüyorsak, uyumanın da nesne aldığını görüyorum. “Schlaffen dich” uykuda seni görmek demek, örneğin, Almanca’da uydurursak! Seni uyuyorum! “Sizi uyumaya çalışacağım” diyeceğim sevdiklerime. “Seni uyumaya hazırlanıyorum Türkiye!” diyebilir, bir discjockey ya da bir politikacı! Şöyle desem nasıl olur: “Sizi uyukluyorum!” Uyuklarken görüyorum, anlamında. Uyuklama, “doyurucu” bir görme değil. Daha ilginç bir yaşantı: “Bizi uyukluyorum.” Düşümde seni ve beni görüyorum, anlamında. İyi de, burada bir “yanlış” var. Düşümde görürken bunu nasıl bir “başkasına” anlatabiliyorum? Basit! O da “aynı” düşü görüyor. Karmaşık! İki ayrı kişi, aynı düşü nasıl görebilir? Basit! Biri ikisini birden uyuyor! Yok,yahu? Hayret! Bizi uyuyan adam, ikimizi bir araya getirdi. Düşte iki kişi, düş üstüne, düşlüyoruz. “Düş üstüne konuşuyoruz”, demeliydin. Her neyse! Düşündürücü olan şudur dostum: İkimizin konuşabilmesi için bizi uyuyan biri olmalı. Buradan çıkarak soralım öyleyse: CUMHURİYET ve BİLİM KONGRESİ 3–5 Mayıs 2007 tarihleri arasında Ankara Ünivresitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Fârâbî Salonu’nda 9.30’da başlayacak Cumhuriyet ve Bilim Kongresi düzenlendi. Prof. Dr. Semih Koray ve Prof. Dr. Remzi Demir’in başkanlığındaki kongrede, Cumhuriyet ve Bilim başlıklı ilk oturumda Erdal İnönü Atatürk ve Bilimsel gelişme başlıklı bildiri sunacak. Celal Şengör, Korkut Boratav, Esin İnan, Melek Dösay Gökdoğan, Dinçer Gülen gibi konularında uzman bilim insanlarının da katılacağı ve konuşmalar yapacağı kongrede “Üniversite reformu, bilim dili olarak Türkçe; 84 yılda matematik, fizik, kimya, biyoloji, iktisat, mühendislik, jeoloji ve jeofizik, antropoloji, coğrafya, felsefe, tarih, psikoloji, tıp, veterinerlik, eczacılık, sosyoloji, bilim ve bilim kadınları gibi konulardaki gelişme raporları sunulacak. Ayrıca Cahit Arf, Ali Rıza Berkem, Sırrı Erinç ve İhsan Ketin, Feza Gürsey, Aydın Sayılı, Mustafa İnan gibi önde gelen bilim insanlarımız anlatılacak. Kongrede ayırca, bu dönem içinde Cumhuriyet döneminde bilimsel düşüncenin gelişimi ve 19202010 yılları arasında Türkiye’de bilim (bir tarihsel yorum denemesi) konuları da izleyicilere sunulacak. Kongrenin son günü 84 yılın muhasebesi başlıklı bir panel var. Semih Koray: Bilimin Altın Çağı mı, Dar Boğazı mı?; Eren Omay:Temel Bilimler – Sosyal Bilimler İlişkisi; Tuba Ongun : Bilimin Gündemi Yerel, Yöntemi Evrensel Olmalıdır, başlıklarıyla panele katkıda bulunacak. Düzenleyen Kuruluşlar: Ankara Üniversitesi Bilim Tarihi Anabilim Dalı, Bilim ve Ütopya Kooperatifi. Destekleyen Kuruluşlar: Ankara Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, ODTÜ ve Öğretim Elemanları Derneği. İletişim: Doç. Dr. Yavuz Unat: 0312 310 32 80 1750/[email protected]; Feyziye Özberk: 0312 232 04 79/[email protected] CBT 1049/11 27 Nisan 2007 “Kimsenin uyumadığı bir düş âlemi, düş evreni olabilir mi? Ya da herkesin uyuduğu? Uyanık olduğumuzu düşündüğümüz dünyayı, “gerçek” dediğimiz dünyayı birisi uyuyor olmasın? Tanrı? Kimbilir? Bir başka “terim” daha uyduracağım, izin verirsen. Uydur bakalım. Uykulamak. Ne demek? Uyutmak, uyku durumuna sokmak demek değil! Uykulamak, uyku dışında gördüğün nesneleri “uykuya sokmak” demek. Her “uyumak”, “uykulamak” olmuyor mu? Olmuyor! Çünkü, uyuduğumuzda, ne gibi düş göreceğimizi önceden kestirmek çok zor. Biz uyuyoruz. Rüyâ âlemi tasarımımızın bir sonucu değil, tümüyle. Bu âlemi ne gibi etkilerin oluşturduğunu bilebilmek, denetim altına alabilmek kolay değil! Diyelim ki, kutup yıldızını “uykulamak” istiyorum. Kutup yıldızını uyuyacaksın. Nasıl yapacağım bunu? Hani elimde değildi, dilediğimi düşümde görmek? Bu, kutup yıldızınla ilişkine bağlıdır! Hani, bilim admları ya da sanatçılar vardır. Uyanık dünyada uğraştıkları nesneler öylesine etkilemiştir ki onları, düşlerinde beste ya da resim yapıp, problem çözebilirler. Falcılar vardır, “istiare”ye yatarlar! Yaklaştın biraz. Uykulamak, uyku ile uyanıklığın birbirini desteklemesi daha güçlü bir “yaşantı” elde etme uğraşı, belki. Aman ha! Türkiye’de uyku, uyumak, uyutmak hep kötü anlamlarıyla alınır. Herkes kendini “uyanık” görmek ister. Sense uykunun, hayatı kavramada, yaşamada, uyanık “tecrübelere”, yaşantılara katkıda bulunacağını söylüyorsun. Öyle! Uykuları küçümseme. Orada gerçekliğin, uyanıkken anlayamadığımız farklı boyutları vardır. Gerçeği düşe, düşü gerçeğe katmayı öğren. Uykula. Bunu için uyanık olmam gerekmez mi? Hem de nasıl! Kutup yıldızının yoğun bir biçimde yaşantısına sahipsen, uykulayabilirsin onu, uyuyabilirsin. Yahu, Freud falan filan, düşler hakkında... Düşlerin “hakikat”te uçları vardır. Freud’un anladığı anlamda değil. Uyanıkken kavrayamadığımız, bilincine varamadığımız o denli karmaşık özellikler olabilir ki uykuda bunu kavrayabiliriz. Uykulama gücümüz varsa. Uykudaki dünyayı kavrayamadan uyanıkken yaşadığımız dünyayı anlayamayız. Uyku kâtipleri gerçek öyleyse. Uykuladıklarımızı yazsınlar. Uyanık dünyada yazıları paylaşalım. Şu anda bizi yazıyorlar. Paylaşanlar olur mu bilemem. Biri bize birbirimizin düşlerini nasıl üleşeceğimizi öğretmeli.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle