Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BİLİM DÜNYASINDAN K I S A İSLAM MİMARİSİNDE ÇİNİ MOTİFLERİN GİZİ H A B E R L E R rine taşıyor. Saniyede 80 milyon metreküplük taşıma kapasitesiyle dünyanın tüm nehirlerinden daha verimli. İklim araştırmacıları uzun bir süredir, körfezdeki akıntı sisteminin bozulması halinde Avrupa’da yeni bir buz devrinin yaşanıp yaşanmayacağını tartışıyorlar. Son araştırmada uydu bağlantılı ölçüm sondaları ve dalgıç robotlarından alınan verileri değerlendiren bilim adamları, körfez akıntısının 2100 yılına dek %30 yavaşlayacağını hesaplamışlar. Çünkü kutup bölgelerindeki erime ve artan yağışlar, yüzey suyundaki tuz oranını azaltacak. Bu da soğuk suyun dibe inmesini, dolayısıyla da körfez akıntısını frenleyecek. Ama Avrupa’nın "merkezi ısıtıcısı" yine de çökmeyecek, diyor uzmanlar. Ortaçağ İslam mimarisi Batı dünyasının 500 yıl ilerisindeydi. İslami yapılarında "kuvasi kristal geometrisi"ne göre düzenlenen motifler bulunmakta. Batı’daki bilim insanları bu sistemi ancak 1970’li yıllarda tam olarak kavrayabilmişlerdir. Bu geometride gerçi elementler birbirini tekrarlıyor ama hiçbir zaman motifin tümü değil. Sanatsal geometrik bezemelerin İslam kültüründe köklü bir geçmişi vardır. Fakat İslam çinilerini inceleyen Princeton Üniversitesi’nden Peter Lu ve Paul Steinhard, 13. yy’dan itibaren kullanılan bazı motiflerin eskilerinden çok daha karmaşık olduğunu söylüyorlar. Yüzlerce on köşeli şekilden oluşan motifler, cetvel ve pergel yardımıyla bile çok Resim 1: İsfahan Darbı İmam çinileri zor yerleştirilebilecek şekilde tamamlanmış. İki bilim adamı şimdi Farsça’da "girih" olarak adlandırılan on köşeli mozaiklerin, sadece beş farklı çiniyle tamamlandıResim 2: Bursa Yeşil Cami girişindeki ğını gösterdiçiniler. ler. Çizgilerle bezeli beş çiniler, ongen, beşgen, altıgen, kristal ve papyona benzeyen bir biçimden oluşmakta. İslam zanaatkârları bu çinilerle çok sayıda motif elde edebiliyorlardı. Söz konusu motifler Türkiye ile Afganistan arasında yer alan İslam kültüründe gelenekselleşmiştir. Örneğin İsfahan’daki Darbı İmam ibadethanesi ve Cuma Camii gibi yapılarda bu beş temel biçim iki farklı ölçüde kullanılmış. Büyük bir geometrik motif, aynı motifi taşıyan yüzlerce küçük çiniden elde edilmiş. Ve bu şekilde günümüzde "kuvasi kristal" olarak isimlendirilen bir motif ortaya çıkmış. Batı dünyası kuvasi kristal mozaik sistemini çok daha sonraları (1974’te) İngiliz matematikçi Roger Penrose sayesinde keşfetti. Bu motif günümüzde Penrose parke düzenlemesi olarak bilinir. CBT1042/4 9 Mart 2007 Atlantik’teki körfez akıntısı son araştırma sonuçlarına göre iklim değişiminden etkilenmekte ama tamamen yok olmayacak. Ayrıca deniz akıntısının Avrupa iklimi üzerindeki etkisi bugüne dek tahmin edilenden daha az. Sonuçlar Avrupa "EurOcéans" programın 20 ülkenin 60 enstitüsünde araştıran 500 bilim adamının katılımıyla elde edildi. Araştırmacılar, körfez akıntısının Kuzey Avrupa’da hissedilir bir sıcaklık artışındaki payının sadece beşte bir olacağına inanıyorlar. “Batı rüzgârlarının sıcaklık artışındaki etkisi daha fazla (beşte dört) ama deniz suyundaki sıcaklığın etkisi kışın artıyor” diyor bilim adamları. Körfez akıntısı yaklaşık olarak bir kilometre derinliğindeki sıcak suyu Meksika körfezinden Norveç sahille GÜNEŞİN RENKLİ ÖLÜMÜ Hubble uzay teleskobu tarafından görüntülenen NGC 2440 gezegenimsi bulutsuda, Beyaz Cüce’den atılan kılıf görülmekte. Güneşimiz de beş milyar yıl sonra benzer bir şekilde sönecek. Bilim adamları tarafın dan renklendirilen resimde mavi helyumu, mavimsi yeşil oksijeni, kırmızı ise azot ve hidrojeni gösteriyor. Beyaz Cüceler, gaz kılıflarından kurtulan sönmüş güneşlerdir. Yaklaşık olarak 4000 ışık yılı uzaklıktaki gaz bulutu NGC 2440 gibi kaotik yapılardan, Beyaz Cüce’nin kılıfını birkaç aşamada uzaya attığı anlaşılıyor. Pupa takımyıldızındaki bulutsunun merkezi yıldızı Hubble araştırmacılarına göre 200.000 santigrat dereceden daha kızgın ve bilinen en kızgın Beyaz Cüce. Gezegenimsi bulutsuların gezegenlerle bir ilgisi yoktur. Sönmüş yıldızlar tarafından atılan kılıfları, eski zaman astronomları küçük teleskoplarıyla Uranüs ve Neptün gibi uzaktaki gezegenlerin etrafındaki disk oluşumuna benzettikleri için bu ismi almışlardır. Samanyolumuzun her tarafı bu tür ölü yıldızlarla doludur. SAĞLIK ŞİŞMANLIĞIN YENİ SORUMLUSU: KİMYASAL MADDE Bilim adamları geçen günlerde San Francisco’da gerçekleştirilen bir toplantıda, dünya genelinde yaygınlaşan şişmanlık problemini tartıştı. Şişmanlıkla başa çıkmanın en iyi yolu bol hareket ve ölçülü beslenme olarak bilinir. Fakat Amerikalı bilim adamları fazla kiloların sadece yaşam biçimiyle ilgili olmadığını söylüyorlar, dahası şişmanlıkta neyin suçlu olduğunu da buldular: Kimyasallar. Nitekim özellikle de "çevre östrojenleri" olarak adlandırılan kimyasalların şişmanlığı henüz anne karnındayken programladığını kanıtlamışlar hayvan deneyleriyle. Sonuç, belli başlı çevre kimyasallarının, ceninin gelişimi sırasında genlerin programlanma sürecine saldırdığı ve bu şekilde yağ hücrelerini belirleyip, doğumdan sonraki gelişim üzerinde etkili olduğunu göstermekte. Yetişkinlik dönemindeki şişmanlığın, hem deney hayvanlarında hem de insanlarda, anne karnındaki faktörlerle ilgili olduğu gösteren çok sayıda kanıtımız var artık diyor bilim adamları. Örneğin plastik kaplarda bulunan östrojen benzeri Bisphenol A maddesiyle içecek ve konserve kutularının içleri kaplanıyor. Hatta biberon ve oyuncaklarda bile kullanılıyor. Deneyler sırasında cenin evresinde Bisphenol ile temas eden fareler, diğer farelerden daha kilolu gelişmiş. Kaliforniya Üniversitesi’nden Bruce Blumberg, bu etkiyi organik zararlı maddeler olan organotinler grubunda da görmüş. Bunlara TBT olarak bilinen tribütilin de dahil. Hayvan deneyleri kimyasallar ve şişmanlık arasındaki bağlantıyı kanıtlıyorsa da bilim insanları bu maddelerin hücre mekanizmasına nasıl girdiğini bilemiyorlar henüz. Şişmanlık birçok tıp uzmanı tarafından küresel sağlık krizi olarak görülmekte. İstatistiksel araştırmalara göre dünya genelinde günümüzde açlıktan çok şişmanlıktan zarar gören çocuklar var. Şişmanlık kalp ve dolaşım hastalıklarına neden olduğu gibi diyabet hastalığı için de bir risk oluşturmakta. Wayne Eyalet Üniversitesi’nden George Corcoran, şişman farelerde, karaciğer ve böbreklerin ilaç ve alkole karşı iki misli toksik şok reaksiyonu gösterdiğini saptamış. Bu faktör de şişmanlıkta ölüm riskini arttırabilir, diyor. HIV, KADINDA İKİ HÜCRE TİPİNE AYNI ANDA SALDIRIYOR Uluslararası bir araştırma ekibi ilk kez cinsel ilişki sırasında HI virüsünün insan bedenine ne şekilde girdiğini açıkladı. Araştırmacılar Immunity dergisinde, virüsün ilk önce vajinal mukoza zarında iki savunma hücresine saldırdığını yazıyorlar. "Bu araştırma sonucu çok önemli" diyor Tulane Ulusal Primat Araştırmaları Merkezi’nden Ron Veazey. Çünkü virüsün ilk önce hangi hücrelere bulaştığı çokça tartışılan bir konuydu. HI virüsü kadınlara en çok vajinal ilişki sırasında bulaşmakta. Vajinadaki mukoza zarı, virüsü engelleyecek ilk bariyer olması nedeniyle araştırmacılar, cerr a h i operasyonlar sırasında aldıkları örnekleri incelemek için en üst tabakayı alttaki dokudan ayırmış ve buna parlak boyar maddeyle işaretlenmiş HI virüsü bulaştırmışlar. Bu şekilde hangi hücrelere HIV bulaştığı takip edilebilmiş. Anlaşıldığı üzere virüs ilk önce bağışıklık sisteminin CD4+ T hücrelerine ve Langerhans hücrelerine saldırmakta. Bunun İKLİM DEĞİŞİMİ KÖRFEZ AKINTISINI FRENLİYOR İklim değişimi, Avrupa’da yeni bir buz devrinin habercisi değil. Kuzey