20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

İKLİM Atmosferin ortalama su buharı içeriği (nemliliği), 1980’lerden beri, kara ve okyanusların üzerinde olduğu kadar alt troposferde de artmıştır. Bu artış, daha sıcak havanın daha fazla su buharını tutma kapasitesine sahip olduğu gerçeği ile uyumludur. 1961’den beri yapılan gözlemler, küresel okyanusların ortalama sıcaklığının en az 3000 metre derinliğe kadar arttığını ve okyanusların iklim sistemine verilen ısı enerjisinin % 80’den fazlasını emdiğini gösterdi. Okyanuslardaki bu ısınma, deniz suyunun genleşmesine neden olarak, deniz seviyesinin yükselmesini sağlar. Dağ buzulları ve kar örtüsünün ortalamasında her iki yarımkürede azalma oldu. Buzullardaki ve buz şapkalarındaki yaygın azalmalar, deniz seviyesi yükselmesine katkıda bulundu. TAR sonrası yeni veriler, Grönland ve Antarktika buz kalkanlarından kaynaklanan kayıpların (erimelerin), 1993–2003 dönemindeki deniz seviyesi yükselmesine büyük olasılıkla katkı sağladığını gösterdi. Buz kalkanlarının kütle kayıplarındaki artışı, buz şelflerinde incelme, azalma ya da yüzen buzul dillerinin kaybı ve incelmesi izledi. Böyle dinamik buz kayıpları, Antarktik net kütle kaybının çoğunu ve Grönland’daki net kütle kaybının yaklaşık yarısını açıklamak açısından yeterli. Küresel ortalama deniz seviyesi, 1961–2003 döneminde ortalama olarak yılda 1.8 mm oranında yükseldi. Yükselme, 19932003 döneminde yaklaşık 3.1 mm/yıl oranı ile daha hızlı oldu. 20. yüzyıldaki toplam yükselmenin ise, 0.17 m olduğu öngörülüyor. yılda % 2.7 oranında azaldığını ve bu azalmanın % 7.4 oranı ile yazın en kuvvetli olduğunu gösterdi. Permafrost katmanının üst bölümündeki sıcaklıklar, Arktik bölgede 1980’lerden beri genel olarak arttı ve bu artış 3 °C’ye ulaştı. Mevsimlik donmuş arazinin kapladığı maksimum alan, Kuzey Yarımküre’de 1900’den beri yaklaşık olarak % 7 azaldı. Bu oran, ilkbaharda % 15’e ulaştı. 1900–2005 döneminde, Kuzey ve Güney Amerika’nın doğu bölümlerinde, Kuzey Avrupa’da, Kuzey ve Orta Asya’da yağışlarda uzun süreli anlamlı artışlar gözlenirken, Sahel’de, Akdeniz havzasında (Türkiye’yi de içerir), Güney Afrika’da ve Güney Asya’nın bazı bölümlerinde kuraklaşma eğilimleri gözlendi. ESKİ İKLİMLER İLE KARŞILAŞTIRMA Paleoiklim (eski iklim) çalışmaları, on yıllardan milyonlarca yıllara değişen zaman ölçeklerinde küresel iklimdeki geçmiş değişiklikleri anlamak için, iklimsel olarak duyarlı göstergelerdeki değişiklikleri temel almakta ve onların sonuçlarını değerlendirmektedir. Böyle dolaylı iklimsel veriler (örneğin, ağaç halkası kalınlıkları), yerel sıcaklık ve yağış gibi öteki etmenlerdeki değişimlerden etkilenebilir. Paleoiklim bilgileri, geçen yarım yüzyıldaki ısınmanın, en azından önceki 1300 yıldakine göre olağandışı olduğu düşüncesini destekliyor. 20. yüzyılın ikinci yarısına ilişkin ortalama Kuzey Yarımküre sıcaklıkları, hem büyük olasılıkla geçen 500 yılın herhangi bir başka 50 yıllık dönemine, hem de olasılıkla en az geçen 1300 yıldakine göre en yüksek olmuştur. Günümüzden yaklaşık 125,000 yıl önce oluşan son buzularası dönemdeki (RissWürm buzularası çağı) küresel ortalama deniz düzeyi, temel olarak polar buz ve buzulların eriyip geri çekilmesi nedeniyle, 20. yüzyıla göre olasılıkla 46 m daha yüksekti. Ayrıca, buz karotu verilerine göre, ortalama polar sıcaklıklar Yerküre’nin yörüngesindeki değişiklikler nedeniyle günümüzden 3–5 °C daha yüksekti. Grönland buz kalkanı ve öteki arktik buz arazileri, gözlenen deniz seviyesine olasılıkla 4 m’den daha fazla katkı sağlamamıştır. Ayrıca, Antarktika’dan kaynaklanan bir katkı da olmuş olabilir. ra göre karalarda daha büyük olan ısınmayı da içeren gözlenen ısınma deseni ve bunlarda zamanla oluşan değişiklikler, antropojen zorlamayı dikkate alan ve içeren modellerce benzeştirilir. İklim modelleri, gözlemlerden kaynaklanan kısıtlara karşın, ilk kez iklim duyarlılığı için olabilir bir değerlendirme aralığı üretti ve iklim sisteminin ışınımsal zorlamaya yönelik yanıtının anlaşılmasındaki güvenilirliği arttırdı. Bu çerçevede, CO2 birikimlerinin iki katına çıkması sonucunda, 2100 yılına değin küresel ortalama yüzey sıcaklıklarındaki artışın, yaklaşık 3 °C’lik en iyi kestirmeyle birlikte, olasılıkla 2–4.5 °C arasında olacağı öngörülüyor. Bu artış, çok düşük olasılıkla 1.5 °C’den küçük ya da 4.5 °C’den yüksek olabilir. Ancak, modellerin gözlemlerle olan uyumu, 24.5 °C aralığının dışında kalan bu değerler açısından çok iyi değildir. Su buharı değişiklikleri iklim duyarlılığını etkileyen en büyük geri beslemedir ve şimdi TAR’a göre daha iyi anlaşılmıştır. Bulut geri beslemeleri ise, kalan en büyük belirsizlik kaynağıdır. PROJEKSİYONLAR Birçok SRES (Emisyon Senaryoları Özel Raporu) salım senaryosu (IPCC, 2000), gelecek 20 yıl için yaklaşık 0.2 °C/10 yıl oranında bir ısınmanın olacağını öngörüyor. Öte yandan, tüm sera gazlarının ve aerosol’lerinin birikimleri 2000 yılı düzeylerinde tutulsa (değişmeden kalsa) bile, yaklaşık 0.1 °C/10 yıl oranındaki bir ısınmanın olması bekleniyor. Sera gazı salımlarının bugünkü düzeyinde ya da bugünkünün üzerinde sürmesi, daha fazla ısınmaya ve büyük olasılıkla, iklim sisteminde 21. yüzyıl süresince 20. yüzyılda gözlenenden daha büyük düzeylerde olabilecek birçok değişikliğe neden olacak. İnsan kaynaklı ısınma ve deniz seviyesi yükselmesi, sera gazı birikimleri belirli bir düzeyde durdurulsa bile, iklim süreçleri ve geri beslemeleri ile bağlantılı zaman ölçekleri yüzünden, yüzyıllarca sürebilecek. Birleşik iklimkarbon döngüsünün, daha sıcak bir iklimde atmosfere CO2 eklemesi beklenir; ancak, bu geri beslemenin büyüklüğünde belirsizlik vardır. Model çalışmaları, CO2’yi 450 ppm’de durdurmak için, 21. yüzyıldaki toplam salımları, ortalama olarak yaklaşık 670 miyar ton karbondan (GtC) yaklaşık 490 GtC’ye indirmek gerektiğini gösteriyor. İnsan kaynaklı sera gazlarını atmosferden uzaklaştırmak için gerekli olan zaman ölçekleri nedeniyle, hem geçmiş hem de gelecekteki antropojen CO2 salımları, ısınmayı ve deniz seviyesi yükselmesini 1000 yıldan daha uzun bir süre desteklemeyi sürdürecektir. KAYNAKLAR IPCC, 2000, Special Report on Emissions Scenarios – A Special Report of Working Group III of the Intergovernmental Panel on Climate Change (IPCC), (Nakienovi, et al., lead authors), Cambridge University Press, New York. IPCC, 2001, Climate Change 2001: The Scientific Basic Contribution of Working Group I to the Third Assessment Report of the Intergovernmental Panel on Climate Change (IPCC), Eds.: J. T. Houghton et al., Cambridge University Press, Cambridge. IPCC, 2007, Climate Change 2007: The Physical Science Basis: Summary for Policymakers Contribution of Working Group I to the Fourth Assessment Report of the Intergovernmental Panel on Climate Change (IPCC), IPCC Secretariat, WMO, Geneva. IPCC, 2007, Climate Change 2007: The Physical Science Basis: Summary for Policymakers Contribution of Working Group I to the Fourth Assessment Report of the Intergovernmental Panel on Climate Change (IPCC), IPCC Secretariat, WMO, Geneva. NEDENLERİNİ ANLAMA İklim değişikliğinin nedenlerini anlamaya yönelik yeni IPCC değerlendirmesine göre, "20. yüzyılın ortasından beri küresel ortalama sıcaklıklarda gözlenen artış, büyük olasılıkla, atmosferdeki insan kaynaklı sera gazı birikimlerinde gözlenen artış nedeniyle oluşmuştur." Bu değerlendirme, 2001 yılında IPCC TAR’ın "geçen 50 yılda gözlenen ısınmanın çoğu, olasılıkla, sera gazı birikimlerindeki artış nedeniyledir" şeklindeki sonucuna göre bir ilerlemedir. Atmosferde ve okyanuslarda gözlenen yaygın ısınma ve buzbuzul kütlelerindeki erimeler, "çok büyük bir olasılıkla, geçen 50 yıldaki küresel iklim değişikliğinin dış zorlama olmaksızın açıklanabileceği ve büyük olasılıkla bunun tek başına bilinen doğal nedenler yüzünden olmadığı" biçimindeki sonucu destekliyor. Antarktika dışında, anakaraların her biri için hesaplanan ortalama sıcaklıklarda geçen 50 yılda anlamlı bir antropojen ısınma vardır. Okyanusla ÖTEKİ İKLİM DEĞİŞİKLİKLERİ IPCC TAR’da olduğu gibi, IPCC 4. Değerlendirme Raporu’nda da, anakarasal, bölgesel ve okyanus havzası ölçeklerinde, iklimde çeşitli uzun süreli değişiklikler gözlendi. İklimdeki bu değişiklikler, Arktik sıcaklıklardaki ve buzdaki değişiklikleri, yağış tutarlarındaki yaygın değişiklikleri, okyanus tuzluluğundaki, rüzgâr desenlerindeki değişiklikleri, kuraklıkları, şiddetli yağışları, sıcak hava dalgalarını ve tropikal siklonların şiddetindeki değişiklikleri içeren ekstrem (aşırı, uç) hava koşullarına ilişkin özelliklerdeki değişiklikleri kapsıyor. Ortalama Arktik sıcaklıklar, geçen 100 yılda neredeyse küresel ortalama sıcaklıkların iki katı arttı. 1978’den beri elde edilen uydu verileri, yıllık ortalama Arktik deniz buzu yayılışının her on CBT1042/14 9 Mart 2007
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle