Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam düzenlenmelidir. hemen imkânsızdır. "Türk Savunma Sanayi Politikası HANGİLERİ ULUSAL? ve Stratejisi Esasları" da (TSSPSE) Sonuç olarak; ülke güvenliği sigenel olarak "savunma sanayinin lahlı kuvvetlere yabancılardan yetki özelliğini" göz ardı eden bir görüş çerve izin almadan kullanabilecekleri çevesinde hazırlanmıştır. Diğer bir ileri teknolojili savunma sistemleri anlatımla, "Türk Ticaret ve Yabancı üreten bir ulusal savunma sanayine Sermayeyi Teşvik"yasalarının belirtbağımlıdır. Teknoloji, genel olarak, tiği şekilde "Türkiye’de Türk yasalasatış sonrası hizmetlerle birlikte sınai rına göre kurulmuş olan her şirket üretimin en fazla katma değer sağlaTürk şirketi sayılarak ulusal şirket ayyan unsurudur. Savunma sistemlerinrıcalığı yapılmamak istenmiştir. Örde ise teknolojiye, tasarım teknolojineğin; TOBB kanalıyla görüş için sasine, egemen olmak, sistemlere güvenayicilere yollanan taslakta bulunan nilmesinin en birinci şartıdır. ulusal şirket, yabancı ve yabancı orSavunma Bakanlıkları ulusal oltaklı şirket deyimleri ve tanımları, ması gereken teknolojileri sürekli taslak kamusal alanda ilgili Bakanlık olarak açıklarlar, Örneğin İngiltere ve Müsteşarlıklarla koordine edildikSavunma Sistemleri Tedarik Bakanı ten sonra dokümandan çıkarılmıştır. Lord Drayson "Savunma TeknolojiOysa Türkiye’de, diğer ülkelerde leri Stratejisi"ni 17 Ekim 2006’da de olduğu gibi ulusal, yabancı ortaklı açıklamış ve hükümetin hangi tekve yabancı şirketler vardır ve bunlanoloji alanlarında "ulusal yetenekleri rın, diğer ülkelerde olduğu gibi, tedakorumayı" kararlaştırdığını belirtmişrik mevzuatında belirtilmesi gereklitir.. Araştırmacılar ve sanayiciler hüdir. Tedarik makamlarının ulusal kümetlerinin görüşlerini öğrenebilteknoloji ile tasarlanıp üretilmesi gedikleri bu tekreken sistemleri ulunoloji stratejisal şirketlerden, diğerTasarımı size ait olan sinden oldukça lerini herhangi bir şirsizin olur, onunla uluslamemnun olketten satın alması sararası arenada rekabet muşlardır. vunma sanayinin Ulusal teközelliği gereğidir. edebilir, ihraç edebilirnoloji yeteneği TSSPSE’nin sasiniz. Zaten Sayın Baçok önemlidir vunma sanayii politiyar’ın Tank komuta çünkü, ulusal kasını belirleyen 5. kontrol sistemleri için, tasarımla gelişmaddesinin ilk fıkrası göğsünü gere gere "düntirilip üretilme"yerli sektör yanında yen savunma yabancı sektöre de yanın en iyi tanklarını sistemlerine güaçık" ibaresini kullamodernize edebiliriz" venilmesi, bu narak savunma sanademesinin arkasında bu sistemlerin sayiinin yabancı sektöre sistemlerin Aselsan müvaş esnasında bağımlılığını en başta da satın alındığı ilan etmektedir. Oysa hendislerince tasarlaandaki gibi çalıdoğru olan kendi tanan sistemler olması şacağından sarımlarımızı öne çıgerçeği yatmaktadır. emin olunması karmaya çalışmaktır. mümkün değilFıkrada bulunan dir. Dolayısıyla savunma sistemleri"yerli" kelimesinin "ulusal" kelimesi nin tedarikinde amaç, ihtiyacın karile değiştirilmesi de gereklidir. Yerli şılanması yanında, ulusal teknoloji sektör yanında yabancı sektör denilyeteneğini yükseltmek olmalıdır. Bu mesi yanlıştır Yerli kelimesi aslında nedenle tedarik mevzuatı, "ulusal ülkemizdeki ulusal, yabancı ortaklı teknoloji yeteneğini" yükseltme ve yabancı şirketlerin tümünü zaten amacına hizmet edecek şekilde dükapsamaktadır. zenlenmelidir. Ulusal şirket, ulusal TSSPSE’nin 6B maddesinde teknoloji deyimlerinin kullanılma"kritik sistemlerin/ teknolojilerin sından çekinilmemelidir. Doğal olauzun vadede yurtiçinde geliştirilmesi rak her şey ulusal teknoloji ile yapılaamaçlanarak, mümkün olmayanlar cak değildir ama, ulusal olması gereiçin ortak üretim öngörülür" şeklinde ken sistem ve teknolojilerin açık açık bir ibare bulunmaktadır. Burada orbelirtilmesi de gereklidir, her ülkenin tak üretim yerine "teknoloji satın alıyaptığı gibi. nır" denilmesi daha doğru olacaktır. Şu halde ivedilikle yapılması Çünkü kısa vade için teknoloji satın gereken husus gerekli mevzuat alınırsa o teknolojinin uzun vadede değişikliklerini formüle edecek bir geliştirilme olanağı olabilir. Oysa ekibin görevlendirilmesi olmaktadır. teknoloji yabancı ortaklık yoluyla Kaynak : Defense News , October edinildiğinde uzun vadede yeni tek23 , 2006 nolojilerin geliştirilebilmesi hemen Soru: Bir mektubunuzda "çocuklar gerçek felsefecilerdir" diyorsunuz. Nasıl yitiriliyor bu doğuştan gelen bilgi ya da yetenek, büyüdükçe? Sorular, yanıtlar Yanıt: Çocuk yeniyi görendir. Baştadır, başlangıçtadır. Dünyayı henüz gelenekten gelen kalıplarla görmekten uzaktır. Şaşar, şaşırır, hayran olur. Ondan öğreneceğimiz çok şey vardır. Biz henüz çocuklardan, kadınlardan, ezik insanlardan, zulme uğramış azınlıklardan, sesi çıkmayan, yaşam biçimi bizlerden çok farklı insanlardan öğrenmemiz gerekeni öğrenmedik. Bunların içine "akıl hastası" olarak tanımlanmış bir bölük insanın yaşama bakışlarını da katmak gerek. Çoksesli düşünmeyi öğrenmek, farklı gözlerin gördüğü dünyalardan anlamlar devşirmeyi başarmak gerek. Soru: Dünyanın "ana felsefe ırmağı"na bizden ulaşan kol neden zayıf? Coğrafyamız felsefe üretmeye uygun değil mi? Ya da inancımız? Yanıt: Bugün dünyada akademik olarak yaşanan felsefenin "zayıf" olduğunu söyleyebiliriz. Geçmişte, insanımız sahip olduğu derin bir bilgelik ırmağından beslenmiş. Bizde bilgelik, hikmet geleneği çok köklü, çok da zengin. Tasavvufta, atasözlerimizde, halkın günlük yaşamında, edebiyatımızda, destanlarımızda, türkü ve şarkılarımızda bunun izlerini görebiliyoruz. Bu topraklar, bir anlamıyla felsefenin beşiği olan topraklar, Ege kıyılarında, Anadolu’nun içlerinde felsefe etkinliği yüzyıllarca yaşamış. Nice kültürler geçmiş bu topraklardan, nice düşünce, bilim zenginlikleri gömülü bu topraklarda; pınarlarımız çok zengin, yeter ki onlardan akanı yorumlayıp, çağımıza kazandırmayı bilelim. Soru: Sizi "felsefeyi ayağa düşürmekle" suçluyorlarmış. Bir panelde "anlaşılabilir felsefe konuşmanız" karşısında "Ulan söylediklerinde bir damla felsefe yok. Gören Mehmet Efendi konuşuyor sanır" denmiş size. Felsefeciler felsefenin fildişi kulede kalmasını mı ister? Halka inmeden ve halka dair bir söyleyeceği olmadan? Yanıt: Bu ülke, dünyada herhangi bir ülke değildir, bizim ülkemizdir, eşi benzeri olmayan, kendine özgü özellikleriyle biricikliği olan bir ülkedir. Evrensel felsefeye katkı, buralarda yaşanan yaşamdan çıkılarak da yapılabilir. Bundan dolayı bu topraklarda yaşanan yaşamı türlü boyutlarıyla tanımak, yorumlamak, bu yorumlardan beslenenen bakış açılarıyla evrensel felsefeye farklı bakış açıları kazandırabiliriz. Bundan dolayı halkla, hayatla kucaklaşmak gerekiyor. Benim "Mehmet Efendi" gibi konuşmam, "Ahmet Efendi" gibi konuşmamdır, Ben Ahmet’im, bu kültürün insanıyım, nice okumuş olsam da hâlâ köylüyüm, Sandıklılıyım, Anadoluluyum. Türkülerle yaşıyorum, şarkılarla düş görüyorum, Yunanı, Latini özgün dilinden okuyup, anlamaya çabalarken. Soru: Savaşın insan yaşamındaki yerini ve kaçınılmazlığını anlamalıyız diyorsunuz. Bugün Ortadoğu’da yaşanan savaşı siz nasıl yorumluyorsunuz? Yanıt: Kaçınılmaz savaşlar bunlar. İnsan, belleğinden kurtulamıyor. Bellekse düşmanlıkları körüklüyor: Bu bölgede yaşayan insanların güven duyguları yitmiş, kendilerini sürekli tehdit altında hissediyorlar. Kendini tehdit altında hisseden insan, tehlikeli insandır, savaşmaya, ölmeye, öldürmeye çok yakındır. Yazık ki bu bölgedeki gerilim kolay kolay ortadan kalkmayacak, insanlar savaşa savaşa, umarım, çok geçmeden bir gün, savaşmamayı öğreneceklerdir. Soru: "Metaforla Saadet Olmaz" (Cengiz Güleç’le birlikte, Say Yayınları, İstanbul, 2006) kitabınızda "Bilge dediğin fırlama olur", diyorsunuz? Bizim kafamızdaki bilge sizin anlattığınız gibi ak sakallı, dünyevi ihtiyaçları olmayan bir yaratık. Fırlama bilge kabız bilgeden farklı olarak ne sunar topluma, insanlara? Yanıt: Hiç yaşamı tanımayandan, feleğin çemberinden, çemberlerinden geçmemişten bilge olabilir mi? Yüzü gülmeyen, mizahtan anlamayan, yaşamın hazlarından korkan, kendisiyle karşılaşmaktan ürkenden bilge olabilir mi? Kendinde, çevresinin dolduruşuyla türlü kerametler vehmeden hacıdan hocadan, bilimciden,düşünürden felsefeciden bilge olabilir mi? Kendisiyle yüzleşmekten korktuğu için sürekli dinî, lâdinî terminolojiyle konuşup, çevresine her nasılsa topladığı hayranlar topluluğunun sırtında asalak olarak yaşayandan bilge olabilir mi? Bunun yanında, edepsizden, geleneğe, bilimsel çalışmaya, emeğe, insana saygısızdan da bilge olamaz. Burada "fırlama", sevgi ve saygı dolu hınzır bir insandır. Sevimli, alçak gönüllü biridir. Hayranlarından uzak durur, ardından gelenleri kovalar, haddini bilmeyen dostlarını kendine yaklaştırmaz. Çocukları, insanları sever, gereğinde tüfeği eline alıp inandığı değerler uğrunda kıyasıya savaşa hazırdır. CBT 1040/7 23 Şubat 2007