Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BİLİM DÜNYASINDAN K I S A DOKUNMA HİSSİNDEN SORUMLU PROTEİN SAPTANDI Cildimiz en büyük duyu organıdır, onun yardımıyla dokunuşları ve ağrıyı hissederiz. Bilim insanları şimdi, dokunma hissinden sorumlu bir molekül saptadı. Max Delbrück Moleküler Tıp Merkezi’nden (MDC) Christiane Wetzel ile çalışan ekip, SLP3 proteininin dokunmaya bağlı mekanik uyarımların, sinir uyartılarına dönüştürülmesinde önemli bir rol oynadığını söylüyor Nature dergisinde. Çalışma, memelilerdeki dokunma hissiyle ilgili reseptör genin ilk kanıtı. Bu tür bir molekülden, gelecekte kronik ağrıların tedavisinde yararlanılabilecek. Deneyler sırasında SLP3 proteinini taşımayan farelerin, farklı yüzey yapılarını birbirinden ayırt edemedikleri görülmüş. Araştırmacıların tahminlerine göre hayvanların cildinde SLP3 üretmeyen dokunma reseptörlerinin yüzde 35’i uyarımları algılayamıyor. Dokunma uyarımları normalde ağrı hissiyle ilişkili olmamasına rağmen, bu durum sinirlerin zedelenmesi halinde değişmekte. Sinir hasarları bulunan insanlara hafifçe dokunulduğunda bile şiddetli ağrılar hissedebiliyorlar. Tıp dilinde buna nöropatik ağrı deniyor. Hayvan deneylerinde SLP3 proteinini taşımayan farelerin, sinir hasarlarına rağmen nöropatik ağrı hissetmedikleri saptanmış. Bu durum moleküllerin, dokunuşların algılanmasında önemli olduğunu göstermekte. Dokunuşları ve ağrı uyarımlarını algılayarak beyne ileten sinir hücreleri (nöronlar), sırt omuriliğinin spinal gangliyonlarında yer alırlar. Spinal gangliyonların "dokunaçları" (aksonlar) cilde kadar uzanmakta. Bu uzantılardaki mekanik uyarımlar, reseptörler (bağlantı yerleri) tarafından ciltte algılandıktan sonra elektriksel uyartıları dönüştürülüyor. Bu şekilde beyne ulaşan uyartılar, dokunma veya ağrı olarak algılanır. Mekanik uyarımın, sinir uyartısını dönüşmesiyle ilgili biyolojik sürecin moleküler zeminde ne şekilde işlediği H A B E R L E R bugüne kadar pek iyi anlaşılmamıştı. Bilindiği kadarıyla hücre zarındaki özel iyon kanalları, mekanik uyarımların elektriksel uyartılara dönüşmesinden sorumlu. Bu kanallar, hücre zarına hafif bir baskı uygulandığında açılır ve hücreye giren yüklü parçacıklar (iyonlar) elektriksel uyartıları yayar. Bu tür iyon kanallarına hafif baskılar uyguladıktan sonra ölçen Wetzer ve ekibi, bu şekilde SLP3 proteininin bu tür iyon kanalları için gerekli olduğunu kanıtladı. Araştırmacılar C.elegans olarak bilinen yassı solucan ve sirkesineği gibi ilkel organizmalarda da dokunma hissiyle ilgili çok sayıda gen saptamış. ri uygun dozlarla, ağız mukozasından düzenli olarak bedene yayılacak. Çelikten oluşan protez iki azı dişi büyüklüğünde ve çiğnemeyle aşınmayacak kadar sağlam. Fraunhofer Enstitüsü’nden bir sözcü yeni protezi şu şekilde tanıttı: "Diş protezi içinde ilaç bulunan bir hazne, bir supap, iki sensör ve elektronik bileşkenlerden oluşmakta." Klinik deneylerin bu yıl içinde başlaması bekleniyor. NANOTEKNOLOJİYE YAKIN TAKİP kesin sonuçlar bekliyorlar. Yeni uyduyla gerçekleştirilecek misyon 79 milyon dolara mal olacak. UNO, gitgide daha fazla alanda yararlanılmaya başlanan nanoteknoloji için daha sıkı kontroller getirileceğini bildirdi. Nairobi’de açıklanan çevre raporunda, yeni tekniğin olumlu ve olumsuz yönlerinin daha iyi tahmin edilebilmesi için politikanın hızlı işlemesi gerektiği söyleniyor. UNO çevre programının genel müdürü Achim Steiner’e göre nanoteknoloji, elektronik, tıp ve enerji endüstrisini kökünden değiştirebilir ama önce çevre ve sağlık üzerindeki olası tehlikeler kadar sosyoekonomik risklerin de anlaşılması için gerekli araştırmaların yapılması gerekiyor. Son yıllarda durmadan geli AY’DA SU VAR MI YOK MU? Amerikan Uzay Ajansı NASA, iki misyondan birini olumlu sonuçlar elde ederek tamamladı. İkinci misyondan sonra "Lunar Crater Observation and Sensing Satellite" (LCROSS) uydusu üretilen ve 2008 yılında da roketle Ay’a fırlatılması planlanıyor. Roket, güney kutbu yakınlarındaki bir kratere indikten sonra ise LCROSS uydusu, çarpışmanın etkisiyle yükselecek duman bulutu içinde uçmaya başlayacak. Yeni uydu, Ay’da insanlı yolculukların ihtiyacını karşılayacak suyun bulunup bulunmadığını açıklayacak. LCROSS, hemen yerinde ölçüm yapabildiği için araştırmacılar, yalnızca Dünya’dan takip edilebilen misyonlardan çok daha DİŞ PROTEZİNDE İLAÇ Avrupa Birliği Konsorsiyumu’nun bilim insanları tarafından geliştirilen yeni bir diş protezinin içine ilaç doldurulmakta. Bu şekilde etki maddele Uzay TİTAN’IN ÜZERİNDEKİ DEV BULUT Uzay sondası Cassini, Satürn’ün uydusu Titan’ın üzerinde dev bir bulutu görüntüledi. Metan, etan ve diğer organik bileşimlerden oluşan 2400km çapındaki bulut, uydunun kuzey kutup bölgesinin büyük bir kısmını örtüyor. Varlığını birkaç yıldır sürdüren bulut, astronomların tahminlerine göre on ila yirmi yıl içinde dağılacak.. Cassini dev bulutun görüntülerini aslında geçen aralık ayında almıştı. İki hafta sonra çekilen fotoğraflarda astronomlar bulutu ikinci göz görmüşler. Nantes Üniversitesi’nde Christophe Sotin yönetiminde çalışan ekibin gözlemi, birkaç hafta önce uluslararası bir araştırma ekibinin açıklamış olduğu bulgulara uyuyor. Yine Cassini tarafından alınan radar görüntüleriyle uydunun kuzey kutbunda sıvı metandan oluşan göllerin bulunduğu anlaşılmıştı. Her iki gözlem de Titan üzerinde, Dünya’dakine benzer bir yağış dolaşımının bulunabileceği tahminini doğrulamakta. Göllerdeki metan buharlaşarak bulutları oluşturuyor ve yağmur olarak yere düştükten sonra da dağılıyor diyen astronomlar düzenli bir çevrimin bile bulunabileceğini düşünüyor. Modellere göre bulutların oluşumu yaklaşık olarak 25 yıl sürüyor; bu dönemin ardından beş yıllık bulutsuz bir evre yaşandıktan sonra bulut oluşumu yeniden başlıyor. Ve bu çevrim sırasında Titan’ın kuzey kutbundaki bulutların güney kutbuna gittiği tahmin ediliyor. şen nanoteknolojinin kontrolü için henüz belli kurallar bulunmuyor. Nanoteknolojide atomsal ve moleküler düzlemde araştırılıp deneyler yapılmakta. Nano, milimetrenin milyonda biri karşılığında kullanılmakta. Bu boyutta, maddelerin özellikleri kökten değişikliğe uğruyor ki tekniğe yeni olanaklar sunan da zaten bu değişimler. Ama ne var ki yeni özellikler tehlikeleri de beraberinde getiriyor. Mikro partikül (bir metrenin milyonda biri) olarak zararsız olan, nano partikül haline dönüştüğünde insan ve çevre için tehlikeli olabiliyor. Nanoteknoloji örneğin, tenis raketlerinde, giysilerde ve kendi kendine temizlenen pencere camlarında kullanılmakta. CBT1040/4 23 Şubat 2007 ‘BİR DEĞİL, ÇOK SAYIDA EVREN VAR’ Oxford Üniversitesi kuantum fizikçisi David Deutsch, Spiegel Online dergisinde yayımlanan söyleşisinde, çoklu evren modeli hakkındaki düşün