Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ZÜMRÜTTEN AKİSLER A.M. Celal Şengör celerini açıkladı. Bilim adamının görüşüne göre sonsuz sayıdaki evrenlerin bazıları aynı, diğerleri farklı biçimlerde gelişiyorlar. Deutsch, mesela içinde zeki dinozorların yaşadığı bir evrenin bile bulunabileceğini düşünüyor. Ve ona göre aynı kişiden çok sayıda örnek bulunmakta. Bilimadamı bu görüşlerini kuantum teorisiyle kanıtlamaya çalışıyor. Ayrıca çoklu evren modelini 50 yıl önce ilk kez ortaya atın Hugh Everett’in düşüncelerine de dikkat çekmekte. Çoklu evren tezinin en ünlü savunucularından biri olan 53 yaşındaki bilimadamı, 70’li yıllarda tezinin gelecekte kanıtlanmasına izin verecek bir deney önererek kuantum bilgisayarının konseptini hazırlamış ve böylece kuantum bilişimi araştırmalarının temelini atmıştı. Deutsch, çalışmalarını Oxford Üniversitesi’nde, kurucuları arasında kendisinin de yer aldığı Kuantum Ölçümleme Merkezi’nde sürdürüyor. dört misli yükselmekte. Tahminlere göre ozon, meyveleri stres altında bırakarak, polifenol üretimini arttırmalarını sağlıyor. Cartagena Üniversitesi’nde Artés Hernández ile birlikte çalışan araştırmacılar, bundan sonra ozon işleminin konserve etkisini güçlendirmeye çalışacaklar. Hernández araştırmanın başarılı olması halinde, yöntemin endüstride kullanılabileceğine inanıyor. Bununla birlikte ozon işlemi, kükürtdioksit yönteminden daha pahalı. Ama ozon işlemi öte yandan daha sağlıklı şarap üretimine de izin verebilecek. Çünkü ozon, mikroorganizmaların etkisiz hale getirilmesinde kullanılabileceği gibi şarabın daha uzun dayanmasını sağlayan sülfitin yerini de alabilir, diyor araştırmayı yöneten bilim adamı. Türkiye'nin en kaliteli jeologlarından birinin, 1998’den beri TC Cumhurbaşkanlığı’nın ilk enerji danışmanlığı ile 2003’ten itibaren Ekonomi ve Uluslararası İlişkiler Çalışma Grubu Koordinatörlüğü yaptığını biliyor muydunuz? Osmanlı'da Neft ve Petrol'e Simavi Ödülü Bilmenize pek olanak yoktu, zira bugünlerde Türkiye'yi yönetenlerin her gün sergiledikleri, akıllara durgunluk veren ve ülkeyi her geçen an daha derin karanlıkara sürükleyen dehşet verici bilgisizliklerinin yarattığı haberlerle bombalanmaktan, bürokrası çarkımızda olan değerlerin farkına varmağa pek imkânımız olmuyor. Ben Volkan Ş. Ediger'i, Türkiye'nin tamamen kendi imkânlarıyla yetiştirdiği en büyük dört yerbilimciden biri olduğunu sandığım Ozan Sungurlu sayesinde seksenli yıllarda tanıdıydım (dördün diğer üçü, Sırrı Erinç, Necdet Özgül ve Fuat Şaroğlu'dur). O zaman Volkan, Türkiye Petrolleri Anonim ortaklığı Araştırma Grubunda palinolog, yani fosil bitki üreme organları üzerine uzman olan bir paleontolog olarak görev yapıyordu. KonyaEreğli Lisesi’nin ardından Orta Doğu Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nden 1976’da mezun olmuş, master derecesini yine aynı bölümden, doktora derecesini ise ABD Pennsylvania State Üniversitesi’nden alarak, petrol endüstrisinde çalışmanın yanı sıra 1992'de doçent de olmuştu. Petrol endüstrisinde çalışırken Volkan çok kaliteli araştırmalar yaparak özellikle Trakya havzasının detaylı jeolojik geçmişinin aydınlatılmasına yönelik önemli yayımlar yapmıştı. Bir yandan da Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde ders veriyordu. Rahmetli Ozan Ağabey «Bu çocuğa dikkat et» dediydi. Ne kadar haklı olduğunu zaman gösterdi. Volkan hangi konuya el atsa birinci sınıf bir araştırıcı olduğunu ispatladı. Pek çok günahının yanı sıra, kaliteli teknik bir adamı gördü mü tanımakta asla yanılmayan Demirel de onu aldı enerji danışmanı yaptı, şimdiki Sayın Cumhurbaşkanımız da isabetli bir kararla Volkan'ı yerinde bıraktı. 2005 yılında ODTÜ Geliştirme Vakfı, Volkan'ın ‘Enerji EkonomiPolitiği Perspektifinden Osmanlı'da Neft ve Petrol’ adlı son derece önemli bir çalışmasını kitap halinde yayımladı. Petrol araştırmalarının dünyadaki tarihinden başlayarak Osmanlı'da petrol politikasının tarihini belgelere dayanarak inceleyen Volkan'ın bu büyük eseri, bugün Ortadoğu'nun başındaki belâların köklerine ışık tutan, Birinci Dünya Savaşı ile neleri, niçin ve nasıl kaybettiğimizi belgeleyen, enfes bir akıcılık ve geniş bir bilgi bazı üzerine yazılmış bir şaheser. Volkan kitabı bana gönderince tabiri caizse bir nefeste okudum. 2006 Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülüne lâyık görülen ve bir fen bilimcisinin elinden çıkmış olan bu eser beş ana bölümden oluşuyor: İlk bölüm, petrolün serüvenini imparatorluğun ilk günlerinden Sultan Abdülaziz dönemine kadar getirior. Aslında bu bölüm petrolün tüm dünyada genel bir tarihini içeriyor. İkinci bölüm, 18681898 yılları arasında Sultan Abdülhamit Döneminde petrolün dünyada önem kazanmaya başladığı yılların tarihçesi. Üçüncü bölüm, Abdülhamit dönemini İkinci Meşrutiyet'e kadar getiriyor. Burada yakın tarihimizin hiç aklımıza gelmeyen bazı temel nedenselliklerini de öğreniyoruz. Bölüm dört, Birinci Dünya Savaşına kadarki dönemi, bölüm beş de birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı dönemlerinde iyice kızışan petrol dünyasının Türkiye üzerindeki etkilerini anlatıyor. Volkan aslında her bölümde tüm dünyada olup biteni Türkiye perspekfinden anlattığı için, kitap bir yerde genel bir petrol tarihçesi olarak da okunabilir. Bu güzel eseri bir ödülle taçlandıran Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülü jürisini tebrik ederim. Bu Volkan'ın ilk kaliteli eseri değil: 1984'ten beri aldığı bir sıra ödül bunun bir belgesi. Peki Türkiye Volkan gibi bir değerden ne kadar yararlanıyor? Bu sorunun cevabını Volkan'ın kendisine sormaya bile korkuyorum, zira, devletimizi yönetenler arasında Volkan'ın bilgisinden yararlanmayı düşünebilecek düzeyde tek bir kişi bile göremiyorum. Diyeceksiniz ki ama adam Cumhurbaşkanı danışmanı yapılmış. Muhakkak! Danışmanlık göreviyle kurulmuş koca bir Bilimler Akademisi de var da hükümetimiz onu ne kadar kullanıyor? Hemen söyleyeyim: Sıfır düzeyde! Volkan'ın durumunun hükümetimiz açısından bundan çok daha iyi olmadığı korkusuyla ona soramıyorum bile geniş bilgisinden ulusça ne denli yararlandırılabildiğimizi. MİDE BAKTERİSİNİ ZEYTİNYAĞI İLE ÖLDÜR İspanya’da gerçekleştirilen bir araştırmada, zeytinyağının Helicobacter pylori mide bakterisini öldürdüğü anlaşıldı. Zeytinyağındaki belli başlı aktif maddeler, midenin asidine dayanarak, bakterilere saldırıyor. Mide bakterisi bazı durumlarda antibiyotiklere karşı dirençli olduğu için, zeytinyağının içinde bulunan fenol grubu maddelerinin yeni bir tedavi olanağını doğurabileceği sanılmakta. Araştırmacılar, laboratuvarda gerçekleştirdikleri deneyler sırasında zeytinyağı içindeki fenollerin mide asidine karşı dirençli olduğunu görmüşler. Ayrıca pepsin gibi mide enzimleri de fenolleri parçalayamıyorlar. Hücre kültürlerinde çeşitli fenollerin etkileri kontrol edilince, sadece TyEDA olarak adlandırılan maddenin bakterileri öldürdüğü ortaya çıkmış. Bu sürecin tam olarak ne şekilde işlediğini araştırmacılar henüz bilemiyorlar. Fenol TyEDA, Helicobacter’in sekiz farklı kökü üzerinde etkili. Bu köklerden bazıları antibiyotiklere karşı direnç kazanmış. Araştırmacılar şimdi aynı maddenin klinik deneylerdeki etkisini kontrol edecekler. Nilgün Özbaşaran Dede ÜZÜM İÇİN KÜKÜRT YERİNE OZON İspanyol bilim insanları, üzümün bozulmasını önleyen ve aynı zamanda da içindeki sağlıklı maddelerin oranını arttıran bir yöntem buldular. Üzümler, mantarlardan kükürtdioksit yerine ozonla korunuyor. Gerçi bu şekilde kükürt gazının konserve etkisi elde edilememekte ama bunun yerine kükürtdiokside bağlı alerjik reaksiyonlar ortadan kalkıyor. Ozon işlemi öte yandan serbest radikalleri zararsız hale getiren antioksidan oranını da yükseltmekte. Araştırmacılar ozon yönteminin meyvelerin konserve edilmesinde yararlı olabileceği kadar, şarap üretiminde kullanılan sülfitin yerini alabileceğini de düşünüyorlar. Deneyler sırasında ozonun, kükürtdiokside kıyasla yüzde 10 daha az etkili olduğu ortaya çıkmış fakat, üzümün içindeki antioksidatif polifenollerin miktarı da CBT 1040/5 23 Şubat 2007