Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
kitap MALZEME BİLİMİ VE MÜHENDİSLİĞİ TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ Prof. Dr. Nihat G. Kınıkoğlu Dil düşüncenin anahtarıdır. Anlamını bildiğimiz ve kavradığımız sözcükler kadar düşünebilir ve yaratabiliriz. Bu nedenle sözcüklerdeki belirsizlik, düşüncede belirsizlik anlamındadır. Yeni terimler yayınlarda kullanılmaya başlandığında dilimize yerleşmeden Türkçe’sinin bulunabilmesi, eğitim ve araştırma sürecinde anlaşılmalarını, ilgili buluş günlük yaşantımızın parçası olduğunda Türkçe’sinin kabulünü kolaylaştıracaktır. Doğal olarak, çoğu kez buluşu yapanların verdiği adlar dilimize olduğu gibi girmekte, bu durumda buluşu ülkemiz bilim dünyasına tanıtanların Alman, Fransız veya İngiliz ekolünde olmasına bağlı olarak farklı telaffuzlar karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca kullanılan Türkçe terimler de farklı olabilmektedir. Örneğin İngilizce "strength" sözcüğü karşılığı olarak aynı üniversitenin, hatta aynı fakültenin öğretim üyeleri mukavemet, dayanım, dayanırlık, direnç gibi farklı sözcükler kullanabilmektedir. Öğrencilerin düşünce sisteminde karmaşaya yol açan, her gün binlercesi teknik yayınlarda yer alan, yüzlercesi günlük yaşamımıza giren terimlerdeki belirsizlik eğitimimizin büyük sorunlarından birisidir. Bu sorunları öğretim üyesi olduğum bilim dalında çözebilmek amacıyla Türk Dil Kurumu’nun terim sözlükleri çalışmaları kapsamında "Malzeme Bilimi ve Mühendisliği Terimleri Sözlüğü"nü hazırladım. Sözlük çalışmalarım farklı bir yaklaşımı denemenin gereğini ortaya çıkardı. Sözlük, internet olanaklarını kullanan, yaşayan bir sözlük olmalıydı: Sürekli dilimize giren yeni terimlerle büyürken, önerilen Türkçe telaffuzlar veya farklı Türkçe karşılıklar görülebilmeli, konuyla ilgilenen herkesin katkısına açık olmalıydı. Diğer taraftan bir bilim dalında sözlük hazırlayan bilim insanları, belirli bir terim için diğer bilim dallarınca önerilen karşılık ve açıklamalara ulaşabilmeliydi. lim dalları için oluşturulan terim grupları da şu anda bu programı kullanıyor. Program kullanılarak hazırlanan Malzeme Bilimi ve Mühendisliği Terimleri Sözlüğü Türk Dil Kurumu’nun WEB sayfasında yer almaktadır. Sözlük yaklaşık dört bin terimin İngilizce, Fransızca, Almanca, Rusça karşılıklarını ve sekiz yüz kadar resimle, Türkçe açıklamalarını içermektedir. Sözlükte 200’den fazla yabancı terime yeni Türkçe karşılıklar önerilmiştir. Kullanılmakta olan Türkçe terimleri ve Türkçe’si olmayan bazı terimlere tarafımdan önerilen Türkçe karşılıkları, aynı konuda ders verirken öğrencilerimle tartıştım. Ders sırasında Türkçe karşılıklara öğrencilerin tepkisi ve bazen onların benimkinden çok daha güzel olan önerileri beni yönlendirdi. Bu arada, sözlükte yer alan terimleri, Türkçe’ye çevirdiğim "Malzeme Bilimi ve Mühendisliği" (Foundations of Materials Science and Engineering) adlı kitapta kullandım*. Sözlükteki terimler 2005 yılında Türk Dil Kurumu’nun ilgili üniversitelere ve fakültelere yaptığı duyuru ile altı ay süre ile WEB sitesinde yayınlanarak önerilen Türkçe terimler hakkında görüşler alındı. "www.tdk. gov. tr" sayfasında sözlükler adresinden ulaşılabilecek şekilde İnternette yer alan sözlük, ilgililerin öneri ve tenkitlerine de olanak vermektedir. İki yılda bir sözlük için yapılan öneriler gözden geçirilerek sözlük yenilenecek ve yeni haliyle tekrar İnternette yer alacaktır. Diğer bir deyişle, sözlük ilgililerin katkısıyla sürekli yenilenerek gelişen, yaşayan bir sözlük olacaktır. Sözlükte: İngilizce terimler: Prof. Dr. Nihat G. Kınıkoğlu, Dr. Seher Kınıkoğlu Fransızca terimler : Prof.Dr. Levon Çapan (Kocaeli Üniversitesi) Almanca terimler : Prof. Dr. Ahmet Aran (İstanbul Teknik Üniversitesi); Doç. Dr. Ahmet Karaaslan (Yıldız Teknik Üniversitesi) Rusça terimler: Prof.Dr. Ayvazov Bilayet Yusuf (Azerbeycan Teknik Üniversitesi), Yrd.Doç.Dr. Zeynep Mustafaeva Akdeste (Yıldız Teknik Üniversitesi) tarafından belirlenmiştir. Prof.Dr. Hayati Develi (İstanbul Kültür Üniversitesi) Türkçe Dil Danışmanı olarak görev almıştır. *"Foundations of Materials Science and Engineering" Willam F. Smith. 1996. Malzeme Bilimi ve Mühendisliği, Literatür Yayınları: 65, 2001. HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz hayret@akdeniz.edu.tr Otuzbeş yıldan beri "Hukuk" öğreniyorum. Sözleri hâlâ kulağımda çınlayan çok değerli hocalarım oldu. Yaşadığım hukuk öğrenimi üzerine bugün bunca yılın tortusundan bir şeyler aktarmak istiyorum. Nasıl Bir Hukuk Öğrenimi? Goethe’nin şu sözünü özellikle hukuk öğrenimi için kulaklarımıza küpe yapmalıyız: "Tartışılmayan şey düşünülemez"! (Aslında öğrenilemez de). Oysa, hukuk öğrencileri arasında yaygın bir yöntem olarak ısrarla kuşaktan kuşağa geçen "ezber" bu söze hiç meydan bırakmıyor: Tartışmaksızın, düşünmeksizin belleğimize yüklediğimiz metinleri "hoca"nın sorduğu sorunun karşılığı olarak cevap kağıdına kusmak, dersten geçtikten sonra öç alırcasına unutmak (öyle ki, bir zamanlar bir fakültede öğrenciler yılsonunda kitap yakma ‘ayin’i bile yaparmış!)... Mezuniyetin ardından çoktan seçmeli bir sınavı izleyen mülakata yeterince "referans" (torpile şimdilerde böyle deniliyor) toplayarak girdikten sonra hakim, savcı olmanın torna atölyesine başarıyla ilk adımı atmak… Gerisi malum. Avukatlığa hazırlık da başka sancıların yaşandığı bir dünya! Ezberden gelen, yeni "ezber"lerle yürüyen bu uzmanlar kümesinin toplumun giderek artan adalet gereksinimine çare olmasını bekliyoruz! Tan Oral geçenlerde bir karikatüründe hukukun sığlaştıkça devletin derinleştiğini söylüyordu. Bu sığlaşmayı, gelen her öğrencisiyle süreğenleştiren, her mezunla pekiştiren kurumların mensupları olarak iğneyi kendimize batırmalıyız: Ülkemizin dört hukuk fakültesinde, ilkinde öğrenci, kalan üçünde öğretim üyesi ve sonuncusunda yönetici olarak yıllarımı geçirdim. Buraya kadar olan sözlerimden, müstesna kişilikleri ayrı tutmalıyım. Onlar volkanik yapıda olan değerlerdir. Her koşulda yükselirler. Ama toplumun, kendi alt sistemlerinin sürekli ve üstün başarısına gereksinimi vardır. Bir alt sistem olarak hukukun ülkemizde daha öğrenimi ve araştırılması aşamasında görülen ciddi başarısızlıklar toplum düzleminde önemli felaketlerin kaynağı durumundadır. Bir ezberi bozmak gerekiyor: Hukuk fakülteleri hocasıyla, öğrencisiyle hukukun bilimseldiyalojik bir ortamda sürekli araştırılıp öğrenildiği üstün donanımlı kurumlar olmalıdır. Bilim, öğretirken öğrenen ("docendo discumus" Seneca) hocaların karşısında, öğrenirken aslında öğreten öğrencilerin birlikte bir mutfakta gerçeğin ve gerçekliğin özünü ve tadını aradıkları hummalı bir insani varoluş tarzıdır. Buna niçin, ne uğruna yabancılaşmamız gerekiyor? Hukuku niçin bu tarzın dışında tutmalıyız? Toplumun sağlığı demek olan "adalet"in bilimsel bilgiyle donatılmasının, onun yöntembiliminin yeterince ve yetkince hep tartışılmasının yeri olarak hukuk fakültelerinin önkoşullarının yeniden gözden geçirilmesini diliyorum. Daha somut deyişlerle: bilimin bir öğrenim etkinliği olması nedeniyle bu süreçte öğrencilerin ve öğretim elemanlarının aktif işbirliğini ve işbölümünü sağlayacak biçimde bir öğrenim yönteminin olgunlaştırılmasını; öğrencilerin bütün gün bilimsel etkinlik içerisinde bulunmalarını sağlayan bir "bilime elverişli fakülte binası" tasarımının amaçlanmasını, örneğin; açık raflı, ekütüphane ve internet donanımlı, yeterince kapsamlı, yani en az altmışbin ciltlik bir uzmanlık kütüphanesinin öğrencilerin kendi binalarında kullanıma sunulmasını; öğrencilerin çalışma gruplarında tartışarak öğrenmeleri için kendilerine yeterli sayıda oda tahsisini; kolokyum ve seminerler için uygun mekanlar düzenlenmesini; öğretim elemanlarına bilimsel araştırma ve tefekkürleri için gerekli huzuru ve mahremiyeti sağlayan çalışma odalarının verilmesini; yönetim anlayışının hükümrantebaa davranış şemasından sıyrılarak, bir kamu hizmetkarı edası ve gayretiyle bilimsel bilginin aktörlerinin dileklerine, tercihlerine, eleştirilerine kulak vermesini; kıt maddi kaynakların iktidar araçlarının ve sembollerinin teminine harcanması, pahalı, hantal binalar yapılması yerine, bunlardan tasarruf edilecek her kuruşla daima "kitap" alınmasını; üniversitenin bir "kişisel mali zenginleşme" aracı olarak görülmesi yerine, bu kamusal ortamın tüm zenginliklerinin bilimsel bilginin üretimine yönelik olduğunun ve başka hiçbir amaçla yabancılaştırılamayacağının herkesçe içselleştirilmesini diliyorum. Hukuk fakültelerinin bu amaçla ve bu tarzda bir ulusal ve uluslararası hukuk öğrenimine ev sahipliği yapabilecek donanıma ve örgütlenmeye kavuşturulmasını da diliyorum. Hukuku sığlaşmaktan kurtarmanın bize düşen yanı budur. PROGRAM GELİŞTİRİLDİ CBT 1040/16 23 Şubat 2007 Bu durum, öncelikle bu isteklere karşılık verecek bir bilgisayar programının, veri tabanının gereğini ortaya koyuyordu. Türk Dil Kurumu’nun desteği ile Yıldız Teknik Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü ile birlikte böyle bir programı geliştirdik. Türk Dil Kurumu tarafından çeşitli bi