24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BİLİM TARİHİ GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam Bademcik cerrahisine genç Türkiye’den bir katkı 28 Kasım 1927 tarihli Cumhuriyet gazetesi, Doktor İhya Salih beyin geliştirdiği yeni bir bademcik ameliyatı tekniğinin uluslararası kulak burun boğaz kongresinde alkışlarla kabul edildiğini bildiriyordu. Hazırlayan: Osman Bahadır Aydın olmak aymakla başlıyor. Aymazlıktan, gafletten kurtulmakla. Bilgili olmak, bilgisini zekâsıyla birleştirerek ürünler ortaya koymak, etkinlikler yapmak, biz aymadıkça, bizi aydın kılmıyor. Aydın Olma Yolculuğu Aymak, sorumluluk taşıma yürekliliğine olanak sağlıyor. Elbette her ayan, aydın olma sorumluluğunu üstlenemiyorsa, aydın olma yolculuğuna çıkamaz. Aymak yetmiyor ama gerekli. Evrendeki yaşamdan sorumlu olmayı göze alma. Neden aymak, neden yaşamdan sorumlu olmak gerekli? İnsan olmak için. Aydının sıradan insanın üstünde bir yeri yok. İnsan olduğunu fark eden bir insan sadece. Bu fark edişin adı aymak. Ardından sorumlulukla duyuruyor kendini. Aydın belli bir toplumda, o toplumun kültüründe yaşıyor. Dünya gezegeninde devinen kültür oluşumunun bir noktasında bulunuyor. O yerellikten çıkan bir evrensellik içinden bakıyor dünyaya, evrene. Toplumundan, toplumun içinde bulunduğu toplumlar bütününe. Ayrıca fark ettiği, yalnız olmadığı; yalnız kendisi için, yakın çevresi için yaşıyamayacağı. Yalnız ailesinden, kabilesinden, ait olduğu topluluklardan, üye olduğu kulüplerden, mensubu bulunduğu cemaatlerden, içine doğduğu ülkeden sorumlu olan aydın değildir. Aydın, tüm insanlardan sorumlu, algılayabilip anlayabildiği sınırlar içinde evrendeki yaşamdan sorumlu biridir. Yaşam ona emanet edilmiştir. Toprak, su, hayvanlar, ormanlar, dağlar… Kendi bedeni, yakınları, ülkesi. Tüm yaşama karşı sorumluluk, onun dostlarını, yakınlarını, toplumunu, ulusunu ihmal edeceği anlamına gelmez. Çocuğuma karşı duyduğum sorumluluk, onun sorumluluk duyacağı bir dünyada yaşayabilmesi içindir. Eğer, aymak, bunun sonucunda da sorumluluğumuzu fark ederek harekete geçmek, aydın olmanın bir gereği ise aynı zamanda insan olmanın gereğidir de. Bu açıdan bakınca, aydın olmakla insan olmak arasında bir ayrım yapılamayacağını düşünüyorum. Aydın, sorumluluğunu üstlenebilme yürekliliğini ortaya koyduğunda, kendi donanımını oluşturma çabası içine girer. Donanım, salt bilgiden, bilgiye dayalı toplumsal konumdan (diplomalar, unvanlar, yazarlık, öğretmenlik gibi…) kaynaklanmaz. Aydın olabilme yolculuğu bir yaşam boyu sürüp giden bir yolculuktur. Salt bilgiyle, bilgiye dayalı eleştiri gücüyle de sahip olunamaz donanıma. Elbette aydın, toplumuna, toplumlara, dünyaya, yaşama katkısı olacaksa bilgi dağarcığını ortaya koyarak yapacaktır bunu. Aydının bilgisi, yüzeysel, derme çatma, kaynaklara gitmeyen bir bilgi olamaz. Aydın, kendi biricikliğini, bilgisine katabilen, bilgisini içselleştirebilen, bilgisi ona yakışan, biridir. Özümsenmiş, bütünleştirmeye açık, kendi kendini yenileyebilen bilgidir onunki. Bilgiyle ne yapacaktır? İşte bu noktada, aydının anlam verme gücünün ne denli olduğu ortaya çıkıyor. Bilgisiyle, hedef koyabilecek, anlam oluşturabilecek, değerler ortaya koyup yaşayabilecektir. Nihilistten aydın olmaz (Geçici anlam bunalımlarını saymazsak!). Arayan insan, yanlışlar yapabilir. Yolunda zigzaglar çizebilir. Yeter ki bütün bu sıkıntılar içinde varmaya çalıştığı noktanın kalıcı bir biçimde anlamdan yoksunluğunu yaşayamasın. Bilgiyle, aydın olmanın anlamını, değerini, sorumluluğunu anlayacaktır. İçinde bulunduğu toplumu yöneten kurumları eleştirel bir gözlükle görebilme becerisini kazanacaktır. Yalnız kendi toplumunun değil, dünya düzeninin tutarsızlıklarını, yalanlarını, çarpıklıklarını görebilmek eleştirel düşünebilme ile olanaklıdır. Eleştirel bakış, sorumlukla birleştiğinde, aydını görüşlerinin ardında durma yürekliliğini getirir. Böylece aydın, sorumluluğunun, sorumluluğa dayalı bilgisinin, eylemlerinin bedelini ödemeye hazır, sahip olduğu değerlerin ardında durabilen bir insan olarak ortaya çıkar. Aydın olmak, ömür boyu süren bir yolculuktur. Bu yolculuğu aydın, kendine özgü bakışı, duruşu, kavrayışı ile yapar. Sorumluluğu onu sorumluluğundan da sorumlu kılar: Yolculuğa çıkıldığında artık tembellik, sığlık, küçük hesaplarla yürütülen insan ilişkileri, çıkarlar ortadan kalkar. Sorumluluğumun sürekli olarak beni daha sorgulayıcı, araştırıcı, bilgisiyle yaşamını bilgece yoğurabilen bir arayan insan hâline getirmesi sorumluluğumdan sorumluyum. Aydın olmada üslup, kendimizi nasıl dile getirdiğimiz, donanım kadar önemlidir. Üslup, donanıma dâhildir. Kabalaşmamak, küfürleşmemek, iftira atmamak… Aydın olma adâbının, aydın olma ahlâkının temel gerekliliklerindendir. Birbirinin kuyusunu kazmaya çalışan, görüşlerini, kendisi gibi düşünmeyenlere hakaretlerle anlatmaya çalışan birine aydın diyemiyorum. Aydın olma ince iştir. Kendi iç dünyasıyla yüzleşememiş, ilişkilerinde kaba, bencil; kendine, yakınlarına hayrı olmayan birinin dünyaya ne hayrı olacaktır? Yaratıcı insanların zaman zaman çektiği acılardan, yetersizlik duygusundan, dünyaya bakış açılarının farklılığından doğan huysuzluklarını, tuhaflıklarını, kendileri farkında iseler bir üslup bozukluğu olarak görmeyebiliriz. Sorumluluklarının ağırlığını duyduğumuz için onlara öylece saygı duyabiliriz. G CBT1081/15 7 Aralık 2007 eçen hafta Paris'te toplanan beynelmilel kulak, burun ve boğaz hastalıkları kongresinde mütehassıslarımızdan Doktor İhya Salih beyin yeni bir ameliye tarzı alkışlarla kabul edilmişti. Avrupalı profesörlerin ilmi bir hürmetle kabul ettikleri bu usul hakkında malumat almak üzere muharrirlerimizden biri Doktor İhya Salih beye müracaat etmiştir. Paris'te meşhur profesör Seiplo'nun eski bir şakirdi (öğrencisi) olan Doktor İhya Salih bey, muharririmize âtideki malumatı vermiştir; “Bademciklerden mütevellid (ileri gelen) bazı hastalıklar vardır ki, bunlara meydan vermemek için behemehal bademcikleri kökünden ihraç etmek (çıkarmak) lazımdır. Bu gibi ahvalde eski Dr. İlya Salih Bey (18771960) usulü tatbik edersek bademcikler tamamıyla çıkarılamaz ve hastalıklar da devam eder. Bu mesele çoktan beri mütehassısları düşündürüyordu. Nihayet Amerikalılar bademciklerin tamamıyla çıkarılması için bir usul buldular. Fakat bademciklerin mühim damarlarla teşrihî (anatomik) münasebeti olması bu usulde daima bir nezf (kanama) tehlikesi getiriyordu. Onun için Amerikalıların keşfi Fransa'da tereddütle karşılandı. Münakaşalar oldu. Nezf tehlikesine rağmen yine tatbik ve fakat bir taraftan da yeni bir usul taharri ediliyordu (araştırılıyordu). Her mütehassıs gibi ben de bununla epey zaman meşgul oldum. Bu mütemadi mesai neticesinde nezf tehlikesinden masun ve alat ve edavat noktai nazarından daha basit ve mevcut usullerden tamamıyla ayrı yeni bir tarz ameliye ile bademciklerin tamamıyla ihracına muvaffak oldum. Epey zamandan beri tatbik ettiğim bu usulü 1925 senesinde Ankara Türk Tıp Kongresi'ne tebliğ ile arz ettim. Bu sene de ahiren (daha sonra) Paris'te toplanan beynelmilel kulak, burun ve boğaz kongresine usulümü bir tebliğ ile takdim ettim. Tebligatım Paris'te meşhur profesör Gize tarafından kongrede okundu. Münakaşası yapıldı ve “Doktor İhya Salih usulüyle istisal etme (çıkarma)” diye kabul edildi. Son gelen Paris tıp mecmualarında, Press Medical'de, bu usulden bahsolunduğunu, taammüm etmeye (genelleşmeye) başladığını okudum.” Doktor İhya Salih beyin bu muvaffakiyetini takdir etmemek mümkün değildir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle