20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BİYOLOJİ YILI tı. Genbilimciler hücre düzeneğinin protein üretimini yönlendiren genler ve hücrenin işini gören proteinler gerektirdiğine kesin gözüyle bakıyorlardı. Oysa proteinleri hiç mi hiç ilgilendirmeyen, yerine mikroRNA adı verilen belirli moleküllerin üretimine olanak tanıyan, insan genomunun o güne dek ne olduğu bilinmeyen on binlerce bölgesini (çöplük DNA adıyla bilinenin bir parçası) ilgilendiren bir süreçle karşı karşıya idiler. Bu mikroRNA'lar daha sonra RNA müdahalesi (RNAi) adı verilen ve DNA ifadesinde değişiklikler yapılmasına yarayan tümden yeni bir süreçten geçiyorlardı. Öyle ki, RNAi süreçlerinin daha sonra gelişen biyomedikal terapi alanında yepyeni bir kapı açması işten değildi. Ancak bu süreç kalıtım ve genetik işlevin temelinde genden çok, her bir DNA harfinin konumunun yattığını da açıkça ortaya koymaktaydı. Dahası, her bir DNA parçası kendi içinde de değişime ve çeşitliliğe açıktı. Genbilimciler insan genomundaki 3 milyar DNA tabanının yaklaşık milyonda birinin kişiden kişiye farklılıklar gösterdiğini belirlediler. Belirli harflerdeki kısaca SNP olarak bilinen (single nucleotide ve deCODE Genetics şirketini kurdu. İzlanda hükümetini ikna ederek, vatandaşların sağlıklarıyla ilgili ayrıntılı kayıtların şirkete ulaştırılmasını sağladı. Bugüne dek 100 bini aşkın İzlandalı DNA'larını şirkete bağışladı. Stefansson'un projesi İzlanda halkının özel yaşamlarının çiğnendiği gerekçesiyle çok sayıda biyoetik ve genetik uzmanı tarafından eleştirildi. Ancak Stefansson, yine de, “tüm ulusun soy ağacını bir bilgisayar veritabanına yerleştirmeyi” başardı. Sayısal çokluğun gücü çok geçmeden kendini belli etti. Obezlikle ilgili bir araştırma kapsamında Stefansson yazılımını nüfusun aşırı kilolu ya da fazlasıyla zayıflardan oluşan alt kümeleriyle bağlantılı SNP'lerini aramaya yöneltti. Birkaç saat içinde, kimi DNA harfleri arasındaki farklılıkların gerçekten de etkili olduğu yönünde ipuçları elde edilmeye başlandı. Bu ipuçları aynı zamanda SNP'lerin yeni kalıtım birimi olduğunun da bir kanıtıydı. Eylül ayından bu yana deCODE, aralarında glokom, şizofreni, şeker, kalp, prostat kanseri, hipertansiyon ve felç gibi hastalıkların yer aldığı, 28 yaygın hastalık türünde etkili olabilecek SNP'lerin belirlenmesi yönünde epey bir gelişme kaydetti. ANATOMİK AÇIDAN MODERN İNSANLARIN GÖÇ YOLLARI Fosillerden, tarihi kalıntılardan ve genetik analizlerden elde edilen bilgiler bir araya getirildiği zaman anatomik açıdan modern insanın göç yolları kesin hatlarıyla çizilebiliyor. Qued Djebbana (Cezayir) Deniz kabuklarından boncuklar >35 k Peştera cu Oase (Romanya) 40k Skhul ve Qafzeh (İsrail) 12090k Kabuk boncuklar 110k Bering rotası 16k Wally's Kumsalı (ABD) İnsan işgali 113k Tianyuan (Çin) 40k Arlington Kaplıcaları (ABD) Bacak kemiği 13k Atlantik geçişi 'Lagar Velho boy' (Portekiz) 25k 40k 60k Taforalt (Fas) Kabuk boncuklar 82k Omo Kibish (Etiyopya) 195 k Herto (Etiyopya) 160k Singa (Sudan) 155 k Fa Hien Mağarası ve Batadomba Lena Mağarası (Sri Lanka) Blombos Mağaraları (Güney Afrika) 7565k topraktan 2 parça 77 kabuk boncuklar 75k Kemikler ve tarihi eserler 35k Klasies Nehri (G. Afrika) 9065k Kültürel eserler70k 50k Kaktüs Tepesi (ABD) Küçük bıçaklar 2017k Puebla'nın Güneydoğusu (Meksika) Eski ayakizleri 38k Niah Mağaraları (Sarawak) Son zamanlara kadar H.sapien'lerin 100.000 yıl önce evrimleştiği düşünülüyordu. Oysa, son 20 yıldır anatomik olarak modern insanın en az 160.000, en çok da 200.000 yıl önce Afrika'da ortaya çıktığı yönünde bir görüş birliği oluştu. Görüşlerdeki bu sapma ilk kez Berkeley'deki Kaliforniya Üniversitesi'nden Allan Wilson'ın yaptığı araştırma sonucu oluştu. Wilson, mitokondriyal DNA'nın ( annelerimizden bizlere miras kalan genetik malzeme) evrimsel ağacını oluşturmak için yaptığı genetik analizlerde herkesin soyunu Afrika'da 200.000 ile 150.000 yıl önce yaşamış tek bir kadına kadar yürütebileceğini ileri sürüyor. Bu kadına da “mitokondriyal Havva” adı veriliyor. 65k 45k Genlerin akışı Göç yolları Alternatif tartışmalı rotalar 13k Anatomik olarak modern insan 10k 10.000 yıl önce Quebrada Jaguay (Peru) İnsan yerleşimi 13k Pasifik geçişi FOSİLLERİN ANLATTIĞI ÖYKÜ İnsan soyunun çıkış noktasını arama çalışmaları, fosil kanıtların ortaya çıkmasıyla hız kazandı. 2003 yılında Berkeley'deki Kaliforniya Üniversitesi'nden paleontolog Tim White, H.sapien'lerin bir alt türüne ait olan fosilin tarihini hesapladı. Bu fosilin Etiyopya'da Herto bölgesinde 160.000 yıl önce yaşadığı tahmin ediliyordu (Nature, vol 423, p 747). İki yıl sonra Canberra'daki Avustralya Ulusal Üniversitesi'nden Ian McDougall ve meslektaşları kökenimizi iyice eskilere kadar yürüttüler. Etiyopya'da Omo Kibish bölgesinde 1967 yılında bulunan fosilin yaşının 195.000 olduğunu hesapladılar (Nature, vol 433, p 733). Omo Kibish fosilinin yaşı konusunda tartışmalar henüz sürmekle birlikte, türümüzün sanılandan daha yaşlı olduğu herkesin üzerinde uzlaştığı bir gerçek haline geldi. BENZER ARAŞTIRMALAR Stefansson'un başarısından etkilenen başka genbilimciler de buna benzer geniş ölçekli aile araştırmaları yapmak isteseler de, eskilere uzanan soy ağacı kayıtlarına ulaşma olanakları yoktu. Ancak şans eseri bir şeyler keşfetme yeteneği sayesinde yeni bir gerçek su yüzüne çıktı: tüm bir insan nüfusunun tek bir türün uzantısı olarak incelenmesi mümkündü. İlk insan genomunun belirlenmesi girişimine önderlik eden MIT profesörlerinden Eric Lander, verilerin daha büyük ölçeğe uyarlanmasının yeni bir yaklaşımı gerektireceğini fark etti. 2004 yılında, MIT ile Harvard son derece önemli kaynaklarını yeni kurdukları Broad Enstitüsü adı altında birleştirdiler. Bu enstitü şimdilerde çok daha ileri genetik teknolojilerin geliştirilmesine çalışıyor. Genetik buluşlarda yaşanan patlamanın uzun bir süre daha devam edeceğine inanılıyor. Listeye her ay yeni hastalıklar ekleniyor ve dirimbilimciler hızla bunların temelinde yatan genleri ve SNP bağlantılarını saptamaya, protein ve öteki moleküllerin farklı kişilerde nasıl farklı sorunlar yaratabileceklerini kavramaya çalışıyorlar. Başka bilim dallarında çalışan araştırmacılar da dirimbilim alanında yaşanan devrimin daha da geliştirilmesine çabalıyorlar. Tüm bu çabaların sonucunda bu yıl doğan çocukların gelecek yüzyılın başında da canlı ve sağlıklı olmaları, biyotıp alanında mucizelerin yaşandığı 2007 yılını hayranlık ve saygıyla anmaları bekleniyor. Rita Urgan, Kaynak, Newsweek, 15 Ekim Mungo Gölü (Avustralya) 46 k 50k 15k Armitage isimli bilim adamı bunun nasıl olduğuna ilişkin bazı bulgulara eriştiğini ileri Monte Verde (Şili) sürüyor. Son 150.000 yıl boyunca Kuzey Af Yassı el aletleri rika, kurak koşullar ile nemli iklimler arave taştan mızrak uçları 15k sında ani geçişler yaşadı. Daha uzun süren nemli dönemlerde Çad ve Libya'da büyük göller yer alıyordu. Bu nemli bölge Sahra Çölü'nün kolay geçilmesinde “Nemli Koridor” oluşturmuş olabilir. HOLOSEN İnsanın Afrika'dan göçü sırasında iki önemli rota izlediği görülüyor. Kuzey rotası, atalarımızı Afrika'da Sahra Çölü'nün doğusundaki çıkış kapısından alıp Sina Yarımadası üzerinden, Akdeniz'in doğu sahillerine götürüyor. Güneydeki alternatif bir rota, Eritre veya Cibuti'den başlayıp Babü’lMendep Boğazı'ndan geçerek Yemen'e ve Arap Yarımadası'na uzanıyor. Afrika'dan çıkış kapıları olarak değerlendirilen bu iki rota, İngiltere'deki Doğal Çevre Araştırma Konseyi'nin “İnsan Evriminde ve Dağılımında Çevresel FaktörlerEFCHED” isimli programın bir parçası olarak ele alınıyor. Son buzul çağında, bundan 80.000 ile 11.000 yıl önce, buzul tabakaları genişledikçe deniz seviyesi düşmeye başladı. Bunun sonucunda bugün sualtında kalmış olan çok geniş kara parçaları ortaya çıktı. Bu karalar bugün sularla birbirinden ayrılmış olan bölgeleri birbirine bağlıyordu. Eski kıyı çizgilerini yeniden yaratan EFCHED ekibi, bugün 30 kilometre genişliğinde ve dünyanın en yoğun gemi geçiş trafiğine sahip olan Babü’l Mendep boğazının o dönemde sığ ve dar bir kanal olduğunu ortaya çıkart tı. İlk insanlar Afrika'dan çıkarak bu güney rotasını izlemiş olabilirler. Kuzey rotasının daha kolay bir yol olduğu görülüyor, çünkü araştırma ekibi Süveyş havzasının son buzul çağında kurumuş olduğunu ileri sürüyor. Ancak Sahra Çölü'nü aşmak ilk insanları zorlamış olabilir. EFCHED'den Simon ORTA PALEOLİTİK (AVRUPA VE ASYA) / ORTA TAŞ DEVRİ (SAHRA ALTI AFRİKA) YUKARI PALEOLİTİK (AVRUPA VE ASYA) / GEÇ TAŞ DEVRİ (SAHRA ALTI AFRİKA) Aurignacian kalıntılarında modern davranışların izi görüldü polymorphisms) tek nükleotid farklılıkları kalıtım birimi olarak genin yerini aldı. Bu sırada İzlanda'lı bir başka araştırmacı, Kari Stefansson da aynı alanda ilerlemekteydi. Genome sanıldığından çok daha karmaşık bir yapı olduğuna göre, daha çok değişkenin incelenmesi gerekiyordu ve bunun yapılabilmesi için de daha çok deneğe gerek vardı. Belli hastalıkların nedenlerini araştırmak artık genetik açıdan bağlantılı çok daha fazla insanın deneylere katılmasını gerektiriyordu. Stefansson bu sorunu bildiği en köklü ve en iyi belgelenmiş aile olan kendi ülke insanlarından yola çıkarak çözmeye karar verdi. CBT 1081/12 7 Aralık 2007 Afrika'da anatomik olarak modern insanın (AMİ) ortaya çıkışı AMİ'nin İsrail'i (Skhul ve Qafzeh) kısa işgali Buzul döneminin başlaması AMİ'nın Afrika'dan çıkışının başlaması AMİ'nin Güneydoğu Asya'da yayılması AMİ'nin Avustralya'ya ulaşması Avrupa soğumaya başladı AMİ Avrupada AMİ Amerikalarda Buzul dönemi sona erdi lık ve dengeli bir iklim 200k 100k 90k 80k Afrika'da nüfus patlaması 70k 60k Asya'da nüfus patlaması 50k 40k Avrupa'da nüfus patlaması 30k Neandertal insanlarının ortadan kayboluşu 20k 10k Bugün Güney Afrika'daki Blombos'ta sembolik kil oymaları ve süs boncukları, Fas'ın Taforalt bölgesinde kabuklardan yapılmış boncukların bulunması H.SAPİEN DİYASPORASI Aynı zamanda Afrika'da yaşayan H.Sapien'lerin diyasporasının (bir ırkın dünyaya yayılması) da düşünülenden daha ileri bir tarihte başladığı ve daha hızlı gerçekleştiği de artık biliniyor. İsrail'deki Skhul ve Qafzeh'te bulunan iskelet kalıntılarının 120.000 ile 90.000 yaşında olduğu tahmin ediliyor. Ve bunların Afrika'dan çıkan modern insanın bilinen en eski kalıntıları olduğu söyleniyor. 1930 yılında keşfedilen iskelet kalıntıları türümüzün başarılı bir yayılma dalgasını temsil etme olasılığı yüksek. Bu kolonizasyon sürecinde yeni evrilen türümüz, kuzeye ve batıya Avrupa'ya doğru yol alıyordu. Ancak Afrika dışında insan yerleşimine ait bulgular 90.000 yıl önce kaybolmuş ve ancak çok sonraları yeniden ortaya çıkmıştır. İsrail'deki buluntuların içinde çok değerli bilgiler barındırdığı, ancak kısa ömürlü insan yerleşimi izleri olduğu Homo sapien’in göç öyküsü: Son durum Anatomik açıdan modern insanın Afrika'dan çıkıp dünyaya yayılırken hangi yolları izlediği, paleontoloji, arkeoloji ve genetik biliminden oluşan multidisipliner bir yaklaşım sayesinde artık ana hatlarıyla belirlendi. Fosil, genetik ve tarihi kalıntıların incelenmesi sonucunda atalarımızın dünyaya açılmadan önce sanılandan daha uzun süre Afrika'da kaldığı ve daha sonra önce Asya'ya geçerek, oradan hızla yayıldığı anlaşılıyor. ike ve McDonald's logoları dünyanın dört bir yanına yayılmadan çok önce gerçek küreselleşmeyi “Homo sapien”ler gerçekleştirmişlerdi. Anatomik olarak modern insan olarak değerlendirilen H.sapien'ler, Arktik tundraların dondurucu soğuklarından, Avustral İZLANDALILAR SAHNEDE 300,000 nüfuslu İzlanda'da vatandaşların hemen hemen tümü, devletin en ince ayrıntılarıyla tuttuğu kayıtlar sayesinde, Vikinglere dek uzanan köklerine ulaşabilmekteydi. Stefansson, 1996 yılında Harvard Tıp Fakültesi'ndeki görevinden ayrılarak ülkesine döndü N ya'nın kavurucu sıcaklarına dek dünyada ayak basmadık yer bırakmadı. İnsan, dünya üzerindeki bu egemenliğini nasıl elde etmiş olabilir? Atalarımız bu bilinmeyen karalara ve denizlere doğru yol alırken hangi yolları izlemiş olabilir? 'Çıplak Maymun'un evrimsel başarı öyküsü, bilim adamlarının uzun süredir çözmeye çalıştığı en karmaşık ko Yazının devamı arka sayfada CBT 1081/13 7 Aralık 2007 nulardan birisidir. Şimdi arkeolog, paleontolog ve genetik bilimciler artık birbirinden kopuk gibi duran parçaları bir araya getirerek bu küreselleşme resmini tamamlamaya uğraşıyor ve bu arada ortaya yepyeni bulgular çıkıyor. Öyle görünüyor ki türümüz dünyaya yayılmadan önce onlarca bin yıl Afrika'da kalmış. “Atalarımız yola koyulmadan önce yıllarca beklemişler” diye konuşan Londra'daki Royal Holloway Üniversitesi'nden arkeolog Clive Gamble, “Niçin bu kadar beklemiş olabilirler? Kaldı ki en sonunda dünya sahnesine çıkmaya karar verdiklerinde inanılmaz bir hızla yayılmaya başlamışlar. Yola çıkmaya karar verdikten sonra bu kadar hızlı yol almalarının nedeni ne olabilir? İlk insanların önlerine çıkar engelleri bu kadar büyük bir hırsla ezip geçmelerinin altındaki itici güç ne olabilir?” diye soruyor. GENETİK ARKEOLOJİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle