Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GENETİK ARKEOLOJİ düşünülüyor. Küçük grupların Afrika dışına kısa baskınlar yapmış olmaları büyük bir olasılık. Ancak gezegeni fethe hazır hale gelmek için aradan onlarca bin yıl geçmesi gerekiyordu. Atalarımızın Afrika'dan çıkışta izledikleri rota şimdi yeni tekniklerin yardımıyla yeniden değerlendiriliyor. Ortadoğu'nun ilk istilasına ilişkin buluntulardan yola çıkıldığında, erken modern insanların “Kuzey Rotası”nı izledikleri görüşü yaygındı Bu rota önce doğu Akdeniz ülkelerinden geçerek Avrupa'ya uzanıyor. Ancak şimdi bu görüş tartışılıyor. Son bulguların ışığı altında, güneydoğu Asya ve Avusturalya'nın erken ve yaygın bir istilaya sahne olduğu, çok sonraları göçlerin kuzeye ve Avrupa'nın içlerine doğru batıya yöneldiği ileri sürülüyor. ÖNCE ASYA Örneğin içinde bulunduğumuz yıl Borneo Adası'nda Sarawak bölgesindeki Niah Mağarası'hda bulunan kalıntıların 45.000 ve 40.000 yaşında olduğu hesaplandı (Journal of Human Evolution, vol 52, p243). Pek çok bilim adamı Avustralya'ya da bu dönemlerde yerleşildiğine inanıyor. Atalarımızın bir kısmı Asya'nın uzak doğu kısımlarını keşfederken, diğer gruplar Avrupa'ya girmeye başlamışlardı. Romanya'daki Peştera cu Oase'de bulunan iskelet kalıntılarının 40.000 yaşında olduğu yabiliriz. Bu noktadaki genetik markör M130'dur. Küresel açıdan bakıldığında M130, Y kromozom üzerinde nadir görülen bir baz çifti dizilimidir. Bunun görülme sıklığı Malezya'da %10, Yeni Gine'de % 15, Avustralya'da %60'dır. Bu verilere göre M130 mutasyonunu taşıyan küçük grupların doğuya doğru yayılışını çizmek mümkün. Diğer genetik çalışmalar, göç yollarının üç aşağı beş yukarı aynı tarihlere denk geldiğini ortaya çıkartır. Avrupa'ya yönelen daha sonraki göçlerle ilgili de genetik kanıtlar mevcut. Washington'daki National Geographic Society'den Spencer Wells, şu anda Avrasya'da yaşa Güney Afrika'da bulunmuş üzeri işli toprak levha makta olan erkeklerin Y kromozomları üzerindeki genetik markörlerin coğrafi dağılımıtır.Klein'e göre bütün bunlar bilişsel ve entelektüel nın haritasını çıkarttı. Wells, bu araştırmasının sonukapasiteyi etkileyen birkaç genetik değişikliğin sonucunda yaklaşık 40.000 yıl önce popülasyonların Orcunda meydana gelmiş olabilir. Özellikle lisan ile iltadoğu'da ikiye bölündüğünü, bazılarının güneye yögili FOXP2 geninin mutasyona uğradığına işaret nelerek Hindistan'a gittiğini, bazılarının kuzeye Kafeden Klein, bu genin fikirlerin yayılmasında etkin rol kaslara yönelerek ikiye ayrıldığını ortaya çıkarttı. oynamış olma olasılığının yüksek olduğunu belirtiBunların batıya dönen kolu kuzey Avrupa'ya, doğu yor. kolu ise Rusya ve Sibirya içlerine doğru yol açmış olabilir. NÜFUS PATLAMASI AFRİKA'DAN ÇIKIŞ KAPISI Bu geç göçler insanları Avrupa'nın tam kalbine taşımış. Ancak ilk göçmenlerin kıyılardan uzakta kalmaya çabaladığı anlaşılıyor. Bir zamandan bu eksodüsün Sahra Çölü üzerinden Sina Yarımadası'na, oradan da doğu Akdeniz ülkelerine uzandığı varsayılıyordu. Ancak son buluntulardan elde edilen verilere göre atalarımız Afrika'yı Babü'l Mendep Boğazı'ndan terk etmiş. Buradan Arap Yarımadası'ndan Irak'a, oradan da İran kıyılarını izleyerek güneye yönelmişler. ARKEOLOJİK AÇIDAN GÖÇ YOLLARI Birbiriyle uyum sağlayan genetik ve fosil kanıtların ortaya çıkarttığı bu kıyı rotası ekolojik açıdan anlamlı. Erken modern insanlar denizin sunduğu olanaklardan yararlanabilecek yetenekteydi. Doğu Afrika'da Eritre'de bulunan, 125.000 yaşındaki midye ve istiridye kabuğu çöp dağları ve güney Afrika'daki 115.000100.000 yıllık deniz kabukları bunun kanıtı. Güney kıyılarını izleyen göç yolları arkeolojik buluntularla da örtüşüyor. Güney Asya'daki modern insan yerleşimlerine ilişkin ilk kanıtlar taş aletler ve insan kalıntılarından oluşuyor. Oxford Üniversitesi'nden arkeolog Paul Mellars , “Afrika ve Hindistan arasındaki kültürel kalıntılardaki benzerliklerin rastlantısal olduğunu düşünmüyorum. Bu kalıntılardan hiçbiri 35.000 yaşından yaşlı olmamakla birlikte, 50.000 yıl önce deniz seviyesinin bugünküne göre 100 metre yüksekte olduğu anlaşılıyor. Kıyılara yerleşen ilk göçmenlerden artakalan arkeolojik buluntuların pek çoğu bu nedenle denizin dibinde” diyor. Ne var ki en kritik soru hâlâ yanıt bekliyor. İnsanlar Afrika'yı niçin terk etmiş olabilirler? İlk göç çıkışları başarısızlıkla sonuçlanırken, sonrakiler dünya egemenliğini nasıl ele geçirmiş olabilir? Kaliforniya'daki Stanford Üniversitesi'nden antropolog Richard Klein, tam olarak modern davranışların 50.000 yıl önce ortaya çıktığını savunuyor. Bu davranışların sonucunda kompleks kemik ve taş el aletleri üretimi söz konusu olduğu için yerel yiyecek kaynaklarından yararlanma olanağı ortaya çıkmış olabilir. Bunun yanı sıra sembolik süslemeler ve artistik ifadeyi temsil eden eşyalar da ortaya çıkmış 80.000 yıl önce yapıldığı hesaplanan kabuktan yapılmış boncuklar hesaplandı. Batı Avrupa'daki en eski fosiller biraz daha genç sayılabilir. Bunlar 37.000 ile 36.000 yaşındalar. Yalnızca Amerika kıtalarının çok sonraları bu göçlere sahne olduğu sanılıyor. Bu da son buzul döneminin sonuna, yani 16.000 yıl öncesine dayanıyor (New Scientist, 13 Ağustos). GENOM ÇALIŞMALARI DA AYNI ÖYKÜYÜ ANLATIYOR Bu arada insanların göçlerine ait benzer bir öykü, yaşayan insanların genomları üzerinde sürdürülen çalışmalardan elde ediliyor. İnsan grupları yeni bölgelere göç ederken, atalarını popülasyonlarında nadir görülen genetik mutasyonlarını da beraberlerinde götürürler. Bu “imza” mutasyonları daha sonra gelecek nesillere taşınır. Gelecek nesiller, yeni istilâ edilmiş bölgelerde daha önce nadir görülen mutasyonların daha sık görülmesini sağlarlar. Genetik mutasyonlar süreduran bir süreçtir. Dolayısıyla daha sonraki nadir farklılıklar, insanlar yeni yerlere göç ettikçe o bölgelerde ortaya çıkar. Genetik farklılıkların çağımızdaki coğrafi dağılımına bir göz attığımız zaman geriye doğru giderek göçlerin olası rotalarını çizebiliriz. Dahası, bu mutasyonların ortaya çıkış sıklığını hesaplayarak, spesifik bir farklılığın ne zaman ortaya çıktığını anla Mellars'ın göç modeline göre insan davranışları 80.000 ile 70.000 yılları arasında büyük bir değişim geçirmiş. Bunun sonucunda güney ve doğu Afrika'da çok büyük teknolojik ve sosyal değişiklikler ortaya çıkmış. Bu değişikliklerin başında avlanma sırasında kullanılan aletlerin gelişmesi, nişasta içeren bitkilerin mönüde yer alması, ticaretin gelişmesi, balık avlama stratejilerinin geliştirilmesi geliyor. Dolayısıyla insanların yaşam standartları düzeldiği için nüfus artışında büyük bir patlama yaşanmış. Kompleks bir teknolojiye sahip olan bu büyük popülasyon, 65.000 yıl önce Afrika'dan çıkıp Asya'ya geçme olanağına kavuşmuş. Benzer şekilde 60.000 yıl önce Asya'da da benzer nüfus patlamasının yaşanması daha ileriye göç etme zorunluluğunu doğurmuş. Bu mantıklı açıklamayı kabul etmeyen Klein ilk insanlarda teknolojik knowhow ve kültürel gelişmeyi neyin tetiklemiş olduğunu sorguluyor. Genetik değişikliklerin önemini kabul eden Klein, iklim değişikliklerinin de önemli bir rol oynamış olabileceğine inanıyor (Proceedings of the National Academy of Sciences, DOI:10.1073/pnas.0703874104). 150.000 ile 70.000 yıl önce Afrika iklimi çok değişkendi; kuraklık ve sellerin hüküm sürdüğü dönemler arasında gelip gidiyordu. New York'taki Syracuse Üniversitesi'nden Christopher Scholz Afrika'daki iklimin sabit bir döneme girmesiyle popülasyon patlamalarının ortaya çıktığını ileri sürüyor. İnsanın göç öyküsü her zaman sert tartışmalara konu olmuştur. Şimdi, en sonunda, öykünün ana hatları yerine oturmuş durumda. Dünya çapındaki bu göçün ince ayrıntıları konusunda kesin bilgilere henüz erişmemekle birlikte, genetik ve paleontolojik bulguların zaman içinde ortaya çıkmasıyla öyküdeki tüm taşların yerine oturacağına kesin gözüyle bakılıyor. Ancak bu aşamadan sonra şu soruları yanıtlayabileceğiz: Nereden geldik ve buralara nasıl ulaştık? Derleyen: Reyhan Oksay Kaynak: New Scientist, 27 Ekim 2007 www.genome.ad.jp/kegg/pathway/hsa/hsa04670.html www.sciencedaily.com/releases/2007/02/070215134529.htm www.modernhumanorigins.net/sapiens.html www.archaeologyinfo.com/homosapiens.htm CBT1081/14 7 Aralık 2007