20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Okulda kalite üzerine düşünceler Sosyal, politik, ekonomik ve teknolojik değişimin hızla gerçekleştiği günümüz dünyasında değişime yanıt verebilecek faaliyetlerin yürütülmesinde en önemli araç eğitimdir. Eğitim, hızla tüketilen ve eskiyen bilgiye karşı, ihtiyaç duyulan yeni bilginin yaratılması sürecinde de kilit noktadır. Yeni bilgilerin üretimi için ARGE faaliyetlerinin canalıcı özellik taşıdığını biliyoruz. Dünyada bilimsel, teknolojik ve eğitimsel gelişmelere öncülük ederek kendi geleceklerini güvence altına alan ülkeler ya da kurumlar, ARGE faaliyetlerine büyük önem verdikleri görülüyor... Dr. Yüksel Yeşilbağ (Kültür Okulları) Deprem Erken Uyarı Sistemi Prof. Dr. Rennan Pekünlü (Ege Üniversitesi) “G M ikro açıdan değerlendirildiğinde bilgi ekonomisi, bilgi toplumu, öğrenen toplum gibi kavramların sıkça kullanıldığı günümüzde, eğitim kurumları, değişimin öncüsü olabilecek ve kendini sürekli geliştirebilecek bir yönetim yaklaşımına, yeni ekonominin yeni eğitim yönelimlerine göre yapılanmalıdırlar. Örneğin stratejik plan ve performans planı gibi, etkililiği ve verimliliği artırmaya yönelik çabaların bizzat yönetim eliyle teşvik edilmesi, bu yapılanmanın önemli bir parçasıdır. Bu tür uygulamalar bir bütün olarak eğitimde (okul yönetiminden öğretmen ve öğrenci başarımına kadar) kalitenin artmasına yol açar. Okulda kalite, okulun etkililiği ve verimliliği ile ilgilidir ve bu da her bir çalışanın etkililik ve verimliliklerinin bir toplamıdır. Bu nedenle toplamın büyüklüğü, bir anlamda tekillerin (tüm paydaşların) her birinin bilgi ve becerileri ile bunları kullanma etkililiklerine bağlıdır. Bu durumda kaliteye ulaşmanın birinci adımı için, okulun ihtiyaç duyduğu insan kaynaklarının niteliklerin geliştirmektir. Yani diğer tüm çalışanlar/destek birimleri bir kenara bırakılırsa, kurumun başarısına (popülist açıdan da imajına) katkıda bulunan başlıca öğe olan eğitici personelin (öğretmen ve yöneticiler) mesleki niteliklerinin sürekli olarak takip edilmesi ve geliştirilmesidir. gereçlerine ve fiziki standartlara kadar birçok noktaya vurgu yapılmaktadır. Bunlarla birlikte eğitimde kalite, etkili bir eğitim yönetimi sisteminin yapılandırılması ile yakından ilişkilidir, çünkü kalite eğitim yöneticilerinin kafasında başlar. Eğitim yöneticilerinin yönetim yaklaşımlarını bilmeleri, çalışanlarının kişilik ve mesleki özelliklerine uygun yönetim tarzları uygulamaları, onları okula bağlayıcı uygulamalarda bulunmaları etkili bir yönetim sistemi oluşturmanın köşe taşlarıdır. Bu nokta ise kaliteye ulaşmanın en önemli ikinci önemli adımıdır. erçekzaman” (Real time) sismolojisi, büyük bir sismik olayın saniyeler düzeyindeki hemen ertesinde toplanan ve çözümlenen verilere ilişkin bir uygulamadır. Böylece, elde edilen verilerle deprem sonrası acil yardım ve uyarı önlemleri alınabilir. Sismik aygıtlar, telemetri, bilgisayarlar ve veri depolama olanakları geliştikçe, deprem sonrası uyarı için gerçek zaman sismolojisi de uygulama bulmuş oluyor. Bu alanda erken uyarı çalışmaları sürüyor. İki değişik yaklaşımdan söz edebiliriz: a) bölgesel uyarı ve b) merkezdeki uyarı. 'Bölgesel uyarı'da depremin merkezini, büyüklüğünü ve yayıldığı bölgelerdeki yer devinimini belirleme KALİTE KAVRAMI Kalite kavramına yüklenen anlam kişiden kişiye (ve kurumdan kuruma) değişmektedir. Eğitim hizmeti açısından düşünüldüğünde kimine göre kalite çocuğun bir üst öğrenim kurumuna geçebilmesiyken, kimine göre toplumsal yaşamında kullanabileceği bilgileri kazanabilme düzeyidir. Kalite algıları farklı olduğunda okullar “sonuca” mı? yoksa “sürece” mi önem verilmesi gerektiği konusunda bir çelişki yaşarlar. Eğitim sisteminin merkezi yapısının da dayatmasıyla sonuca ağırlık vermeye çalışırlar. Bu durumda yalnızca “sınav odaklı” bir çalışma sistemiyle (sürekli test çözmeler, ezberletmeler vb.) “öğrenme”den uzaklaşılır. Halbuki eğitimöğretim sürecinde önemli olan “öğrenme”dir. İşte kaliteye ulaşmanın üçüncü adımı sonuca değil sürece odaklanmaktır. Sürece odaklanıldığında (akademik açıdan zengin programlar, yöntemler ve kaynaklar kullanarak) sonucun da istenilen düzeye gelebileceği unutulmamalıdır. Okullarda “sürece odaklanmak” kavramı da çoğu zaman yanlış yorumlanmaktadır. Öğrenci ve velilerin beklentileri pragmatist ve liberal bir tutumla sonuca yani bir üst öğrenim kurumuna yerleşebilme başarısı olduğundan okul yöneticileri okuldaki tüm süreçlerini (insan kaynakları, eğitimöğretim, destek vb.) bu amaca hizmet edecek şekilde yapılandırmaktadırlar. Daha açık deyişle tek hedef öğrenci ve velilerin yukarıda bahsedilen beklentilerini karşılamak olduğunda eğitim ve öğretim gerçek anlamından uzaklaşmaktadır. Büyüklükleri 2.8 8.0 aralığında bulunan depremlere ilişkin kayıtlar. Mw ile gösterilen büyüklükler değişik ölçeklerle gösterilmiştir. Depremlerin ilk 3 saniyesi dikey doğrultudaki “kesikli çizgi/noktalı” doğrularla gösterilmiştir. Yukarıdaki şekil, büyüklükleri M = 2.5 8.0 aralığında bulunan ve merkezde algılanan verilerle çizilmiş dalga biçimlerini gösteriyor. Şekilde büyük deprem dalga biçimlerinin küçük depremlerinkinden farklı olduğu görülüyor. Bu fark, ilk 3 saniye içinde depremin büyüklüğünün öngörülebileceğine işaret ediyor. PAYDAŞLAR ARASI DENGE Okul, paydaşlar arasındaki dengelerin çok hassas olduğu bir kurumdur. Bu nedenle bir yandan hizmetiçi eğitim etkinlikleri yapılırken, diğer yandan çalışanların istek ve beklentileri en uygun oranda karşılanmalıdır. Bu nokta, okulda çalışanların çeşitli özendiricilerle (maddi ya da maddi olmayan) motive edilmesi, algılama ölçümlerinden (özellikle anketlerden) elde edilen sonuçların değerlendirilmesi ve örgütsel yurttaşlık davranışlarının geliştirilmesi anlamına gelir. Aksi halde hizmetiçi eğitimler kuruma fayda sağlamaz, hem düzenleyenler hem de katılanlar açısından bir angarya durumuna gelir . Eğitimde kalite tanımlanırken eğitim programlarının içeriğinden kullanılan öğretim yöntem ve tekniklerine, ders kitaplarından ve yardımcı kaynaklardan tüm ders araç CBT 1072 / 17 5 Ekim 2007 de geleneksel yöntemler kullanılır. 'Merkezdeki uyarı'da kullanılan yöntemse şudur: merkezde gözlenen yer deviniminin başlangıcı (esas olarak P dalgası biçiminde) kullanılarak aynı yerde sonraki yer devinimleri öngörülür. Deprem Erken Uyarı Sistemine ilişkin bir örnek, Japonya Demiryollarının 1960 lı yıllarda geliştirdiği ve uygulamaya koyduğu sistemdir. Bu sistem, hızlı giden trenleri sismik hareketlerden etkilenmemesi için yavaşlatma veya durdurmaya dayalı bir sistemdir. Bir tek deprem istasyonunda yerel olarak işlenen sismik veriler elde edilir ve yer devinimleri belli bir eşik düzeyin üstündeyse uyarı sinyali gönderilir. UrEDAS adı verilen bu sistem Japonya Demiryollarında yaygın bir biçimde kullanılmaktadır. 1989 yılında Loma Prieta, Kaliforniya'da Mw = 6.9 büyüklüğünde bir deprem gerçekleşti. Artçı şoklar dizisi sırasında Bakun ve arkadaşları Oakland'da, depremin merkez üssünden yaklaşık 100 km uzaklıkta çöken yolları temizleyen inşaat işçilerini korumak amacıyla bir erken uyarı sistemi uyguladılar. Daha büyük artçı şoklar geldiğinde, bu sistem, işçilere 20 saniyelik bir süre tanıdığından potansiyel olarak tehlikeli bölgeler hemen boşaltıldı. Bu olay, varolan erken uyarı sistemine yapılan küçük bir değişikliğin pratikte kullanılabileceğine iyi bir örnektir. Erken deprem uyarı sistemine ilişkin temel bilimsel soru şudur: 'yırtılma sürecinin hemen başlangıcında depremin büyüklüğüne ilişkin bir saptamada bulunabilir miyiz?' Yerbilimcilerin 'Kinematik Modeli'ne göre, P dalgasından ilk 3 saniyede elde edilen veriler, en azından Mw d 6.5 depremleri için büyüklük saptaması yapılabileceğine işaret ediyor. Kaynak: Hiroo Kanamori, Annu. Rev. Earth Planet. Sci., 2005, 33: 195214
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle