Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
bilim dünyasından Kısa Haberler iletilmekte. Bu tür bir hücre uyarıldığında iyon kanallarının yapısı değişiyor ve diğer iyonların da geçebileceği gözenekler oluşmakta. Mesela sadece potasyum iyonlarının geçebileceği potasyum kanalları vardır. Bunun için bunlar çok zehirli hayvanların uzmanlaşmış toksinlerinin saldırı hedefindedir. Bu toksinler ve hücrelerdeki potasyum kanalları arasında meydana gelen karşılıklı etkileşim yüzünden elektriksel sinyaller iletilemiyor, bu süreç de hastaları ölüme götürebilmekte. Bilim adamları son araştırmalarında Kuzey Afrika’da yaşayan bir akrep zehrinin potasyum kanalı üzerindeki etkisini inceleyince, zehrin, kanalın belli başlı bölgesiyle yani gözenekli bölgesiyle birleşerek yapısını değiştirdiğini görmüşler. Bu da zehirlerin, sadece iyon kanalındaki belli başlı amino sekansını tanıdıkları zaman etkili oldukları anlamına geliyor. Yeni spektroskopik yöntemler, potasSatürn ve Uranüs’teki mavi ve kırmızı halkalar (bilgisayar tasarımı). yum kanallarının farmakolojisi ve fizyolojisi açıdan yeni bilgiler verdi nedenle tamamen farklı dalga boy diyor bilim adamları. larında yansıyor. Tüm bunların dıBu veriler doğrultusunda boşında Uranüs ve Satürn’ün kırmızı zuklukların ne şekilde tedavi edileve mavi halkaları, halka sistemlebileceğini gördük diyen araştırmarinde aşağı yukarı aynı noktalar cılar, şu sıralar potasyum kanalınUranüs gezegenin en dıştaki iki üzerinde yer alıyorlar. daki bozukluklara bağlı hastalıklara yönelik ilaçlar üzerinde çalışıyorlar. Yeni ilaçların beş yıl içinde üretilebileceği tahmin edilmekte. Güney Kutbu’ndan en eski buz örneği çıkarıldı Japon bilim adamları Antarktikte gerçekleştirdikleri sondaj sa son buz karot örnekleri bugüne kadar çıkarılanların en eskisi. Bilim adamları örnekleri Güney Kutbunun üç kilometre derinliğinden çıkarabilmek için iki yıl uğraştılar. Proje yöneticisi Hideaki Motoyama, buz örneklerinin çekirdeğinde kar kalıntılarının bulunduğunu söylüyor. Buz örneği, diğer örneklerle karşılaştırma, hava sıcaklıklarındaki değişimler, karbondioksit oranı ve metan artışı gibi faktörler hakkında bilgi verecek. Uzmanlar öte yandan minik organizmalar da bulabilmeyi umuyorlar. Uranüs’te mavi ve kırmızı halka halkası mavi ve kırmızı renkte. Bulgu, Amerikalı astronomların Hawaii’deki Keck teleskopuyla yaptıkları gözlemlerle elde edildi. yesinde elde ettikleri bir milyon yıllık buzu basına gösterdiler. Üç kilometre derinlikten çıkarılan buz parçaları iklim değişimi hakkında bilgi verecek. Güney Kutbundan çıkarılan Eğer bulabilirlerse evrimlerini inceleyebilecekler. Geçen yıl açıklanan bir araştırmaya göre, günümüzdeki karbondioksit ve metan oranı 650.000 öncesine göre çok daha yüksek. Kaliforniya Üniversitesi’nden (Berkeley) Imke de Pater ve ekibi böylece Satürn’ün E halkası dışında güneş sistemimizde ikinci mavi halkayı bulmuş oldu. Uranüs ve Satürn’ün halkalarının arasında diğer bazı benzerlikler de var. De Pater ve arkadaşları Uranüs halkasıyla ilgili görüntüleri değerlendirirken, Uranüs’ün en dıştaki halkasının, ışığın enfraruj alanında görünmez kaldığını saptamışlar, ki bu da halkanın mavi olduğunu açıklamakta. Bu halkanın üzerinde bulunan Uranüs uydusu Mab da fotoğraflarda görünmemekte. Bu açıdan bakıldığında Uranüs’ün en dıştaki halkası, Satürn’ün Enceladus uydusunun yörüngesinde bulunan ve mavi olan E halkasıyla çok benzer. Araştırmacılara göre alışılmışın dışındaki mavi renk, halkalara "yerleşmiş" uydularla ilgili olabilir. Uydular, daha büyük boyda uzay partikülleri barındırdıkları için, halkada geriye kalan daha hafif parçacıklar mavi ışık yansıtıyorlar. Kırmızı halka ise tıpkı Satürn’ün G halkası gibi farklı boylarda partikül içeriyor bu Zehirlerin moleküler etki mekanizması çözüldü Alman ve Fransız bilim adamlarının çalışmaları sayesinde yaşanan gelişme, beş yıl içinde yeni ilaçların üretilmesine izin verecek. MaxPlanck Biyofiziksel Kimya Enstitüsü, Hamburg Üniversitesi Nöronsal Sinyal İşlemleri Enstitüsü ve Marsilya Üniversitesi bilim adamları ilk kez zehirlerin moleküler etki mekanizmasını açıkladılar. Bu amaçla manyetik rezonans spektroskopisi, belli başlı protein sentezleme yöntemiyle birleştirilmiş. Zehirler, iyon kanallarıyla birleştikten sonra iç yapıları olduğu kadar toksinin yapısını da değiştiriyorlar. İyon kanalları, belli başlı iyonların hücre zarından geçmesine izin veren protein yapılarıdır. Hücre zarından geçen iyonlar sayesinde meydana gelen elektrokimyasal yükseklik farkıyla, sinir ve kalp kası hücrelerindeki sinyaller Yeni mikroskop tekniği, sinasların incelenmesine izin verdi Göttingen MaxPlanck Enstitüsü bilim adamları tarafından geliştirilen bir mikroskop tekniğiyle, sinaptik veziküller (baloncuklar) ilk kez doğrudan doğruya ince Bildik konfokal mikroskop (soldaki resim), bir sinir hücresinin sinapsları içindeki proteinleri net bir şeklide göstermez. Yeni geliştirilmiş Sted mikroskopisi bu molelenebildi. Bu tür gözlemler, ışın mik külleri bile görünür kılmakta (sağdaki resim). roskopisinin fiziksel sınırları yüzünden başarısız olmuştu. 200 nanometreden daha küçük olan yapılar, net bir şekilde görüntülenemiyordu. Yeni geliştirilen STED (Stimulated Emission Depletion) mikroskopi sistemiyle bir örnek bildik flüoresans mikroskopisinde olduğu gibi flüoresanlı boyayla işaretlenmekte ve belli dalga uzunluğundaki ışınla uyarılmakta. Ancak uyarımdan hemen sonra örnek yeniden ışınlanmakta ve bu şekilde işaretler, yeniden flüoresan ışın yansıtmadan önce uyarılma duruyor. Halka biçiminde bir ışında, bu sadece uyarım noktasının dışında gerçekleşmekte, dolayısıyla da küçülmekte yani netleşmekte. Bu sistemle bilim adamları 5070 nanometre çözünürlüğe ulaşabiliyorlar. MaxPlanck Biyofiziksel Kimya Enstitüsü bilim adamları bu teknikle sinaptik veziküllerin zarlarındaki sinaptotagmin proteinini izleyebildiler. Yaklaşık olarak 40 nanometre büyüklüğündeki diyafram baloncukları, bir sinir hücresinden diğerine uyarı maddeleri taşıyorlar. Bilim adamları, vezikel zarında dağılmış olan sinaptotagmin moleküllerinin, sinir hücresi zarıyla kaynamaları halinde birbirlerine bağlı kaldıklarını görmüşler ve bu şekilde sinir hücresinin, zarın içine salgılanan proteinleri toplu halde yeniden alabildiklerini tahmin ediyorlar. 998/4 6 Mayıs 2006