Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Küreselleşme ve Sonuçları KÜRESELLEŞEN DÜNYADA YOKSULLARIN BUGÜNÜ VE YARINI Küreselleşme yoksulları nasıl etkiliyor? Küreselleşmenin yoksul ülkeleri nasıl etkilediğini araştıran Berkeley’deki Kaliforniya Üniversitesi’nden ekonomi profesörü Pranab Bardhan saygın bilim dergisi Scientific American’da yer alan yazısında küreselleşmenin tek başına yoksulluğu artıran bir faktör olmadığını, yerel yönetimlerin gerekli önlemleri aldığı takdirde uluslararası ekonomiye entegre olmanın yoksul ülkelere yarar sağlayabileceğini ileri sürüyor. üreselleşmenin yoksulluk ve eşitsizliği nasıl etkileyeceği konusu taşıdığı önem açısından uluslararası terörizm veya küresel ısınma tartışmalarından aşağı kalır yönü yoktur. Ekonomi yazarları ve uluslararası resmi otoriteler, kendi aralarında, küresel serbest piyasanın yoksulların ufkunu genişleteceğini dile getirirken, küreselleşme karşıtları bu düşüncelerin tam tersini savunarak küreselleşmenin yoksulluğu daha da artıracağını söylüyor. Ancak unutmamalı ki insanların düşünceleri, gerçek olaylara dayanan kanıtlarla ters orantıda gelişebilir. ettiğini öne sürüyor. 1981 ve 2001 yılları arasında uluslararası yoksulluk çizgisinin altında yaşayan Afrikalıların oranı yüzde 42’den yüzde 47’ye yükseldi. Ancak bu yoksullaşmanın, küreselleşmeden çok dengesiz ve çürümekte olan politik rejimlerle ilgisi olduğu düşünülüyor. Öyle ki, siyası istikrarsızlık bu ülkelere yapılması planlanan yatırımlara da sekte vurduğu için küreselleşmeye engel olarak görülüyor. 1990’larda Çin, Jiangxi Eyaleti’nde pirinç tarlaları Hindistan Sahra Çölü’nün güneyi Hindistan’ın dışındaki Güney Asya Çin’in dışındaki Doğu Asya Güney Amerika ve Karayipler Ortadoğu ve Kuzey Afrika Doğu Avrupa ve Orta Asya Bütün bölgeler K KÜRESELLEŞMENİN TANIMI Pek çok tartışmalı konuda olduğu gibi, farklı insanlar aynı sözcüğü kullanarak farklı şeyler söylemeye çalışır. Bazıları "küreselleşme"yi haberleşme teknolojisine ve sermaye hareketlerine küresel erişim olarak değerlendirirken, bazıları zengin ülkelerdeki şirketlerin üretim faaliyetlerini dış ülkelerdeki taşeron şirketler üzerinden yürütmesi olarak algılayabilir. Bir diğeri küreselleşme sözcüğünü, şirket topluluklarının kapitalizmi veya ABD’nin kültürel ve ekonomik hegemonyası yerine kullanabilir. Bu makalede küreselleşme ekonomik boyutuyla ele alınmıştır. Yani burada küreselleşme, dış ticaret ve yatırımın sınırların ötesine taşınmış olması anlamında kullanılıyor. Bu sürecin ücretleri, gelirleri ve dünyadaki en yoksulların kaynaklara erişimini nasıl etkileyeceği sorusu öne çıkıyor. Bu soru aslında bugün sosyal bilimlerin en önemli sorularından biridir. II. Dünya Savaşı’ndan yaklaşık 25 yıl sonra Afrika, Asya ve Güney Amerika’daki gelişmekte olan ülkeler, ülkelerini dünyanın geri kalanından izole ettiler. Ancak bu tarihten sonra, pek çoğu pazarlarını dışarıya açtılar. Örneğin 1980 ile 2000 yılları arasında Çin’de mal ve hizmet ticareti, Gayrisafi Milli Hasıla’nın (GSMH) yüzde 23’ünden yüzde 46’sına çıkarken, Hindistan’da yüzde 19’tan yüzde 30’lara çıktı. Bu değişiklikler yoksul ve gelişmekte olan ülkelerde bir takım sıkıntılara yol açmakla birlikte, bazı olanaklar da yarattı. Bu olanaklardan bazıları yararlandı; bazıları da fırsatları yeterince değerlendiremedi. Bunun nedeni ülkelerin siyasi ve ekonomik kurumlarının işleyiş tarzıydı. Bütün bunların net sonucu genellikle çok karmaşıktır ve her ülkenin özel koşuluna göre değişir. Küreselleşmenin yol açtığı olumsuzluklara karşı önlem almak için bu karmaşıklığı çözmek önemlidir. OLUMSUZ ÇALIŞMA KOŞULLA RINDA GÖRECE DÜZELME Küresel piyasa rekabetinin hüküm sürdüğü tüm ülkelerde genel olarak yetenekli, eğitimli, bilgili ve girişken kişileri ödüllendirilir. Yoksul kişiler, her yerde sermayeye erişim ve yeni beceriler edinme olanağından yoksun oldukları için engellenirler. Gelişmekte olan bazı ülkelerde –örneğin Meksika’da işçiler emek yoğun üretimlerdeki işlerini Asya’daki aynı konumdaki işçilere kaptırmış bulunuyor. Ancak aynı anda yabancı sermaye, yeni iş alanlarının açılmasına önayak oluyor. Bütün bu gelişmeler bütünüyle ele alındığında bunların toplamı net bir gelişmeyi işaret ediyor. Meksika’da düşük ücretli yoksulluk, uluslararası ekonomiyle bağlantılı bölgelerde azalıyor. San Diego’daki Kaliforniya Üniversitesi’nden Gordon H.Hanson’ın Meksika’nın spesifik bir bölgelerinde yaşayan insanlar üzerinde yürüttüğü bir çalışmaya göre, 1990’lı yıllardaki ortalama ücretler, küreselleşmeden etkilenen eyaletlerde, hiç etkilenmeyen eyaletlere göre yüzde 10 daha yüksekti. Bangladeş, Vietnam ve Kamboçya gibi Asya’nın yoksul ekonomilerinde çok sayıda kadın şimdi tekstil sanayinde çalışıyor. Bunların ücretleri dünya standartlarına göre düşük olmakla birlikte, bu ücretler, söz konusu işçi kadınların alternatif işlerden alacakları ücretlerden daha yüksek. Olumsuz çalışma koşullarındaki sömürü düzeninden kaygı duyanlar, bu kadınların konumlarındaki görece iyileşmeyi dikkate almak zorundalar. Örneğin Bangladeş’te bir tekstil şirketinde çalışan Rahana Chaundhuri içinde bulunduğu durumu şöyle anlatıyor: "Bu iş zor. Ve bizler çok da iyi muamele görmüyoruz. Yöneticiler biz kadınlara gerekli saygıyı göstermiyor. Ancak dışarıda çalışanlar için hayat daha zor. Köyümde kalsaydım elime daha az para geçecekti. Fabrikaların dışında, insanlar sokaklarda bir şeyler satmaya çalışıyor veya inşaatlarda amele olarak çalışıyor. Bunların kazancı benim kazandığımdan çok daha az. Seçme şansımız çok değil.. Tabi ki ben de daha iyi koşullarda yaşamak isterim. Fakat bu iş sayesinde çocuklarım yeterince besleniyor. Böylece yaşantımız daha iyi olabilir." Tayland’ta kaçak olarak çalıştırılan çocuk işçiler leri bu ilkeyi kabul etseler dahi, potansiyel kârlar ve gerçek maliyetlerin dengesi konusunda farklı düşüncelere sahip olabilirler. Serbest piyasa ekonomisini destekleyenler, uluslararası uzmanlaşmanın ve yatırımların herkese yarar sağladığı konusunda hemfikirler. Bu kişiler uzmanlaşmanın yararlarının uzun vadede kâra dönüşebileceğini ileri sürüyor. Bu süreç içinde insanların ve kaynakların tümüyle hareketli olacağına ve düzenlemelerin yalnızca kısa vadede sıkıntı yaratacağına inanılıyor. Küreselleşme karşıtlarının birinci iddiası küreleşmenin zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapacağı yönündeki inançlarıdır. Oysa küreselleşmeyi savunanlar, bu sürecin yoksullara destek olacağına inanıyor. Ancak gerçek yaşamda olup bitenlere bir göz atınca konunun epey karmaşık olduğu ortaya çıkar. Dünya Bankası, farklı kurumların aile bazındaki araştırmalardan topladığı verileri göz önüne alarak, gelişmekte olan ülkelerde günde 1 dolarlık yoksulluk çizgisinin altına düşen popülasyon oranlarını (1993 fiyatlarıyla) tahmin etti. Bu hesaplara göre aşırı yoksulluğun toplamda azaldığı görüldü. Bu trend özellikle Doğu, Güney ve Güneydoğu Asya’da daha belirgin. Çin, Hindistan ve Endonezya’da yoksulluk büyük ölçüde azaldı. Oysa bunlar, uzun süredir kitlesel kırsal yoksulluklar ülkesi olarak tanınıyordu ve buralardaki nüfus gelişmekte olan ülke nüfusunun yüzde 50’sini içeriyordu. 1981 ile 2001 arasında günde 1 dolarla yaşayan insan kırsal kesim popülasyonu Çin’de yüzde 79’dan yüzde 27’ye, Hindistan’da yüzde 63’ten yüzde 42’ye ve Endonezya’da yüzde 55’ten yüzde 11’e düştü. Genel olarak en yoksullar daha yoksullaşmasa da, bu kişilerin yaşamlarındaki düzelmenin küreselleşmeden kaynaklandığına ilişkin somut bir kanıt öne süremiyor. Çin’de bu trendi tetikleyen faktörlerin, altyapının gelişmesi, 1978 toprak reformu (Maodönemi komünleri dağıtılmıştı), tahıl destekleme fiyatları ve köyden kente göçler üzerindeki kısıtlamaların kaldırılması gibi iç gelişmeler olduğu söylenebilir. Aslında yoksulluktaki azalmanın büyük bir bölümü 1980’li yılların ortalarında –dış ticaret veya yatırımlardaki büyük gelişmelerden önce meydana geldi. 1981 ve 2001 yılları arasında uluslararası yoksulluk çizgisinin üzerine çıkan 400 milyon Çinlinin dörtte üçü buraya 1987 yılında gelmişti. Benzer şekilde Hindistan’daki kırsal yoksulluktaki azalma tarımdaki Yeşil Devrim’in yaygınlaşmasına, hükümetin yoksullukkarşıtı programlarına ve sosyal hareketlere bağlanabilir. Özetle bu gelişmenin nedeni 1990’lı yıllardaki ticaretin serbestleştirilmesi değildi. Endonezya’da Yeşil Devrim, makroekonomik politikalar, pirinç fiyatlarında sağlanan istikrar ve kırsal altyapıya yöneltilen yatırımlar kırsal yoksulluğun azaltılmasında çok önemli roller oynamıştır. Doğal olarak küreselleşme, emekyoğun üretimdeki istihdamı artırarak pek çok Çinli ve Endonezyalıyı 1980’li yılların ortalarından itibaren yoksulluktan çekip çıkarttı. Ancak bu son 25 yıldır meydana gelen ekonomik ilerlemenin yalnızca tek bir nedenidir. Küreselleşmenin avantajlarına kuşku ile yaklaşanlar ise Sahra çölü’nün güneyindeki bölgelerde yoksulluğun inatla devam Grafik: Aşırı yoksulluk son 20 yılda giderek hız kesiyor. Oyda bu dönemde küreselleşme giderek yayılmaktadır. Dolayısıyla küreselleşmenin yoksulu daha yoksul kıldığı tezinin doğru olmadığı ortaya çıkıyor. Yoksulluk düzeyinde durgunluk yaşayan bölgeler (özellikle Afrika) genellikle küresel ekonomiden izole bir tablo çiziyor. Dolayısıyla bu bölgelerdeki yoksulluğun küreselleşmenin dışında başka nedenleri olmalıdır. Bu görece iyileşmenin belirtileri, bu tür olanaklar ortadan kalktıktan sonra daha iyi anlaşılıyor. 1993 yılında ABD’de çocuk emeğine dayalı ithal mallarına getirilen yasak nedeniyle, Bangladeş’teki giyim sanayi yaklaşık 50.000 çocuk işçiyi işten çıkarttı. UNICEF ve yerel yardım kuruluşları bu çocuklara ne olduğunu araştırdı. Yaklaşık 10.000 çocuk okula gitti. Ancak geride kalanların pek çoğu, taş kırma ve fahişelik gibi daha kötü koşullarda çalışmak zorunda kaldı. Tabi ki bütün bu sonuçlar giyim sanayinde çocukların maruz kaldığı kötü koşullara bir gerekçe oluşturmaz. Ne var ki bu bölgelerde yoksullar için varolan sınırlı iş olanaklarını da göz ardı edemeyiz. çiftliklerde veya aile şirketlerinde çalışır. Bunların karşı karşıya kaldıkları sorunlar genellikle bölgesel ve yereldir. Örneğin kredi bulmakta zorlanırlar; altyapıları yetersizdir; hükümet yetkilileri ancak rüşvetle çalışırlar; toprak üzerinde en ufak bir hakları yoktur. Zayıf yönetimler, dengesiz rejimler, yozlaşmış siyasiler ve bürokratlar, gelir dağılımındaki adaletsizlikler bir araya geldiğinde,yoksulların fırsatları değerlendirmeleri olanaksızlaşır. Bu ulusal sorunları çözmeden yeni pazarlar yaratmak, insanların olumsuz koşullarda rekabete girmesi anlamına gelir ve bunun da sonuçları çoğunlukla yoksulluğun daha da derinleşmesi demektir. Bunun tam tersi, piyasalar ticarete ve uzun vadeli sermaye girişine açıldığında, eğer ulusal politikalar ve kurumlar doğru işliyorsa yoksulların daha da yoksullaşması gerekmez. Ülkelerdeki vaka analizleri karşılaştırıldığında bu daha iyi anlaşılır. Örneğin 1980’li yılların başında Mauritius ve Jamaika’daki kişi başına düşen ulusal gelir aynı olmakla birlikte, bu tarihten sonra bu iki ülkenin ekonomik performansları büyük ölçüde farklılaştı. Mauritius işbirliğine yatkın kuYazının devamı arka sayfada Ulusal sorunları çözmeden yeni pazarlar yaratmak, insanların olumsuz koşullarda rekabete girmesi anlamına gelir ve bunun da sonuçları çoğunlukla yoksulluğun daha da derinleşmesi demektir. Sonuç olarak, küreselleşme karşıtlarının iddia ettiği gibi, gelişmekte olan ülkelerin önündeki temel sorun küreselleşme değildir. Diğer taraftan serbest ticareti destekleyenlerin büyük bir heyecanla savunduğu gibi, küreselleşme, bu ülkeler için tek çözüm de değildir. NE BAŞA BEL, NE DE HER DERDE DEVA Serbest ticaretin temeli yüzyıllık bir geçmişi olan görece avantaj ilkesine dayanır. Burada temel fikir, ülkelerin üretmekte en başarılı oldukları ürünleri dışarıya satıp, diğerlerini ithal etmeleridir. Dünyanın önde gelen ekonomist YOKSULLUĞUN ULUSAL NEDENLERİ Uluslararası ekonomiye entegre olmak, sağlanan olanakların yanı sıra bazı sorunlara da yol açar. Yeni açılan işlerin eskilerinden daha iyi olduğu durumlarda bile bu geçiş sancılı olur. Pek çok yoksul ülke işini kaybedip, yenisini bulamayan insanlara yeterli sosyal desteği sağlayamaz. Dahası yoksulların çoğunluğu küçük 2004 yılında Botswana, Gaborone’da bir seçim istasyonu 998/12 6 Mayıs 2006 998/13 6 Mayıs 2006