01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Küreselleşme ve Sonuçları rumların hatasıdır. Kamuya ait taşınmazların ve kaynakların kullanımıyla ilgili yasaların doğru dürüst düzenlenmemiş veya gereğince uygulanmamış olması, bunların aşırı tüketilmesine yol açar. Hükümetler, güçlü siyasi lobilerin etkisiyle kıymetli doğal kaynakların fiyatlarını düşük tutabilirler. Örneğin Hindistan’daki sulama kaynakları, Rusya’da enerji, Endonezya ve Filipinler’deki kereste imtiyazı gibi. Sonuç, beklenildiği üzere, kaynakların tükenmesidir. Kesin olan şu ki, bir ülke çevre koruma konusunda sağlam önlemler almadan pazarlarını dışarıya açarsa çevre sorunları giderek kötüleşir. lerdeki ithal tarım ürünlerine uygulanan gümrük vergileri ve destekleme fonları yüzünden gelişmekte olan ülkelerin toplam kaybının yaklaşık 45 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Yine aynı ülkelerin tekstil ve giyim sanayi üzerindeki ticari kısıtlamaları yüzünden kayıpları 24 milyar dolara yaklaşıyor. Bu rakamlar zengin ülkelerin yoksullara yaptığı dış yardımları aşıyor. Doğal olarak bu kayıp, yoksul ülkeler arasında da eşit olarak dağılmış değil. İthalat kısıtlamaları ve destekleme fonları kaldırıldığı anda bu rahatlamadan bazıları daha fazla yararlanacak. GÜVEN TAZELEMEK: Yoksul ülkelerdeki küçük ithalatçılar, zengin ülkelerin pazarlarına girebilmek için gerekli bile, kalkınmakta olan ülkelerde kamuoyu oluşturup, antitröst faaliyetlerin güçlenmesini sağlayabilirler. Ayrıca pek çok ulus tarafından onaylanmış kalitesertifikası programları, yoksul ülke ürünlerinin küresel pazarlarda kabul görmesini kolaylaştırabilir. SOSYAL PROGRAMLAR: Çok sayıda ekonomist, ticaretin bir ülkeyi kalkındırması için o ülkenin hükümetinin gelir ve zenginlikleri adaletli bir şekilde dağıtmasının gerekli olduğuna inanıyor. Böylece ekonominin dışa açılmasından kârlı çıkanlar, elde ettikleri zenginlikleri kaybedenlerle paylaşmış olurlar. Bazı programlar bu bağlamda çok yararlı olabilir. Örneğin yoksul ailelerin çocuklarını okutmaları için burs sağlamak, çocuk emeğinin sömürülmesini engellemekte ithalatın yasaklanmasından daha etkilidir. ARAŞTIRMA: Asya’da yoksulluğun azaltılmasında yeşil devrim çok önemli bir rol oynamıştır. Yeni uluslararası özelkamu işbirliği yoksullar için uygun ürünlerin geliştirilmesine yardımcı oluyor (ilaçlar, aşılar gibi) Halihazırdaki uluslararası patent rejimine göre çok uluslu ilaç şirketleri yoksul ülkelerde milyonlarca insanın ölümüne yol açan sıtma veya verem gibi hastalıklar konusunda yüksek maliyetli araştırmalar yapmaya pek hevesli görünmüyor. Ancak Dünya Sağlık Örgütü, Sınır Tanımayan Doktorlar ve Bill&Melinda Gates Vakfı gibi özel vakıflar araştırma konusunda işbirliğine sıcak bakıyorlar. ZENGİN ÜLKELERDE GÖÇMEN REFORMU: Daha fazla sayıda düz kalifiye olmayan işçinin zengin ülkelere "konuk işçi" statüsü altında gelip çalışması, yoksulluğun azaltılmasında en etkili programlardan biridir. Ancak şu anda bu fikre kimsenin sıcak bakmadığı görülüyor. Küreselleşme karşıtı basit sloganlar dünya yoksulluğunun azalmasına yardımcı olmuyor. Bu konunun çözümünün ne denli karmaşık olduğunu anlamak, çözüme bir adım daha yaklaşmak demektir. Özetle çözüm ulusal ve uluslararası politikaların birlikte yürütülmesinde yatıyor. Reyhan Oksay Kaynak: Scientific American Nisan 2006 Bu konuda ilave kaynaklar: 1) Journal of Development Economics, Vol 70, No.1, pages 124; Şubat 2003 2) Journal of International Development, Vol 13, No.1, pages 93109, Ocak 2004 3) World bank Research Observer, Vol. 19, No.2, pages 141170; Sonbahar 2004 4) National Bureau of Economic Research Working Paper No.11027. C a m b r i d g e , Mass.Ocak 2005 TıpBaşarı Uludağ Üniversitesi Nöroşirurji Kliniği’ne mükemmellik sertifikası ludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirurji Kliniği’nde (Beyin Cerrahi) verilen uzmanlık eğitimi, tıpta uzmanlık eğitimi alanında Avrupa’da faaliyet gösteren Joint Recidency and Accreditation Committee (JRAAC) tarafından resmen akredite edildi. JRAAC Başkanı Prof. Dr. Tomazs Trojanowski, UÜ Tıp Fakültesi Nöroşirurji Uzmanlık Eğitimi Program Başkanı Prof. Dr. Ender Korfalı’ya gönderdiği kutlama yazısında, beyin cerrahi uzmanlık eğitiminde mükemmeliyet düzeyine ulaşılması nedeniyle bu belgeyi almaya hak kazandıklarını belirtti. JRAAC Başkanı Trojanowski, daha önProf. Dr. Ender Korfalı ce sözlü olarak bildirilen denetim süreçlerine ilişkin raporu da yazılı olarak gönderdi. Ender Korfalı, alınan belgenin, verdikleri uzmanlık eğitiminin Avrupa’ya denk olduğu anlamına geldiğini, bu denkliği kalıcılaştırmak amacıyla, çalışmalarının bundan sonra da süreceğini söyledi. Uludağ Üniversitesi’nde altı yıl önce başlatılan eğitim reformu kapsamında, tüm fakülte ve yüksekokullarda eğitim kalitesini yükseltme çalışmalarının sürdüğünü, aşama aşama bunların meyvelerini almaya başladıklarını ifade eden Rektör Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran , Nöroşirurji Kliniği’nde elde edilen bu başarıdan dolayı gurur duyduklarını söyledi: "Tıp Fakültesi Hastanesi’nde ISO 9001:2000 Kalite Yönetim Sistemi belgesi alabilmek ve Hastaneyi uluslararası düzeyde akredite edebilmek amacıyla da çalışmalarımız sürüyor. Bir yıl önce başlattığımız bu sürecin yüzde 70’ini aştık. Yakında bu çalışmaların da meyvelerini toplamaya başlayacağız" dedi. Edinilen bilgiye göre, bugüne kadar tüm Avrupa’da beyin cerrahide uzmanlık eğitimi akredite edilen 15 klinik var. Bu kliniklerden biri UÜ Tıp Fakültesi’ne, biri de Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne ait. U EYLEME DÖNÜŞEN TARTIŞMALAR Neyse ki iki uç arasındaki küreselleşme tartışmaları giderek yerini bazı somut önlemlere ve anlaşmalara bırakıyor. Pek çok alanda iki kampı destekleyenler, çok uluslu şirketlerin, örgütlerin, gelişmekte olan ülke hükümetlerinin ve ulusal yardım kuruluşlarının yoksullara yardım programları konusunda görüş birliğine varmalarının potansiyel yararları olduğunu kabul ediyorlar. Çekişmeli tartışmaların dışına çıkarak işbirliği ve görüş birliğine varmanın milyonlarca insanın hayatını karartan yoksulluğa bir çözüm getirebileceği umudu giderek yaygınlaşıyor. Tartışma aşamasındaki bazı önlemler şöyle: SERMAYE KONROLÜ: Uluslararası yatırım akışı, uzun vadeli sermaye (makine ve teçhizat gibi) ve spekülatif kısa vadeli sermayeden (hisse senetleri, bonolar ve nakit gibi) oluşur. Kısa vadeli sermaye bir mouse’a tıklamakla gerçekleşebileceği için bir filin zücaciye dükkanına girmesi gibi hassas bir dengeye sahip ekonomilere çok büyük zarar verebilir. 1997’deki Asya krizi buna en iyi örnektir. Tayland’da bir yıl içinde yoksullaşma hızı yüzde 50 oranında artmıştı. Endonezya’da kısa vadeli mevduatların kitlesel olarak bankalardan çekilmesi üretim sektöründe ücretlerin yüzde 44 oranında düşmesine neden olmuştu. Pek çok ekonomi bugün (serbest ticareti destekleyenler de dahil olmak üzere) kısa vadeli sermaye hareketlerinde bir tür kontrolün uygulanmasına sıcak bakıyorlar. Bu önlem, özellikle ulusal finans kurumlarının ve bankacılık standartlarının zayıf olduğu ülkelerde daha önemli. Çin, Hindistan ve Malezya’nın Asya mali krizinden az zararla çıkmalarının temel nedeni, sermaye kaçışları konusundaki sert önlemler alması olabilir. Ne var ki ekonomistler bu kontrollerin ne şekilde olması ve sermaye maliyeti üzerinde ne türlü etkilerinin olacağı konusunda görüş birliğine varmış değiller. GEVŞETİLMİŞ KORUMACILIK: Pek çok yoksul ülkenin gelişmesi önündeki temel engel küreselleşmenin çok fazla olması değil, tam tersi çok az olmasıdır. Zengin ülkelerin ithalatı kısıtlamaları ve kendi üreticilerini desteklemeleri durumunda dünyadaki yoksulların yoksulluktan kurtulmaları çok zordur. Zengin ülke Diğer taraftan, ekonomiyi uluslararası ticarete kapamak, toprak ağaları, siyasiler, bürokratlar ve yönetimin sağladığı destek fonlarıyla beslenen zenginler gibi çıkar çevrelerinin gücünü azaltmaz. olan yeterince güçlü pazar ağlarından ve marka avantajından yoksundur. Çok uluslu perakendeci şirketler bunlara yardım elini uzatsa da bunların istediği marjlar ve bedeller çok yüksektir. Örneğin uluslararası kahve piyasası 4 şirket tarafından yönetiliyor. 1990’lı yılların başlarında kahve ihraç eden ülkelerin kahve üzerinden kazançları yaklaşık 12 milyar dolar, perakende satışlar ise 30 milyar dolar civarındaydı. 2002 yılında perakende satışlar yaklaşık iki katına çıkarken, kahve üreten ülkeler 10 yıl önceki gelirlerinin yalnızca yarısını kazanabildiler. Bunun nedeni küresel pazarlar değil, birkaç perakendeci şirketin tekel haline gelmesiyle, bu pazarlara erişimin engellenmesi ve üreticilerin aldığı fiyatların düşmesiydi. Bazı sanayi dallarında şirketler aktif olarak bir araya gelerek fiyatları sabitlerler . Bazı ekonomistler uluslararası bir antitröst araştırma biriminin kurularak bu tip müdahalelere engel olunmasını talep ediyorlar. Bu tür bir antitröst birimlerinin yaptırım gücü az olsa 1999 yılında Şanghay’dan bir görüntü 998/15 6 Mayıs 2006
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle