24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ooof off line Tanol Türkoğlu (TanolT@yahoo.com) Kitap “Var Sayalım ki İktisat Prof. Dr. Vural Fuat Savaş Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Batan gemiden kurtulan üç yolcu ıssız bir adaya çıkar. Etraflarında uzayıp giden kum tepeciklerinden başka birşey yoktur. Kıyıda dolaşırlarken, dalgaların getirdiği kocaman bir konserve kutusunu sevinçle alırlar. Ancak teneke kutuyu nasıl açacaklarını bilemezler. Her biri kendi mesleğine göre bir çare üretir. Fizikçi olan, bir kaldıraç yapabilirse kutuyu havadan yere fırlatıp açabileceğini söyler. Kimyager ise bir ateş yakabilirse, kutu içindeki kimyasal maddenin genleşip kutuyu açacağını anlatır. İktisatçı olan üçüncüsü ise, sakin bir sesle “Var sayalım ki bir konserve açacağımız var” diye cevap verir. Kutu açıldı mı ve kazazedeler hayatta kalmayı başardı mı? Varsayalım ki kutuyu açtılar! Prof. Dr. Vural Fuat Savaş’a göre iktisat, günlük yaşamda; insanın, şirketin, devletin ve tüm dünyanın karşılaştığı sorunların çözümüne yardımcı olmak için vardır. Bu nokta, kitabın çıkış noktasıdır. Günümüzün iktisatı çeşitli nedenlerle, çözüm üreten bir bilim olmaktan hızla uzaklaşmaktadır. Bunun en önemli sebeplerinden biri iktisadın varsayımlarıyla ilgilidir. İktisat teorisinin tarihsel gelişim süreci içinde, “varsayımlar”ın niteliği konusunda, taban tabana zıt iki görüş ileri sürülmüştür. Birinci görüş Lionel Robbins tarafından öne sürülen iktisat teorileri, bireylerin sezgi ve gözlem yolu ile oluşturdukları varsayımlara dayanan genellemelerden oluşur. Varsayımlar açıkca görülen gerçeklere dayandırdığı için teoriler de gerçek dünyaya uygun olacaktır. Dolayısıyla varsayımların rolü, teorileri test etmek değil, onlara temel oluşturmaktadır. İkinci görüş ise Milton Friedman tarafından öne sürülmüştür. Friedman’a göre bir teorinin varsayımları ile öngörüleri arasında her hangi bir nedensellik ilişkisi kurulamaz. Teori yönünden önemli olan geleceğe ait öngörülerin gerşekleşmesidir. Bu nedenle teorilerin varsayımlarının gerçekçi olması gerekli değildir. Günümüzde mevcut iktisat teorisinin artık yeterli olmadığını, dünya ile hiç bir ilgisi olmayan hayali modellerden oluşan ve optimizasyon matematiğinden kaynaklanan bu teoriler, iktisat öğrencilerine büyük zaman ve enerji kaybına neden olduğu gibi, onların gerçek sorunlarını çözme becerilerine hiçbir olumlu katkı yapmamaktadır. İktisat kitaplarının yeni baştan yazılması, iktisat eğitiminin köklü biçimde değiştirilmesi kaçınılmazdır. Güncel sorunlara ışık tutmayan, onların nasıl çözüleceğini göstermeyen bir uğraş bilim değildir. Bu kitap bu düşünceleri ortaya koymak ve genç meslektaşları uyarmak amacıya yazıldı. Sanal Şans Oyunları ve Halimiz Las Vegas’ta başrolde doğal olarak şans oyunları vardır. Bunu eğlenceler, şovlar izler. Amsterdam’da ise şehrin göbeğinde oldukları halde casinoları bulmanız, görmeniz, oyun oynamanız çaba gerektirir. Internetin evlere girmesiyle birlikte, evlere öteki herşeyle birlikte şans oyunları da girdi. Daha ziyade öteki şeylerle birlikte, oyun oynayabilme "imkânı" da. Oynayıp oynamamak kişiye (ve mali gücüne) kalmış. Bir yanda tahmin siteleri var diğer yanda ise casinolarda oynanan oyunların sanal versiyonlarını sunan web siteleri. Her zamanki gibi burada da kamusal düzenlemeler realitenin arkasından geliyor. Hâl böyle olunca da ortaya resmi bir düzenleme çıkana kadar pratikte olan oluyor. Neyi nasıl yapmayı bir kenara bırakırsak, öncelikle konunun özüne bakmakta fayda var. Konunun özünde evin içinde kaplumbağa hızında yetiştirdiğimiz nesiller ile evin dışındaki yaşamın hızı arasında bir çelişki var. Bir başka deyişle açık toplum olmak, kâğıt üzerinde kabul etmekle olabilecek bir şey değil (ya da reddetmekle). Önemli olan onun getireceği şeyleri idrak edebilecek, ondan olumlu anlamda istifade edebilecek kuşaklar yetiştirebilmek. HERŞEYİ TALEP EDER OLDUK Görünen o ki biz ülkemizde bu kuşakları yetiştirmek yerine bu talepleri yetiştiriyoruz. Nesilleri sürekli baskı ya da dar sınırlar içinde tutarak, belki de gereğinden fazla bir talep etme hali yaratıyoruz. Başta böyle bir sınırla karşılaşmasaydı bu kadar talepkâr olmazdı durumunda olacak bireyler yerine, artık herşeyi talep eden insanlar olduk. Herşeyi talep edince de bu taleplerin ne kadarı demokrasi ile bağdaşıyor, ne kadar ülkemizin kültürüne, geleneklerine, deneyimine paralel, bu boyutlar gözardı ediliyor. Tıpkı magazin programlarının sunduğu yaşamın sanki tüm ülkede yaşandığı yanılsaması gibi, ortaya çıkan bu durumda da sanki talep edilen herşey demokrasi, özgürlük kapsamında arz edilebilecek kavramlarmış gibi bir yanlışalgılama yerleşti topluma. Globalleşme sadece ekonomik anlamda kendini hissettirmiyor. Yaşamın her alanında globalleşme söz konusu. Bunu yaratan, buna hızlıca adapte olan azınlıkların yanında adaptasyonu uzun zaman alan bir çoğunluk var. Teknolojik gelişmeler açısından bakıldığında buna Dijital Uçurum adı verildi bile. Artık sadece gelir uçurumundan bahsetmeyeceğiz, dijitalleşme açısında da toplum içinde bir uçurumdan bahsediyor olacağız. Tabi aradaki irtifa farkında kimlerin nerede yer alacağını tahmin etmek zor değil. Burada doğal olarak eğitim sistemine büyük iş düşüyor. Artık yetişmekte olan genç beyinleri muhakeme yapabilme yeteneği ile güçlendirmemiz gerek. Nedeni basit? Sokaktaki (dünyanın tüm sokaklarındaki) yaşam konvansiyonel eğitim modeliyle verebileceğimiz deneyimtabanlı, bensendendahiiyibilirimseniniçiniyiolanşeyi merkezli modelleri çırak çıkarmaya başladı bile. TC Yeditepe Üniversitesi Yayınları Sayı 26 Devam Gürültü... Yazının başı 1617. sayfadan İstanbul İl Çevre ve Orman Müdürlüğü'nce yapılan araştırmanın kapsamında, kentte gürültüyle ilgili 184 şikâyet alınmış. En çok şikâyet konuları, “müzik, sanayi, inşaat, işyeri, hayvan kesimi, ezan, okul zili, taşıt, pazar yeri, soğutucu, spor ve trafo” olarak belirlenmiş. Ülkemizde gürültüden rahatsız olan, Gürültüyle Mücadele Birimi’ne başvurabilir. İl Mahalli Çevre Kurulu kararı ile 1994 yılında oluşturulan Gürültüyle Mücadele Birimi, İl Çevre ve Orman Müdürlüğü İdaresi’ne bağlıdır. Bu birim Ankara’da gürültü kirliliğinin önlenmesi için, 09.0018.00 ve 18.0003.00 saatleri arasında iki ekip halinde çalışıyor. Gürültüyle Mücadele Birimi, eğlence yerleri, meskenler ve trafikten kaynaklanan gürültülerin önlenmesine yönelik olarak denetimler yapıyor. Eğlence yerleri rutin olarak denetlenirken, gürültü izleme kontrollerinde ses seviyesinin 90 desibelin üzerine çıkıp çıkmadığına bakılıyor. Kent genelinde bu kapsamda, düğün salonlarıyla birlikte yaklaşık 800 işletme periyodik olarak kontrol ediliyor. Trafik alanındaki çalışmalar, araçlara takılan havalı korna ya da patlak egzozlar 998/22 6 Mayıs 2006 BİREY OLAMAMAK Bu açıdan baktığımızda bir kaç tık ile karşımıza gelecek bir şans oyunları sitesi oturma odasındaki bilgisayarın ekranındayken ne yapabiliriz? Anne baba olarak? Eğitim kurumları olarak? Devlet olarak? Öncelikle artık her koyunun kendi bacağından asıldığı (kaçınılmaz) realitesini kabul edelim; onu hazmedelim. Bu her ne kadar sosyal devletin ölümün tesciliyse de pratikte olan bu. Yetişmekte olan nesilleri, ne ile karşılaşacağına hazırlayabilmemiz gerek. Aksi taktirde popüler olan bir TV dizisi okulları çetecik yuvalarına dönüştürür, birkaç magazin programı gençlerin yoldan çıkmasına neden olur. İçimizde herşeyi yapma nedeni varken bunun nedeni olarak kendi mizden başka herşeyi sebep olarak göstermek de eğitim düzeyimizle ilgili bir şey. Tebaa zihniyetindeki eğitim modeli doğal olarak kendibaşınakararalmayetisindenyoksun yığınlar üretiyor. Şimdi gelin de internetin evin içine soktuğu her türlü olumsuzluğa karşı kendinizi sorumlu hissedin. Ne gereği var. Zamanında bunu ülkeye kim soktuysa suçlu onlar. Tıpkı, sınıf arkadaşını bıçaklayan liselinin sebep olarak mafya dizilerinden etkilendiğini göstermesi gibi. Sürekli ortaya çıkan sorunlara konsantre oluyoruz da merak ediyorum acaba bu sorunları yarın ortadan kaldırmaya yönelecek ne tür yatırımlar yapıyoruz? Kesin olan bir şey var; konuya bu açıdan bakmamak için hepimizin (sebepsiz) o kadar çok nedeni var ki... dolayısıyla gelen şikâyetler üzerine gerçekleştiriliyor. Bu araçların tespiti halinde, emniyetin trafik birimleri aracılığıyla işlem yapılıyor. Şikâyetler "176 Gürültü İhbar Hattı"na telefonla, yazılı dilekçeyle ya da bizzat birime gidilerek yapılabiliyor. Gürültü kirliliğinin tespiti halinde, şikâyet kaynağının ortadan kaldırılması ya da izole edilmesi için 30 gün süre veriliyor. Yapılan uyarılara rağmen gerekli düzenlemeyi yapmayanlara, Çevre Kanunu’na dayanılarak ceza kesiliyor. Buna göre, şahıslara 145 milyon 933 bin lira, tüzel kişilere 437 milyon 811 bin lira, 212 sayılı Vergi Usul Kanunu’na göre defter tutma zorunluluğu olan yerlere ise 729 milyon 697 bin lira para cezası uygulanabiliyor. Kayıtlara göre Gürültüyle Mücadele Birimi’nde, 2003 yılında mevcut eğlence yerlerinin rutin denetimleri çerçevesinde 2 bin 375 çalışma yapılmış. Birime 205 şikâyet ulaşmış, denetimler sonucunda 33 işyeri ile vatandaş, kişilerin huzurunu, beden ve ruh sağlığını bozacak şekilde gürültü yaptıkları için yaklaşık 73 milyar 300 milyon lira para cezasına çarptırılmış. Sonuç olarak; gürültü sağlık açısından giderek artan bir tehlike oluşturmaktadır ve çözümü de oldukça zor gibi görünmektedir. (*) Prof. Dr.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle