Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Hukuk Bilimi İMZA SORUNU VE HUKUK İmzanızı yasalara uygun olarak atın: Önce ad sonra soyadı İmzanın yaygın ve yanlış kullanış biçiminin, yargının iş yükü üzerindeki olumsuz etkisi de göz ardı edilmemeli: İstanbul Adliyesi icra hâkimliklerine 2005’te bin beş yüze yakın imza uyuşmazlığı geldi. Türkiye genelinde ise bu sayı, yaklaşık on bin civarında.. Çetin Aşçıoğlu* azıya dönüştürdüğümüz düşünce açıklamalarımızın, belgelendirdiğimiz bireysel ilişkilerimizin bize "ilişkinliğini" adımızı simgeleyen el ürünü yazıyla geçerli kılar ve onaylarız. Arapça kökenli sözcük olan imza dediğimiz bu işlemle; kişiler, çoğun, hukuksal bir ilişkinin öznesi (süje) olarak borç ve yükümlülük altına girerler ya da haklara sahip olurlar. Bu nedenle imza hukukta bir kanıtlama aracı olarak da işlev görür. Günlük yaşamda imza, çoğunlukla, kişinin adının bir ya da birkaç harfi çizgilerle değiştirilerek, biçimlendirilerek oluşturulmakta ve kullanılmaktadır. Ne var ki, bu yöntemle oluşturulan imza, çoğun, kişinin harf ve yazım karakterini tam anlamıyla ortaya koymamaktadır. Kişinin bu biçimde oluşturup kullandığı imzasını her zaman değiştirerek kimliğini gizlemesi olanaklı olduğu gibi, başkasının da bu nitelikteki imzayı aslına benzeterek kullanma olanağı da yüksektir. Bu durumlarda sahteciliğin kanıtlanması ise kolay olmuyor. Oysa kişi, harflerden oluşan el yazısının yazım biçimi ve karakterini "olağan kullanmalarda" değiştiremez. Çünkü bunlar, insan beyninin ellerde mekanikleştirdiği devinimlerdir. Ne var ki, başka bir kişinin, yazıya dökülmüş harf ve yazım karakterini aslına benzetmesi de gündeme gelebilir. Özel uğraş ve çabalarla değiştirilmeye ya da benzetmeye çalışılan düzmeciliğin uzmanlarınca saptanması, yaygın imza kullanımlarına göre, oldukça kolaydır. mini saptarken, uyuşmazlıklardan büyük ölçüde arındırılmış bir toplumsal düzeni ve güveni sağlamayı amaçlamıştır. Soyadı Yasası’ndaki bu kuralın uygulanmasının yaygınlaştırılması için ticaret ve borçlar hukuku yasalarında da; "İmza, ad ve soyadı okunacak biçimde yazılarak kullanılır" buyruğuyla daha açık bir kuralın getirilmesi yararlı olacaktır. Bu sayede ilişkilerde düzen ve güven sağlanacak uyuşmazlıklar azalacaktır. İmzanın yaygın ve yanlış kullanış biçiminin, yargının iş yükü üzerindeki olumsuz etkisi de göz ardı edilmemeli: İstanbul Adliyesi icra hâkimliklerine 2005’te binbeş imzanın özellikle kötü niyetli kişileri hukuk dışı işlemlere özendirdiği ve riskli bir durum yarattığı da bilinmelidir. Bu nedenle, son yıllarda, imzanın sık kullanıldığı noter ve banka gibi işyerlerinde kişinin belgeyle ilişkinliği yani imza "isim ve soyadı yazılarak" yapılması yaygınlaşmaktadır. İmza üzerinde uyuşmazlıkların yoğun yaşandığı alan icra takipleridir. Alacağa konu olan belge üzerindeki imzanın inkar edilmesi durumunda, sorun bilirkişi yazanaklarıyla (rapor) çözülmektedir. Oysa İcra İflas Yasası’nın 68/a maddesi, imza sorununun "yazı ve imzalar üzerinde karşılaştırma yaparak" ya da "diğer kanıt ve karineleri değerlendirerek" öncelik yargıcın çözmesini buyurmaktadır. ğu gereği olabildiğince bilirkişiye gitmeden çözmeye başladığı" bilgisini verdi. Araştıran, sorgulayan, yetki ve görevlerinin bilincinde olan yargıç örneği beni mutlu etti. Yargıç kimliği, yasal yetkilerin yerinde ve özenli kullanılmasıyla güçlenir. Sorun, uyuşmazlığın esasını kesin olarak inceleyen hukuk mahkemelerinde de yaşanmaktadır: Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası (m308309), imza sorununda izlenecek yöntemi saptamıştır: Yargıç, öncelikle, "yanların açıklamaları ve dayanılan belgeler üzerinde yeterli derecede kanaata varmış ise başka bir inceleme yapmadan" kararını verecektir. Yeterli kanaata varılmamış ise, yargıca : "belgenin yazıldığını görenlerin dinlenmesi" ya da "belgenin imzayı inkâr edence yazıldığına kesin olarak gösteren olguların ispatı" veyahut "bilirkişi incelemesi" sorunu çözme seçenekleri verilmiştir. Y ARAŞTIRAN YARGIÇ Ancak yasa, hâkimin gerekli görmesi koşuluyla, "bir kereden çok olmamak" üzere bilirkişi incelemesi yapılmasına da izin vermiştir. Oysa icra hâkimleri, hiçbir inceleme ve değerlendirme yapmadan, TOPLUMSAL KRONİK BİR HASTALIĞIMIZ Yasa koyucunun buradaki amacı, olayın bütünlüğü içinde yazının, belgenin "kişiye ilişkinliğinin" doğru ve adil biçimde saptanarak gerçeğe ulaşılmasıdır. İmza, biçimsel anlamda, belgenin kişiye ilişkinliğinin kanıtlanması için tek neden değildir. Ancak uygulamada yasanın bu buyruğu da göz ardı edilmektedir. Yasal yetkilerini kullanmayan yargıç, bir birini izleyen bilirkişi yazanaklarıyla; gerçeği, riskli ve güvensiz bir ortamda aramaktadır. Uygulamanın yozlaşmasında, yargıçlar kadar avukatların sorunun üzerine gitmeyerek edilgen kalmalarının olumsuz katkıları da söz konusudur. Yasa buyruklarını, kurallarını çiğnemek, yok saymak toplumsal kronik bir hastalığımızdır. Bu hastalığın hak aramanın son kapısı yargı yerlerinde de giderek yaygınlaşması korkutucudur. Bu nedenle imza kavramını incelerken sonunda; yargıcıyla, avukatıyla üst düzeyde bilgi eksikliği sorununa odaklanmış durumda kaldım: Hukuk alanında her kademede "eğitime ve uzmanlığa önem vermeyen bir toplumda bireyin" doğru ve güvenli (adil) yargılanması" gizil bir tehlike altında olacağı bilinmelidir. Değerli okurlarım, siz siz olun imzanızı "ad ve soyadınızı yazarak" kullanın ve de kullandırın. Hani "eşeğini sağlam kazıya bağla" diye bir özdeyişimiz var ya onun gibi bir şey. * Yargıtay Onursal Üyesi –cetina@mail.koc.net ÖNCE ÖN, SONRA SOYADI Bu bağlamda "imzamızı doğru kullanıyor muyuz" sorusu usumuza gelebilir. 1936 yılında çıkarılan Soyadı Yasası’nın 2. maddesinde sorunun yanıtını bulabiliriz: "İmzada öz ad önde soy ad sonda kullanılır". Yasanın bu buyruğundan şu sonucu çıkarabiliriz: "İmza ön ad ve soy ad yazılarak kullanılır, atılır". Yasa koyucu, bu buyruğu öngörürken boş bir inançla uğraşmamıştır. Bilindiği gibi hukukun olmazsa olmaz nitelikteki üç amacından biri "t o p l u m s a l d ü z e n"dir. İşte yasa , imzanın kullanma biçi yüze yakın imza uyuşmazlığının geldiğini saptamış bulunmaktayım. Türkiye genelinde ise bu sayının, tüm yargı yerlerinde, yaklaşık on bin civarında olduğu söylenebilir. İş yükünden bunalmış yargı için de üzerinde durulması gereken bir sorundur imza. NOTER VE BANKADA İmzanın yasanın öngördüğü biçimde kullanılmamış olması belgenin, işlemin geçersizliği anlamında da yorumlanamaz. Çünkü asıl olan "imza atan kişinin belge ve işlemle ilişkinliğinin kanıtlanması"dır; bu kanıtlanabiliyorsa sorun yoktur. Ancak yaygın kullanılan biçimi ile kendilerine öncelikle görev yükleyen bu yasa buyruğunu göz ardı etmektedir. İmza incelemesi teknik bir sorundur, diye düşünebilirsiniz. Ne var ki; yasa koyucu, burada sorunun özelliğini ve icra kararlarının nicelik ve nitelik özelliğini gözeterek doğru düzenleme yapmıştır. İcra mahkemelerine senelik binlerce dosya geldiği ve bilirkişilere ortalama 100 YTL ödendiği düşünülürse pahalı yargı olgusu da güncelleşmektedir. Kaldı ki bilirkişi uygulaması nedeniyle, ilk oturumda bitebilecek bir yargılamanın aylarca sürdüğü de bir olgudur. Bir dostum, "bir büyük kentimizde bir icra hâkiminin yerleşik uygulamanın tersine sorunu, yasanın buyru 998/18 6 Mayıs 2006