Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KALP VE SAĞLIK POLİTİK BİLİM Aykut Göker http://www.ınovasyon.org AB'nin Avrupa tarımının geleceği ile ilgili öngörüleri ve belirlediği stratejik hedefler, uymayı taahhüt ettiğimiz müktesebâtının ayrılmaz parçaları, fakat uyum meselesinin bu yönü üzerinde hep daha az duruyoruz. BiyoEkonomi 8 Kasım'da Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Tohumculuk Yasası ve Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nin girişimiyle 1517 Kasım tarihleri arasında toplanan Ulusal Tarım Kurultayı bütün tarım sorunlarının yeniden tartışılmasına vesîle oldu. Tartışmalar sırasında tarımda AB müktesebâtına uyum meselesi de, olumluolumsuz, pek çok yönüyle gündeme geldi. AB'nin Avrupa tarımının geleceği ile ilgili öngörüleri ve belirlediği stratejik hedefler, uymayı taahhüt ettiğimiz müktesebâtının ayrılmaz parçaları olmasına rağmen, nedense, uyum meselesinin bu yönü üzerinde hep daha az duruyoruz. Oysa, meselenin özellikle bu yanını bilmekte ve tarımımızın geleceği açısından bunları iyi okumakta yarar var. Bu satırlar kaleme alınırken Avrupa Parlamentosu'nca kabul edilmesi beklenen 7'nci Çerçeve Program'da, Avrupa tarımı için öngörülen ana hedef şöyle ortaya konmuş: "Toplum, çevre ve ekonomi alanlarında bastıran sorunların üstesinden gelmeyi sağlayacak yeni araştırma fırsatlarından tam anlamıyla yararlanabilmek için bilim, sanayi ve diğer paydaşları bir araya getirerek Bilgiye Dayalı Avrupa BiyoEkonomisi'nin kurulması." Bu hedef tanımında geçen "toplum, çevre ve ekonomi alanlarında bastıran sorunlar" da Çerçeve Program’da dört madde hâlinde sayılmış: • Daha güvenli, daha sağlıklı ve daha kaliteli gıda talebindeki büyüme; • Yenilenebilir biyolojik kaynak üretilmesi ve bu kaynağın sürdürülebilir biçimde kullanılması yönünde giderek artan talep; • Epizootik ve zoonotik hastalık ve gıdalara bağlı rahatsızlık riskinin giderek artması; • Pek çok faktörün, özellikle iklim değişikliğinin tarımsal üretim, akuakültür üretimi ve balıkçılığın sürdürülebilirliğini tehdit eder ve üretim güvenliğini ortadan kaldırır hâle gelmesi. Yine tanımda geçen "bilgiye dayalı biyoekonomi" kavramının neyi ifade ettiğini ise, Avrupa Komisyonu'nun Biyoteknoloji, Tarım ve Gıda araştırmalarından Sorumlu Direktörü C. Patermann şöyle açıklıyor: "Bilgiye dayalı biyoekonomi kavramı: • Etik açıdan kabul edilebilir çevre standartlarına uygun olarak ve hayvanların korunması ile ilgili meseleler gözetilerek üretilmiş, güvenli, sağlıklı ve yeterli gıda talebinin giderek büyümesine; • Enerji üretimi ve sınaî üretim için fosil kaynaklar yerine yenilenebilir biyolojik kaynakların kullanılması yönündeki talebin giderek büyümesine; ve • Gıdalardan kaynaklanan hastalık riskinin giderek artmasına yanıt verecek bir ekonomiyi anlatır." Tanımdan anlaşılacağı üzere, bu ekonomi, "gelecekteki toplumu, enerjide ve sanayi hammaddelerinde, artık, bütünüyle fosil yakıtlara bağımlı olmaktan kurtarmayı" da hedef almaktadır. Kullandığımız enerjinin büyük kısmı, bugün, kömür, ham petrol ve doğalgazdan elde edilmektedir. Söz konusu fosil yakıtlar pek çok kimyasal maddenin ve plâstiklerin üretiminde ham madde olarak da kullanılmaktadır. Dünya nüfusunun ve gelişmekte olan ülkelerin yakıt tüketimlerinin giderek artması ve buna paralel olarak artan çevre sorunları fosil yakıtların yerine kullanılabilecek yakıt seçenekleri bulma arayışlarını gündeme getirmiştir. Dünya, fosil yakıtlar yerine kullanılabilecek yenilenebilir yakıt kaynağı seçeneklerini yaratmak zorundadır. Konumuzla ilgili nokta, tarım ürünlerinden elde edilebilen biyoyakıtların bu arayışa yanıt verecek ciddî bir seçenek olarak görülmesidir. Bilgiye dayalı biyoekonomi kavramı, yukarıda işaret edilen diğer sorunlara yanıt verirken, bu seçeneğin kuvveden fiile çıkmasını sağlayacak ve biyoyakıtların sürdürülebilir bir biçimde üretilmelerini mümkün kılacak biçimde örgütlenmiş olan bir ekonomiyi de ifade etmektedir. Bu ekonominin "bilgiye dayalı olması" ne demektir; bunun açıklaması da gelecek haftaya kaldı. Kalp krizi sonrası hastalara balık yağı Kalp krizi geçirmiş her hasta San Filipo Neri Hastanesi kalp bakım biriminden evine saflaştırılmış balık yağı, veya omega3 asitleri, reçetesi ile dönüyor. H CBT 1028/6 1 Aralık 2006 astahanenin kardiyoloji şefi Dr. Massimo Santini "Bu uluslararası yönergelerde (guidelines) açıkça tavsiye edildi, İtalya’da bu ilacı ihmal etmek görevi kötüye kullanmakla eşdeğerdir"dedi. Birçok bilimsel çalışmada balık yağının kalp krizlerinden sonra hayatta kalmayı artırdığı ve ölümcül kalp ritmlerini azalttığı gösterildi. ABD’de ise kalp krizi kurbanlarına kolesterolü düşürmek için haplar veya vücut içine yerleştirilen defibrilatörler gibi daha pahalı ve vücut bütünlüğünü bozan tedaviler önerildiği halde, omega3 yağ asitleri verilmiyor. Omacor ticari adı ile satılan reçete ile alınan balık yağı, Yiyecek ve İlaç İdaresi (Food and Drug Administration, veya F. D. A.) tarafından kalp hastalarına henüz önerilmedi.. Amerikan Kardiyoloji Koleji balık yağının tıpsal yararı üzerine tavrını güçlendirdi. Atlanta’daki Emory Üniversitesi’nde kardiyolog Dr. Terry Jacobson da "Veriler buİtalya’dan sonra nu desteklediği halde buradaki kardiyologların İspanya, Fransa ve çoğu hastalarına omega3 vermiyor. Britanya’ da Uzmanlara gore, kalp hastalarına gelişmiş hastahanelerde bu kadar farklı tedaviler uyguOmacor’un kalp lanması, tıbbi bilgilerin dağıtımında ilaç şirketkrizi hastalarında lerinin oynadığı merkezi rolü gösteriyor. kullanımını Milano’daki Mario Negri Enstitüsü’nden Dr. onaylamış Mario Franzosi, "Bu ilacı kullanmak İtalya’da durumda. çok popüler, çünkü bu ülkede birçok kardiyolog çalışmalara katıldı ve sonuçların farkında" diyor. "Başka ülkelerde doktorlar onu yalnızca beslenmeye bir müdahale olarak düşündükleri için kabul daha zor olabilir". İtalyan araştırmacılar 11 000 hastaya kalp krizinden sonra günde bir gram reçete ile verilen balık yağı verdiler. Üç yıl sonra araştırma, kontrol grubu ile kıyaslandığında ölümlerin %20, ve ani ölümlerin %40 azaldığını buldular. Daha sonraki araştırmalar olumlu sonuçlar vermeyi sürdürdü, ne var ki bazı bilimciler bilgide hâlâ boşluklar olduğunu söylemekte. BMJ’de (British Medical Journal) yazan Dr. Roger Harris bazı eleştirilerde bulundu. The New York Times’da yayımlanan (3 Ekim 2006, E.M) yazıya gore, İtalya’nın balık yağı kullanımı eğiliminde önde olması ve en geniş klinik deneylerin evi olması doğal. Araştırmacılar uzun süredir Akdeniz diyetinin kalp için sağlıklı olduğunu gösterdiler ve ızgara veya fırında pişirilen balık miktarının çokluğunun bundan kısmen sorumlu olduğunu ileri sürdüler. Bugün İtalya’dan sonra İspanya, Fransa ve Britanya’yı da içeren nerede ise her Avrupa ülkesinde düzenleyiciler Omacor’un kalp krizi hastalarında kullanımını onaylamış durumda. Bu arada Avrupa’da, şimdi hücre zarlarını kararlı kılarak etki ettiği düşünülen balık yağı üzerine araştırma hız kazandı. Gissi Grubu anormal kalp ritmi ve kalp yetersizliği olan hastalarda balık yağı kullanarak iki çok büyük araştırma sürdürmektedir. Özet çeviri: Dr. Yük. Müh. Alper Davutoğlu