Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ZÜMRÜTTEN AKİSLER A.M. Celal Şengör bir uyku için kişinin stresle ne şekilde başa çıktığı da önemli diyor bilim kadını. Mesela kadınlar işyerindeki anlaşmazlıklarla, gerekli konuşmaları birkaç meslektaşıyla yaparak başa çıkabiliyorlar. Ama eğer kadının yakın arkadaşı veya yakını yoksa bu strateji geri teperek uykusuz gecelere neden olmakta. Buna karşın bu tür durumlarda başkalarıyla konuşan veya tartışabilen kadınlar daha iyi uyuyorlar. Sonuç olarak sosyal ilişkiler ve manevi destek uyku sorunlarıyla doğrudan ilişkili diyor bilim kadını. Ancak ilişki yokluğunun uyku sorunlarına yol açan bir stres faktörü olup olmadığı henüz kesin olarak bilinmemekte. Fakat uyku sorunlarının depresyon, korku ve kalp/dolaşım hastalıklarıyla ilişkili olduğu bilinmesi nedeniyle iletişim kopukluğu ve uyku bozukluğu arasındaki ilişkinin daha ayrıntılı bir şekilde incelenmesi önerilmekte. larının üçte ikisi bu bölgede yaşıyor. Gerçi bazı bölgelerde AİDS enfeksiyonlarında bir düşüş söz konusu ama bu salgının önlenmesi için yeterli değil diyor uzmanlar. AİDS ile ilgili ölüm vakalarının neredeyse %72’si 2006 yılında Sahra’nın güneyinde meydana gelmiş. Bölgede yetişkin ve çocuk olmak üzere 2,1 milyon kişi AİDS yüzünden yaşamını yitirmiş. Diğer kritik bölgeler Doğu Asya, Doğu Avrupa ve Orta Asya olarak açıklandı. Bu bölgelerde AİDS hastalarının sayısı 2004 yılından bu yana %70 oranında artmış. Bu bölgelerdeki AİDS hastalığının nedeni uyuşturucu alımı sırasında kullanılan steril olmayan şırıngalara dayanıyor. Yetkililer Kuzey Amerika, Batı ve Orta Avrupa’da da AİDS hastalığının yaygınlaştığını söylüyorlar. Bu bölgelerde toplam olarak 2,1 milyon AİDS hastası bulunmakta. Bu bir yıl öncekine göre 65.000 daha fazla. Türkiye'de gerici dendiği zaman din temelli, bilimden nasibini alamamış, belki monarşik bir devleti ve hilafeti özleyen kişi veya bu kişilerin fikirleri anlamına gelir. Prof. Dr. Atilla Yayla’ya Verilen Akademik Ceza İptal Edilmeli! Sayın Prof. Dr. Atilla Yayla Atatürkçülüğe gericilik betimlemesini uygun görmüş ve "bu adamın" resmi niçin her yerde diye bir gün bize sorarlar, demiş. Ben kendisinin bu sözlerini ciddiye bile almaya değer bulmadım. Ancak birileri almış ki, kendisine akademik özgürlükle, üniversite kavramıyla hiç mi hiç bağdaşmayan bir şekilde ders verme yetkisinin elinden alınmasıyla ilgili bir ceza verilmiş. İşte bu noktada Atilla Yayla ile birlikte üniversite mağdur, cezayı verenler irrasyonal durumuna düşmüş oluyorlar. Atilla Yayla'nın dedikleri (basına yansıyan kadarıyla) zırvalık derecesinde yanlıştır. Ama bu yanlışlar "dünya düzdür" misali basit ve herkesin yapabileceği bir gözlemle yanlışlanabilecek türden değildir. Atatürkçülük gericiliktir sözü, gericiliğe bugün ülkemizde verilen anlam açısından saçmalıktır, çünkü Türkiye'de gerici dendiği zaman din temelli, bilimden nasibini alamamış, belki monarşik bir devleti ve hilâfeti özleyen kişi veya bu kişilerin fikirleri anlamına gelir. Bu anlamda Atatürkçülük gericilik değildir. Ama kimin "Atatürkçülüğü"? Atatürkçülük yapıyorum diye Türkİslam sentezi yapmağa kalkanlar geçmişte yukarıdaki anlamıyla epeyce gerici işler yapmışlardı. Dolayısıyla Atatürkçülük'ten ne anladığımız burada gündeme geliyor ki, o zaman da şunu hemen teslim etmek gerekir: Bilim ve akıl yöntemlerini yaşama temel almak etmek dışında Atatürkçü bir hareket yoktur. Buna mukabil Atatürk'ün yetmişseksen sene evvel tek tek yaptığı işleri alırsanız aralarında bugün Türkiye'de anlaşıldığı şekliyle olmasa bile, bayat fikirlere rücu şeklinde tanımlanabilecek epey gerici hareket bulmak mümkündür. Mesela Atatürk'ün tarih tezi olarak bilinen ve tüm medeniyetin Orta Asya'dan dünyaya yayılan Türkler tarafından ortaya çıkarıldığı tezi, daha önce bazı yazılarımda belgeleriyle göstermeğe çalıştığım gibi, 18.yüzyılın büyük Sinologlarından de Guignes'in fikirlerinden türetilmiş, otuzlu yıllarda gerçekle hiçbir alâkasının olmadığı bilinen bir fikir grubundan ibaretti. Atatürk bu konuda Zeki Velidi Togan ve Fuat Köprülü ile ters düşmüş, bu nedenle Zeki Velidi gibi büyük bir bilim adamı yurdu terkederek Bonn Üniversitesine gitmiştir. Şimdi Zeki Velidi'nin yurdu terketmesine neden olacak bir davranışın savunulacak yanı yoktur. Ancak daha sonra Atatürk bu fikirlerinden vaz geçmiştir. Benzer bir şeyi ünivesite reformu için söyleyebilirsiniz. Fuad Köprülü'nün 1946'da yazdığı ve Atatürk'ün üniversite reformunun niçin istenen başarıyı göstermediğini anlatan dört makalelik yazısı o kadar doğru ve o kadar günceldir ki, biz bunları İTÜ Avrasya Enstitüsü web sitesine koymuştuk. Özetle: Atatürk tenkid edilebilir ve edilmelidir de. Atatürk'ü putlaştırmak, dinsel bir tutuma girmek demektir ki, bunun akılcılık, moderncilik, bizzat Atatürk'ün deyimiyle "adam olmakla" hiçbir ilgisi yoktur. Atatürk için asrîlik, yani modernlik, bilimselliktir; bilim ise, gene onun ölümsüz sözleriyle: her şey için, "maddiyat için, maneviyat için, hayat için, muvaffakiyet için," olmazsa olmaz temel gereksinimdir ve "en doğru, en hakiki tarikat, tarikatı medeniyettir. Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak, insan olmak için kâfidir." Bilimin yaratacağı modernlik ise adam olmaktır. Bu felsefeye karşı duran gülünç duruma düşer; sayın Prof. Dr. Atilla Yayla da kendisini bu gülünç duruma sokmuştur. Söylediklerinin bilimsel platformda paçavra edilmesi işten bile değildir. Hele Atatürk'ün resimlerinin niçin orada burada asılı durduğu sorusuna verilecek cevap çok basittir: "Daha iyisini bul getir, onu asalım!" Sevgili dostum, yaşayan en şöhretli yerbilimci Prof. Dan McKenzie'nin İskoçyalı seksenlik kayınvalidesi ressam Bayan Isabelle Misra bana kendi yaptığı bir Atatürk portresini hediye ederken, "bir bilim adamının odasında resmi bulunması gereken en önemli kişilerden biri" olduğunu söyleyerek vermişti. Prof. Yayla o anlayış (ve bilgi) düzeyine gelemedi demek. Ama gelemedi diye ona akademik cezalar vermek de üniversitenin Atatürk'ün özlediği düzeye gelemediğinin işaretidir. Yapılacak iş Prof. Yayla'nın eser ve sözlerini inceleyip doğru olmadığı belli yerleri eleştirerek doğru olduğu düşünülenleri göstermekten ibarettir. 40 MİLYON KİŞİ AIDS HASTASI AİDS hastalığının teşhis edilmesinden 25 yıl sonra bile hastalığın gelişimi hakkında pek olumlu ilerlemeler kaydedilemedi. Dünya Sağlık Organizasyonu’nun (WHO) son küresel AİDS raporuna göre dünya genelinde 39,5 milyon insan AİDS hastası. Son yıllarda AİDS salgınına karşı alınan önlemler sayesinde olumlu gelişmeler yaşanmasına rağmen HIV taşıyan insan sayısı ve ölümler de artmaya devam ediyor diyor WHO ve UNAİDS yetkilileri. Rapora göre dünyanın birçok ye PERİYODİK CETVELDE YENİ BİR İSİM “RÖNTGENYUM” 111 numaralı kimyasal element 17 Kasımda resmi olarak röntgenyum (Rg) adını aldı. İzotopa göre hidrojenin yaklaşık 280 misli kütleye sahip olan element 1994 yılında keşfedilmişti. 2003 yılında resmi olarak tanınmış ve bir yıl sonra da Uluslararası Kimya ve Deneysel Kimya Birliği (IUPAC) yeni adı kabul etmişti. Röntgenyum ismiyle, aslında 111 yıl önce 8 Kasım 1895 tarihinde röntgen ışınlarını bulan fizikçi Wilhelm Conrad Röntgen onurlandırılmakta. Keşif, atomların ve atom çekirdeklerinin anlaşılmasında yol göstermişti. Element 111, nikel ve radyoaktif olmayan en ağır element bizmutun çekirdek füzyonuyla ortaya çıkmakta ve varlığını laboratuarda sadece saniyenin binde biri kadar koruyabilmekte. Hazırlayan: Nilgün Özbaşaran Dede CBT 1028/5 1 Aralık 2006 rinde yaşları 1524 arasında değişen gençlerde yeni enfeksiyonlar tespit edilmiş. 2006 yılındaki yeni vakaların %40’ı, 15 yaşını geçmiş gençlerde görülmüş. En kritik bölge Sahra çölünün güneyinde kalan bölgeler. Afrika’nın bu kısmı dünya genelinde en çok AİDS vakasının görüldüğü bölge. Dünya genelindeki AİDS hasta