26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP O Adama (!) Yanıt Atilla Yayla adlı bir öğretim elemanı. Türkiye’de üne ve paraya ulaşmak isteyenlerin son zamanlarda yinelediği bir yönteme başvurarak, belki de hiç yeri ve gereği yokken, sözü Atatürk ve Kemalizm’e odaklayarak, derin ve bilimsel (!) çözümlemelerde bulundu. Prof.Dr.Mustafa Altıntaş GÜ İİBF İktisat Bölümü YÖK’e düşen acil, ulusal bir görev YÖK yabancı dil olarak Türkçe (YOT) lisans öğretimi açmalı...Prof. Dr. Ömer Demircan, Okan Üniversitesi. K endi özgün niyet ve istemlerini dürüstçe açıklama yerine, akıllarından geçirdiklerini AB üzerinden, AB’ye gönderme yaparak, AB ağzından dile getirme biçiminde bir yöntemi seçti. 1930’larda Avrupa’da tek adam yönetiminin egemen olduğunu (Hitler, Mussolini, Franko, Salazar vb.) görmezlikten gelerek, 19251945 dönemini "tek adam yönetimi" diye suçlayarak, dönemde uygulanan politikaların Türkiye’yi gerilettiğini, bu dönemin uygarlığı çözen bir süreç olduğu gibi değerlendirmelerde bulundu. Amacını da "Kemalizmi tartışmak istiyorum" diyerek ortaya koydu. Yayla ve benzerleri, günümüzün "Küresel Tekfuru Bush ve benzerlerini" görmez, onların Dünya halklarına ve Türkiye’ye dayatmalarına, saldırılarına, aşağılamalarına karşı çıkmaz ve onları tartışmaya yanaşmazken, tarihe ve toplumumuzun yüreğine, duyuncuna, bilincine yerleşmiş Atatürk ve Atatürk ilke ve devrimlerinin sonucu olan Türkiye Cumhuriyetini sürekli olarak "çarmıha germeyi" bir "kutsal ödev" olarak üstlenmektedirler. Bunu da, zora düştüklerinde "bilim adamı", "düşünce özgürlüğü" benzeri kavramlarla örtbas ediyorlar. Gerçekte ne bilim adamlığı ve ne demokratlıkla, ne düşünce özgürlüğü ile ilgileri var. Bu türler AB fonları ile Türkiye’yi mahkum ettirmeye yönelik siparişlerin gereğini yerine getirirken, "ABD ve AB etiketli küresel işgalcilerin, katillerin, işkencecilerin, ırza tecavüzcülerin, insanlık suçu işleyenlerin" hakkında hiçbir rapor düzenlemez. Kural; "efendilerime karşı çıkamam" ve "parayı verenin düdüğü olurum"dur. ti’nin kurulması, yediyüz yıl süren "haç" ile "hilal" arasındaki hoşgörüsüzlüğe ve istikrarsızlığa son vermiş; teokratik bir rejimle yönetilen ve çökmekte olan bir imparatorluktan güçlü ve yaşam dolu, çağdaş ve ulusal bir devleti doğurmuştur. Büyük devrimci M. Kemal Paşa’nın atılımları ile sultanların mutlakiyetçi rejimi devrilmiş ve devlet gerçek olarak laikleştirilmiştir. Bütün bir ulus, çağdaş uygarlık düzeyine erişme istenci ve kararlılığı ile gelişmeye, Türkiye’nin bugünkü etnik yapısına uygun reformlar, barışın sağlamlaştırılması hareketi ile birlikte, koşmuştur. Türkiye bugün, Ortadoğu’da gerçek bir barışın öncüsü durumuna gelmiştir. Barışın yaratılmasının değerli katkılarına borçlu olunduğu insan ise, TC.nin Başkanı M. Kemal Paşa’dan başkası değildir." Y UNESCO’NUN TANIMLARI UNESCO Genel Kurulu’da 156 ülkenin oybirliği ile aldığı kararda M. Kemal Atatürk’ü şu biçimde tanımlamaktadır : a) Uluslararası anlayış ve barış yolunda çaba harcamış üstün bir kişi, b) Olaganüstü bir devrimci, c) Sömürgecilik ve emperyalizme karşı savaşan ilk lider, d) İnsan haklarına saygılı, e) Dünya barışının öncüsü, f) İnsanlar arasında hiçbir renk,din,ırk ayrımı göstermeyen eşsiz bir devlet adamı, g) Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu. Yabancı devlet adamları ve Uluslararası Örgüt Kurulları tarafından yukarıdaki biçimde değerlendirilen Atatürk’e ve O’nun gerçekleştirdiklerine saldıranların gerçek nedeni, kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne düşmanlıktır. onları çileden, bazen de "adamlıktan çıkartan" neden, onca içten ve dıştan çabalara karşın yıkılmayan, gerçek sahiplerinin direnci ile yaşamını sürdüren Atatürk devrim ve ilkelerine dayalı/bağlı laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığıdır. Atatürk’ü ve gerçekleştirdiklerini, demokrasi ve insan hakları benzeri kavramların arkasından vurmaya, toplumun gözünden düşürmeye çalışan aymaz ve sapkınları akla ve duyunca çağırmak için, Çanakkale’de toprağa düşmüş düşmanlarının annelere seslenişini örneklemek isterim: "Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız, bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra bizim evlatlarımız olmuşlardır". Adam gibi adamdan, cüdamlara bu yetmez mi? İKİ AKLAMA Yayla’nın "O Adam" dediği ve anıtına bile katlanamadığı ve Türkiye’yi geriye götürme ve uygarlıktan kopartma ile suçladığı dönemi aklayan iki belgeyi burada belirtmek isterim. Bunlardan ilki, 12 Ocak 1934 günlü olup, Yunanistan Başbakanı Venizelos tarafından Nobel Barış Ödülüne aday göstermesi sırasındaki M. Kemal Atatürk’ü ve yönetimini betimlemesidir. İkincisi ise, bu önermeden 45 yıl sonra, UNESCO Genel Kurulu’nun oybirliği ile almış olduğu karardır. Sanırım Yayla ve benzerleri bu iki belgenin derin devletin(!), kimi yalakaların ya da para ile tutulmuş uşakların ellerinden çıktığını ileri süremeyecektir Cüneyt Koryürek’in 15 Kasım 2006 günlü Cumhuriyet’te yeniden anımsattığı bu belgede Venizelos Atatürk’ü ve yaptıklarını şu biçimde değerlendirmekte: "Mustafa Kemal Paşa’nın ulusal hareketinin başarıya ulaşması ve Türkiye Cumhuriye CBT 1028/20 1 Aralık 2006 urtdışında yaşayan Türk çocuklarına, Türkiye’de üniversite öğrenimi gören yabancı öğrencilere, başka dillilere Türkçe öğretimi, bugün okullarda uygulanan ortakdil Türkçe öğretiminden başkadır. O öğretim anadil öğretimiyle de uyuşmaz. Kendine göre incelikler ile apayrı işlemlere dayanır. Ne var ki: (1) bu amaçla öğretmen yetiştiren bölümler üniversitelerde henüz açılmamıştır, (2) YÖK, Yabancı dil olarak Türkçe doçentlik bilim alanını henüz tanımamıştır. "Yabancı dil olarak doçentlik bilim alanları: İngilizce, Fransızca, Almanca,... için vardır da, her nedense Türkçe için yoktur. Eğitim fakültelerinde Türk diliyle ilgili iki ayrı öğretmenlik lisans bölümü (1, 2) vardır: 1. Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği, 2. (Devlet Dili) Türkçe Öğretmenliği. Çok geç kalınmış olsa bile, Türk Dili ile ilgili lisans bölümlerine bir üçüncüsü: 3. Yabancı dil olarak Türkçe öğretmenliği hemen, bu yıl eklenmelidir. Türkçe Öğretmenliği eğitimi almış olan bir öğretmen yabancıdil olarak Türkçe öğretemez. Çünkü bölüm öğrencesinde o alanla ilgili dersler ve uygulamalar yoktur. Kaldı ki Türkologlar ne devlet dili öğretimiyle ilgilenmekle kalmayıp Cumhuriyet yazınını okullara pek sokmazlar. Türkçe öğretimindeki başarısızlık onların affedilemiyecek günahıdır. Yabancı dil öğ"Yabancı dil olaretimi Batı dilleri için çok rak doçentlik bigelişmiş bir alandır. Bu lim alanları: İngialanda lisans, yükseklisans, doktora öğretimi son derelizce, Fransızca, ce ilerlemiştir. İlk aşamada Almanca,... için YOT lisans öğretimi açabivardır da, her nelecek üniversiteler şunlar dense Türkçe olabilir: İstanbul, Yıldız için yoktur. Teknik, Ankara, Gazi, Marmara, Eskişehir, Çukurova, Mersin. İstanbul, İngiliz Dili ve Edebiyatı eski öğretim üyelerinden ve İ.Ü. Yabancı Diller Yüksekokulu (19721982) İngilizce Öğretmenliği bölümünün kurucu başkanı Prof. Dr. Özcan Başkan (19291997) sık sık: "Türkçe, bir yabancıdil gibi öğretilmelidir", derdi. Kendisi uygulayamadı ise de, anlatmak istediği, Türkçenin "dinlediğini anlama, okuduğunu anlama, konuşma, yazma, ..." türü dersler ve o becerilere uyan etkinliklerle öğretilmesiydi. İlk "yabancı dil olarak Türkçe yükseklisans öğretimi" İstanbul Üniversitesi Yabancı Diller Bölümü’nde 199192 yılında açıldı, ama sürekli olamadı. Bu alanda ikinci yükseklisans 20002001 öğretim yılında Yıldız Teknik Üniversite sinde başlatıldı. Ertesi yıl üçüncüsü açıldı İzmir Dokuzeylül Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği bölümünde. Dersler, Yabancı dil Öğretmenliği, Dilbilim Bölümü ile ortaklaşa yürütülüyor. Şu anda açık olan tek YOT yükseklisans programı olup en sürekli, en verimli dayanışma da orada. YÖK’ün ve ÜAK’nin belirlediği doçentlik bilim alan
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle