Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ArkeolojiToplum açılmıştır, fakat görüldüğü kadarıyla bazıları da daha önce hiç el sürülmemiş tepeliklerde açılmıştır. BİNLERCE SİPERTORBASI 9. İştar Kapısı'ndaki 9 ejder kabartması tahrip edilmiştir. Bunlardan biri üzerindeki tahribat büyüktür. 10. İ.Ö. 6. yüzyıl'a ait tören yolunun güneyindeki tuğla kaldırım üzerinden ağır araçlar geçtiği için kırılmıştır. 11. Nimmah Tapınağı'nı örten çatının bir bölümü içeri çökmüştür. 12. Ören yerinde üzerinde HESCO fırmasının damgası olan ve kum ve toprak doldurulmuş binlerce siper torbası ve büyük çuval durmaktadır. Bu torbalar başlangıçta ören yerinden kazılan toprakla doldurulmuştur. Torba ve çuvallardaki seramik ve kemik parçalan arkeolojik tabakaların tahrip edildiğini kanıtlamaktadır. Bana anlatıldığına göre, 3 Kasım 2()03'de gelen bir emirle bu torbaların sadece Babil dışından getirilen kum ve toprakla doldurulması istenmiştir. Fakat bu başka bir sorunun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Kamyonlarca kum ve toprağın başka yerlerden (belki başka arkeolojik alanlardan) Babil'e taşınması, buradaki arkeolojik tabakaların asla geri dönülmez biçimde karışmasına neden olmuştur. 13. Ören yerinin birçok yerinde ağır araçların tekerlek izleri görülmektedir. Bu izler kendiliğinden hasar nedenidir. Yüzeydeki bu ağır araç hareketlerinin derindeki kırılgan arkeolojik kalıntıları tahrip edeceği düşünülmelidir. Daha fazla inceleme yapmadan bu tür tahribatın niteliğini ve sayısını ölçmek güçtür. Fakat arkeolojik yerlerde ağır araçların sürülmesinin genel olarak kö'tü hasarlara neden olduğu bilinmektedir. 14. Aynı şekilde helikopter uçuşlan da kırılgan arkeolojik kalıntıları tahrip etmektedir. 15. Tahribatın tam bir değerlendirmesi yapılarak, uluslararası kamuoyundan Babil için bir yönetim planı hazırlamak üzere eski eserler ve kültür varlıklarıyla ilgili devletin kurumlarına her türlü desteğin sağlanması istenmelidir. 1r İştar kapısı ve sütunlarındaki aslan kabartmalan BABİL'İN (BABİLONYA) ÖNEMİ Babil, Fırat ve Dicle ırmakları arasındaki eski Babilonya uygarlığına adını veren başkenttir. Günümüzde artık bilinmeyen bir dilden gelen Babillu sözcüğünün Yunanca versiyonu olan Babil (Babylon) adı, aslında Mezopotamya'nın güneyindeki Sumer kültürüyle kuzeyindeki Semitik kültürlerin toplamını ifade eder. Etimolojik olarak Babil adı, Semitik dillerdeki Bâb ( Kapı) sözcüğüyle ili (=tanrılar) sözcüğünün birleşmiş hali olabilir (Lendering 2004). Babil adlı bir kentin varlığı ilk kez III. Ur Hanedanhğı (İ.Ö. 20601960) çöktükten sonraki Amurru göçleri sırasında karşımıza çıkar. Batı'dan Mezopotamya'ya göç eden bu halkın işgal ettiği kentler arasında Babil de sayılmaktadır (Kınal 1983). Aslında bu kent Akad Kralı Sargon'un (İ.Ö. 23342279) kayıp başkenti olabilir. Ancak yapılan arkeolojik çalışmalar henüz bu kanıyı güçlendirecek bulgular vermemiştir. Hammurabi zamanında (İ.Ö. 17921750) ise burasının yönetim merkezi olduğu kesindir. Hammurabi döneminden itibaren Babil yaklaşık ikibin yıl boyunca Ortadoğu'nun en önemli kültür merkezidir. Bu süre içinde Babil'in kent tanrısı Marduk, Mezopotamya'nın en yüce tanrısı Enlil'in yerini alır. Babil'deki Marduk Tapınağı Esagila'nın ünü arttığı için ise artık kutsal Nippur'un önemi kaybolur. Bu dönemde Babil, belki de yeryüzünde bilinen ilk "kutsal kitap" sayılabilecek Enuma eli tabletinde, yeryüzünün merkezi diye anılmaya başlar. Bin yıl boyunca sürekli okunup kopyalanan bu tablette, Babil'deki Ziggurat (Babil Kulesi) "cennetin yeryüzündeki temeli" diye adlandırılmaktadır. Bu kulenin ünü kutsal kitapların etkisiyle günümüze kadar gelmiştir. Zamanında Mezopotamya halkları yılın ilk ayı olan Nisannu'da (Mart/Nisan) Babil Kulesi'nin çevresinde toplanıp yeni yılın gelişini (âkitiegurlOku5) kutladıkları bilinmektedir. BABİLDEN GELİP GEÇENLER Kentin ne denli önemli bir yer olduğu, II. Nebukadnezar'dan (İ.Ö. 605562) ve Antik Çağ'dan kalan belgeler (Heredot, Tarih 1/193) dışında, 18991917 yılları arasında burada kazılar yürüten R. Koldevvey'in bulgularıyla da kanıtlanmış durumdadır. Kazılar sırasında ortaya çıkarılan kalıntıların büyük bölümü II. Nebukadnezar dönemine tarihlenmektedir. Taban suyu nedeniyle daha alttaki Hammurabi dönemi ve daha erken dönem kalıntılarına ulaşılamamıştır (Koldewey 1981). Kral Hattuşili'nin (İ.Ö. 16501620) Anadolu'da Hitıt Devleti'ni kurduktan hemen sonra Kuzey Suriye'ye saldırdığı ve Mezopotamya'dan gelen ticaret yollarını kontrol altına aldığı bilinmektedir. Hattuşili'nin ardılı Murşili (İ.Ö. 16201590) ise Mezopotamya içlerine kadar etki eder. Murşili İ.Ö. 1594'de Babil'i yağmalar ve Babilonya'da Hammurabi hanedanlığı'na son verir. Böylece tüm Babilonya uzun süredir bu ülkede gözü olan Zagros Dağları'ndaki Kassitler'in egemenliği altına girer. İ.Ö. 13. yüzyıl'a kadar süren bu egemenliğe Mezopotamya'da güçlenen Assurlar son verir. Assur yönetimi altında zaman zaman direnen Babil İ.Ö. 689'de Sanherib (İ.Ö. 704681) tarafından yakılıp yıkılır. Ancak bundan dokuz yıl sonra Asarhaddon (İ.Ö. 680669) kentin yeniden imar edilmesini sağlar. Babil en yüksek çağına Nabopolassar (İ.Ö. 626605) ve II. Nabukadnessar (İ.Ö. 605562) zamanlarında ulaşır. Assur İmparatorluğu'nu tarihten silen Pers döneminde ise Kserkses (İ.Ö. 486519), kendisine direnen Babil'i cezalandırmak için en yüce tapınakları Esagila'yı (Marduk Tapınağı) yıktırıhr. Pers İmparatorluk Çağı'na son veren Büyük İskender ise Babil'e geldiğinde ilk iş olarak Mezopotamya'nın bu en önemli tapınağına gidip Marduk için kurbanlar keser ve harabe halindeki bütün binaların onarılmasını emreder. his gibi Ortadoğu'nun en önemli kentlerine hükmeden bir kraldı. Ancak tam bir otorite sağlanabilmesi için Pers İmparatorluğu'nun ortadan kaldırılması gerekiyordu. Darius ise sürekli ondan kaçmakta, Makedonlan hiç tanımadıkları Doğu'ya çekmekteydi. İskender İ.Ö. 331 yılı yaz başında, önce Fırat'ı izleyerek Babil'e inmeyi planladı. Oysa Darius bunu beklemiş ve gerekli hazırlıklan çoktan tamamlamışb. Üstelik hasat zamanı taze yiyecek bakımından takviye edilmiş kaleleri ele geçirmek aylar sürebilir, çölü geçmek ise kolay olmayabilirdi. Makedonlar herhalde bu nedenlerle daha kuzeydeki Pers Kraliyet Yolu'nu izlemek üzere harekete geçti (Lendering 2004). Bu hareketi haber alan Darius da, Babil'i terk ederek kuzeye ilerledi ve burada büyük bir orduya avantaj sağlayacak geniş bir düzlük aradı. Nihayet verimlilik tanrıçası İştar'ın kenti Arbail (bugünkü Erbil) bir karargâh yeri olarak seçildi, çünkü burası öncelikle dört tanrı tarafından korunan kutsal bir kent idi ve aynca Kraliyet Yolu burada Anadolu'dan ve doğudaki bağlı krallıklardan gelen yollarla birleşiyordu. Yani, İskender karşısında daha önce iki kez itibarı sarsılmış olan Darius, Arbail'de zamanın kutsal inançlarını kullanarak kısa zamanda büyük bir ordu kurabilirdi (Lendering 2004). GÜNEŞ TUTULUNCA Savaş meydanı olarak bugünkü Ninive ve Korsabat'ın (bugün Musul yakınlarında) hemen kuzeydoğusundaki geniş Gaugamela Ovası seçildi ve düşmanın buraya kadar ilerlemesfne hiç engel olunmadı. Böylece İskender Harran ovası ve Nisibis (bugün Nusaybin) ormanlarını aşarak, İ.Ö. 18 Eylül 331 günü bugünkü Musul yakınında Dicle nehrine ulaştı. Ancak ordusu bu yürüyüş boyunca yeterli yiyecek buladı, çünkü Pers ordusunun Babilli generali Mazaios yol boyunca tüm yerleşimleri ve ekin tarlalarını yakmıştı. Böylece Pers İmparatorunun tam istediği gibi, Fırat ve Dicle nehirlerini geçen Ma BÜYÜK İSKENDER VE BABİL Büyük İskender Pers İmparatoru Darius'u önce İ.Ö. 1 Haziran 334 günü Granikos'da (bugün Çanakkale/Biga yakını) ve daha sonra, İ.Ö. 56 Kasım 333'de İssus'da (bugün Adana/Dörtyol'un kuzeyi) yenerek Fırat'ın batasını ele geçirdikten sonra Mısır'a kadar ilerledi. O artık Sardis, Damaskus ve Menp 935/18 19 Şubat 2005