Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Doğa virüsün yüzeyindekı bır enzimle birleşerek bulaşık konakçı hücreden çıkmasını engetlemekte. Gerçi virüs, hücrenın ıçınde çoğalmaya devam ediyor ama hücreyi terk edemediğı içın diğer hücreOseltamıvir, influenzaya karşı etkiyen üç maddeden biri. Bunlardan birı olan Atamantin, bazı influenza virüslerine karşı bağışıklık kazandığı için eskisi kadar etkili değil. Zanamavir hâlâ etkili ama tablet olarak satılmadığı için edinilmesi daha zor. Kuş grıbinin, kuşlardan insana ve daha sonra ise insandan insana bulaşması halinde uzmanlar, salgının 1918'deki boyutuna ulaşmasının sadece zaman meselesı olduğu konusunda hemfikirler Tamiflu gibi ilaçlarla salgının yayılması önlenmek ıstenıyor Kawaoka'nun göruşune göre yetersız Tamiflu stokuna sahip ülkelerde sorunlar ortaya çıkabılir Bu durumda mesela herkese yetmesi için daha düşük dozlar verılmek zorunda kalınır kı bu da etki maddesıne karşı dirençli vıruslerın gelışmesine sebep olabılir Uzman bu nedenle Vietnam'daki gıbı etki maddelerıne karşı dirençli virüslerın gelişmesıni önlemek için, dozların çok iyi ayarlanması gerektiği konusunda uyarıyor Japon bilim adamı ayrıca, bu ilk vaka ama kuşkusuz yeni vakalarla da karşılaşacağız dıye konuştu. Hazırlayan: Nilgün özbaşaran Dede ZümrüttenAkisler A. M.Celal Şengör O Bilim Yapmayı Bilmek l Her akşam, yaptığım gündelik işlerinden yorulunca, o gün üzerinde çalıştığım şeylerle tamamen ilgisiz birşeyler okumadan önce yatmamak adetimdir. Son birkaç gündür FuatKöprülü'nün "Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesiri" adlı önemli eserini okuyorum. Köprülii burada, pek çokAvrupalı tarihçinin, Osmanlıların Istanöu/'un fethinden sonra Bizans'tan aldıklannı sandığı bir çok kurum, uygulama ve adetin aslında eski Türk islam geleneklerinden geldiğini ispat ediyor. Bu arada pek çok Bizans adetinin Osmanlılardan çok önce Türk İslam âlemine sızdığını, bunların da Osmanlılara bu kanaldan geldiğini gösteriyor. Mesela bugünlerde pek moda olan "tesettür" bir Bizans adetiymiş. Oradan (ve Iran'dan!) İslam âlemine geçmiş. Ama bu arada denizcilik gibi bazı konularda doğrudan Bizans etkileri de var. Tamiflu ilacma karşı dirençli olan bir viriis kökü saptandı araştırmaya göre halif grip semptomları gösteren Vıetnamlı bir genç kızda, önlem olarak bir doz Tamiflu verildikten sonra bu ilaca karşı son derece dirençli olan bir vırüs türü saptanmış. influenza konusunda uzmanlığıyla uluslararası üne sahip bilim adamı Yoshihiro Kawaoka, rnılyonlarca doz "Oseltamir" etki maddesi depolamış olan sağlık kuruluşlarına bır an önce etkilı alVietnmlı, Amerikalı ve Japon bilim adamları, ilk etkili kuş gribi ilacı Ta ternatifler aramalannı önerdı. Tamiflu, miflu'nun etki maddesi olan 'Osel sadece ilk savunma aracımız. Bu ilacı birçok ülke olası bır salgın için hazır butomivir'e karşı bağışıklık kazanan lundurmakta. kuş gribi virüs kökü yarattılar. VVisconsin Üniversitesi bilim adamlarının Vietnam ve Japonya'daki meslektaşlarıyla gerçekleştirdiklerı ve Nature dergısinde yayımlanacak olan Hedef, influenzanın insanlara bulaşmasından sonra salgını önlemek. insanda görülen kuş gribi için bir aşı geliştırilmesı, salgının çıkmasından alfı ay sonra miimkün olmakta diyor uzman. Ta En guçlu uçan dinozor Spiegel Online'dakı habere (www.spiegel de, 2110.05) göre İngılız tarihöncesi biyologları bılimsel adı Caulkicephalus tnmicrodon olan uçan dınozora aıt kalıntıları aslında üç yıl önce Wright adasında bulmuşlar. Porsmouth Üniversıtesı'nden David Martill'ın açıklamasına göre dinozorun özellikle de ön dişleri dehşet verici Dev parçalayıcı dişler arasında üç küçük dış bulunmakta. 65 mılyon önce diğer dinozorlarla bırlikte dünya sahnesinden silinen Caulkicephalus trimicrodon, burnunda tarak bıçimınde çıkıntıları bulunan etçildi Ve beş metrelık kanat açıklığı ıle de zamanının en büyük uçan hayvanlarından biriydı (günümüzdeki kartalların kanat açıklığı iki metre kadardır). Ptemzor olarak da adlandırılan uçan dinozorlar yaklaşık 22065 milyon yıl önce yaşamışlardır ve boyları küçük kuştan modern bır planöre kadar değışıyordu. Bugüne kadar keşfedilen uçan dinozorların en büyüğü olan uuetzalcoatlus, tahminlere göre 18 m'lik bir kanat açıklığına sahipti. Uçan dinozorların kemikleri boş, gövdeleri "narin" idi. Ancak uzun gagaları ve büyük beyinleri vardı. Pterozorlardaki uçma yetisi kuşlardan bağımsız olarak gelışmiştir. Konuyla ılgılı ayrıntılı yazı "Cretaceous Research" dergisınde yayımlandı. ingiliz bilim adamları tarafından bulunan uçan dinozorkalıntısının en buyüközelHğiçenesi. Dinozorun çenesindeki buyök parçalayıcı dişler arasında üçkuçijkdiş bulunmakta. Ama beni bu yazıyı yazmaya iten Köprülü'nün eserinin tarihi içeriği değil, Köprülü'nün o tarihi bulgulara nasıl ulaştığı. Köprülü kitabının başında Avrupalı meslektaşlanna adam gibi yöntem kullanmama eleştirisini yöneltiyor. Diyor ki, yalnızca Bizans'ta bazı şeylere bakıp bunların benzerlerini Osmanlı'da bularak bunların Osmanlı'ya Bizans'tan veya Bizans'tan veya Bizans'a Osmanlı'dan geçtiği mantık yürütülerek söylenemez. Aksine, önce karşılaştırmalı vegenetik bir yöntem uygulanmalıdır. Nedir bu karşılaştırmalı ve genelik yöntem? Köprülü önce her benzer kurum, uygulama ve âdetin Osmanlı'daki köklerini araştırıyor Bir diğer deyişle, bunların Osmanlı'da nasıl ortaya çıktıklannı, yani genetiklerini inceliyor. Bu inceleme onu bazan Islam'ın ilk yüzyıllarına, bazan Orta Asya'da Islamiyet öncesi Türk toplumlarının sosyolojisini gözden geçirmeye, bazan da tâ Roma imparatorluğu tarihinin içine çekiyor. Yolda Köprülü pek çok Avrupa toplumunun da benzer kurum, uygulama ve âdetlerini de gözden geçiriyor. Bunları her zaman adım adım, oluşum süreçlerini didik didik ederek yapıyor. Sonunda bazen doğrudan ilişkiler kurabiliyor, örneğin veziri âzamlık kurumunun Bizans'ın grand domestik'inden alınmadığını kesin olarak ispat edebiliyor. Bazen eldeki veri doğrudan ilişki kurmaya yetmiyor: O zaman Köprülü, daha 26yaşında yazdığı İlk Mutasavvıflar" adlı klasik eserinin girişinde savunduğu varsayım kullanma yöntemine yönelerek, tarihsel kontrolu mümkün olabilecek varsayımlar üretiyor. Köprülü'nün kullandığını söylediği karşılaştırmalı genetik yöntem, jeoloji gibi tarihsel doğa bilimlerinde de aynen kullanılan yöntemdir. Özellikle jeolojide veya evrim tarihini inceleyen biyolojide karşıiaştırma yaparken antoloji denilen şekil benzerliğinden ziyade, homoloji denilen köken benzerliği incelenir. Köprülü bize aynısını önermektedir. Tarihsel doğa bilimlerinde de veri yetersiz olunca (ki bu neredeyse her zaman böyledir), eldeki verilerin bir varsayım çevresinde yorumuna gidilir, ama o varsayımın her zaman yeni gözlemlerle kontrol edilebilir olmasına dikkat edilir. Bu ilk mutasavvıflar'da genç müderris Köprülü'nün de bizlere salık verdiğiyöntemdir. TARİHEBAKMAK! KÖPRÜLÜ'NÜN BİLİMSEL YÖNTEMLERİ bir bilim insanımızdır. Kendi konusunda ortaya attığı yenilikler ve dünyaya etkisi bakımından herhalde Türk tarihinin ortaya çıkarabildiği en önemli birkaç bilim insanından biridir. Beni çok ilgilendiren soru ise, Köprülü'nün yirminciyüzyılın ba~ şındaki çorak ve çok sıkıntılı istanbul ortamında nasıl yetişebildiği, bilim yapma yöntemlerini nasıl edinebildiğidir. Bunları Avrupa eserlerinden okuyup öğrenmiştir demekyetmez, zira, Köprülü'nün uğraştığı konularda o tarihlerde Avrupa'da bi~ le onun izlediği bilimsel yöntem leri bilen ve/veya uygulayabilen tarihçi sayısı pek azdı. Köprülü büyük ve çok haklı şöhretini Avrupalı tarihçilerin adamı gibi yöntem kullanmayı bilmediklerini onların yüzüne vurarakyapmıştır. Peki bu adam nereden çıkmıştır? Mercan idadi'sinde mi öğrenmiştir bu şekilde düşünmeyi, yoksa beğenmeyip yarım bıraktığı, hocaları arasında Celalettin Arifgibi hocaya soru sormayı terbiyesizlikaddedecek kadar ilkel insanların bulunduğu Hukuk mektebinde mi? Köprülü hangi çevrelerde dolaşıyordu genç bir insan iken ve bu çevrelerde ona sonra kendisini şöhrete ulaştıracak düşünce tarzını öğretebilecek kişiler var mıydı? Var idiyse bunlar kimdi? Kendileri hangi başarılarınmü'messilleriydiletfOnluyaşlarındaşairliğeheveslenen genç Köprülü nasıl'bu kadar keskin düşünebilen, sıkı bir eleştirmeci ve bilim adamı olabilmiştir birkaç sene gibi kısacık bir zaman içipde? Ben bu sorulardan bazılarına öğrencisi, kendisi de büyük bir tarihçi olan Halil Inalcık'a yönelttiğim zaman Halil Hoca tek kelimeyle cevap verdiydi: Dâhi! Köprülü muhakkak bir dâhiydi, ama ona dâhi sıfatını verme, onu anlamamıza, onun içinde yetiştiği çevreyi bilmemize, onu yaratan süreçleri tanımamıza yetiyor mu? Köprülü, ulusumuzun son yüzyıldaki en büyük bilim insanı dahayakından tanınmaya değmez mi? 972/5 5 Kasım 2005