Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TartışmaEditöre Mektup BİR INSAN OLARAK ÇOCUK Çocuğu ve çocukluğu tanımıyoruz. Tanımadığımız için onu sevemiyoruz. Çocuk bakımevlerinde olan da toplumsal dokumuzun bu kurumlara olan bir yansımasından başka bir şey değil. Başkalannı değiştirmeye çalışmak yerine ilk önce kendimizi değiştirmeye çalışmalıyız. Eski çağlarda, çocuğun yazgısı anasının yazgısına bağlıydı. Her ikisi d, kölelerden biraz daha iyi durumdaydılar. Ama bu, döve döve sakat bırakılmalarını, kurban edilmelerini önleyemiyordu. Romalı baba, çocuğunu dilediği gibi cezalandırabilir, alıp satabilir, sakat bırakabilir ve öldürebilirdi Mehmet Yapıcı* * . ..Çocuk Fonu (UNICEF), dun| £ | \ / l >'dC'a 15 ydijin altındakı 40 I J 1 Amılyon çocugun ş.ıddete, ıstısmara ve ıhmale maruz kaldığının tahmın edıldıgını bıldırmektedır (http //www savaskarsıtları org) Çağdaş ve uygar dunya, bir yandan çocukları en buyuk değer olarak ılan ederken, bir yandan da en 'aşağılık" yaşantılarla hemhal edılmesıne seyırcı kalmaktadır Aslında bu durum, ne yazık kı, ne yenı yaşanan bir şey ne de bir daha yaşanmaya cdk olan bir şey En son, Malatya Çocuk Bakımevı'nde yaşanan "ışkence' olayları, bırden bıre gundemı, çocuk ve çocukluk uzerıne kurulu bir duygusal travmaya taşıdı Bunlar geçmışte yaşanan ve gelecekte de yaşanmaya devam edecek olan olgular çocuğuna ezıyetten başkalarının çocuğu na ezıyet etmeye geçışın tarıhçesı gıbıdır Arısto, ınsan yaşamında çocukluğu bir felaket olarak sunuyordu Insan yaşa mını tehlıkeye sokabılecek her turlu zor luklar, hastalıklar, kazalar arasında ço cukluk donemı de bulunuyordu Çocuk, hareketlerınde aklını kullanamadığı ıçın erdeme ulaşamazdı Çocukluk kendı halıne bırakılacak olursa, mutsuzluk ve huzursuzluktan ıbarettı Augustın, yuzyıllarca etkısını surdurecek anlayışında, çocukluğu gunahkâr lıkla nıtelıyordu Augustın'e gore, bebeğın, annesının memesıne saldırması bıle, kıskanç olması, kımseyle bir şeyını paylaşmak ıstememesı gıbı gunahkârlığının belırtısıydı Augustın, çocuğun ıyılığe yatkınlığını da onun zayıflıgına bağlamaktadır (Bumın, 1983) Arısto betımı, gunumuz yetışkın dunyasının çocuğa bakış açısının kulturel ve toplumsal bılınçaltını yansıt maktadır Ortdlama ınsan, bıreysel rahat ve huzurunun bozulmasını ıstememektedır Hatta, toplumun bakıma muhtaç ço cukların sorumluluğunu devlete bırakıp sırtı ustu yatmasında bıle, aynı gudu egemendır Sorumluluğu devlete bırakıp kaç mak, çağdaş ınsanın gelıştırdığı bir savunma mekanızmasından başka bir şey olmayabılır Malatya olayında aynaya bakmalıyız (Gander Ve Gardıner 1998) Phılippe Aries'e gore, ortaçağda bir bebek kundaktan çıkar çıkmaz yetışkın yaşamının bir parçası olur, aynı oyunlan oynar, toplumsal yaşamı ve gıyım bıçımını paylaşırdı Çocuk lar ne ayrı tutuluyor ne de ozel bir kate gorı olarak tanımlanıyordu (Aktaran, Sprıng, 1991) Butun ortaçağ boyunca, ressamlar, ınanılmaz bir şekılde" çocukları anasının kucdgında bir buyuk adam mınyaturu olardk çızmışlerdır (Illıch, 1985) Çocugun ve çocuklugun farklı oldugunu, yaşama nasıl bakıp algıladıklarını bılen eğıtımlı ınsanlar, bu kurumlarda ısühdam edılmelı ımamlan ıstıhdam etmede gosterılen ozen, bu kurumlara da asgarı duzeyde gosterılebılmelıdır Çocuk farklı algılar, farklı duşunur ve farklı soyler Bunu bılmeyen onu anlayamaz Onu anlamayan onu sevemez Insan bılınmeyenden korkar Ne yazık kı çocukluk, çoğunlukla or talama ınsan tarafından bılınmeyen bir surecın adıdır Bılenmeyen uzerınde soz dı (Bumın, 1983) Bundan yaklaşık 400 .yıl once ege men olan bu anlayış, gunumuz Turkı ye'sınde hala devam etmektedır Üevlet ve kamusal ınsan, 'başkdlarının çocuğuna" duygusal baglamda herhangı bir şey hıssetmemektedır Yanı çocuğu sevmıyoruz Ama bu dd bir yanılsama, aslında kendıını zı sevmıyoruz Kendısını sevmeyen başka sını da sevemez Bu duygu da en kolay ço cuklara gosterılır Çunku, o kendını savunamaz, yetışkıne zarar veremez Kanıt mı ıstıyorsunuz, ışyerınızde, okulda, sokakta başkalarına karşı duyduğunuz ofkeyı kızgınlığı nasıl kontrol ettığınızı duşunun Bıze herhangı bir zarar vermeyeceğını bılsek, bazı ınsanlara neler yapmayız kı' Bunun sebebı doğamızdakı şıddet degıldır Çunku, şıddet oğrenılen bir şeydır Malatya çocuk yuvasındakıler bunu oğrendıler, okulda bırçok çocuğun oğrendıgı gıbı, karakolda, evde bırçoğumuzun ogrendığı gıbı Ortaçağ çocukluk anlayışı, Hırıstı yanlığın "ınsanın gunahkâr olarak doğ duğu" savı uzerınde bıçımlenmıştı Çek Pedagog J. A. Comenius (15921671) tarafından, eğıtım, ruhbılım verılerıne dayalı olarak ılk defa tasarlanarak (Hesapçıoğlu, 1992), ortaçağ eğıtımıne ve do layısıyla çocukluk anlayışına vurulan ılk darbelerden bırısı oldu. TABULA RASA Bu zıhnıyet değışımı, J. Locke'un (16321704) tabula rasa ılkesıyle sarsılmaya, JJ. Rousseau'nun (17121778) Emil'ı ıle ortadan kalkmaya başladı Locke, ınsan doğduğu anda boş bir lev ha gıbıdır dıyerek ınsanın doğuştan gunahkâr olduğu ınancını sarsmıştı Emıl ıle bırlıkte, çocuğun yetışkınden farklı, kendıne has bağımsız bir varlık olduğu gerçeğı yavaş yavaş Batı eğıtım kurumlarının yapı ve anlayışını, aılenın ve devletın çocuğa bakışını değiştirmeye başladı Bız hâlâ bunu oğrenemedık, okulda, evde, sokakta hata yapmamayı oğreten, telkın eden bir kurgu egemen yaşama oysa çocuk, hata yaparak oğrenır Onun hata yapmasına ızın vermelıyız Aksı takdırde mukemmelıyetçı yetışkınlere donuşup, yaşamı kendılerıne de dığerlerıne de zehır etmektedırler J J Rousseau Emıl'de okuyucuya şoyle seslenır Babahğın gereklerını yerine getırmeyecek bir ınsanın baba olmaya hakkı yoktur Çocuklannı beslemek sorumluluğunu bir babanın uzerınden atması ıçın ne yoksulluk, ne ış guç, ne de etraftan utanma gıbı mazeretler geçerlı sayılabılır Bu sozler, ancak ortaçağ çocukluk anlayışının ne olduğu bılındığınde anlamlı hale gelmektedır Zamanına gore, bu sozler devrım nıtelıgınde, statukoya (dola EZİLMİŞLİĞİN TARİHÇESİ Eskı çaglarda, çocugun yazgısı anasının yazgısına bağlıydı Her ıkısı de kölelerden bıraz daha ıyı durumdaydılar Ama bu, dove dove sakat bırakılmalarını, kurban edilmelerini önleyemiyordu Kolecı Antık Yunan ve Roma uygarlıklarında babanın aıle uzerındekı otorıtesı sonsuzdu Romalı baba, çocuğunu dıledığı gıbı cezalandırabilir, alıp satabılır, sakat bırakabilir ve oldurebılırdı Gerçek şu kı, eskı toplumlar, çoLuklarını somurerek, ezerek, acımadan çalıştırarak, kırbaçlayarak yetıştırmışler, ışe yaramaz olunca evden atmışlar ya da oldurmuşlerdır (Yorukoğlu, 1984) Acaba gunumuzun çağdaş ınsanı, bu algıdan ne kadar uzaklaşmış? Gunumuzde, ınsanlar, bu tur vahşetlerı kendı çocuklarına yapmasalar da, "başkalarının' çocuklarına yapabılmekteler Illegal organızasyonlar elıyle, sokakta dılencılık, kapkaç yapmak uzere eğıtılen ve yonlendırılen çocuklar, organları alınıp satılan çocuklar, fuhuş pazannda pazarlanan çotuklaı, elınde oyuncagı ıle savaş alanlarında olen çocuklar hep başkalarının çocuklarıdır Kendı çocugunun başına gelmedığı surece, ' uygar ıman' bunlar uzerınde duşunmeye gerek duymaz Çocukluk, kendı KENDİNİ SUÇLA! Ve son guncel olayda, hıç kımse kendını suçlamayı akıl edememektedır Herkes bir dığerını suçlamaktadır Sayın Başbakan bu konuda da zırveyı bularak medyayı suçlamaktadır Bu konudd elbet te medyanın da sorumlulukları vardır Ama medya, olayı gundemde tutarak sorumluluğunun bir kısmını yerine getırdı Şımdı yapılması gereken, çozum uretmek Çozumu de ortalama ınsan uretecek, bu kurumlar uzerınde dogal bir denetım mekanızması kurarak Ortaçagda (yaklaşık olarak M S 500 1500 yılları arası) çotuk mınyatur bir yetışkın olarak goruluyordu O donemde, dogum ve bebek olum oranları çok yuksek olduğu ıçın, altı yaşından kuçukler, aı lenın bir uyesı gıbı dahı gorulmuyordu soyleyen yanılır Çocuklugun ne olduğunu bılmeyen bakıcı da, bir sure sonra duyarsızlaşıp, ışkencecıye donuşebılır Buna şaşmamak gerekır Bence Malatya'da olan buna benzer bir durumdur ÇOCUKLARA İLK HAK Fransa'da 1639'da yayımlanan bir bıldırı ıle babalar, kendılerıne kotu davranan çocuklarını yargılamadan hapsettırme yetkısını elde edıyorlardı Cezanın suresını ve cınsını tespıt eden babaydı Dolayısıyla ana babalar ıle çocuklar arasında herhangı bir duygusal yakınlık soz konusu değıldı 18 yuzyıl ortalarında, Voltaire, Diderot ve Helvetius gıbı aydınlanma duşunurlerı, çocukluğu, şeytanın uzerınden elını çekmedığı, kotuluğe ve gunaha sureklı bir eğılım değıl, bir saflık donemı olarak sunmaya ve tanıtmaya çalışıyorlar 974/2019 Kasım 2005