Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Biyo Olimpiyatlar üzerinde genı Yıllara ya da hastalığa yenik düşen kasların onarımı klinik uygulamalann birparçası olmaya hazırlanıyor. Ancak seçkin atletler bunu performanslarını arttırmak için göze alıyorlar. Durum böyle olunca, gen dopingi sporun doğasını değiştirir mi sorusu gündeme geliyor. Bilim, kas geliştirmede büyiik adımlar attı: Biyoteknolojik yöntemlerle, yavru farelere gen aktardılar ve kaslannın genel boyutunda ve gelişme hızında normale kıyasla %1530 arası bir artış meydana geldiğine tanık oldular. Genetik doping tamamen hücre içinde genetik değişiklikle kasları geliştirdiği için bu dopingin i drar veya kanda ortaya çıkması mümkiin değil. Bilimin elinde genetik dopingi saptayacak hiçbir yöntem yok. Kas dopingi yapılan farelerin gelişmelerinde herhangi bir bozukluk olnıadı. Ayrıca yaşlandıkça kaslannın gençlere özgü yenileme yetisini de korudular. Bir o kadar ö'nemli bir sonuç da dopingin yalnızca kaslarda bir artış gö'stermesi ve kan akışını etkilememesiydi. Böylece kalp ve kanser riski de yok.. nümüzdeki günlerde dünyanm her bir yanından atletler 2000 yılı aşkın bir süre önce Yunanistan'da başlatılan bir geleneği surdürmek üzere Atina kentinde bir araya gelecekler. Dünyanm en yetenekli bcdenleri orada güç, hız ve çeviklik açısından en üst düzeylere ulaşmak için kıran kırana bir savaş verirlerken kımilerı de Olimpiyat geleneğinin dalıa yakın bir geçmışe dayanan ve pek de hoş olmayaıı bir yönünu uygulayıp performanslarını arttırıcı ilaçlar alacaklar. Sürekli yaşanan bu tür bir uygulama spor adına utanç verici olmasına karşın, doping yine de hirçok atlet için karşı konuhnaz bir çekıcilığe sahip. Kazanmanın tek bedef olduğu durunılarda, atletlerın rakiplerinden birkaç saniye önde olmak ya da biraz daha direnmek için her fırsattan yararlanmaları doğaldır. Bilim insanları yeni bir doping türünün belirlenmesi olanaksız, önüne geçilmesi çok daha güç bir yöntem olmasmdan VUCI Iskelet kası 30 yaşı dokusundan farklıd küçüklifyığınlarıd Lif yığınları Yavaş lif Hızlı lif O korkııyorlar. Kasların yenıden gelişmesine ve gücün artmasına yol açan, bedenın çaptan düşmesini engelleyeıı bu tür yöntemlerin yakın bir gelecekte insanlarda kas erimesine neden olan hastalıkların sağaltımında kullanılması bekleniyor. Bunlar arasında hastalara yapay bir genin verildiği, yıllarca etkisini sürdüren ve bedende doğal olarak var olan kas yapıcı kimyasalların bol miktarda üretilmesine olanak sağlayan yöntemler yer alıyor. HERKESE YARIYOR! Bu tür bir gen terapisi yaşlılar ve kas distrofisi olan hastalann yaşamlarını değiştirebileceği gibi, dopinge eğilimli bir atletin de düşlerini gerçeğe dönüştürebilir. Bu yöntemle yapay olarak elde edilen kimyasallar doğallarından ayırt edilemiyor ve yalnızca kas dokusunda üretiliyor. Bunlar kana karışmadığından doping yapanlar kan ve idrar tahlillerinden anlaşılamıyor. Dunya DopıngKarşıtı Örgüt (DDKÖ) gen terapinin dopingin en son yöntemlerinden biri olmasınm engelleııınesı yönünde bilim insanlarını şimdiden uyararak bu konuda önlemler almalarını istedi. Ne var ki bu tur yöntemler klinik deneylerden geçirilip zamanla yaygııı biçiınde uygulamaya başlandığında atletlerin bunlardan yararlanmalarının önüne geçilmesi giderek olanaksızlaşır. Gen terapi atletizmde sahtekârlığın ulaşabileceği en yüksek teknolojinin temelini mi oluşturacak? Böylesi bir şey büyük bir olasılıkla söz konusu olabilir. Hastalıklarda gen terapinin son derece beylik bir uygulamaya dönüşeceği, öyle ki, performansın arttırılması amacıyla genler üzerinde oynamalar yapılmasının dünya çapında kabul edileceği günleri de mi göreceğiz? Belki de. Öyle ya da böyle, dünya genetik destek almamtş atletlerin katıldığı son olimpiyatlardan birını ızlemeye hazırlanıyor olabilir. YİTİM KAZANCA YOL AÇIYOR Kas boyut ve gucünün genetik olarak güçlendirilmesi yönündeki araştırmalar seçkin atletler hedef almarak başlatılmadı. Bilim insanları bu yoldaki çalışınalarına 80 ve 9O'lı yaşlarına gelen kişilerden esinlenerek başladılar. Bu kişiler genelde sağlıklı olmalarına karşın yaşam düzeylerınde yaşlanmaya bağlı birtakım güçsüzlüklerden kaynaklanan sıkıntılarla karşı karşıya geliyorlardı. 30 ile 80 yaşları arasında kaslarda gerek güç, gerekse yoğunluk açısından üçte bire varan bir düşüş görülüyordu. Bedende gerçekte üç farklı tür kas vardır: Sindirim yolu gibi boşlukları kaplayan düz kaslar, kalp kası ve kas deyiı hemen hemen hepimizin ilk aklına gel tur olan iskelet kası. İskelet kası bedenın en buyuk or nını oluşturur ve yaş ilerledikçe ozellıl güçten düşen de bu türün en güçlu orııı olan hızlı liflerdir. Bu kasların güçten düşmesi kişiı dengesiııı yıtırmesıne ve tökezleme esı sında kendisinı toparlamada giderek z lanmasına neden olur. Düşme sonucu k ça kemiğinin kırılması ya da herhangi I başka ciddi yaralanmayla beden devin yeteneğını tümden yıtirır. Belçika'nın mavi boğası miyostatin denilen büyüme karşıtı faktöriin engellenmesine en lyl örnektir. Miyostatin eksikliğl yağ depolama sürecini etkiler, böylece "çift kaslı" boğa Istlsnal bir şekilde yağsızdır. 908/1214 Ağustos 2004