24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Enuna Whitelaw önderlıgınde uluslararası bir ekip kurk rengini belirleyen ve "Agouti geçerli san" (Avy) adıyla bilinen bır geni taşıyan fareleri inceledi. Fareler aym gene sahip olsalar da kurkleri san, benekli ya da siyah olabilir. San kurklu fareler yalnızca san ya da benekli yavrulara sahip olurken, siyah fare yavrulannın beşte biri yine siyah oluyor. Daha önceleri renk farkülıklannın ve kalıtsal özelliklerin farelerin rahminde belirlendiği sanüıyordu. Bu görüşün geçerlilıgini anlamak amaayla Whitelaw siyah bir annenin dollenmiş yumurtalannı san bir anneye aktardı. San annenin rahminde hiçbir degişim meydana gelmedi ve sonuçta yavrulann beşte bıri siyah doğdu. Whitelaw metil içermeyen Avy'nin san fareler ürettigi, yogun bir biçimde metil ıçeren Avy'nin ise geni engelleyerek siyah fare uretmesine neden oldugunu düşündü. VVhitehead'e göre, yumurtanın gelişimi sırasında annenin epijenez izinin kısmen yok olması durumunda, siyah anne farenin yumurtalannın bir bölümü metillıAvy geni, geri kalanı da onun metilsiz bir kopyasını taşıyacakbr. San fareler epijenez bir iz bırakmayacak, ancak Avy geni kimi yumurtalarda rastlanü sonucu degişime ugrayarak birkaç benekli yavrunun dünyaya gelmesine neden olacaktir. Bu görüsün dogru olup olmadıgını anlamak için ekip farklı renkte farelerden aldığı DNA ömeklerini yalnızca metilsiz DNA'yı parçalayan bir enzimle kanşurdı. Beklenildiği gibi, enzim san farelerden abnan Avy DNA ömeklerini tümden parçalarken, siyah farelerden alınan ömeklerde hiçbir bozulmaya neden olmadı. VVhitehead insanlann çok farklı bir genetik yapıya sahip olmalan yüzünden epijenez kalıtımın ayırdına vanlmadıgına dikkat çekiyor ve "Omegin, iki kardeşin de bir hastalık genini taşıdıgı ve yalnızca birinin hastalıga yakalanması durumunda genellikle bunun öteki genlerdeki farklılıklardan kaynaklandıgına inanüır. Genin kendisinin değişken olabilecegi başka durumlara da sık sık rastlanabilir," diyor. Bilim adamlan VVhitehead'ın bu görüşünün son derece ciddiye alınması gerektigine, bu araşürmalann epijenezinin bir kalıum aracı olarak gerçekleştirilmesine olanak tanıyacagına dikkat çekiyorlar. KEMERLERINIZİ BAGLAYIN Ceride bıraktığımız yüzyılın ister Internet devrimi isterse karmaşa ve kargaşa kuramının ortaya atılışı olsun, bilim ve teknoloji dalındaki hızlı gelişmelerle bizleri usandırdı. Üstelik bu başdöndürücü hız her geçen gün daha da artıyor. Gelgelelim, tek bir yaşam süresi boyunca ne kadar çok şeyin değiştiğini kolaylıkla unutabiliriz. Yüzyıl önce Marconi'nin telsiz telgraf patenti henüz dört yaşındaydı; otomobilin yaşamımıza girmesinin üzerinden 12 yılgeçmişti; Vfılbur ve Orville Wright kardeşlerin yaptığı ilk başanlı uçağın göklere yükselmesi için ise bir üç yıl daha beklemek gerekiyordu. Bir de fizik alanındaki buluşlar vardı. 1900'de Max Planck sıcak bir kitlenin yaydığı ışınımı araştırmaya çalışırken enerjinin farklı patentlerde, bir başka deyişle en ufak enerji birimi olan kuvantumlaria geldiği yönünde çılgınca bir görüşe vardı. Beş yıl sonra Albert Einstein ışık hızının gzölemcinin devinim hızı ne olursa olsun hep aym olduğu kavramından yola çıkarak görecelik ile ilgili ilk görüşlerini ortaya attı. Evrenimiz bundan bb'yle hiçbir zaman aym olmayacaktı. Evren artık belirlenimci (determinist) değil, mantık dışı ve belirsizdi. Zaman lastik gibiydi, enerji ve kütle artık birbirlerinin yerini alabilen kavramlardı. Ne denli garip olsalar da bu görüşler fiziği tümden biçimlendirerek çağdaş dünyamıza yön verdi. Bu göruşler olmasa atom bombası ve silikon yongalar da var olmayacaktı. Bugün sözünü ettiğimiz çağdaş dünya yeni bir devrimin eşiğinde. Bu kez devrim dirimbilim alanında. Insanoğlunun genetik yapısımn tepeden tımağa belirlenmesi yaşamın sa • at gibi çalışmasına neyin neden oldugunu daha iyi kavramamıza yardımcı olacak. Ve damdan diişercesine ortaya çıkan kuvantum ya da görelilik kuramının tersine, genetik devrim ondan neler bekleyeceğlmiz konusunda şimdiden kimi ipuçlarını gözler önöne serdi. Genetik devrim, gerek doğumdan önce gerekse sonra, daha çok hastalığın tanısına olanak tanıyacak. Bu hastalıklar ender görülen, tek gen bozukluklanndan çok, çevreden kaynaklanan daha yaygın çokgenli hastalıklar olacak. Böylesi hastalıklara tanı konması yaşamın daha sonraki evrelerinde ortaya çıkabilecek olumsuzluklardan ötüru kürtaja başvurulması olasılığını da beraberinde getirecek. Aynca genetik oluşumumuzu daha iyi denetleme yetisini kazanacağız. Şimdiden kimi ana babalar doğacak çocuklannda olast bir ciddi rahatsızlığı engellemek amaayla IVF yöntemini yeğllyorlar. Gen sağaltımının şimdilik ne denli başanlı olduğu tartısılsa da, herkes bunun eninde sonunda yarariı olacağma inanıyor. Eşikteki devrimin ne denli etkili olacağı konusunda kuşkulannız varsa kısa bir süre önce ABD'de onaylanan gen sağaltım deneyini düşünün. Bu sağaltımın hedefı Alzheimer hastalığı olanlann bilişsel işlevlerini devinime geçirmektir. Ancak bilim adamlan bu yönı temin başanlı olması durumunda IQ düzeyinin yükseltilmesinde de etkili olacağını biliyorlar. Tum bunlar insan genetiğiyle birlikte ortaya çıkan gelîşme ve törel sorunlarm yalnızca minik bir ömeği. Gelecekte bu tür sorunlar çok daha yoğun, ciddi ve sıkıntılı bir biçimde yaşanacak. Görelilik ve kuvantum mekaniği, örneğin atom bombasını ne yapmalı türü kendine özgü törel sorunlan da kuşkusuz beraberinde getirdi. Ne var ki, genetik alanda sürdürülen tartışmalar temelde çok farklı. Burada yalnızca Evren ile ilgili göruşlerimizi değiştirmekten ya da başkalarına karşı tavırlanmızı sorgulamaktan söz etmiyoruz. Genetik bizleri fiziksel açıdan değiştirecek. Dünyanın her yanında kimi kunıluşlar bu konuları enine boyuna araştmyor. ABD Ulusal İnsan Genomu Arastırma Enstitüsü bütçesinin % S'ini Törel, Yasal ve Toplumsal Etkiler Programı'na ayırıyor. Ancak bu programdan elde edilen bulgular da, tıpkı Ingiltere'nin İnsan Genetiği Danışmanlık Komisyonu'nun sürdürdüğü programlardan elde edilen bulgular gibi kamuya pek yansıtılmıyor. İnsan genetiği dalında ne zaman bir gelişme olsa hep yanlış bir adım atıldığı izlenimine kapılıyoruz. Genetik dalında daha fazla bir gelişme sağlanmadan önce bu tür uygulamalann yaratabileceği toplumsal ve törel etkilere daha yakından eğilmek gerekiyor. Aksi takdirde, gelecekte bilişsel işlevleri geliştiren ek genler taşryan kişilerle bu konuları tartışıyor olabiliriz. Geride bıraktığımız yüzyılda doludizgin koştuğumuzu düşünüyorsanız, önümüzdeki yüzyıl sıkı durmahız gerekiyor. Ingüız ve Sri Lanka'lı bilim adamlan tarafindan gerçekleşunlen bir araştırma doğum kontrol hapırun dı Doğum kontrolünün bedeli şetlenne zarar verdigını ortaya koyuyor Araştırmadan elde edilen ve geçen kasım ayında Ingiliz Endokrinoloji Dernegı'nın toplannsında kamuya sunulan ilk sonuçlar Pül adlı bileşik dogum kortrol hapı kullanan kadınlar arasında dişeti hastabklannın son derece yaygın oldugunu gozler onüne seriyor. Diş ve dışeti hastalıklan uzmanı Mena Soory dış saglıgına gereken ozeni göstermeyen Pill kullanıcüanrun dddi sorunlarla yüz yuze gelebıleceklenne dikkat çekiyor. Gebe kadınlann buyuk bir bolumünde diseti rahatsızlıklanna rastlanır. Bu durum bir olasılıkla gebelık dönemınde projesteron ve ostrojen hormonlan duzeyınin artmasından kaynaklanıyor. Hormonlar kan damar lannı açıyor ve dişetlerini örten zann ıçindeki hücrelerin degişmesine neden oluyor. Bu durum dışeti dokusunda şisme ve iltihaplanmaya yol açıyor. Bu tür belirtiler genellikle doğumdan sonra hormon düzeyinin yeniden eski durumuna gelmesiyle birlikte yok oluyor. Soory bu hormonlan içeren doğum kontrol haplannın benzer ya da daha olumsuz bir etki yaratıp yaratmadıgını merak etti, Bunu anlamak için Sri Lanka'daki Paradeniya Üniversitesi doktora ogrencilerinden Aruni Tilak&r&tne üe birlikte çalısmaya başladı. Tilakaratne 24 yıl boyunca Pill alan 49 Sri Lanka'lı kadın arasında dişetlen hastahklannm ne denli yaygın oldugunu araştodı. Kadınlann buyuk bır bölümu Pıll'ın her ıkı hormonu da içeren, daha çagdaş ve duşuk dozlu bır bileşimini ahyorlardı. Geri kalanlar ise yalnızca projesteron içeSayfa haberleri: Rita Urgan ren daha yüksek dozlu bir ilaç kullanıyorlardı. Araşürma sonucunda diseti hastalıklannm bu deneklerde hiç hap kuUanmayanlara kıyasla % 32 oranında daha yaygın oldugu görüldü. dişlerinde bakterili taşlar olan kadınlarda belirtiler çok daha ciddi bir duzeydeydi. Yapüan oteki olçumler hap kullanan kadınlarda dış ve diseti arasındaki boşluklann da daha yaygın olduğu goruldu. Dogum kontrol hapı ureten şirketlerin en önde gelenlennden biri olan Organon bu konuya bir çozum getırmek amaayla kollan sıvadı. Uzmanlar ise araştırma sonuçlannın şaşırücı oldugunu bekruyorlar. Dogu Virginia Tıp Fakültesı dogum kontrol araşürma uzmanı Michael Harper boylesi bir araşürmadan haberi olmadıgına, eger soylenenler dogru ıse, sorunun zamanla çok daha ciddi boyutlara ulaşacagma dikkat çekiyor. 671/7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle