17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ö Ğ R E N C İ Ö Ğ R E T M E N İ L İ Ş K İ S İ VE E Ğ İ T İ M Çağdaş beyinler nasıl yetişecek? Yaratıcı, üretken, düşünen, tartışan, öğrenmeyikatılmayı bilen özgür ve mutlu çocuklar yetişmesi için ne yapmalı? Süheyla Bilgen Bilkent Üniversitesl ööretim Görevlisi | Baskı ve otoriteye dayalı denetim yerine, öğretmenln demokratik başkan nltellğinin ağır bastığı, özdenetimin oluşturulmasını hedef alan bir eğitim ortamında yapıcı, yaratıcı, üretken, eleştirebllen, düşünebllen, sorumluluk alabilen, tartışabilen, öğrenmeyi ve katılmayı bilen, özgür ve mutlu çocuklar yejişir. Peki, böyle bir eğitim ortamı, nasıl gerçekleşebilir? T ek kişinin konuştuğu, soruların tek kişi tarafından yanıtlandığı, çekingenliğin, ürkekliğin, çekişmenin, kabul edilmemişlik duygularının ve sessizliğin egemen olduğu bir zaman dilimi, ders saatl: Ülkemizde yaygın bir biçimde gözlenebilecek, tek yönlü bir iletişim ortamı. Dersliklerin görünümü de bu ortamla bütünleşmekte: Öğretmen, öğrencilerden uzakta, tercihan biraz yüksekte, öğrenciler sıralarında dizili dinlemekte. Böylece geleneksel eğitimin işlevi, kendi içinde tutarlı bir biçimde, bilgi ve yöntemin doğrudan ve tek yonlü olarak aktarılmasıyla sınırlanmakta. Sonuç: Kurumsallaşmış ve yaygınlaşmış bir çağdaş eğitim anlayışından uzak, kendi toplumsal ve duygusa) gerçeklerinden yabancılaşmış, iletişim yoğunluğu ve deneyim ahşverişinden yoksun bir ortamda yetişip giden pek çok çocuk, genç. Öğretmenöğrenci ilişkisinde yeni teknikler Öğretilen şeyin öğrenilmesi gerektiği varsayımı yerini öğrenmenin öğretilmesi gerektiği varsayımına bırakabildiğinde, öğrencinin, kendi kaynaklarını kullanmasına olanak sağlayacak bir ortam oluşacaktır derslik içinde. Buradaki temel öğe, her öğrencinln, yeteneklerinin ve gücünün öğretmen tarafından kavranması ve kabul edilmesidir. öğretmen, oğrencisinin belli bir çerçeve içinde düşünmesı, duyması ve davranması gerektiğini varsaymadan, onun özyönlendirme gücüne güvenerek, ona kendini ifade etme olanakları sunmalı, amacının onu anlamak olduğunu belirtmelidir. Bu arada nesnelliğini yitirmemek, öğrencisiyle arasında olup biteni denetim altında tutabilmek için bilinçli ve istekli bir çaba gösterebilmelidir. Her zaman aynı tutarlıhkla bunu gerçekleştiremeyebilir; burada belirleyici olan, onun genel yaklaşımı olur' Bu yaklaşımı kolaylaştıran, pekiştiren ve uygulamada çağdaş eğitimin amaçlarıyla bütünleştiren psikolojik ve eğitsel teknikler vardır. Ne yazık ki sürekli geliştirilmekte olan bu tekniklerın tümünü içeren tek bir kaynak yoktur. Batı'da, geleneksel eğitim anlayışını sorgulayarak yola çıkmış çeşitli ilk ve orta eğitim kurumları vardır. Bunların uyguladıkları psikolojik teknikler incelendiğinde, özünde aynı temellere dayanan bir yaklaşım bütünlüğü dikkati çekmektedir. Bu yaklaşım, çocuğun her türlü duygusunu ifade edebilmesinin çocuk ruh sağlığının temeli olduğu varsayımından yola çıkar. Kuramsal temeli ise Alfred Adler, Otto Rank ve Carl Rogers'ın danışanı merkez olan psikoterapi kurumlarına indirgenebilir. Böylece, olduğu gibt kabul edildiği, olduğu gibi sevilebildiğı surece çocuğun benliği bütünlük kazanır, gelişir. Düşmancaduygularını ifade edebildiği ölçüde çocuk iç dünyasında barış içinde olur, korkularını dile getirmek koşuluyla güven duygusu oluşur, açıklayabildiği öl çüde başarılı olur, sırasında saldırıya geçebildiği için özgürce sever, saygı duyar. öğretmenin yükümlülüğü Burada, öğretmenin en ağırlıklı yükümlülüğü, çocuğun her türlü duygusunu ve özellikle de olumsuz duygularını yadsımak yerine, çocuğa, duygularını toplumca kabul görebilecek biçimde ifade etmenin yollarını öğretmektir. Orneğin, arkadaşına çok kızdığı için vurmak isteyen çocuğu öğretmeni "Sen Aynur'a çok kızmışsın, ama kh zınca insanlara vurmuyoruz, istersen şu oyuncağa vurabilirsin ya da Aynur'a ne kadar kızdığını anlatan bir yazı yazabilirsin", biçiminde yönlendirebilir. Böylece, sınıf içinde tüm varlığıyla var olan, kabul edildiklerini bilen mutlu çocuklarla gerçek bir eğitim ortamı yaratılır. Böyle bir ortamın yaratılabilmesi için öğretmenin temelde şu varsayımdan hareket etmesi gerekir: Çocuklar iç dünyalarıyla barış içinde oldukları ölçüde olumlu ve üretken olurlar; çocuğun iç dünyasıyla barış içinde olması da duygularının ne ölçüde kabullenildiğine bağlıdır. • Toplumumuzda yaygın tavır, çocukltınn duygularını yadsımak ya da küçümsemektir. Bu çoğunlukla temelinde sevgi olan bir tavırdır. Servisi kaçırdığı için ağlamak üzere olan bir ilkokul öğrencisine öğretmen avutmak amacıyla "Üzülme canım, üzülecek bir şey yok" diyebilir. 2) öğntmen Bu dersi hiç dinlemedin. Oğnncl Bu dersi hiç sevmedim. öğntman Dinleseydin severdin. öğnncl Çok saçma bir dersti. Oğntman • Çok ayıp böyle konuşulmaz. Bu örneklerimizin ortak yanları, iki ilişkinin de olumsuz sonuçlanması, iki ilişkide de çocuğun olumsuz duygularının giderek yogunlaşması ve en önemlisi, her iki durumda da çocuğun söyledlkleıinln değerlendiıilmemesi, yadsınmasıdır Aynı konularda baba ya da öğretmenin farklı yanıtları nasıl başka nitelikte bir iletişime yol açabilir onu görelim: 1) Çocuk Baba burası çok sıcak, kazağımı çıkarlyorum. Baba Çok sıcak mı geldi sana? Çocuk Evet patlayacağım sıcaktan! Baba • Kazağını çıkarmak istiyorsun. Çocuk • Evet yoksa bayılacağım! Baba İstersen şu içindeki ince bluzunu çıkaralım, rahatlarsın, ama kazağın kalsın. Çocuk • Tamam. 2) Öğretmen Bu dersi hiç dinlemedin. Oğnncl • Bu dersi hiç sevmedim. öğretmen Sevmedin demek kl. öğnncl Tabii sevmedim, ders boyunca özlem saçımı çekti durdu. Öğretmen Seni özlem rahatsız etmiş... Burada, duyguların yansıtılması tekniği, iletişimin niteliğini belirler ve çocuğa duygularının kabul gördüğü anlayışını verir. Çocuğun duygularını özetlemek, farklı ya da aynı sözcüklerle yinelemek ya da görünen duygularını söze dokmekle, çocuğa, onun iyiliğinin düşünüldüğü mesajı yerine, onunla blrlikte düşünüldüğü mesajı verilir. Bu süreç içinde karşılıklı sessızlık de bir iletişim biçimi olarak kabul edılmelıdir. Günümüzde cezanın bir eğitim yöntemi olamayacağı, ancak kin ve öfke doğurabileceği vurgulanırken cezanın pek çok çeşidinden de nasiplerini alan çocuk ve gençler. Temel amaçlar ve çocuk Çağdaş eğitimin temel amaçlarını bilgi edinimi; kavrama, uygulama, çözümleme, eleştlrme ve yaratıcılık yeteneklerlnin gellştirilmesi olarak özetleyecek olursak, bu amaçların Milli Eğitim Bakanlığı'nın belirlediğı eğitim amaçlarıyla çakıştığını görürüz. Sorun büyük ölçüde kuramsal düzeyde saptanmış amaçlarla, uygulama düzeyindeki yöntemlerin tutarsızlığından kaynaklanmaktadır. Tek yönlü iletişim ve baskıya dayalı bir eğitim, öğrencinin yeteneklerinin ortaya çıkmasına, gelişmesine ne ölçüde aracı olabilir? Okul çağındaki bir çocuğun yılda ortalama 700800 saatini okulda geçirdiğini düşünürsek, okulun ne derece belirleyici bir toplumsal deneyim ortamı oluşturduğunu gözardı edemeyiz. Toplumun geleceğini belirleyecek genç kuşaklar önce aile ortamında sonra da okulda yetişirler. Kendi insan onuruna saygı gösterilmeyen bir çocuk, yetişkin olarak insan haklarına saygılı olmayı nasıl bilebilirf Derslik içinde birey olarak var olamayan, kendi değerlerine saygı gösterilmeyen çocuğun ileride, toplum içinde kuracağı ilişkilerin niteliği, başkalarının değer> lerine ne ölçüde saygılı olabileceği kuşkuludur. Kişinin özgür gelişimine olanak tanımayan bir eğitim ortamında yetişen çocuklar, nasıl bir toplumun savunucuları olabileceklerdir? İki örnek Şimdi, günlük yaşantıdan iki örnek alalım: 1) Çocuk Baba burası çok sıcak, kazağımı Nasıl davranmalı? çıkaracağım. Baba Hayır, burası serin, sakın çıkarma. Çocuktan bir davranışta bulunması isÇocuk Bana sıcak gellyor, bana ne çı tendiğinde genellikle şöyle denir: "Ellerikaracağım. ni yıka", "Koşma", "Kitabını aç" vb. AraşBaba • Sana çıkarma dedlm, ne biçim çocuksun. Devamı arka sayfada
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle