17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

A R K E O L O J İ İ N S A N B İ L İ M Ana Tanrıça kimdir?.. çin? Çünkü beyinsel gelişimi tamamlanmış HomoSaplens, belki de insanlık tarihinin en eski ve ilk sorusu olan soruyu kendine sormuş; Nasıl var olduğu... Sorunun yanıtını bulabilmek için yaptığı somut gözlemler onu, kadına götürerek orada odaklaştırmış. Doğum eylemini kadın gerçekleştiriyor, var olması kadınla başlıyor, ama bu varoluş nasıl gerçekleşmekte? Ana soruya varılmış ancak somut bir yanıt bulunmamakta, şjmdi: Insan, somuttur... Kadın somuttur... Insan kadındandoğar, somuttur... Ama nasıl olusur? Elle dokunamadığı, gözü ile göremediği bu güç kimdir, nedir? Sorunun yanıtını somutta bulamayan insan beyni, soruyu soyuta aktararak arar, arar... Bu arayış ne kadar sürmüş, şimdilik bilemyoruz, amasonuçtayaşamını binlerce yılyönlendirecek olan kavrama ulaşır: Tann... Ve böylece tanrı doğar işte, soyuttur... Beyin soyutta ürettiği kavramı somuta indirgemek zorundadır, çünkü bu şekilde çalışmaya programhdır. Somut, çözemediğini veya ilgilenmek istemediğini soyuta aktarır, soyut kavramı yaratır ve somuta geri vererek üretilmesini sağlar. Üretilmesi gereken şey, eğer boyutlu ise ellerin aracılığı ile bu gerçekleştirilir. Üretimdeki en büyük yardımcı ellerdir, Insan ell, beyni ile doğa arasındaki iletişim sağlayan en önemli organlardandır. rafından belinden iyice sarılan kadın, sırtını annesine dayar ve ondan güç almaya çalışırken karşısına oturan ebenin yardımı ile doğumu gerçekleştirir. Ve bu gelenek anneden kıza aktarılarak süregelir. Gerek köylerde gerekse kentlerde yaptığımız araştırmada anneanne olacak kadının, doğum yapacak kızının doğum heyecanını çok güçlü yaşadığını, özellikle doğum yaklaştıkça yavrusunun öleceği korku ve kaygılarınıçokyoğun bir biçimde yaşadığını ve kızının doğum yaptığı dakikalardaonunla âdeta bütünleştiğini saptadık. Son derece insanca ve kadınca olan bu duygu, kanımca Ana Tanrıça'nın çok boyutlu içeriğindedeyeralmaktadır, çünkü o çağların kadınına doğum sırasında yardım edebilecek tek güç (annesinin dışında) Ana Tanrıçadır. yılları arasında tlldlşinden yapılmış kadın başı. Tanrıça başı olduğu sanılan eser, heykel sanatının en önemli yapıtlanndan sayılmaktadır. Fransa 'da, Landes'te bulunmuştur. M.Ö. 25.00015.000 Cinsiyet oluşumunda katkı Tanrıça'nın kadın ileözdesleştirilmesinin diğer bir nedeni olarak ileri sürülen başka bir tez ise insanın oluşumuna erkeğin katkısının henüzalgılanmadığı biçimindedirki günümüzde bile çocuğunun cinsiyetine katkısınıbilmedenyaşayan binlerce erkeğin varlığını anımsarsak, bu görüşü yadırgamamak gerektiğ' laatindeyim. Ayrıca söz konusu bu çağlarda aile ve tek eşlilikgibideğerleroluşmamış.mağaralarındoğal mekânlarında, kendilerineaitözel bir bölmeleri olmaksızın (mülkiyet kavramı henüz oluşmamıştır, bu kavramın ilkin toprağa geçiş donemlerinde oluşturduğunu görmekteyiz) her şeyleri ortak yaşamaya çalıştıklarını unutmamak gerekmektedir. Barınak olarak kullanılan mağaralarda, metrekare hesabı ile insan başına düşen kullanım alanını hesapladığımızda, kimsenin kendine ait özel kullanım alanı bulamadığını görmekteyiz. O çağların jeolojik verileri üzerine de aynı hesabı yaptığımızda (günümüze değin geçen süreçteki dolgu toprak miktarı, iç mekândakı jeolojik değışımler, depremlerin getirdiği kayma payları vb gibi faktörler) aynı sonucu bulmaktayız. Ozdeşleştirme Ve işte böylece, gelişmiş insan beyninin ürettiği tann kavramı, kadın ileözdeşleştirilerek artık üç boyutlu algılamanın gelişmiş olmasından da yararlanarak ellerin aracılığı ile kadın heykelleri biçiminde somuta dönüşterek doğar ve yaşamaya başlar. Anadolu'da ve Avrupa'nın bazı bölgelerinde çıplak, Balkanların ve Rusya'nın bazı bölgelerinde giyimli olarak insanların yaşamındaki görkemli yerini alır ki bu sonuç aynı zamanda heykel sanatının da başlamasına neden olur. Artık doğayı üç boyutta algılayabilen atalarımız, heykel sanatının ilk örnekleri olan ve arkeolojide "steatopijlk heykeller" olarak tanımlanan Ana Tanrıça heykellerinin uygarlık tarihine armağan ederler. Tüm canlıların bilinçaltında soyunu sürekli kılmadürtü ve isteğinin bulunduğu, çağımızda hemen herkesçe bilinen bir gerçektir. Pekiamaoçağlarıninsanıiçindesalt neden bu mu? Kazı sonuçlarına göre hayır... Bu dürtünün yanı sıra sosyal nedenler olduğunu veoçağlarıngünlükyaşamının güllük gülistanlıkolmadığını biliyoruz, ama bunun yanı sıraçok önemli başkaşeylerde biliyoruz. Orneğin o çağlardaki insan nüfusunun ne denli az olduğunu... Evet, bu çağlan kazan arkeologlor çok az say ıda iskelet veya mezar bulabilmekteler, buna karşın bu iskeletler üzerinde çalışan antropologlar ise daha da ilginç sonuçlara ulaşarak o çağlardaki yaş ortalamasının 25 yaşı pekasamadığını saptamışlar. Arkeologların nüfusun azlığını saptamalarına ek, antropologların da yaş ortalamasının kısalığını saptamalan, oçağ insanı için kadınındoğurganlığınınne denli büyük ve böylesi bir önem kazandığını açıklarken Ana Tanrıça'nın da niçin bir külte dönüşerek binlerce yıl yaşayabildiğini açıkça anlatmakta. Var olan bu nüfus sorununa annebebek ölümleriilesalgınhastalıklarlagelentoplu ölümleri de eklediğimizde konunun, o çağlar insanı için en önemli sosyokültürel nitelik kazandığı açıktır. Konuya matemaktiksel açıdan baktığımızda ise önemi iyice belirginleşmektedir. örneğin en fazla 25 yıl yaşama şansı olan bir kadının ki (bazı yeni araştırmalarda bu yaş 2223 yaşa değin inmektedir) buluğ yaşı 1214 arasında başladığına göre doğurganlıksüresi 1012 yılı aşamamaktadır. Ayrıcaburadaverdiğimiz buluğ yaşı günümüzün ortalama yaşıdır, o çağların ikliminin daha soğuk olması ve buluğ ile iklim arasında bağlantı bulunması nedeni ile buluğ yaşının daha ileriye 1416 yaşlarına kayabileceğı gerçeğini de düşünmemiz gerekir ki böylesi bir olasılık kadının doğurganlık sürecini iyice daraltır. Diğer önemli bir sorun anne ile bebek ölümleridir. Günümüzde bile doğumda ölüm riskinin var olduğunu anımsarsak o çağlarkadını için ölümriskininfazlalığını daha lyı fark edebilıriz. Doğum aslında doğal bir fizyolojik olay gibi görünürse de insan evrimisırasındaNeandertal kadının kalçave çatı kemik sisteminin fazla bir değişim göstermeden HomoSapiens kadına geçtiği saptanmıştır. Buna karşın Neandertal kadının doğurduğu bebeğin beyinsel çapı ve ağırlığı daha azdır, yani HomoSapiens kadını çatı kemik sistemi ile uterus ve vajinada fazla bir ölçü ve boyutdeğişimi olmaksızın başı hacimsel olarak daha büyük veağır bir bebek doğurmak zorundadır. Bu da onun Neandertal kadından daha zor ve ağrılı doğum yapmasına neden olurken ölüm riskinin de artmasına neden olmaktadır. Bu nedenle KonyaÇatalhöyük ile Hacılar kazılannda bulunan Ana Tanrıça heykellerinin bazılarında tanrıçayı doğum yaparken gösteren heykeller çok önemli sosyal olaylarınanlatımıdır. Birçeşit.çağının belgeselleridlr. Tannçayı oturur pozlsyonda doğum yaparken gösteren heykeller, aynı zamanda Anadolu kadınının, oturarak doğum yapma geleneğlnl anlatan en eski örneklerdir. Gerçekten de günümüzde Anadolu'nun geleneksel doğum uygulayan bölgelerinde ve köylerinde kadın; doğumun ilk sancılarmı ayakta veya duvara eli ile dayanarak (mağaralardaki el resimleri ile mağarada olan doğumlar arasında bir ilinti var gibi gözükmekte) çeker, ağrıların artması ve doğumun yaklaşması ile birlikte yere oturan öz annesinin dizleri arasına oturur, annesi ta Oturarak doğurma Çocukların güvenliğini sağlamak Ayrıca mağaralarda kapı olmaması, giriş bölümlerinı dışardan gelen tehlikelere karşı savunmasız kıldığından, savunmalı alan iyice daralmaktadır. Bu nedenle mağaraların iç kısımlarında, iç ıçe yaşayarak en önemli emek gücünü oluşturan çocuklarını korumayaçalışmışlardır. Çok özetleyerek sunduğumuz bu bilgiler ışığında, tarım devrimi öncesi çağlarda yaşayan insanlar için AnaTannça kimdir diye sorduğumuzda, insan nüfusunun azlığı ve yaşam süresinin kısalığı nedeni ile kadının doğurganlığına pek çok gereksinim duyan insanın, beyninin geçırdiği evrim sonunda, soyut olarak yarattığı Tanrı kavramını, kadının cinsiyeti ile özdeşleştirmesidir diyebiliriz. Diğer bir boyutu ile kadının varolmaöyküsüdür. Ana Tanrıça'yı izleyerek kadının yaşamındaki tüm değişim ve gelişmeleri görebilmekteyiz, bir çeşit izdüşüm görevi yapmaktadır. Başka bir bağlamda, özellikle sanatsal açıdan ise AnaTanrıça insanın yaratıcılığının kendine yansımasıdır. Glyimli tanrıça ömeği. Mö 4000 başlanna tarihlenen eser, Batı Ukrayna'da bulunmuş. I. Bölümün Sonu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle