26 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TIP VE S A 6 L I K HABERLERİ Sonuç olarak sigaranın kadınlardaki östrojene bağlı birkaç durum üzerinde etkisi olduğunu gösteren epidemolojik kanıtlar mevcuttur. Muhtemelen karmaşık ve neterojen olan etki mekanizmaları, tam olarak anlaşılmış değildir. Bobreküstü bezinde androjen üretiminin uyanlması ve aynı zamanda aromataz inhibisyonu, geçerli bir mekanizma olabilir. Ancak bu sigaranın kemik erimesiyle ve rahim boynu (collum) kanseriyle (bkz Bilim Teknik, sayı 167) olan ilişkisini açıklamaz. Farklı yaşlarda değişik etkiler görülmesi de mümkündür. Zaten menopoz sonrası dönemdeki kadınlarda, sigaranın etkilerinin daha belirgin olduğu görülmektedir. Bu etkilerden, sigara dumanındaki hangi maddenin sorumlu olduğu belli değildir. Nikotinin doğrudan luteinizan hormon salınımını azalttığı, dolaşımdaki kortizol düzeylerini arttırdığı ve bobreküstü bezi enzimlerini inhibe ettiği üeri sürülmüştür. Karbon monoksit veya polisiklik aromatik hidrokarbonlar da cinsiyet hormonu metabolizmasında yer alan enzimlerin aktivitesini değiştirebilir ya da doğrudan yumurtalıktaki folliküllere (ön yumurta hücreleri) toksik etki gösterebilir. Sigaranın yol açtığı bazı hormonal değişikliklerin (endometrium kanserindeki gibi) yararlı olmasına karşılık bir bütün olarak sigaranın zararlı olduğu ortadadır. Sigara tiryakileri için sigaranın bırakılması, sağlıkları konusunda öncelik taşımaya devam etmelidir. Sigara kadınlara hangi zararları veriyor? Bugüne kadar yapılan tüm araştırmaların sonuçları Dr. AhmetTürker igaranın, özellikle solunum yollarında olmak üzere birçok organ ve dokuda kansere kadar varan değişikiklere yol açtığı ve genellikle akciğer veıa kalp hastalığına bağlı olarak erken ölüm ehlikesini arttırdığı biliniyor. Sigaranın >ağlık üzerindeki olumsuz etkilerinin sık tık vurgulanmasına ve bu konudaki kanıtarın bilimsel dergilerde giderek daha yojun bir şekilde yer almasına karşın, sigaa içilmesi günümüzdeki en önemli halk sağlığı sorunlarından birisini oluşturmaya levam etmektedir. Sigara, genel olarak akciğer kanseri, cronik bronşit ve kalp hastalığı riskini artırır. Sigara içenlerde ateroskleroz (damar iertliği) hızlanır. Akciğer tüberkülozu ve jingivit (dişeti iltihabı), sigara içen kişilerle daha sık görülür. Gebelikte sigara kulanımı ise muhtemelen plasenta damarları izerindeki olumsuz etkilere bağlı olarak lüşük, ölü doğum ve erken doğuma ya da lüşük kilolu bir bebeğin doğumuna yol ıçabilir. Sigaranın zararlı etkileri, yalnızca dunanla doğrudan teması olan dokularla sııırlı değildir. örneğin sigara içenlerde, nuhtemelen yutulan veya emilen sigara irünleri nedeniyle yemek borusu, böbrek m mesane kanseri riski yüksektir. Akut kaekolamin ve kortizon salınımı gibi sigaraiın bazı hormonal etkileri gözüktüğü kalarıyla böbreküstü bezi medullası veya hisotalarnusun uyarılması ve ardından da •idrenokortikotrop hormon (ACTH) salgıanmasına bağlıdır. Sigara içenlerde göülen kısırlık, iskemik kalp hastalığı ve Dankreas kanseri riskindeki artışın nedeli, bu kadar iyi açıklanabilmiş değildir. Yakınlarda yapılan çalışmalar, sigaranın odınlarda östrojen hormonu karşıtı etki gösterdığini ortaya koydu. Sigara içen kajınlarda erken menopoz görülmesi, tıp kiaplarına geçmiş ve sigaranın olası bir östojen karşıtı etkisinin araştırılmasına öna/ak olmuştur. S meme hastalıkları yönunden oldukça düşük risk içerisinde olduğu saptanmıştır. Yapılan çalışmaların çoğu ise genellikle arada anlamlı bir ilişki bulunmadığını göstermektedir. Hiç sigara içmemiş olanlara göre sigara içen kadınlarda, menopozun tipik olarak 11.5 yıl daha erken görüldüğüne ilişki n güçlu kanıtlar vardır (bkz Bilim Teknik, sayı 166). Âdetlerin erkenden kesilmesinin de sigaranın östrojen karşıtı etkisini güçlendireceği ortadadır. Çok sayıda yayında, sigara ile osteoporoza (kemik erimesi) bağlı kemik kırıkları arasındâ ilişki bulunduğu bildirilmektedir. Ancak bu ilişki, kemiğin tipine ve yaşa göre değişebilir. Trabeküler kemikler (örneğin omurga ve önkol kemiği), genellikle metabolik etkilere kortikal kemiklerden (örneğin kalça kemiği; daha duyariıdır. Bu nedenle sigara içilmesi, kalça kemiğinden çok omurga ve önkol kemiklerini etkiler. Bu etki, sigaranın kemiğin östrojenik desteğini antagonize etmesiyle açıklanabilir. Asidoz veya aminofilin tedavisi gibi sigaraya bağlı akciğer hastalıkları, D ve C vitamini düzeylerindeki değişiklikler, diyet ve alkol alınması, sigaranın kemikler üzerindeki etkisini arttırabilir. Kanserde erken uyarı sinyali K kanseri riskinin, sigara içenlerde hiç sigara içmemiş olanlara göre yarı yarıya daha az görüldüğü saptanmıştır. Bazı çalışmaların sonuçları, içilen sigara sayısı arttıkça riskin daha da azaldığını göstermektedir Genellikle menopoz sonrası dönemde bu etkinin daha belirgin olduğu yönünde bulgular mevcuttur. Sigara içen kadınlarda, rahimde miyom gelişmesi riski azalmaktadır. Ayrıca bu kadınlarda endometriosis de (rahim mukozasının başka bir doku içinde yer alması), toplum geneline göre daha az görülür. östrojen fazlalığına bağlı olarak geliştiği bilinen gebelik kusmaları, sigara içenlerde daha hafif seyreder. Sigara içen kadınlarda, düzensiz âdet görme, menopoz şikâyetleri ve kıllanma gibi muhtemelen östrojen eksikliğine bağlı bejirtilerin daha fazla görüldüğü bildirılmektedir. Kısırlığa da sigara içen kadınlarda daha sık rastlanır; ancak bu muhtemelen enfeksiyonla ilişkili olarak tüplerdeki fonksiyon bozukluğuna bağlıdır. Yumurtalık hormonları, selim meme hastalıklarını daetkıler. Sigara ile bu hastalıklar arasındaki ilişkiyı ortava koyan veriler, oldukça tutarsızdır. Menopoz sonrası dönemdeki sigara tiryakilerinın, selim Sigara ve meme kanseri 10 ülkede yapılan otuzdan fazla çalışmaja, sigara ile meme kanseri arasındaki iliş<i araştırılmış ve bunların hemen hepsinje de sjgaranın meme kanseri riskini artırmadığı sonucuna varılmıştır. Birkaç çaışmada, sigaranın meme kanseri riskini Diraz azalttığı ya da arttırdığını düşündüen bulgular elde edilmiştir, ama bu sonuçarın hemen hiçbirisi istatistik bakımdan înlamlı değıidıı Sigaranın endometrium (rahım mukoza>ı) üzerindeki etkileri yönunden elde edıen veriler daha tutarlıdır. Endometrium an testlerinde yeni bir belirteç (intikatör) yardımıyla kötü huylu tümörlerinvarlığı. kanserdokusununistilası klınik olarak ortaya çıkmadan önce saptanabiliyor. Yeni tanı yöntemini mümkün kılan madde, kanser hücrelerince bol miktarda üretilen bir yağ metabolızması ürününe karşı oluşan otoantlkorlar. Bu otoantlkorlartümörün türüneözgü değil, yani bütün kötü huylu tümörler için aynı test uygulanabılıyor. Otoantikor Fransız bilim adamları tarafından kısa süre önce tümörtü hastaların kanında keşfedildi. Dışarıdan giren virüs veya bakterilere karşı bu organizmalarla mücadele eden antikorlann tersine otoantikorlar vücudun kendi hücrelerine zarar veren antikor türleri. Otoantıkorun saldırdığı lipid maddesifosfatidillnozitol (Pl) molekülsel bir sinyal zincirının halkalarından ve hücrelerin büyümelerinın düzenlenmesinde rol oynuyor. Pl'nınaşırıyapımı, kanser genlerini aktıve edebiliyor. Bağışıklık sıstemı bu reaksiyonunu erken aşamadatanıyarakbunaotoantikoryapımı ile yanıt veriyor. Sözkonusu otoantikorlar sağlıklı insanlarda ve başka hastalıkları olanlarda bulunmuyor, sadece kanser hastaianndagörülüyor Kanserojen kimyasal maddelere maruz bırakılan deney hayvanlarında da kısa surede IP'ye karşı otoantıkorların oluşması, kanserin basladığını gösterıyor.un. Miyop amelıyatlarına Batı'nın bakışı H astaların çoğunda miyopluğu, radial keratotomi diye adlandırılan cerrahi bir müdahele ile ortadan kaldırmak mümkün, ama neticesi konusunda öngörüde bulunmaya olanak yok. Hastaların yaklaşık üçte ikisinde gözlük ya da kontak lensine ihtiyaç kalmaksızın görme hatasını düzeltmek mümkün. Diğerleri ise ameliyattan sonra da bu görme yardımına muhtaç. Buna ek olarak, gözün kırılma gücü müdahaleden aylar ve hatta yıllar sonra da değişebiliyor. Kırılma gücü kısmen tek bir gün içinde bile azalabildiğinden, birkaç gözlük birden gereklı olabiliyor. Ciddi komplikasyonlar ameliyattan hemen sonraki arızaiar hariç çok sınırlı. En büyük dezavantaj, ameliyat sırasında yönlendırme olanaklarının yetersiz oluşu. Ancak bu konuda bazı düzeltmeler mümkün gibi gözüküyor. Radial keratotomıde gözün kornea tabakası birkaç kez radial olarak kesiliyor ve bu yolla görme bozukluğu düzeltiliyor. Kesiklerin sayısı 124 arasındâ değişiyor önemli ölçüde azaltılabildı ve uygulanan teknik de genelinde hassaslaştırıldı. Özellikle Rus göz cerrahi S.Fjodorov tarafından propagandası yapılan radial keratotomi ile her ııe kadar görme l>ozukluklarını ortadan kaldırmak mümkunse de gözlük ve de kontak lensleri de ay I nı işlevi yerıne getiriyor. (an) İ 17
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle