24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ÇEVRE S A Ğ L I Ğ I Denizde yaşam nasıl bozuluyor? Deniz kirlillğlnin bizlere hangi hastalıkları aşıladığını bile doğru düzgün bllmeyiz... Dr. Necdet TUna I nsanlar, kendileri için besin, geçim ve sağlık kaynağı olan denizin ekolojik dengesini, yerkürenin havasında ve karasında olduğu gibi yine kendi elleriyle bozdular ve bozmaya da devam ediyorlar. Kendi artıklannı, evlerinin ve fabrikalarının atıklarını, bir çöplüğe atar gibi denize boşaltarak! Bu yetmiyormuş gibi dahe iyi beslenmek için toprağa döktükleri gübrelerle, bitkilerini ve kendilerini zararlılardan korumak, kendilerini temizleyebilmek için kullandıkları kimyasal madde artıklannı akarsularla denizlere sorumşuzca salıvermekten de geri kalmadılar. İşte istatistiksel bir örnek: Her yıl Akdeniz'e 750 ton bocek öldürücü ve 650 bin ton hidrokarbon karışıyormuş. Hangileri öldürür? insanların denizlere gönderdikleri ve ekolojik dengeyi bozarak denizi öldüren yabancı maddelerin başında insan, hayvan ve bitkisel artıklar (fosfatlar, nitratlar, silikatlar ve amonyak) gelir. Bu kimyasal maddeler deniz canlıiarı için bir noktada besin oluşturduklarından, bunlara besi elementleri diyoruz. Birincilerden daha az zararlı olmayan ikinci grup ise tarımda kullanılan pestisitler (fungusitler, intektesitler ve herbisitler), deterjanlar ile sanayi atıkları olan civa, kurşun, kadmiyum vb. gibi metaller ve çeşitli kimyasal yapıdaki maddelerdir. Deniz canlıiarı, karada da olduğu gibi blrblrlni ylyerek yaşamlarını sürdürürler. Bu çember bir denge içinde döner. Oeniz canlılarının en önemli ve başta gelen besin kaynakları, plankton adı verilen hayvansal ve bitkisel tek hücrelilerdir (zoo ve fito planktonlar). Büyüklükleri 0.05 mm ile 10 mm arasında değişir. Güney kutbu denizlerindeki bazı balinalar bile krill adı verilen bu küçücük canlılarla beslenirier. Denizdeki yakomoz olayını gerçekleştirenler de bir tür planktonlardır (noctilica miliyaris). Planktonlar normal koşullarda fotosentez yaparak değerli kimyasal bileşikleri ve deniz suyundaki azotu kullanarak da amonyak vb. azotlu besi maddeleri oluştururlar. Böylece küçük balıklar planktonları (büyük balıklar da plankton yerler), büyük balıklar da küçük balıkları yiyerek denizin sağlıklı eko sistemi içinde yaşamlarını sürdürürler. Ne var ki insanoğlu bu ahenkli düzenin işlemesini de rahat bırakmıyor. kaynağıdır. Ne var ki bu maddeler denizde normal olarak bulundukları miktarın üstüne çıkınca, bunları kullanan planktonlarla yosunlar da hızla çoğalmaya başlarlar. Bu canlılar yaşam sürelerini doldurup çürüme sürecine geçince, bunları parçalayan bakteriler de daha çok oksijen kullanmak zorunda kalırlar. Dolayısıyla denizde erimiş oksijen de gittikçe azalır. İşte bu olay, denizde oksijenin azalması, denizin yavaş yavaş ölmesi demektir. Balıklar yaşamlarını, deniz suyunda erimiş olan oksijeni kullanarak devam ettirirler. Oksijen azalıp belli bir miktarın altına düşünce, solunum için oksijen bulamayan balıklar da yavaş yavaş yok olup gidiyorlar. Marmara denizinde oksijen oranı kritik miktar olan 6 mg düzeyine inmiş bulunu be çöküp bir tabaka oluşturmasıyla, bu yosunlar da görevini yapamaz duruma gelmişlerdir. Bu da deniz suyu oksijeninin azalmasının ikinci bir nedeni ve kirliliğin bir sonucudur. Tarımda mantarlara, böceklere ve bitkilere karşı kullanılan ve toksik olarak pestisitlerle deterjanlar ayrışmadan uzun süre denizde kalırlar. Deniz canlıiarı için de zehirli olan bu kimyasal atıklar, oksijen düzeyinin düşmesinde de etkin rol oynarlar. Cıva, kurşun, kadmiyum vb. metaller, sanayi atıkları olarak denize karışmakta, midyelerle istiridyelerde ve balıklarda saptanmaktadır. Geçen yıl Japonya'da cıva oranı yüksek midyeleri yiyenlerde zehirienmeler görülmüştü. Bu metallerin, söz konusu canlıların kendilerine olumsuz bir etkisi olmadığı sanılmaktadır. Deniz kirliliğinin nedenlerinden olan petrol ve mazotun, yerel bir yığtlma olmadığı sürece deniz canlılarının yaşamlarını tehdit etmediği bildirilmektedir. Ayrıca bu fosil artıkları denizde belli bir zaman sürecinde bakterilerce parçalanarak zarar arıtma tesisi vardır. Denizin insanlara etkisi Sayılan nedenlerle ekolojik dengesi bozularak kirlenen ve yavaş yavaş ölen denizin, insanlara olumsuz etkisi dolaylıdır. insanlar üzerindeki direkt olumsuz etkiyse, madalyonun öbür yüzüdür. Deniz kirliliğinin bir belirtisi olan koli basili sayısının artması ve bunlann insanlar üzerine etkilerinden Bilim Teknik'in 14.7.90 tarihli 174. sayısında söz etmiştik. Laf deniz kirliliğinden açılınca, başta koliler olmak üzere deterjanların, pestisitlerin, nitratların, fosfatların ve silikatların da çoğaldığından bahsedilir. Deniz mevsiminde, özellikle denize girenlerin vücutlarında yaralar açıldığından, gözlerinde konjuktivit olduğundan şikayet edilerek sorumlu olarak deniz suyu gösterilir. Ancak bunlar bir kuşkudan ileri gitmez ve somut bir hastalık ajanı gösterilemez. Çok kez hekimler de bu kanıya katılırlar. Çünkü ellerinde bunu kanıtlayacak kapsamlı bir araştırmanın sonuçları yoktur. Okunanlar ise hemen hemen daima dış kaynaklı derleme literatürlerdir. Yanıt bekleyen sorular... Bunları, bizim ekolojik koşullarımıza uygulamak bile araştırmayı gerektirir. Çevre sularımızdaki deterjanların, nitratların, silikatların yoğunluğu nedir? Denize girenleri olumsuz yönde etkileyebilmeleri için hangi düzeyde olmaları gerekir? Oysa bizler, deniz suyunda çoğaldığı söz edilen deterjalarla her gün haşır neşir oluyor, salt klor bileşiği olan çamaşır sularıyla çamaşırlarımızı beyazlatıp giyiyoruz. Yediğimiz salam, sosls, sucuk ve pastırmalardakl nltrat oranı acaba denizdekinden daha mı azdır? Yaygın kullanılan mide ilaçlarının bileşiminin büyük bir kısmı silikatlardırt Gene yaygın ve insanların elleriyle uyguladıkları pestisitlerin zehirli olduğu bilinir de deniz suyuna karıştıklarında, denize giren insanı ne yönden etkileyeceğini kimse söyleyemezl Deniz kenarında kumlar üzerinde oynayan, denize giren çocuğun vücudunda oluşan yaralann nedeni kumlar üzerindeki bakteriler mi, yoksa deniz suyundaki koliler midir? Vücudundaki bir sivilce ya da derisindeki çizikle kumlar üzerinde yuvarlanan çocuğun yarası kumlardaki bakterilerden, gözleri rüzgârla savrulan kirli kumlardan daha kolay etkilenemez mi? Bunları araştırıp ortaya çıkarmak, toplumu aydınlatmak bilim kuruluşlarımızın görevleridir. Bu konuda yapılmış ar'aştırma ve çalışmalar varsa, bu sayfalarda açıklanırsa hem biz hem de halkımız öğrenmiş olur. Deniz, bilgi ve bilinçle yararlanmak isteyenler için güneşiyle, kumuyla ve sağladığı yüzme olanaklarıyla gerçek bir sağlık kaynağıdır. Zararlı ve yarariı somut etkileri terazinin kefelerine konsa, acaba hangisi ağır basar? Bu da başka bir yazının konusu! D Yunuslar, balinalar sık sık olu olarak sahlllerevuruyor. Canlılara milyonlarca yıldır ana kucaklığı yapan denizler ölüyor mu? 0k8ijen nasıl azalır? Besi elementleri adı altında saydığımız maddeler, sağlıklı denizin ekolojik koşullarında, belli ölçüler çerçevesinde bakteriler tarafından parçalanıp minerallere dönüştürülerek zararsız haie getirilir. Bakteriler bu işi yaparken denizde erimiş oksijeni kullanırlar. Azot ve fosfor bileşikleri planktonlar ve yosunlar için iyi bir besin yor ve bilindiği gibi türü 20'nin üzerinde olan balık çeşitleri de dörde beşe düştü. Balıkçı teknelerinde bile artık Norveç uskumruları satılır oldu. Geçen yıl İstanbuldaki yaygın balık ölümünün nedeni olarak rüzgârların etkisiyle derinden yüzeye çıkan oksijenden fakir sularla açıklanmaktadır. Akdeniz'de de bazı bölgelerde balık stokları normalin yüzde yirmisine inmiştir. Oksijen sağlayan yosun Deniz suyunun oksijeninin önemli bir bölümünü deniz dlbinde yaşayan bir yosun türü sağlar. Denize bol miktarda karışan organik ve anorganik maddelerin di sız hale getirilmektedir Deniz kirliliğinin gözle görülen en somut belirtisi, maviyeşil romantik görünüşünün kaybolarak rengin koyulaşması ve suyun bulanmasıdır. Oksijen oranı düşen deniz suyunun rengi kahverengiye çalmaya başlar (Haliçl). Suya bulanık görünüm veren ise yağmur ve sel sularıyla gelen toprak dışında, kanalizasyonla gelen atıklar, normal üstünde çoğalmış olan planktonlar, yosun ve bitki parçacıklarıyla, küçük parçacıklar halinde polimerlerdir (naylon vb.). Taksimdeki büyük otellerin birinin roof'undan Ahırkapı açıklarına doğru bakıldığında, o çevredeki bulanıklığı çıplak gözle bile seçmek olasıdır. Bilindiği gibi burada bir 12
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle