17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

DENİZ B İ Y O L O J İ S İ K I S A K I SA Mayi yengecin serüvenleri Kuzey Amerika'dan Ege'ye getirilen mavi yengeçler üzerine. llham Artüz undan önceki yazımda Türkiye denizlerine bir istilacı olarak kendiliğinden gelen deniz salyangozundan (rapana) söz etmiştim. Bu yazımda, sularımıza zorla (transplantasyon yolu ile) getirilmiş bir tür olan mavi yengeçten söz etmek ıstiyorum Bılımsel adı calınectes Sapldus olan bu tür (Şekll 1),; rapanalar gibi 1935 ve 1945 yıllarında Kuzey Amerika denizlerinden Kuzey Ege sularına (Selanik ve Saroz Körfezi'ne), ancak bu defa bilinçlı olarak getirilmiştir. Asıl vatanı olan Kuzey Amerika ve Kanada'da ekonomik değere sahip, oldukça irı boydaki bu yengeç, ilk önce getirildiği Kuzey Ege'deki acısulu lagünlere, " özellikle de Enez dolaylarındakı göllere yerleşmiş, daha sonra Ege sahillerı boyunca sıralanan, Köyceğiz, Güllük lagünlerine yerleşmeye başlamıştır. Halen Fethlye ve Taşucu'ndakı Paradeniz dalyanında bol miktarda bulunmaktadır. Telkinle narkozsuz ameliyat \J Portunus pelagicus (yüzer yengeç) B Aslında mavi yengeç, Amerikan ülkeleri dışında, ingiltere, Fransa ve Belçika'da da pazarlanma şansına sahıptir. Ancak Avrupa ülkelerinde bu türün pazarlamasını yapanlar, genellikle, sürekli sevkiyat garantisi olmadan bir alıma yanaşmıyorlar. Ayrıca, mavi yengecin pazarlanması, avcılıktan itibaren çok dikkat ve bilgi isteyen bir konudur. Bu türün dığer bazı ülkelerdeki lokal adları, Almanya'da, blaukrabbe, Fransa'da crabe nageur, İngiltere'de btue crab'dir. Mavi yengeçler akarsuların döküldüğü, ince taneli çamurkum karışımından oluşan acısu bölgelerınde 05 m. derinliklerde yaşar. Dişi ve erkek fertler gövdenin altına kıvrılmış karın (abdomen) halkalarının yapısı ile kolayca ayırt edilebilır Erkeklerin boyu 9 cm, genişliği, karapasın yani sırt tarafı kaplayan sert kabuğun her iki yanındaki uzun ve sivri dikenlerle birlikte, 22 cm; dişilerin boyu ise 7.5 cm, genişliği 18 cm kadar olabilmektedir. Karapasın ön kenarında 9 adet dikenli çıkıntı vardır. Erkeklerden daha küçük boydaki dişiler, diğer yengeç türlerinde de olduğu gibi, yumurtalarını karın tarafında kıvrılmış, abdomen ve kuyruk altında taşırlar. Yumurtalama dönemi eylülkasım arasındadır. Yumurtadan çıkan planktonik, yani serbestçe suda yüzen larvalar, genç yengeç şekline dönüşünce, özellikle kapalı tohumlulardan (angiosperm) arcthrocnemum glaucum (Şekıl 2) türü ve lagün kı yılarında yaşayan, çiçekli bitkilerin bulunduğu bölgelerde yoğunlaşırlar. Mavi yengeçlerın yaşadığı aynı alanda, bu türe çok benzeyen ve genellikle de karıştırılan, serüveni mavi yengeçten de ilginç başka bir tür, portunus pelagicus yengeci de bulunmaktadır. Bu yengeç, Hint Okyanusu kökenli olup, Süveyş Kanalı yolu ile Ooğu Akdeniz'e, bir istilacı olarak gelmiş ve yerleşmiştir. Yaşadığı bölgeler Mavi yengeç, callinectes sapidus Mavi yengecin zorla getirildiği bu sulara tam anlamı ile uyum sağladığı söylenemez Zira 1963'ten ıtibaren Kuzey Ege'yi ve Saroz'u tümü ile terk etmiş, daha güneye doğru göç etmeye başlamıştır. Bunun nedeni olarak bu bölgedeki aşırı avcılık gösterilmekte ise de hiç değilse Türkiye lagünlerınde bu yengecin bu denlı avlanması sözkonusu olmamıştır. Olayın nedeninin o yöredeki yerteşmeyi engelleyen doğal koşullarda aranması gerektir. Mavi yengeç adını makaslı ve yürüme ayaklarındaki koyu mavi renkten almak tadır. Mafsallar ve dikenlerin uçları ise soluk pas kırmızısı renktedir. Mavi yengecin ekonomik olarak değerlendırilmesi amacı ile yapılan bazı girişimler başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Mavi yengeç balık ağlarını tahrip etmesi, değerlı balık türlerinı tüketicı yırtıcı karakteri nedeni ile balıkçılarca ıstenmeyen, zararlı bir tür olarak algılanmaktadır. Ooğu Akdenız P pelagicus türünün stokları zengin olmadığından ve et veriminin de mavi yengece oranla düşük olması nedeni ile ekonomik değerı azdır. Bunun dığer bir nedeni de Doğu Akdeniz'e yerleşmiş olan bu BatıindoPasifik türün, yengeç tüketen Akdeniz ülkelerinde yeteri kadar tanınmamasıdır. İyi bir yüzücü olan bu yengeç türü, Türkiye denızlerinde özellikle Fethiye'den İskenderun Körfezi'ne kadar olan sularda, kumluk ve denız çayırlarının (Posidonia) yaygın bulunduğu zemınlerde yaşar. iskenderun'dan Llbya sahillerıne kadar uzanan alanlarda ve Kıbrıs kıyı şeridinde de bulunur. Denizlerimizde rastlanan istilacı veya göçe zorlanmış türlerin sayısı bunlarla sınırlı değildir. Saptanabildiği kadarı ile bu türlerin sayısı 100'ün üzerindedir. Bunlar arasında özellikle İndoPasifik kökenli istilacı balık türleri Doğu Akdenız'in fauna kompozisyonunu değiştirmeleri açısından önemlı rol oynamışlar ve oynamaktadırlar. Bundan 120 yıl kadar önce (1869) insan gücü ile açılan Süveyş Kanalı'nın Akdeniz'de oluşturduğu köklü değışımlerın, bir denizin ekolojisi ve su ürünleri bileşiminde ne kadar etken olabildiğinin bilinmesinde yararlı olacaktır. D ovyetler Birliği'nde bir grup doktor, akciğer kanserli bir hastayı anestezi uygulamadan ameliyat etmeyi başardı. Hasta bir psikoterapistin telkiniyle anestetize edilebildi. Yaklaşık bir ay sonra aynt yöntemle bir başka ameliyat daha gerçekleştirildi. Hastanın her iki ayak parmağının müdahale göreceği bu ameliyat, normalde oldukça ağrılı olan ve yaklaşık 45 dakika süren bir ameliyattı. Psıkoterapist Dr. Kashpirovsky, ameliyat odasında ve hastanın yanıbaşındaydı. Ameliyat süresince hasta bilincini hiç yitirmedi ve hiç ağrı duymadığını söyledi. Normalde böyle bir ameliyattan sonra hasta günlerce uyuşukluk ve sersemlik duyarken telkin yönteminin uygulanması ile hasta hem böylesi kötü etkiieri yaşamadı ve hem de günlerce hiç ağrı duymadı. Bu olay telkin yöntemiyle insan organizması tarafından hastayı günlerce, ağrısız tutabilen maddelerin üretilmesinin sağlanabildiğini gösteriyor. Günümüz teknoloji çağında, bilim adamları, insanın kendi kontrolüyle savunma mekanizmalarını ne kadar güçlü bir şekilde kullanabileceğini gözardı etmeye eğilimlidir. Bu nedenle de günümüz ınsanı, herhangi bir rahatsızlık daha başlangıç belirtilerini gosterir göstermez yüzlerce hap yutmak zorunda bırakılmaktadır.Hastaların iyıleşmede tek umuttarı ilaçlar olmaktadır. S Başarısız girişimler . iarı ileri sürülüyor. (z.g.) on radar sonuçlarına göre Venüs'teki ovalar çok kısa süre önce ge* zegende kabaran lavlardan oluşmakta ve gezegenin iç ısısının büyük bir kısmı, uzay jeologlannın senelerden beri bildiklerinin aksıne, genış volkanlar ve çatlak vadilerden degll, bu lav akıntılan sayesınde dışarı çıkabilmektedir Âmerika'da Cornell ve Brown üniversiteleri ve Ulusal Astronomi ve iyonosfer Merkezi araştırmacılarından bir ekip, Venüs'ün 4 geniş bölgesıni ayrıntılı olarak belirleyebılmek içln Porto Riko'dakı büyük Arecibo radyo teleskobunu kullandılar. Alanlardan ıkisi volkanlardan, dığeri ikisi de düz ovalardan oluşmaktaydı. Araştırmacüar ovalarda, volkanik koni yapmadan lav sızdıran yüzlerce küçük ağızlar buldular. Bu ağızlann güneydeki genış yayılma alanı ova volkanlarının, yüzeyin oluşumunda önemlı rol oynadığı ve bunların Venüs'teki ıst kaybıyla ilişkıli oldukları tezinı güçlendirmekte. Radar sonuçları aynı zamanda ovalar üzerinde, kuzeyde Sovyet uzay bilimleri 'tarafından çizilen platolara kıyasla daha az krater olduğunu da gösterdi. Venüs'teki bu ovaların belkı de son 100 milyon sene gıbı çok yakın zaman içinde oluştuk S Venüs'te lav akıntılan
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle