23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 23 TEMMUZ 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 Belki katıksız bir sadelik arıyordunuz yaşamdan. Masmavi bir dünya istiyordunuz. Acılardan arınmış, umutlarla çiçeklenmiş bir dünya. Beyaz ve kar kokulu bir sabah... Kış çiçeklerinin yazın da açmasını bekliyordunuz. Bir vadi, renklerle çoğalmış. Bir güzellik kendi sessizliği içinde... Çocukların gözlerinin içinin gülmesini, annelerin, babaların kaygılardan uzak yaşamasını. Aşkın derin sularını... Gülümsemeyi... Coşkuyu... Acılı ve hüzünlü geçen yılları unutmayı... Silahların susmasını istiyordunuz! 12 Eylül’ü yapan generallerden hesap sorulmasını... Onat Kutlar’ın miyop gözlerindeki hınzırlığı anımsıyordunuz... Kemal Türkler’i, Doğan Öz’ü selamlıyordunuz hücrenin çıplak duvarının sıvasına saatlerce bakarken. Türkler’in kızı Nilgün Soydan’ın 30 yıldır mücadele ettiği katil zanlısı Ünal Osmanağaoğlu zamanaşımından kurtuldu. Nilgün’ün gözyaşlarını gören yok! Neden? Tudor Arghezi’yi okurken, “gecikmiş sevda” masalını bir yerlere yazıyor, fırtınalarla sürüklenen bir hayatın orta yerinde duruyordunuz. O hücrenin çıplak duvarına tırnaklarınızla çizdiğiniz karanlığın resmine bakarken, biliyorum ağlıyordunuz. Küf çiçekleri duruyordu demir parmaklıklı o küçük pencerelerin ardında... Onlara dokunmak isteyip dokunamıyordunuz. Devrimci yüreğiniz kıpır kıpırdı. Kiminiz yirmili, kiminiz otuzlu yaşlardaydınız. Günün koşulları arasında sessiz, kırılgandınız... Özlemleriniz, aşklarınız, yarım kalan sevdalarınız, bir alacakaranlık şafağında yitip giderken, siz hiçbir şeyin farkında değildiniz. Ebruli aşkları sevdiniz, yüreğinizin atlasında renk renk çiçekler açarken... Belki bir temmuz akşamında üç saat baş başa kaldığınız o ilk buluşmayı anımsadınız. Bal köpüğüne benzeyen gözlerdeki tutkuyu hiç ama hiç unutmadınız. Onat Kutlar gibi... “Şimdi sessiz duruyoruz kıyısında düşüncenin. Unutmamak için çünkü unutuşu kolay ülkesindeyiz. Ölü balıklar geçiyor kırışık bir deniz sofrasından... Ve ellerinde fenerlerle benim arkadaşlarım durmadan düşünüyorum ne kadar çok öldük yaşamak için.” 12 Eylül için ağlayanları, şiir okuyarak kendi siyasal çıkarlarını savunanları gördükçe o fırtına dinmiyor içinizde, ben biliyorum. Hücreleri düşünüyorum, küf çiçeklerini, Onat’ın içimi acıtan “Eylül” şiirini... Bahçelievler, Balgat, İzmir İnciraltı katliamını... Kanlı 1 Mayıs’ı, Kanlı Pazar’ı... Karamanmaraş’ı, Çorum’u, Gazi Mahallesi’ni... Sivas kıyımını... Daha nicelerini... Bir gece yarısı, evimin basılıp, yedi yerinden kırık ve parçalanmış koluma karşın gözaltına alınışımı, fişlemeleri. Deniz’i, Yusuf’u, Hüseyin’i, havacı Teğmen Saffet Alp’i, Kızıldere’de öldürülen arkadaşlarımı. 12 Mart’tan 12 Eylül’e uzanan 9 yıllık o kanlı süreci... Erzurum’da muştalı saldırıyla Atatürk Üniversitesi bahçesinde delik deşik edilerek katledilen Orhan Yavuz’u. Ağlamıyoruz! Gözyaşı dökmüyoruz! Ve Onat’ın o dizeleriyle anıyorum hepsini: “Eylül mezarlıklarından şimdi her gece/ ellerinde fenerle geçen arkadaşlarım/ Oturup düşündüm unutkan bir ülke eylül/ Herkes unutuyor ancak bir deniz sofrasında/ durulunca hazları tenin ve bütün kitaplar/ hatırlıyoruz./ Ne kadar yoksuluz çocukluğumuzda.” Bir serin yaz akşamında düşünceler ormanında gezinirken siz, “bu çamurla kanla alın teriyle gizli bir yazgı”yı teröre kurban giden Onat’ın dizelerinde yakaladınız. Nasıl bir yalnızlıktır bu, nasıl bir ışık dilidir? Başbakan ağlıyor, yardımcısı ağlıyor... Eylül mezarlıklarını bilirler mi onlar? Bilirler mi Eskişehir-Aydın hattındaki “Kanlı Sürgün”ü? Hücrenin çıplak duvarına tırnaklarla kazınan resimleri, şiirleri, mektupları. Bal köpüğü gözlerdeki aşkı! Ölümleri, acıları, kıyımları... Kelimelerin sessiz oyununu... İşlenen faili meçhul cinayetleri... Dünü, bugünü, yarını... Öykümüz soylu ve acıklıdır bizim... Nohut taneleri gibi dağılsak da sağa sola... Sevgimiz kavgadır, boradır, fırtınadır... Kül rengi suların içinde doğarız bazı geceler, bazı geceler o bitmeyen acıların içinde “ebruli güzelliği” yaşarız, yaşatırız. Çünkü biz yurdumuzu çok severiz! Çünkü biz sözde değil özde Atatürkçüyüz... Yurtseveriz, devrimciyiz, solcuyuz, sosyalistiz! Timsah gözyaşlarına kanmayın, 12 Eylül’de yapılacak halkoylamasında “Hayır” deyin!.. Berat Günçıkan’ın “Cumhuriyetin kuruluşundan AKP iktidarına” dek uzanan “Devletin Şiddet Tarihi” (Agora Kitaplığı) kitabını okumanızı öneriyorum. TKP tarihinden TİP’e, 12 Mart’ın genç ölülerine, 12 Eylül’e doğru, toplu katliamlara, kayıplara, faili meçhul cinayetlere, ölüm oruçlarına, gözaltındaki ölümlere değin bir yakın tarihimizin öyküsü... Mutlaka okuyun... POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Yüreğin Atlası... hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212 343 72 69 Balbay, Hilmioğlu, Özkan, Uğur ve Haberal ile görüşmek için yeni girişimde bulunan CHP’liler tepkili: BaşvurumuzsumenaltõedildiANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - TBMM İnsan Haklarõ Komisyo- nu’nun CHP’li üyeleri, Ergenekon davasõ kapsamõnda tutuklu bulunan ya- zarõmõz Mustafa Balbay, Prof. Dr. Mehmet Haberal, Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, gazeteci Tuncay Özkan ve emekli Albay Atilla Uğur’u ziya- ret etmek için Adalet Bakanlõğõ’na baş- vurma kararõ aldõ. Bakanlõğa 6 ay ön- ce yaptõklarõ başvurunun sumenaltõ edildiğini, İnsan Haklarõ İnceleme Komisyonu’nun da Silivri’den gelen taleplere sõcak bakmadõğõnõ belirten Ahmet Ersin, “12 Eylül zulmünden bahseden Başbakan ve hükümeti, Silivri zulmüne sessiz kalmaz uma- rım” dedi. Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan yazarõmõz Mustafa Balbay, gazeteci- yazar Tuncay Özkan ile emekli Albay Atilla Uğur, TBMM İnsan Haklarõ Başkanlõğõ’na başvurarak “sistematik zulüm altında olduklarını” bildirmiş ve acil görüşme istemişti. TBMM İnsan Haklarõ Komisyonu Başkanõ Zafer Üskül, sorunlarõn somutlaştõ- rõlmasõnõ istedi. Komisyonun CHP’li üyeleri Ahmet Ersin, Malik Ecder Özdemir, Çetin Soysal ve Ali Rıza Ertemür bu başvuru üzerine derhal alt komisyon kurulmasõ ve kendileriyle görüşülmesi için komisyon başkanlõ- ğõna başvurdu. Ahmet Ersin, bu baş- vurularõna henüz yanõt gelmediğini bil- dirdi. Ahmet Ersin, Silivri’ye gitmek için yeni bir girişimde bulunacaklarõ- nõ vurgularken şu bilgileri verdi: “22 Ocak’ta Haberal ve Hilmioğlu ile görüşmek için Adalet Bakanlı- ğı’na başvurduk. Haberal’ın ba- bası vefat etmişti, Hilmioğlu’nun da yüz felci ve kansere dönüşen siroz ol- duğuna ilişkin raporlar var. 29 Ocak’ta komisyona başvurduk, alt komisyon oluşturulsun ya da CHP’li üyeler olarak biz gidelim, diye. Ben ziyaret edecektim, yönetmeliği de- ğiştirdiler. Gitmemizi zorlaştırdılar. 22 Ocak’ta bakanlığa başvurdum bu iki kişiyi ziyaret etmek için. Oradan cevap gelmedi. İnsan Hak- ları Komisyonu’ndan da yanıt ala- madık. Bu başvurumuz 6 aydır su- menaltı ediliyor. Şimdi, Haberal, Hilmioğlu, Balbay, Özkan ve Uğur için, bu 5 kişiyi ziyaret etmek için Adalet Bakanlığı’na tekrar başvu- racağız. 5 tutukluyu ziyaret edip şi- kâyetlerini dinlemek istiyoruz. ” İnsan Haklarõ Komisyonu’nun CHP’li üyeleri, Silivri’ye gitmek için Adalet Bakanlõğõ’na başvuracak. İnsan Haklarõ İnceleme Komisyonu’nun da Silivri’den gelen taleplere sõcak bakmadõğõnõ belirten Ahmet Ersin, “12 Eylül zulmünden bahseden Başbakan ve hükümeti, Silivri zulmüne sessiz kalmaz umarõm” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle