19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 23 TEMMUZ 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17 ODAK NOKTASI AHMET CEMAL ‘Seviyeliler’ Seviyesiz Olunca... Attilâ İlhan’ın Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayımlanan “Cumhuriyet Söyleşileri”ni okuyorum. İlk kitapta Ekim ’97 - Mart ’98 arasındaki söyleşiler bir araya getirilmiş. Bilmediğim yazılar değil. Ama toplu okumanın etkisi daha bir başka oluyor. 57. sayfada, “Ya ‘seviyeliler’, ‘seviyesiz’ ise?...” başlıklı söyleşiyle çarpılıyorum. Bu söyleşide Attilâ İlhan, bir akşamüstü Ankara’da, Bilgi Yayınevi’nde, Ruhi Su ile yaptıkları sohbeti anlatıyor. Ve giriş paragrafını şöyle bitiriyor: “Nasıl yeri geldiyse, yaşadığımız çok ‘saçmalığı’ pek güzel ifade eden, o hiç unutamadığım sözünü söyledi : ‘…bizim dramımız ne biliyor musunuz? Bizde, ‘seviyeliler’ seviyesiz!” Seviyelilerin seviyesizliği. Yalnızca pek çok saçmalığı değil, fakat artık kültürümüzün bütününe bulaşmış bir hastalığı açıklayabilen bir saptama. Bütün bir kültürün magazinleşmesi. Konuşan toplum olalım derken, varılan noktada kendimizi ansızın geveze, ya da ağzına geleni söyleyen bir toplum olarak bulmak. Şamatayı her şey, soylu suskunlukları ise dilsizlik saymak. Aman dilsiz kalmayalım derken dünyanın en zengin dillerinden biri olan Türkçeyi elbirliği ile iletişim işlevinden yoksun kılıp yazılı ya da sözlü bir uğultuya dönüştürmek. Ve sonuçta, Prof. Dr. Bülent Özer’in denemelerinden birindeki o unutulmaz deyişiyle, kültür üretelim derken, kültürsüzlük üretmeye koyulmak. Geçen yüzyılın dünya çapındaki sayılı kültür tarihçilerinden Will Durant’ın tanımına göre kültür, yaratıcı çabalara zemin hazırlayan toplumsal düzen’dir. Bu tanım üzerinde, kültür için, kültürümüz için çoktandır yapmadığımız bir şeyi yapıp biraz düşünürsek eğer, o zaman artık kültür yerine neden kültürsüzlük ürettiğimizi de anlayabiliriz. Önce şu ‘yaratıcı çabalara zemin hazırlama’ noktası üzerinde duralım. Toplumsal bağlamda olmak üzere, genelde nasıl bir tutum benimsenirse, ‘yaratıcı çabalara zemin hazırlayan’ bir toplumsal düzenin de yolu açılmış olur? Prof. Dr. Nermi Uygur, “Denemeci” başlıklı denemesinde bu kavramı açıklarken, konumuz açısından da önemli bir ipucu veriyor. Fransızca ‘essayer’ sözcüğünün karşılığı denemek ya da sınamak. Deneme türünün babası sayılan Montaigne’in de yazdıklarına essai, yani deneme demesinin nedeni bu: Bir konuyu kendisine aktarılan haliyle değil, fakat yeniden inceleyerek, evirip çevirerek, deyiş yerindeyse didikleyerek ele almak, böylece de her ele alışta o konuya yeni düşünce boyutları katmak. Böyle olunca, deneme salt yazınsal bir tür olmaktan çıkıyor, aynı zamanda hayata, dünyaya ve insana yaklaşımda belli bir tutumun da göstergesi oluyor: Denemeci tutum. Peki, ya bunun karşıtının adı ne? Ezberci tutum. Başka deyişle, hemen ezbere dönüştürülebilecek ve öylece bırakılabilecek kesinlikler peşinde koşan tutum. Rönesans, bir dogmalar çağının, yani ortaçağın ardından, uygarlığı denemeci tutumla bir Yeniden Doğuş’a götürebilmişti. Kültür tarihinde denemeci tutumun en has örneklerinden biri olan Köy Enstitüleri’nin kapanışından bu yana giderek artan bir hızla çökmekte olan kültürümüz ise, Montaigne’den dört yüz yıl sonra düşüncenin vasıfsız işçileri’nin, seviyesiz seviyelilerin ya da düzmece aydın’ların katkısıyla yeniden dogmaların, yani inançların batağına saplanmak üzere! Aydınlanma bağlamında bir toplumun karşılaşabileceği en acı yazgı, denemek yerine zaten bildikleri varsayımından yola çıkan vasıfsız düşünce işçilerinin eline düşmektir! e-posta: [email protected] [email protected] Açõlõş kutlamalarõ Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrasõ ve Fazõl Say’dan... Salzburg Festivali 90 yaşõndaDünyanõn en önemli, en köklü ve en nitelikli festivallerinden biri Salzburg Festivali bu yõl 90. yõldö- nümünü kutluyor. İki gün sonra, pazar günü “Açılış Kutlamaları”nõ başlatacak olan ise Fazıl Say ve şef Sascha Goetzel yönetiminde Borusan İstanbul Filar- moni Orkestrasõ... Bu açõlõş partisi için festival Fazõl Say’a özel bir bes- te õsmarladõ. “Nirvana Yanarken”in dünya prömiyeri Salzburg’da yapõ- lacak. Dünya müzik arenasõnda ‘biz de varız’ dedirten, heyecan verici bu olayõ beklerken ben geriye dönüp bu önemli festivalin nerelerden nerelere geldiğini sizlerle paylaşmak istiyorum. Bütüncül Tiyatro ve sonrası Avusturyalõ, ünlü tiyatro adamõ Max Reinhardt (1873-1943) ya- şamõ boyunca tiyatro sanatõnõ de- ğiştirme, dönüştürme çabasõ içinde bir yönetmendir, kuramcõ ve uygu- lamacõdõr. Kendine koyduğu hedef, tiyatroyu “yaşamın toplu anlatı- mına” dönüştürmektir. Bu yolda “bütüncül tiyatro”yu yaratmaya çalõşõr. Sahne tekniğini, õşõğõ, dansõ, müziği, sesi, sözü, şiiri, edebiyatõ, ko- reografiyi bir arada yoğuran bir ti- yatro peşindedir. Hem Almanya’da, özellikle Berlin’de, hem de Viya- na’da çalõşmaktadõr. Çok üretkendir. Birinci Dünya Savaşõ biter bitmez, Max Reinhardt, büyük şehirlerin kar- maşasõndan uzak, sakin, küçük, “uzak” bir yerde, “sanatı şenliğe” dönüştürmek için bir çağrõ yapar. Genç arkadaşlarõyla birlikte amacõ, Viyana’nõn klasik ve “yaşlı” ege- menliğinden uzakta yeniyi aramaktõr. Çağrõsõna ilk yanõt verenler, şair ve oyun yazarõ Hugo von Hofmannst- hal, besteci Richard Strauss, tasa- rõmcõ Alfred Roller ve opera yönet- meni Franz Shalk olur... Gençler Viyana’yõ terk edip o “uzak” yere Salzburg kasabasõna yerleştiklerinde, festival yapacak beş kuruşlarõ yoktur. Gönüllülerin çalõş- masõ ve kasaba halkõnõn parasal kat- kõlarõyla ilk festivallerini 1920’de tek oyunla açarlar. İkinci yõl müziği, üçüncü yõl operayõ katarlar bu sanat şenliğine... Tiyatro temsillerini ka- tedral meydanõnda, konser ve opera- larõ imparatorluk döneminden kalma binicilik okulunda, atlarõn eğitildiği arenada gerçekleştirirler… Nazi işgali Çok sorulur, “Neden Salzburg” di- ye... Çünkü Salzburg, sadece Max Re- inhardt’õn tiyatro yaşamõna başladõğõ yer değil, aynõ zamanda Mozart’õn doğduğu yerdir. Bu küçük kasaba, gel- miş geçmiş en büyük dâhisine saygõ- sõnõ ve sevgisini zaten 1842’den be- ri “Mozart Festivali”yle sunuyordu. Hitler Almanya’da iktidara geldi- ğinde Max Reinhart Almanya’yõ terk etmişti. 1938’de Alman ordularõ Salz- burg’u işgal edip, Avusturya’nõn Al- manya’ya ilhakõ tamamlandõğõnda, festivalin çehresi değişecekti. Yõllardõr burada emek vermiş Max Reinhart, Bruno Walter, Ar- turo Toscanini ve Hofmannsthal’e artõk yer yoktu. Salzburg Festivali, Nazilerin propaganda gösterisine dönüşecekti. “Festival” sözcüğü bile yasaklanacak , “Sevinç İçinde Güçlenme” programõ başlatõlacak- tõ. (Hitler de katõlmõş bu sevinç içinde güçlenme programõna, Salz- burg yakõnlarõnda evi bile var.) 1945-55, Amerikalõlarõn buraya yerleştiği dönemde Salzburg Festi- vali toparlanmaya çalõştõysa da bu- nu pek başaramayacaktõ. Bu festivali, doruklara taşõyan ve ‘uçuracak’ olan, efsanevi şef, us- ta maestro Herbert von Kara- jan’dõ. Festivalin sanat yönetmen- liğine geldiği 1957’den, 1989’da ölümüne dek olayõn tek hâkimiydi. Festivalin sõnõrlarõnõ, Salzburg’un kapõlarõnõ dünyaya açtõ. Muhteşem Karajan, eşsizdi, hari- kaydõ, karizmatikti ama diktatördü. Çok da pahalõ zevkleri vardõ. Zen- ginlerin, aristokratlarõn, jet sosye- tenin buluşma merkezi, ancak dev bağõşlarda bulunanlara sağlanan bi- letler, yõldõz isimlere ödenen astro- nomik paralar, plak şirketleriyle ti- cari ilişkiler, fahiş fiyata biletler… Bütün bunlar eleştiriyi de kaçõnõlmaz kõlõyordu. Karajan’dan sonra, Salzburg Fes- tivali ayaklarõ daha yere basan bir çiz- giye getirildi. Yalnõz “ağır toplar”a değil, genç yeteneklere de fõrsat ve- rildi. Başarõyõ garantilemişlerden da- ha çok risk almaya yöneldi. Bilet fi- yatlarõ ucuzladõ. (Ucuzladõ dedimse: Bugün en pahalõsõ 480, en ucuzu 20 Avro arasõnda değişiyor.) Büyük olaylarõn televizyondan naklen yayõ- nõyla geniş kitlelerin gönlü kazanõldõ. ‘En İyiler’in platformu Salzburg, tipik bir ortaçağ, Orta Avrupa kasabasõ. Nüfusu normal za- manda 145 bin. Festival zamanõ mil- yonlarõ aşõyor. Burayõ benzerlerin- den farklõ kõlan olağanüstü doğasõ. Alpler’in eteklerinde, yüksek dağ- larõn doğal korumasõnda... Göllerle çevrili, ortasõndan Salzach Nehri ge- çiyor. Daha önceki gidişlerimde, fes- tival kadar, bu çarpõcõ doğa ve mi- mari de beni çok etkilemişti. Kent- te gotik ve barok mimari sarmaş do- laş. Daha az gotik, daha çok barok, zaman zaman da rokoko... Salzburg Festivali’nin bugünkü Başkanõ Helga Rabl-Stadler’in bir yazõsõnõ okudum Salzburg Dostarõ dergisinde. Doksan yõldõr süregelen başarõyõ açõklarken “Buraya sadece en iyiler davet edilir” diyor. 90. yõl kutlamalarõnda Salzburg Festivali’nin sponsorlarõ arasõna giren Borusan’õn, Filarmoni orkestrasõyla Fazõl Say’a eşlik edecek olmasõ, he- pimizin onuru ve kõvancõ... [email protected] Bu yõl 90. yaşõnõ kutlayacak Salzburg Festivali, dünyanõn en köklü ve nitelikli festivallerinden. “Açõlõş Kutlamalarõ” kapsamõnda festivale katõlacaklar arasõnda ise festival için özel bir beste hazõrlayan Fazõl Say ve ona eşlik edecek Borusan Filarmoni Orkestrasõ da var. Fatih Akın ‘Geleceğin Aslanı’nı seçecek Kültür Servisi - 1-11 Eylül 2010 tarihleri arasõnda düzenlenecek “67. Uluslararası Venedik Film Festi- vali” kapsamõnda yer alan “Gele- ceğin Aslanı-Luigi De Laurentiis Ödülü”nün başkanlõğõna Fatih Akın’õn getirilmesinden sonra, seçici kurul üyeleri de belli oldu. Festivalin çeşitli yarõşmalõ bö- lümlerine katõlan ilk filmlerden bi- rine verilecek “Geleceğin Aslanı- Luigi De Laurentiis İlk Film Ödü- lü” seçici kurul üyeliklerini Hong- Konglu yönetmen Stanley Kwan, İsrailli yönetmen Samuel Maoz, İtalyan oyuncu Jasmine Trinca ve Hintli bağõmsõz film yapõmcõsõ Ni- na Lath Gupta üstlenecekler. Fatih Akõn, geçen yõl “Soul Kitc- hen” adlõ filmiyle Venedik’te “Se- çici Kurul Özel Ödülü”ne değer gö- rülmüştü. Stanley Kwan, Hong- Kong’un Yeni Dalga sinemasõnõn en önemli yönetmenlerinden. Samuel Maoz, ilk konulu filmi “Lübnan” ile geçen yõl Venedik Festivali’nde Al- tõn Aslan’õ kazanmõştõ. Jasmine Trin- ca, yine geçen yõl Venedik’te en iyi genç oyuncuya verilen Marcello Mastroianni Ödülü’nü almõştõ. Nina Lath Gupta ise, son yõllarda bağõm- sõz sinemanõn ilginç örneklerinin yapõmcõlõğõ ve dağõtõmcõlõğõnõ üst- leniyor. 2004’ten bu yana verilen Luigi De Laurentiis Ödülü, bu yõl Venedik’te yarõşan bir ilk filmin yönetmeni ve yapõmcõsõ arasõnda paylaştõrõlacak 100 bin dolardan oluşuyor. KÜLTÜR MİRASI ‘İstanbul için adım atmadılar’ İstanbul Haber Servisi- Brezilya’da 25 Temmuz-3 Ağustos tarihleri arasõnda UNESCO Dünya Kültür Mirasõ Komitesi’nin yõllõk toplantõsõnda İstanbul’u “Tehlike altındaki miras listesine” alõnmasõna ilişkin rapor görüşülecek. İstan- bul’un Dünya Mirasõ Liste- si’nde kalmasõ için başlatõ- lan imza kampanyasõna des- tek veren mimar, şehir plan- cõsõ ve akademisyenler ken- tin karşõ karşõya olduğu bu tehlikeye karşõ Büyükşehir Belediyesi ve Kültür Ba- kanlõğõ’nõn adõm atmadõğõna dikkat çekti. İmza kampanyasõ başla- tan “İstanbul SOS Girişi- mi” Mimar Sinan Güzel Sa- natlar Üniversitesi’nde ön- ceki gün alõnacak önlemle- rin masaya yatõrõldõğõ otu- rum düzenlendi. İTÜ Mi- marlõk Fakültesi’nden Prof. Zeynep Ahunbay, UNES- CO’nun iptalini istediği Ha- liç Metro Köprüsü projesi- nin durdurulmasõ için ortaya hiçbir irade konulmamasõnõ eleştirdi. Mimarlar Odasõ İstanbul Büyükkent Şube Başkanõ Prof. Deniz İnce- dayı da “UNESCO tehdit- te bulunmuyor. Farkında- lığın yaratıldığı bir çalış- ma görmek istiyor” dedi. AKM önünde toplanan meslek kuruluşları ve sivil toplum örgütleri suç duyurusunda bulundu. Kültür Servisi - İki yõlõ aşkõn bir süredir ka- palõ olan Atatürk Kültür Merkezi’nin açõla- bilmesi için girişimler devam ediyor. Dün AKM’nin önünde bir araya gelen demokratik kit- le örgütleri ve meslek kuruluşlarõ temsilcileri, AKM onarõmõnda ihmali ve kusuru olanlar hak- kõnda İstanbul Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’na suç duyurusunda bulunacaklarõnõ açõkladõ. Kapatõlmasõndan bu yana gerçekleştirilen ta- dilat ve onarõm çalõşmalarõ sonucunda, AKM’nin tahrip olduğunu ve kullanõlamaz duruma geti- rildiğini söyleyen Kültür Sanat-Sen Genel Baş- kanõ Başkanõ Yavuz Demirkaya, AKM’nin koruma ilkelerine uygun olarak onarõmõnõn bir an önce yapõlõp, kültür ve sanat etkinlikleriyle İs- tanbul halkõnõn hizmetine açõlmasõ gerektiğini be- lirtti. Basõn açõklamasõnda söz alan TMMOB Mi- marlar Odasõ Genel Başkanõ Eyüp Muhcu ise AKM’ye sahip çõkamayan kurum ve kuruluşla- rõn bir suç işlediğini, bu tutumdan bir an önce vaz- geçilmesi gerektiğini dile getirdi. Suç duyurusunu imzalayan demokratik kitle ör- gütleri ve meslek kuruluşlarõ şöyle sõralanõyor; Kültür Sanat-Sen, TMMOB Mimarlar Odasõ İs- tanbul Büyükkent Şubesi, TMMOB İl Koordi- nasyon Kurulu, TOBAV, TOMEB, İstanbul Kültür Forumu, Özerk Sanat Konseyi, Nâzõm Hikmet Kültür Merkezi, Türkiye Yazarlar Sen- dikasõ, Uluslararasõ Plastik Sanatlar Derneği, Tür- kiye Tiyatrolar Birliği, Haber Sen, Pen Yazar- lar Derneği, Heykeltõraşlar Derneği, Sinema Emekçileri Sendikasõ, Sinema Eserleri Meslek Birliği, Senaryo Yazarlarõ Derneği, Kemal Türk- ler Eğitim ve Kültür Vakfõ. AKM ‘tadilatõ’na suç duyurusu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle