19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
E9j - Değil mi? liani Meclis 'in üçte ikisi olayt... - Değil!.. O sanal bir çoğunluk. Mus- solini yasasından kaynaklanan bir ço- ğunluk. O yiizde onla ttalya senatosun- da tek başına iktklar çoğunluğu kazan- mıştı. Yüzde doksanın ödediği bedel de, Mussolini'nin ödediği bedel de orta- da. Benim bildiğim çoğunluk, dünyanın her yerinde en az yarıdan bir fazladır. Güncel iktidarı oluşturan Meclis çoğun- luğu seçmenin yansından bir fazlasını mı temsil ediyor, azını mı? Çoğunu et- seydi, aynı toplumsal travma, aynı şid- dette yaşanır mıydı? îşte Bade Harab'ın itirazı buna. Sanal çoğunlukların, de- mokratikleşme fırsatını kaçırdıktan son- ra, toplumsal dayatmaya kalkışması yan- Iış. Gün günden eşitlik ve paylaşımın örselenmesi sadece haksızltk değil, aynı zamanda hem hırsızlık hem yolsuzluk. Çünkü toplumsal çoğunluğun istenci çalınmakla yetinilmemiş. Bir de ona azınlığın ideolojisi dayatılmaya kalkışıl- mıştır. Bunun sonucu kaçınılmaz biçim- de, hırsızın polis, sanığın yargıç, gardi- yanın mahkûm olmasıdır; Çünkü başka türlü haksızlığın üstü örtfilemez. Örtü- lemeyince de korku imparatorluğunun keyfi sürülür sanılmasın. Kırılma top- lumla devletin bağını bütünüyle kopar- dığı an, heveslinin tarartan ne kadar çoksa, o kadar fazla hüsran, fazla acı ya- şanır ve karanlıklar aydınlanır. Bu yüz- den ahnmayan derslerlc, yinelenecek dertlerin alegorisine romanın elverdiği genişlikte yer vermeye çahştım. DÜZENİ KABUL ETMİŞ AYDIN HALLERİ - Etcndili kullu çağlar. Eşitlik, rızık, sevap, günah ve benzeri birçok kavram- da "ayrım "lar. Dine yamanan en hü- kümran "ulema." Sonra bilgi, birikim, emek en yüce değer diyor "Obadan Ulusa." "Ve biz ne ilkiz, ne de son. Egemenlik tutsaklannın aklı, biziyok ederlerse, insanın iyiliğiyle, doğruluk ve güzelliğini yok edeceğini sanıyor. Yanı- îıyor!.. tnsanı... Onun içinin içindeki iyiliği... Oradan dışa vuran güzeüiği... Ve emekle üretilen doğruyu asla yok edemezler. Birsüre bastmrlar... Biraç- maza sapttnrlar. llatta bir zaman dur- dururlar. Ne var ki, insan yüreği atttkça, bastırtlanı besler. Saptmlanı düzeltir. O yüzden iyi de, doğru ve güzel de insan var oldukça, ya gerçekleşecek, ya özle- min isyanına dönüşeccktir" diyor. Be- delleri veya yanügdarı da irdelenerek.. - Bir an yer değiştirmemize izin verir- seniz sorum şu: Yalan ya da yanlış mı? - Olur mu? Elbette değil. Devam ede- lim, savaşlar... Hünerliyiğitlerin yazdığı destanlar... Dünya bilmem kaçınct kez yanıyor yine. Sulh hak getire, kana susa- mışlar ordularca meydanlarda arzı en- dam ediyor. Bu nasıl biryapıt ki benim dilimi de kendine benzetiyor, bir anafor gibi içine çekiyor. Genel adına nastl bir okuma arzu ettiniz diye sormaiı. - Hem umar hem dilerim ki, herkes sizin gibi okur. - "Ne cennetten vazgeçmek müm- kün... Ne ölümden kurtulmak!'.. Zer- düşt'ü öldürttüler... Sokrates'i zehirle- diler... Mazdek'i canlı canhgömdüler... Mansur'un kellesini kestiler... Ebu Müslim 'i boğdular. îki bin yüdan artık, iyi, doğru ve güzel izindeki nice insana kıyddar. İyi, doğru vegüzelin özlemi arttî. Korku isyanı biriktirdi. Biz ortaya çıktık! Eşidik, özgürlük, kardeşlik, ada- let ve bansı imeceye kattık. Dört yön, yedi iklimin bütün sabipkıranlannt ka- rabasanlarla uykulartndan sıçratttk. Tek tek saldırdüar, püskürttük!.." Hep utnut, hep umut... Veisyan... Ve..? - İnsana, geleceğe, aydınlığa, kendine güven. Umut da insan da tükenmez na- sılsa. - Çelişkileri ve hafsalasıyla tbni Bi- bi'ye gelelim. Onun çelişkisiyaman! Anlatır mısınız tbni Bibi'yi? - Müverrihlerle râviler de içinde, ta- rihçiler genellikle yargıçtır. Bu nedenle, yüzeyden bakıldığında çoğun tarihin hükmüyle, tarilı yazanın hükmü birbiri- ne karışır. Bibi, öylesi değil. Düzeni ol- duğu gibi kabul etmiş bir aydın. El- Evamirül Alâ'iyye, Fi-Umur'il Alâ'iy- ye'sinin Farsça yazmasının dokuzuncu sayfasında kendi itirafıdır: "Bana efen- dim tarafından gerçek bir Selçuklu tari- hi yazmam buyruldu. Incelemelerim so- nucunda gerçeğine gerçeğince erişeme- diğimden, yaşadıklarımı anlatmaya gi- riştim" diye harika bir özeleştiri örneği veriyor. Oysa gözlem ve aktanm dili olağanüstü! Şu betimlemelere bakar mı- sınız? "Hilkatin görünmeyen nakkaşla- rı, ilkyaz gelininin yakasına misk ve ce- bine gül doldurdukları bir zamanda; Anadolu Selçuklularının en Kudretli Sultanı Alaaddin Keykûbât, Hazreti Sü- leyman gibi mesareleri yutup yok eden soylu atı üstünde Antalya'ya giderken Egrinas'a uğradı. Orada öyle bir kubadabad (mesire) gördü ki, eğer ccnnetin bekçisi bu yere erebilseydi, cennetten ayrılır, hayretle parmağını ısırırdı. Toprağı yeşillikler- den firuze renkli, laleleri kandamlaları idi. Pmarlarının her köşesinden su yeri- ne sanki gülsuyu yahut berrak gözyaşı akıyordu. Havası misk kokulu, zemini nakışlı, her tarafı çeşitli kuşlarla dolu idi. Bir tarafta süt gibi tatlı, Çin ipekleri gibi dalgalı yeşil bir deniz, içinde meyve ağaçları ile süslenmiş yakın bir ada var- dı. Denize doğru akan bir pınar yardı ki gören ihtiyarlar gençleşirdi." Bunları böylesine güzel yazan biri, kitabında ka- çışının özeleştirisini yapmaktan da çe- kinmiyorsa, yeri ışık olsun!.. Bir roma- nın iç dinamiğini oluşturacak, çelişki ve tutarlılıklarını sergileme fırsatına sahip kahramanı demektir. Elbette yazan, bü- tün o gelgitleri aktarabiliyorsa. Umanm aktarılmıştır. - "Bilinen gerçektir. Her zaman her yerde her yeniliğe direnen bağnazlar ol- muş. tîk ağızda ptsmış, yenilmiş, hatta tümüyle ortadan kalkmtş gibi göriinse- ler de, her hamleyi kemire kemire çü- rütmenin yoîunu bulmuşlardır." Tehli- kenin farkında mısınız daha güzel dene- mezdi! - Vay ders almayana! Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün sözüdür; "Ders alın- saydı, yinelenir miydi?" - "Geçmiş iyi bilinirse, kök ve köken tanınır. Tohumun başağı, Blizin meyvesi çok fazla yanılmadan tammlanabilir. Üreten önlemini hu tantma göre alırsa, ziyanı önler, ürünü yararlandırabilir." Romanın bir amacı da bu değil mi? - Romanın diliyle söyleyeyim; Alkış!.. Özübu!.. - "Obadan Ulusa "nm devamı nastl gelecek, sonraki cilt/cilderi anlatır mısı- nız son soruda? - Birinci kitap, bin yılın ilk buluşması- nı anlatıyordu. lkincisi bunun nasüıyla, sonuçlannı... Uluslaşmanın devletedö- nüşmesini... Devletin toplumuna daya- narak büyüyüp yayılmasını konu edini- yor. Üçüncü kitap ise ilk kırılmayla, çö- zülüşün öyküsünü anlatmaya çalışıyor.B [email protected] Obadan Ulusa-Geçmijin Izi Gelece- ğin Özü-Bade Harab VErol Toy/ Cumhuriyet Kitapları/398 s. Gürer Yayınları Rusya'da I milyon kişi okudu. 25 dile çevrildi. İlk kezTürkçe'de... DMITRY GLUKHOVSKY Çeviri: Deniz BANOĞLU METRO 2033 Y l l 2033 • • • Nükleer savaş sonrası dünyada insan soyu neredeyse tilkenmiş, kentler yaşanamaz halde. Hayatta kalan blrkaç bin kişi dün,yanxn en bUyük nükleer sxgxnagx olan IvİOSkOVa MetrOSU'nda yaşxyor. Burasx insanlıgm son kalesi. tstasyonlar mini devletlere bölünmüş. İdealler, dinler, temiz su liltreleri gibi nedenlerle bir araya gelmiş halklar. Tek bir amaç var: Ne pahasma olursa olsun hayatta kalmak. Tüm insanlığın kaderi genç Artyom'un elinde. Tüm kitapçılar ve f$Şş mağazalarında Prof. Nureltin Mazhar Öktol Sk. No:9 Kat2 Şi»li-istanbul Tel: 0212 224 16 33 - 35 infoOgureryayincilik.com. wwww.gureryayinlari.com C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1062 SAYFA S
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle