29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Erol Toy ile "Obadan Ulusa-Ceçmişln izl Geleceğin Özü-Bade Harab'ın llk cildini konuştuk 'Umut, insan ve isyan tükenmeyecek' Yazar Erol Toy'un üç cllt- ten oluşan "Bade Harab" dlzlsinln ilk cildl Obadan Ulusa-Geçmlşln İzl Celece- ğln Özü-Bade Harab ı, Oğuz boylanmn blrleşerek bir imparatorluğa doğru yol almasını ve Büyük Sel- çuklu Imparatorlugunun kuruluşunu anlatıyor. llk clltte, 960ta cend'de top- lanan oğuz kurultayının, Oğuz boylannı tek bir dln çatısı altında birleştirmesl öyküleştlriliyor. Bade Ha- rab dizlsi gözden geçirdlğl belgelerle. içinde bulundu- ğu ortamı karşılaştıran Ib- nl Biblnln kendi kendisiyle hesaplaşmasıyla gelişlyor ve kurulacak imparatorlu- ğa adını veren Selçuk Bey'ln babası Kınık beyi + Dokak'ın, Oğuz yabgusu Beygo'ya başkaldınsıyla devam edlyor. Yapıtı okur- ken o dönemde yaşanan» larla Cumhuriyet tarihlmiz arasındakl benzerlikler gö- ze çarpıyor. Toy ile Oba- dan uiusa-Geçmlşln İzl Ge- leceğin Özü-Bade Harab ı üzerine söyleştlk. O camze AKDEMİR I X""^ ğuz Kurultayı dinleri m I inceliyor ve o Jönem a I m için etkisini dayata- Vı.^^ büeceği en zaytfege- mcnlik tslamiyet. Yettniş bin oy- mak, kurultay karanyla aynı anda Müslüman oluyor ve yolculuk baş- hyor. Oryantalize ritüellcr dünya- sından matcryalizme olumlu- olumsuz tüm imleriyîe gdgit biçemde, şaşaah bir izlekte masal gibi, deyiş gibi, mit gibi tarihten ibret keshler. Divan- larda yuvarlak masa teatileri, tüki politi- kalan... Ulular, hanlar, kaanlar, kurul- taylar... Halifesi, veziri, clçisi, bilgesiha- nilahn binbir ebesi... Dicle'si, Fırat'ı, îrcm Bağlan, Ceyhun, Seyhun 'u, Bağ- dat'/... Tümüne yer yetmeyeceğine göre milatlan sormah en önce... - Geçmişimizin bin yılında, benim gö- rebildiğim dört büyük buluşma, üç de kırılma var. Bunların her biri ağır buna- lımlara nedcn oluyor. Ama kcndini ye- niden üretcbilen toplumun dinamiği o bunalımın ardından, yepyeni bir umu- dun güneşini yükscltiyor. Ben bunlara buluşma ve kırılma diyorum. Belki bi- ' limsel ispatı olan bir gerçek değil. Ama SAYFA 4 roman gerçeği tanıklık edebiliyorsa, onun ispatı sayılır diye düşündüm. Tari- he kahramanlardan çok, emek verenleri öne çıkarma gözlüğüyle bakıldığında, görebildiğim böyleydi, izleği böyle gitti. Bu baglamdan yola çıkılırsa buluşmala- rın ilki, 960 Cend Kurultayı'nda sağla- nan din birliği. tkincisi, "Ûçtaki beyle- rin derilip Ertuğrul oğlu Osman'ı han dikmesi. Üçüncüsü, Ittihat ve Terak- ki'nin kuruluşu ve dördüncüsü; ulusal Kurtuluş Savaşı. Kırılmaların ilki Büyük Selçuklu Hakanı Alparslan'ın öldürülü-, şünden snnra Melikşah'm büyük vezir Nizamü'l Mülk tarahndan, kurultay de- rilmeksizin Sultan ilan edilmesi. EŞİTLİKLE PAYLAŞIMA CÜZELLEME - tkinci kırılma da Kanuni Sûltan 5ü- lcyman... - Evet, çünkü Kanuni doğan hilafet boşluğunu doldurarak iki dünya egeme- ni oluyor. Soyunun mutlak egemenliği adına, seçimli düzeni savunan kendi oğ- lunu boğdurmak da içinde her dayat- maya başvurup seçilmiş kurulların yeri- ne, kullannı getiriyor ve Celâli Isyanları Anadolu'yu Osmanlı Imparatorlu- ğu'nun elinden çekip alıyor. lyi irdele- nirse sonraki kırılmalarda da genel ge- çer gerekçe pek değişmiyor. Onun için bu birinci kitapta, ilk buluşmayla, ge- rekçcsine kavuşan bir toplumun devlete yürüyüşü anlatdıyor. Bunun için de top- lumun bütün kesimlerinin katkısıyla, et- kisi incelenmeye çalışılıyor. O yüzden çok geniş bir coğraryada, kendini yeni- den üretebilen insan altyapısıyla. Her eşitlik ve paylaşım dirilişini bastırmaya uğraşan saltanat heveslileriyle kullarının ya da üstyapısının ili^kileriyle çelişkileri- ni sergileme çabası. Sorunuz o arayışın bam teline basıyor. I - Üçüncü kmlmayı en çok bugünlere gönderme adına açmalı... - Tabii, ulusal Kurtuluş Savaşı'nda, antiemperyalist, antikapitalist "istiklali tam" gerekçesinde bütünleşen toplu- mun oluşturduğu Cumhuriyette, toplu- mun bütünü 1980'e kadar seçilmişler tarafından temsil ediliyor. Seçim hilele- rinden, delege oyunlarından, çok az da olsa lider sultalarından söz edilebilir!.. Ama bütün sözü edilen bu kusurlarla, bugünkü durum yasallaştırılabilir mi? Üstelik 1970'lere kadar TBMM'nin mutlak çoğunluğunu, ulusal Kurtuluş Savaşı dönemindeki kongre, miting ya da "Reddi llhak veya Müdafaai Huku- ku MUliye"ye şöyle ya da böyle bulaş- mışlar oluşturur. Zaten onlar sağken, (^ımhuriyet de toplum da büyük siyasal kavgalar verdiği halde, azınlık diktası korkusu yaşamadı. 27 Mayıs 1960'a gi- den kaygı, 1961 Anayasası'yla yepyeni, demokratik ve hem katılımcı, hem pay- laşımcı bir evrenin başlangıcını oluştur- du. Çünkü o anayasa toplumsal sınıf ve kategorilerin özgür seçimle yolladığı temsilcilerin uzlaşmasıyla oluşmuştu. 12 Eylül Anayasası, öyle mi? Hazırlayan Kurucu Medis, güvenlik soruşturma- sından geçmiş, tertemiz yurttaşlar ara- sından MÛli Güvenlik Konseyi'nin ata- dığı üyelerden oluşuyordu. Anayasanın kabulünden sonraki TBMM de aynı. Konsey'in izin verdiği parti yönetimleri- nin aday gösterdiği, aynı konseyin onay- Erol Toy'un romanının kahramanlanndan Ibnl BUM'nln tarthlnden Ikl mlnyatur. ladığı ve halkın parti çemberlerine mü- hür bastığı milletvekillerinden oluştu. O yüzden de lider sultası, Cumhuriyetin hiçbir döneminde görülmemiş ölçekte etkinlik kazandı. - Bir hezeyanm, bir çağın süratlc akışı çerçevesinde, din-devlet, insan-barbar, kaç-göç, aşk-nefret, kıhç-çiçek, can-ca- nan birbirine kontra öle-öldüre doldu- rulan bir vadenin öyküsü de Obadan Ulusa... Köke, kökene güzeüeme, bilgi- bilinç tazeleme ve tarihin belki de en çokyazdmayanını yazma... Dünya sava- şının en evveli, ağahabası... İnsan doğa- smın değişmeyenleri... Ödenen bedel- lerin, alınmayan derslerin, muhtemeldir j yinelenecek dertlerin ategorisi, yandma- ' dıysam eğer... - Yanılmıyorsunuz!.. Mevlâna; "Dün dünle gitti cancağızım/ Bugün anası ya- rınlann/ Bugün bitmeden gelir yarın/ Yeni şeyler söylemek lâzım!.." der. Bil- mem Bade Harab geçmişin türküsünü söylerken geleceğin ezgisine yer açabildi mi? Belki köke kökene güzelleme gibi görünen ya da gösteren de işin o yanı. ()yle anlaşılıyor ki, altını çizdiğiniz bö- lümler kökle kökeni güzellemiş. Bu çok sakıncalı değil. Köküyle kökeni derin ve güzellemeye yaraşır olmasa, görkemli ağaçlar da, güçlü toplumlar da ayakta duramaz. Ama yine de tanımınıza itira- zım var. Güzelleme köke kökene değil, eşitlikle paylaşımaydı!.. Şunu söyleyebi- lirim; güzellemeyi dilediğim kök köken, herkesin eşit, herkesin katabildiğince emek verdiği, gereksinimince yararlan- dığı paylaşımcı düzeneydi. Düzenin yozlaşıp bozuluşu daha çarpıcı betimle- i nir diye düşünülmüştü. Asıl temanın eşitlik ve paylaşım olduğundan, her kök ve kökende simetrisini bulmak müm- kün diye abartıldığı diye yorumlanması- nı dilerim. Çünkü sanırım öyle yorum- lanınca, şu gerçek bütünüyle ortaya çı- kar; yeteneksiz muhterisler ne zaman, üstelik toplumun yarıdan azının deste- ğiyle ele geçirdikleri devlet aygıtını çıka- rına kullanır. Bunu sürekli kılmak için de ideolojik dayatmayla saltanata çevir- meye sıvanır ve tarih yinelenir. Dayat- macı da, ideolojisi de nasıl bir karaba- san olursa olsun, bir anlık uyanışla düş • olur geçer gider. - Ya güncelden alarak, çoğunluksa? - Güncelde dayatan çoğunluk mu? C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 6 2
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle