22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 25 NİSAN 2010 PAZAR CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Sevk esnasõnda Ermenilerin katledilmesi ve mallarõnõn gaspõ şeklinde cereyan eden olaylarõn üzerine kararlõlõkla gidildi Hükümetten radikal kararlarSevk esnasõnda Ermenilerin kat- ledilmesi ve mallarõnõn gaspõ şek- linde cereyan eden olaylarõn üze- rine hükümetin kararlõlõkla gittiği ve ilgili vilayetlere suçlularõn ce- zalandõrõlmasõ yolunda talimatlar göndermiş olduğu arşiv belgele- riyle sabittir. Bu belgeler, olayla- rõn devamõ üzerine bu konuda ge- rekli hassasiyeti gösteren hükü- metin, durumu ülke çapõnda ele al- mak ve sorumlularõ cezalandõr- mak amacõyla radikal önlemlere başvurma kararlõlõk ve iradesini gösterdiğini de ortaya koymakta- dõr. Nitekim, Talat Paşa’nõn 28 Ey- lül 1915 tarihli tezkeresi üzerine, Meclis-i Vükela 30 Eylül 1915 ta- rihinde soruşturma komisyonlarõ kurulmasõ kararõnõ almõştõr. Bu kararda, Ermenilerin sevk ve iskânõ sõrasõnda ahaliden bazõlarõ ile bir kõ- sõm memurlarõn suiistimalleri ve kanuna aykõrõ hareketlerinin ol- duğunun anlaşõldõğõ belirtilerek, bunlarõ yerinde incelemek ve suçu tespit edilenleri Divan-õ Harplere sevk etmek amacõyla; Hüdaven- digar (Bursa) ve Ankara vilayetleri ile İzmit, Karesi, Eskişehir, Kara- hisar-õ Sahib, Kayseri, Niğde li- valarõna gönderilmek üzere üç he- yet teşkil edildiği, heyetleri oluş- turan kişilerin isim ve unvanlarõ da zikredilerek kaydedilmektedir. (Başbakanlõk Arşivleri, Meclis-i Vükela Mazbatasõ, nr. 1999/35 1673 kişi tutuklandı Bilahare, tehcir bölgelerinde in- celeme yapan Soruşturma Komis- yonlarõ’nõn verdikleri raporlara dayanarak görevini kötüye kulla- nan birçok görevli azledilmiş, ay- rõca 1673 kişi de tutuklanarak yar- gõlanmak üzere Divan-õ Harplere gönderilmiştir. Tutuklananlar için- de asker, polis ve Teşkilat-õ Mah- sus’a elemanõ sayõsõ 528 kişi olup bunlar arasõnda binbaşõ, yüzbaşõ, üsteğmen, teğmen, jandarma bölük komutanõ, polis komiseri ve polis gibi rütbeli kişiler mevcuttur. Ay- rõca, sõhhiye müdürü, tapu me- muru, muhtar, telgraf müdürü, nü- fus memuru, başkâtip ve emval-i metruke komisyonu reisi gibi 170 kamu görevlisi de yargõlanmõştõr. Diğer taraftan nakil sõrasõnda gasp ve saldõrõ olaylarõna kalkõşan çete mensubu ve halktan 975 kişi de yargõlanmak üzere Divan-õ Harp- lere sevk edilmiştir. Tutuklanan zanlõlar adam öldürme, yaralama, Ermenilerin mallarõna zarar verme, çalma, zorla para ve eşya alma, rüş- vet yağma ve yankesicilik, Erme- ni kõzlarõyla izinsiz evlilik ve va- zifeyi suiistimal suçlarõndan yar- gõlanmõşlardõr. 67 kişiye ölüm cezası 1916 yõlõna kadar Divan-õ Harp- lerde yapõlan yargõlamalarõn so- nucu verilen cezalar ve mahkeme safahatõ şöyledir: 67 kişi, ölüm ce- zasõ; 524 kişi hapis cezasõ; 68 ki- şi kürek, para, kalebent, pranga ve sürgün cezasõ; 227 kişi beraat ve yargõlanma reddi; 109 kişi mah- keme devam etmekte ve inceleme safhasõnda; 4 kişi velisine teslim; 674 kişi haklarõnda henüz bir işlem yapõlmayanlar. (Sarõnay, Yusuf, Ermeni Tehciri ve Yargõlanmalar 1915-1916, Türk Ermeni İlişkile- rinin Gelişimi ve 1915 Olaylarõ Uluslararasõ Sempozyumu Bildi- rileri (23-25 Kasõm 2005), Anka- ra s. 257-265.) Osmanlõ Hükümeti’nin 1915- 1916 yõllarõnda savaşõn olumsuz şartlarõ içinde Ermenilerin sevk ve iskânõ sõrasõnda kafilelerin güven- liklerinin sağlanmasõna azami ça- ba gösterdiğini, bu amaçla kanun ve yönetmenlikler çõkarmõş olma- sõ ve bunlara aykõrõ davranan ve su- iistimali görülen asker ve sivil devlet görevlileri ile çetecilik ya- pan Osmanlõ vatandaşlarõnõ aske- ri mahkemelerde yargõlayarak ce- zalandõrmõş olmasõ kanõtlamakta- dõr. Hükümetin bu konuda azami hassasiyetle hareket etmesi ve im- kânlarõ çerçevesinde her türlü ön- lemi almõş bulunmasõ, Ermeni tez- lerini savunan tarihçi ve yazarlarõn, tehcirin Osmanlõ topraklarõnda ya- şayan Ermenileri topluca yok et- meye yönelik kast ve kararõndan kaynaklandõğõ yolundaki iddiala- rõnõ çürütmektedir. Zira, hüküme- tin böyle bir kararõ olmuş olsaydõ, önce Ermenilerin tehciri sõrasõnda çõkarõlan kanun ve yönetmenlikler ile gönderilen talimatlara aykõrõ davrananlarõn yargõlanarak ceza- landõracağõnõ ilan etmek suretiyle caydõrõcõ bir kararlõlõk ortaya koy- mazdõ. Sonra da hukuk sistemini işle- terek suç işleyen subaylarla diğer makam sahibi devlet görevlilerini yargõlayarak idama ve ağõr cezalara çarptõrma şeklindeki radikal yön- temlere başvurmazdõ. Kukla askeri mahkemeler 1915-1916 yõllarõnda İttihat ve Terakki Hükümeti’nin kendi iradesiyle gerçekleş- tirdiği bu yargõlamalar dõşõnda, bir de Os- manlõ Devleti için bir teslimiyet ve esaret belgesi olan Mondros Mütarekesi’yle başlayan işgal döneminde iktidara gelen Hürriyet ve İtilaf hükümetleri tarafõndan kurdurulan askeri mahkemeler tarafõndan yapõlan bir yargõlama daha vardõr. Bu da Ermeni tehcirine ve azõnlõklara yapõlan zulüm ve katliama ilişkin suç iddialarõyla İttihat ve Terakki Fõrkasõ mensuplarõ ile kamu görevlilerinin yargõlanmasõdõr. Bu yargõlamalar sonucunda Divan-õ Harp mahkemeleri zanlõlarõ idam da dahil çeşit- li cezalara çarptõran kararlar almõşlardõr. Ermeni tezlerini savunan tarihçiler ve ya- zarlar, bu kararlarõn İttihat ve Terakki Hükümeti’nin soykõrõm suçunu işlediğini kanõtlayan temel belgeler olduğunu iddia ederler. Oysa, Amerika’nõn soykõrõm ala- nõnda önde gelen akademisyenlerinden biri olan Profesör Guenter Lewy, yazdõğõ kitap ve makalelerle söz konusu mahkû- miyet kararlarõnõn hukuk ve adaletle hiç- bir ilişkisi olmadõğõnõ ortaya koyarak bu iddiayõ çürütmüştür. Lewy, işgal altõndaki Osmanlõ Devleti’nin askeri mahkemeleri tarafõndan alõnan bu kararlarõn, tamamen siyasi amaçlõ olmalarõ ve doğruluğu de- netlenmemiş belge ve tanõk ifadelerine dayanmalarõ nedeniyle ciddi ve güvenli kanõtlar olarak kabul edilemeyeceklerini vurguluyor. Bu görüşünü desteklemek amacõyla, İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri Calthorpe’un 1 Ağustos 1919’da Londra’ya gönderdiği raporda “mahkeme süreci, hem bizim hem de Türk Hükümeti’nin itibarını zedeleyen bir maskaralığa dönüşmüştür” yolun- daki değerlendirmesine atõfta bulunuyor. Lewy ayrõca, hem iktidara gelen Hürriyet ve İtilaf partili hükümetlerin İttihatçõlara karşõ kin ve intikam hisleriyle hareket et- melerinin, hem de İngiltere başta olmak üzere İtilaf devletlerinin Osmanlõ Devle- ti’nin parçalanõp taksimini öngören plan- larõnõn (Doğu Anadolu’da bir Ermeni Devleti kurma), kararlarõn adaletsiz ve si- yasi amaçlõ olmasõna yol açtõğõnõn altõnõ çiziyor. (Lewy, Guenter, The Armenian Massacres in Ottoman Turkey: A Dispu- ted Genocide, The University of Utah Pres, 2005, s. 73-82) Bu görüşler gerçekleri yansõtõyor. Nite- kim Mütareke döneminde peş peşe işbaşõ- na gelen on Osmanlõ Hükümeti’nden so- nuncusu hariç olmak üzere hemen hepsi, İtilaf devletlerinin isteklerini yerine getir- mek için Divan-õ Harpleri “hukuki bir kamuflaj” olarak kullanmõşlardõr. İşgal komutanlõğõnõn her cezalandõrmak istedi- ği kişi hükümet tarafõndan derhal tutukla- nõp yargõlanmak üzere Bekirağa Bölü- ğü’ne gönderilmiştir. İngilizler, tutukla- malarõn olduğu kadar, yargõlama ve ceza verme sürecinin de baş takipçisi ve yön- lendiricisi olmuşlardõr. Bu ortamda, Sul- tan Vahdettin ve Damat Ferit Paşa, sa- vaşõn suçlarõnõ ve “Ermeni katliamları- nı” İttihatçõlarõn sõrtõna yükleyerek bu şe- kilde İtilaf devletlerine yaranmak suretiy- le, Paris Barõş Konferansõ’nda barõş şart- larõnõ yumuşatacaklarõ umuduna kapõl- mõşlardõ. Bu amaçla ülkedeki örfi idare koşullarõnõ ileri sürerek Divan-õ Harpler kurdurmuşlardõr. Ermeni çetecileri, Anadolu’da birçok isyan çıkarmış ve Osmanlı ordusuna saldırılar düzenlemiştir. Talat Paşa’nõn 28 Eylül 1915 tarihli tezkeresi üzerine, Meclis-i Vükela 30 Eylül 1915 tarihinde soruşturma komisyonlarõ kurulmasõ kararõnõ almõştõr. Bu kararla, görevini kötüye kullanan birçok görevli azledilmiştir. Salgõn hastalõklar en büyük felaket I. Dünya Savaşõ’na ilişkin araştõrmalar, bu savaşta Osmanlõ ordusunu ve Ermeni, Türk ve diğer Müslüman ahalisiyle Anadolu in- sanlarõnõ mahveden en büyük felaketin deh- şetli salgõn hastalõklarõ olduğunu göster- mektedir. Bu felaketin boyutlarõ hakkõnda bir fikir ve- rebilmek için önce Osmanlõ ordusundaki ölümler hakkõnda bilgi sunalõm. 1914-18 yõl- larõnda Çanakkale Savaşõ dõşõnda, savaşta ölen Osmanlõ askerlerinin sayõsõ 60 bin, hastalõktan ölen askerlerin sayõsõ 400 bindir. Hastalõk ölümleri, en başta tifüsten, di- zanteri ve lekeli hummadan, sonra da so- ğuktan ve gõdasõzlõktandõr. I. Dünya Savaşõ’nda Türkiye, hastalõktan ölümlerin, savaşarak ölenlerden daha fazla ol- duğu tek ülkedir. Doğu Anadolu’da 1914’ten sonra başlayan tifüs salgõnlarõ savaş alanõnõ kasõp kavurmuş ve 1919’a kadar devam et- miştir. Ruslara karşõ savaşan 3. Ordu’nun sadece 1915 Mart ayõnda yüzde 45’i salgõnlardan hastalanmõş ve bunlarõn yüzde 24’ü ölmüş- tür. Orduyu bu kadar korkunç bir şekilde te- lef eden salgõn hastalõklarõn, Ermeni olsun Türk olsun sivil halk üzerindeki etkisinin id- rake sõğmayacağõ kuşkusuzdur. Bu bakõmdan, tehcir sõrasõnda Ermeni ka- filelerin başõna musallat olan en büyük facia ölümcül hastalõk salgõnlarõ olmuştur. Bu sõ- rada Türk ordu birlikleri de aynõ durumda ol- duklarõndan Ermeni sürgünlerin durumlarõ- nõ düzeltmek mümkün olmamõştõr. Ancak, bölgedeki Türk ve Müslüman halkõn da hastalõktan ve açlõktan kõrõldõğõnõ unutmamak lazõmdõr. (Özdemir, Hikmet, Salgõn Has- talõklardan Ölümler, Türk Tarih Kurumu, An- kara, 2005) NemrutMustafarezaletive Divan-ıHarpkararlarınınbozulması Ne var ki mahkemelerin suç unsuru bulamamalarõ nedeniyle yargõlamalar aylarca sürmüş ve İttihat ve Terakki mensuplarõnõn ileri gelenlerinin topluca ve istenildiği şekilde cezalandõrõlma- sõ mümkün olmamõştõr. Bu durumdan son derece rahatsõz olan Damat Ferit 5 Nisan 1920’de dördüncü kez sadra- zamlõğa gelmesini fõrsat bilerek “Nem- rut veya Kürt” Mustafa Paşa Divan- õ Harbi olarak bilinen ola- ğanüstü yetkilere sahip bir mahkeme kurdurmuştur. Bu mahkeme, 26 Nisan’da ya- yõmladõğõ “Divan-ı Harp- lerin Teşkilat ve Vazifele- ri” hakkõndaki bir kararna- me ile sanõklarõn savunma ve avukat tutma haklarõnõ ellerinden almõştõr. Ayrõca, mahkeme halka açõk olma- yacak ve kararlarõ temyiz edilemeyecektir. Bu ne- denle bu mahkemede yar- gõlanan birçok sanõk sa- vunma hakkõndan mahrum edilmiştir. Ayrõca, sanõk- lar hakkõnda Ermeni ve Rum tanõklarõn suçlayõcõ ifadeleri, doğrulanmalarõna lüzum görülmeden gerçek kanõtlar olarak kabul edil- miş ve bu şekilde yapõlan yargõlamalar sonucunda sa- nõklar idam da dahil olmak üzere çeşitli cezalara çarp- tõrõlmõştõr. Nemrut Mustafa Paşa mahkemesinin Bayburt Ermeni tehci- ri sanõğõ Urfa Mutasarrõfõ Nusret Bey hakkõnda iki ayrõ çelişkili karar alma- sõ bu adalet rezaletini çarpõcõ bir şekilde ortaya koymaktadõr. Nusret Bey önce 4 Temmuz 1920’de kürek cezasõna çarptõrõlmõş ve bu karar mahkeme he- yeti tarafõndan imzalanmõştõr. Buna rağ- men, Nemrut Mustafa mahkemenin 20 Temmuz celsesinde Nusret Bey’i ida- ma mahkûm ettiren bir ikinci karar al- dõrmõş ve astõrmõştõr. Bilahare yapõlan adli inceleme Nusret Bey’in tama- men suçsuz olduğunu ortaya koy- mustur. (Kocahanoğlu, Osman Selim, İttihat Terakki’nin Sorgulanmasõ ve Yargõlanmasõ, Temel Ya- yõnlarõ, İstanbul, 1998, s. 42) Damat Ferit Paşa’nõn isti- fasõndan sonra Osmanlõ Dev- leti’nin son sadrazamõ olan Tevfik Paşa tarafõndan kur- durulan Harbiye Nezareti’ne bağlõ Divan-ı Temyiz-i As- keri, Divan-õ Harb’in mah- kûmiyet kararlarõnõ incelemiş ve sonuçta bunlarõn hemen hemen hepsini bozmuştur. Bu suretle Nemrut Musta- fa’nõn adalet adõna yaptõğõ haksõzlõk ve rezillikler tüm çõplaklõğõyla gözler önüne serilmiştir. Görüleceği üze- re, Mütareke dönemi Di- van-ı Harp mahkemelerini Osmanlı Devleti’nin hür iradesiyle birtakım gerçek- lerin ortaya çıkması için kurulan bağımsız ve adil bir kurum olarak görmek mümkün değildir. (Ata, Fe- ridun, İşgal İstanbul’unda Tehcir Yargõlamalarõ, TTK, Ankara 2005, s. 290) Bu nedenle, anı- lan mahkemelerin geçerlilik ve meş- ruiyetten yoksun kararlarının soy- kırım tezine kanıt olarak ileri sü- rülmesi boş ve anlamsız bir çaba ol- maya mahkûmdur. Mustafa Paşa Nusret Bey Hınçak alaylarından birinin ikinci bölüğünü gösteren bu fotoğraf 1915 yılında yayımlanmıştır. Tehcir sõrasõnda Ermeni kayõplarõ Ermeni iddialarõnõn savu- nucularõ, soykõrõmõn tehcir sõ- rasõnda meydana geldiğini ve bir buçuk milyon Ermeninin tehcir sõrasõnda öldüğünü ve- ya öldürüldüğünü iddia et- mektedirler. Osmanlõ nüfus verilerine dayanõlarak yapõlan değerlen- dirmenin savaş öncesi Ana- dolu’daki Ermeni nüfusunu bir buçuk milyon olarak gös- terdiği ve birçok yabancõ araş- tõrmacõ tarafõndan yapõlan tah- minlerin de bundan fazla fark- lõ sonuçlar vermediği dikkate alõnõrsa, Ermeni iddialarõnõn anlamsõz ve abartõlõ olduğu gö- ze çarpmaktadõr. Kayõplarõn tehcir nedeniyle vuku buldu- ğunu ileri süren Ermeni tarih- çileri soykõrõm tezlerini des- teklemek amacõyla zaman içinde savaş sõrasõndaki Er- meni zayiatõnõn rakamlarõnõ devamlõ olarak şişirmişler ve başlangõçta bir milyon dedik- leri bu rakamõ 2.5-3 milyona kadar çõkarmõşlardõr. Beş uzman tarihçi tarafõndan çeşitli yabancõ ülke arşivle- rinde yapõlan gayet yoğun araştõrmalar ve “elde edilen on binlerce belge” õşõğõnda Osmanlõ arşiv belgelerinin de değerlendirilmesiyle hazõrla- nan “Ermeniler: Sürgün ve Göç” adlõ eser, bu konuda Türkiye’de bugüne kadar ya- põlan en kapsamlõ çalõşmayõ oluşturmaktadõr. Belgelerde tehcir Ermeni nüfusu hakkõnda gerçekçi tahminlere ulaşõlma- ya çalõşõlan bu eserde, Birin- ci Dünya Savaşõ başlarken Ermeni nüfusunun 1.5 mil- yondan az olmadõğõ “siyasal motivasyonlardan uzak, bi- limsel yöntemlerle ortaya konulan .... kabul edilebilir” bir rakam olarak görülmekte ve bu noktadan hareketle şu sonuçlara varõlmaktadõr: Şurası unutulmamalıdır ki 1915’te Osmanlı Devleti, bilhassa Doğu ve İç Anado- lu’da yaşayan Ermenileri, bazı istisnalar hariç, yine kendi topraklarından olan Suriye ve Kuzey Irak böl- gesine sürmüştür. Bu sür- günde hastalıktan ve göçün elverişsiz şartlarından bir miktar Ermeni kaybı ol- muştur. Ancak bu kayıp hiç- bir zaman 1.5 milyon Er- meninin ölümüyle netice- lenmediği gibi yüz binlere de varmamıştır. Zira belgeler göstermektedir ki Anado- lu’nun tümünde ancak bu kadar Ermeni yaşamakta- dır. Sürgün edilenlerin sayısı ise 500 bindir. Sürgün edi- lenlerden büyük çoğunluğu 1918’den itibaren eski yer- lerine dönmüştür. Önemli sayıda bir Ermeni nüfusu da Osmanlı toprakları dışına, yani başka ülkelere göç et- miştir. (Hikmet Özdemir, Ke- mal Çiçek, Ömer Turan, Ra- mazan Çalõk, Yusuf Halaçoğ- lu, Ermeniler: Sürgün ve Göç, TTK, Ankara,2004, s.177) Doğu Anadolu’daki Ermeni ahalinin ve Ermeni çetelerinin Türk ve Müslüman halka karşõ giriştikleri toplu katliamlar ve yaptõklarõ akla hayale gelmeyecek in- sanlõk dõşõ vahşet, bu eserde belgelerle gözler önüne serilmektedir. Eserin içer- diği belgelerdeki verilere dayanõlarak ya- põlan hesap, 1914-1921 döneminde Er- meni katliam ve zulmü sonucunda 517 bin 955 Müslüman Osmanlõ uyruğunun öldüğünü ortaya koymaktadõr. Bu konuda zikredilebilecek yabancõ bir kaynak da, ABD’deki “Near East Reli- ef” kuruluşuna yardõm yapma izni veril- mesi için Doğu Anadolu’daki durumu yerinde incelemeye gönderilen Niles ve Sutherland’õn raporudur. Bu kişiler, ra- porlarõnda, esas yardõma ihtiyacõ olanla- rõn bölgenin Müslüman halkõ olduğunu vurgulamõşlar, Van ve Bitlis’te Ermeni- lerin Müslüman halka yaptõklarõ eziyetin ve katliamõn korkunç boyutlarõnõ dile ge- tirmişlerdir. (US 867.00 1005, Philip Brown of Princeton University to Willi- am Carr, Princeton, 11 October 1919) 500 bin Türk ve Müslüman öldü Y A R I N : T E Ş K İ L A T - I M A H S U S A
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle