22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 NİSAN 2010/ SAYI 1257 PAZAR 11 Nalbur, manav, bakkal, tesisatçı; yaşadıkları yer hakkında ne kadar söz sahibidir? Kuzguncuklu yazar Hanna Rutishauser'in yüreklendirdiği Kuzguncuk esnafı kendi mahallelerini ve hikâyelerini anlatıyor... Kuzguncuk'un esnaf hikâyeleriDENİZ ÜLKÜTEKİN B uyursunlar Hendim, Kuzguncuk'taki bir çalışma yaşamı öyküsü. Projenin sahibi araştırmaoı-yazar Hanna Rutishauser Kuzguncuk'taki mahallosiıido çok sovdiği Dursun Boy'iıı bakkalı kapanınca "yazık keşkn bir sürıi fotograf çoktirsoydik" diyorok alışveriş yaptığı osnafııı fotograflarını çekmoye koyulmuş. Fakat "ne yapacaksın ki fotografları" sorusu sıklaşınca esnafın hatıralarını da paylaşması yerektigini düşünmüş. Çevredekilerin öykülerini tuplanıaya başlanıış, ilk toplantıyı uı,: esnafın öyküleriyle yapmışlar, birkaç hafta sonra bir toplantı daha yapanaklar. Hanna 14 yıldır Kuzgunouk'ta yaşıyor. Kenriisi isviçmli, Tüıkiye'ye yorleşmeye karar verdiginde Kuzguncuk'la ilgili nvgülcı dııymuş. "Orası çok degişiktir, hep saııatçılar yaşar." Fakat yorloştikton sonra duyduklarıyla gördükleri birbirini pnk tutmaınış. "Bonim gördügümse çoğunlukla kırsaldan gelen insanlardı. Bir şekitde Anariolu'lulaşan bir mahalleydi" diyor. Ancak Hanna'nın semte gelmesi aynı zarnanda "aslında o taraflara kaçmak lazım" noktasında birleşen kontin olit kitlosinin Kuzguııcuk'u işgal altına alrnaya hazırlandıgı dönemo denk düşüyor. Hanna Kuzguncuk hakkında koııuşurken "bi7" diyobiliyor. Belki n da bahsottigi kitloyle birlikte gelonlerden ama semtle ilişkisi digerleri gibi yelişmemiş. "Aslında mahalkîli, bir yandan çok tehlikeli bir kavram, çüııkü insan küçük bir alana kapanıyor ama mahalleye baglanmak aynı zamanda kente baglanmak demek. Yani kontli olmanın bir halidir." Yeni bir mahalleye yerleştiginizde kaçınılmazdır. ilk iletişiminizi esnafla kurarsını/. Esnaf dorken küçük esnaf tabii. Bu da dcmok oluyor ki esnaf bir mahallo içindeki sosyal iletişimi saglayan on önomli 7Ümre. Hanna da bunun farkında. "Konuşmak istodigim iki konu vardı. Biri Kuzguncuk, insanlara tarih açısından bir şeyler sunabilmek. Esnafın çogu beni mahçup etti. Digeri de iş; ama ekonomik olarak dogil. Meşguliyet, uzmanlık ve kendini işlt; özdeşloştirmekle ilgili." Hanna iş konusunda tahmin ettigi cevapları alamamış. Bazı esnaf için işin en güzol yanı insanlarla kurdukları iletişimmiy. "'Bundan başka bir iş yapmak istemom' diye bir durıım hoıkus için söz konusu degildi" diyor. HAS NALBUR: Çlmentoyu da, boya tenckcSerlnl de •ırtımda taşıdım S akin bir başlangıçtı. Kalabalık yoktu burada. Yıl 1989. O zaman gayrimüslim çoktu, komşuluk da çok iyiydi. Bonim burada nalbur olarak çahştığım on bir senede gayrimüslimlerdo yaşlanan da ölon do çok oldu. Dükkân daha önoe sık sık el değiştirmişti, bon dördüncü sahibiydim, bana dediler: "Bakalım sen do no kadar dayanacaksın! Dovam ottiromozsin!" İlkönco cubimdon ilavo ottim, doldurdum dükkânı. Kolay degildi ilk yıllar. Kendi işim artık, daha da 7or. Saat altıda kalk, oradan Tahtakalo'yu git, toptancılardan alışvuriş yap. Çok çalıştım, sekiz sene sırtımda taşıdım her şeyi, çimentoyu da sırtımda taşıdım. Ama en büyük sorun marketler. Çok taksit yapıyorlar, malları kapıya kadar gotiriyorlar. Galiba küçük esnaf kalmayacak. Yine de işimi çok soviyorum. • Nükte Onat Dilber, \'3 yıldır Kuzguncuk'ta esnaf. "Limonluk'u yeni açtığım yıllardı, bir dogum günü partisi vermiştik. Gece eve dönerken çok yorgundum, taksiyo bindiiTi vo tok kolime konuşmak istemiyordum, aradan yarım saat filan geçti, şoföro 'Buıı sizo yolu tarif ettim mi' diye sordum. Yanıtı 'Hayır ama zaten nerede oturdugunuzu biliyorum 1 oldu, anladım ki burada insana bir şey olmaz." Ailesinin Marmaris'te hayal kırıklıgıyla biten kafe açma girişimi sırasında mutfak işiııi ögronip Kuzgutıcuk'ta esnaflıga başlarnış. "Başlarda mesafo koyuyordum ama artık burası bir parçam haliıiu geldi. Hemen hor gün aynı insanlar gelip yomok yiyorlar." Elbette her gün göıülen insanlarla bir siire sonra arkadaş olunuyor. Nasıl ki osnaf için müşteri memnuniyeti varsa, Kuzguncuk'ta osnafı kırmamak da önomli. "Goçonlordo dovamlı müştorilerimdiiiı biri 'ya kusura bakma canım çok mantı çekti, gidip karşıdaki dükkânda yudim 1 dedi." • MERCAN MANAV: Oüzel domate» buldun mu, satmak bile Istemlyorsun I / uzguncuk başka bir yer. l \ Insanların muhabeti beni bagladı buraya. Burası sıcak, kibaı bir yer, diyaloğu da iyi. istanbul'un diger semtlerinde insanlar birbirlerino karşı daha mesaffili. Biri ölürse, alt kattaki komşunun lıabori bilo olmuyoı. Burada herkes geliyor cenazeye. Hu a7 da olsa bağımhlık yapıyor. Halen Tu/.la'da akrabalarımız var, nnlara gidiyoruz bazen ama orada kalnıayı hiç istemiyorum. "Bir an önce Kuzgunouk'a dönelim" diyorum. Buraya alıştım degiştim bile. Kuzguncuk beni degiştirdi. fclimde iyi mal varsa, pek satmak istemiyorum. Bir daha bulabilocûk miyim acaba, diye düşünüyorum. Bunun için hiç de müşteriyi teşvik etmiyorum, "iki kilo al, üç kilo al, şundan da al, bundan da" falan. Kıi7guncuklu lokantalar buradan mal alıyor, bu bir şans. Her yerde yok böyle. Onlara Ö7el tiyata vetiyorum. Tabii onlar daha büyük miktarda vı; daha dü/onli mal alıyor. Müşteriylu ilişkimiz do başka bir olay. Müşteri hep haklı, sen hep hnksi7sın. Yoksa elinden gider, kaçar. Karpu7 kabak mı çıktı, güler yü/lü kabul ediyorsun bunu. İncinmodun, kondi zararına olsa bilu. Aynı şey verusiyo doftori: No zaman verecegini belli etmeden yazdırıyor müşteri. Sen de yazıyorsun. • ^ V ^ H | PAZARIN PENCERESINDEN vM^^kf ''"••" • ^ ^ ^ A I SELÇUK EREZ İktidara geldiğimde... s-~\ kullarda her sabah çocuklara "Türk'üm- \-J doğruyum-çalışkanım"dan sonra Cyrano de Bergerac'ın şu pasajını yüksek sesle okutacagım: " - Ne yapmak gerek peki? Sağlam bir arka mı bulmalıyım? Onu mu bellemeliyim? Bir agaç gövdesine dolanan sarmaşık gibi Önünde egilerek efendimiz sanmak mı? Bilek gücü yerine dolanla tırmanmak mı? istemem! Herkesin yaptığı şeyleri mi yapmalıyım?.. Sonradan görmelere övgüler mi yazmalıyım? Bir bakanın yüzünü güldürmek için biraz şaklabanlık edip, Taklalar mı atmalıyım? istemem! Eksik olsun!.." Niye mi? Çeşitli nedenleri var... Bunlardan biri, Cyrano'yu Edmond Rostand'dan böyle güzel çovirmiş olan Sabri Esat Sivavuşgil gibi bir odobiyatçımızın bu dünyaya gelip geçtigini bilmelerini istememdir. "Çocuklarımıza, bu tiradı neden okutuyorsun?" diye soracak olan annelere ve babalara, "Bunu, estetik cerrahinin olumsuz etkilerini kavrayın" diye söylotiyorum!" diyecegim. "Çünkü 17 yy'da estetik cerrahlar varolsalardı Cyrano'nun burnu öyle uzun kalmaz ve o, burnundan kaynaklanan ezikliğinin yoklugunda böyle güzel sözler söyleyemezdi..." diyecegim. Böylece Cyrano de Bergörac'ın aslında sadece bir oyun kahramanı olmayıp 1619-1655 yılları arasında yaşamış bir yazar oldugunu da ögrenmiş olacaklar. Alfabo kitaplarının son yapraklarına da Frich Kaestner'in Behçet Nocatigil tarafından çovrilmiş "Politika Dışındakileri Kutlama" şiirini büyük harflerle bastıracak ve bunun, okumasını ögrenon çocukların ilk rs/berloyecekleri şiir olmasını sagiayacağım: Ne çıktı, ne de çıkar seslnlz/ Diledikleri gibi yapsınlar, dersinlz. Olur mu devletin işine kanşmak?/ Siz oturun, bekleyin o kadar! Sanki bir dişçidir başucunuzda kader/ Sizin ödeviniz de agzınızı açmak.. Sonra, bu şiiri yü/t3İ okuyan çocuklara Nâzım'ın bir şiirinin kazılmış olduğu brorı/ bir plaket hediye edeceğim: Annelerin ninnilerinden / spikerin okudugu habere kadar/ yürokte, kitapta ve sokakta yenebilmek yulanı / anlamak, sevgilim, o, bir müthiş bahtiyarlık / anlamak gideni ve gelmekte olanı. Daha sonra no mi olacak? Sırası geldiginde muhalefeti bastırıp, beni eleştireni hapsodip iktidarda kalmaya çalışrTiayacağım; çünkü ben iktidardayken kimsenin hakkını yemeyecek vo hiçbir şey çalmayacagım. Bir daha iktidara gelmesem do fark etmeyecek: Çünkü bu şiirleri içine sindirecek çocuklarımı/ı siz artık kandıramayacaksınız! • selcukerez@gmail.com k a m i l m a s a r a c i @ q m a i l . c o m Espirisentır Maskeli balo - Yüzünü şeytan görsün! - Aşkolsun.. record - Dişlerimin yoğunluğu nedeniyle ısıramadım kusura bakma.. - Takma dişine.. değmez.. Top-us Düdüksüz bir hakemle topsuz futbolcu mutlu bir çifttir. Hangi yaprak Serçeleri görünce Pır pır olmak istemez ki? Ortada yok Serçe çocuklarım: Kalbim öyle darmadağın... Gizlenin siz: "Güle güle uçun..." Demiyorum bugün ben de! Herhalde Kuşlardan biri ki Kulaklarım böyle çınladı... Adil Izcl (Haiku'ş) Fotosentır Foto: Mehmet Ünal Toplum: Ayyyrııll! Ekonomi: Götüüürrr! Misafir çizer: Akdağ Saydut Sahibinin sesi • Gerçeğe boyun eğmek zorunda kalmadıkça zihinsel aktivite kolaydır. • Kesinlik, genellikle bir yanılsamadır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle