23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
CMYB C M Y B 23 NİSAN 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Tarihi Algılamak... hikmet.cetinkaya@ cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212 343 72 69 Güncel yaşamda gerçekle yalan iç içe girer... Siyasal tarihi öne çıkarıp felsefi tarihi dışlarsak dünü ve bugünü nasıl algılarız? Eğer böyle yaparsak ne Kurtuluş Savaşımızı, ne Aydınlanma Devrimi’ni ne de Mustafa Kemal Atatürk’ü algılayabiliriz! 2010 yılının Türkiye’sine baktığımızda, dinci-tarikatçı kuşatmayı, emperyalizmin kıskacını, vahşi kapitalizmi güler yüzlü gösteren küreselleşmeyi görürüz. Aydınlanma Devrimi, aklın inançtan, bilimin dinden bağımsızlaşması değil midir? Atatürkçü, yurtsever olmanın birincil koşulu tam bağımsızlıktır... AKP iktidarı, Türkiye’nin dağlarını, ovalarını, göllerini çokuluslu “altın avcıları”na peşkeş çekerken kendilerini ulusalcı, Atatürkçü, yurtsever olarak görenler nasıl bir tepki gösteriyorlar? Bu, olup bitenlerin farkındalar mı? Laik demokratik cumhuriyete sahip çıkmak, Aydınlanma Devrimi’ni özümsemekle olur! Ümmetten ulusa geçiş, yani uluslaşma feodal yapının kırılmasıyla gerçekleşir. Güneydoğu’da feodal yapı kırılmadan, azgelişmişlik ortadan kalkmaz, temel hak ve özgürlükler gelişmez. Laiklik toplumda yerleşmediği sürece, demokrasimiz gelişmez; insan kulluktan kurtulup bireyleşemez. Türkiye’de üniversiteli gençler “parasız eğitim” istiyor ve zaman zaman gösteriler yapıyor. O gençleri, polis coplayıp, yerlerde sürükleyip, gözaltına alarak fişliyor. Dünyanın hangi gelişmiş demokratik ülkesinde böyle görüntülerle karşılaşıyoruz... Hiçbirinde! Sendikal hak ve özgürlüklerin olmadığı bir ülkede temel hak ve özgürlükler olmaz! *** İlhan Selçuk’un deyişiyle insanlık tarihinde yüzeyselliğin peşine düşüldü mü, hiçbir şey anlaşılmaz; tarihin anlamı, felsefe tarihinin sayfalarında yazılıdır. Şöyle bir dünyaya bakalım... Savaş alanları, varsılların satış pazarlarıdır... Peki, yoksullar için savaşın anlamı nedir? Ölüm, yıkım, sefalet! Geçmişte Yemen’de, Kafkasya’da, Bosna’da bu acılar yaşandı, şimdilerde Irak’ta, Afganistan’da yaşanıyor... Yoksul Kara Afrika ülkelerinde insanlar birbirlerini boğazlıyor, kan gölünde boğuluyor. Afganistan’da savaşla birlikte uyuşturucu tarımının artması bir rastlantı mı? Güneydoğu’da, Kuzey Irak’ta uyuşturucu trafiğinin ivme kazanması, silah alışverişinin canlanması, savaşla arasındaki bağlantıdan kaynaklanmıyor mu? Yoksullar birbirini boğazlarken varsıllar daha varsıllaşıyor, Kuzey Irak’ta petrolün, doğalgazın üzerine oturuyor silah tacirleri ve milyarca dolar kazanıyor. Önceki gün İlhan Selçuk’un yıllar önce yazdığı bir yazısı elime geçti... İlhan Ağabey şöyle diyordu. “Hiç kuşkusuz insanlık tarihinin en büyük dönüşümü, savaşlar, krallar, darağaçları, isyanlar, kurulan ve yıkılan iktidarlarla açıklanamayacak ölçüde bir derinlik taşıyor. 18. yüzyılın zaman aralığına sığmayacak kadar çaplı bir süreci içeriyor; 18. yüzyıldan sonra uzama yayılıyor; 1923 Devrimi’yle Anadolu’ya yansıyor; İslam coğrafyasında ilk kez bir Müslüman toplumda uygulamaya dönüşüyor; Batı’nın dışında, Batı’nın emperyalizmine karşı ama Batı uygarlığından yana bir çelişkiyi yaşayan ‘Kemalist Devrim’in gerçekliğini oluşturuyor. ‘Atatürk dönemi tek partili rejimdi’ diye ahkâm kesmek bu tarihi açıklar mı?” *** Son elli yıla baktığımızda laikliğin altını oyanlar gerici - tarikatçı - faşist iktidarlardır... Askeri darbeler Atatürkçülük adı altında, laik demokratik cumhuriyetin gerici - tarikatçı - faşist iktidarlar gibi altını oymuşlar, temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmışlar; solcuların, sosyalistlerin, devrimcilerin, emekçilerin çanına ot tıkamışlardır... Bugün yaşananlar geçmişin ürünü değil mi? Bu koşullar altında olsak bile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınız kutlu olsun! Polisler göreve iade edildi ANKARA (AA) - Yüksek yargõ organlarõ başkanlarõnõn Ankara Adliyesi’ndeki toplantõsõnda, Savcõ Mustafa Şahin Tanrõöver ile tartõşan Danõştay 4. Daire Başkanõ Miyase Engin Kumrulu’nun korumasõ Emine Demirel ile hâkimler ve Savcõlar Yüksek Kurulu Üyesi Ali Suat Ertosun’un korumasõ Muzaffer Gümüş görevlerine döndürüldü. Emniyet yetkilileri, soruşturmanõn devam ettiğini belirterek polis memurlarõnõn daha fazla mağdur olmamasõ için görevlerine iade edildiklerini belirtti. ‘Azerbaycan’da mezalim’ İZMİR (Cumhuriyet) - İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) ve Azerbaycan Parlamento Muhabirleri Birliği’nin işbirliğiyle düzenlenen 60 fotoğraftan oluşan “Fotoğraflarla Azerbaycan’da Ermeni Mezalimi” konulu sergi Tarihi Havagazõ Fabrikasõ’nda açõldõ. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanõ Aziz Kocaoğlu, serginin bir “ibret vesikasõ” olarak açõldõğõnõ belirtti. Asıl üye Necipoğlu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül, Anayasa Mahkemesi asõl üyeliğine, Askeri Yargõtay Genel Kurulu’nca gösterilen üç aday arasõndan Askeri Yargõtay Üyesi Hâkim Kõdemli Albay Nuri Necipoğlu’nu seçti. Anayasa Mahkemesi’nin Askeri Yargõtay kontenjanõndan asõl üyesi Necmi Özler, 1 Nisan 2010’da emekli olmuştu. Helin Kürdistan ismine beraat DİYARBAKIR (Cumhuriyet) - Diyarbakõr 5. Ağõr Ceza Mahkemesi Şanlõurfa’da kõzõna ‘Helin Kürdistan’ ismini koyduğu gerekçesiyle yargõlanan Ahmet Atõş’õn “suçu kasten işlemediği” gerekçesiyle beraatõna karar verdi. Atõş Birecik’te gerçekleştirilen izinsiz gösteriye katõldõğõ gerekçesiyle yargõlandõğõ davada ise 8 yõl 4 ay hapis cezasõna çarptõrõldõ. Muş davası için başvuru MUŞ (AA) - Muş’un Bulanõk ilçesinde 15 Aralõkta’ki olaylõ gösteride ölen Necmi Oral ve Kemal Ağcan’õn ailelerinin avukatlarõ, Samsun’da görülen davanõn başka bir ile alõnmasõ için Muş Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’na başvuruda bulundu. Davanõn görüldüğü Samsun’da 12 Nisan günü kapatõlan DTP’nin Genel Başkanõ Ahmet Türk yumruklu saldõrõya uğramõştõ. Ege’de müdahale ANKARA (AA) - Yunanistan’a ait uçaklar, Ege Denizi’nde eğitim uçuşu yapan Türk uçaklarõna önceki gün iki kez müdahale etti. Genelkurmay Başkanlõğõ’nõn internet sitesinde yer alan duyuruya göre, Türk Hava Kuvvetleri Komutanlõğõ’nõn Ege Denizi’nin uluslararasõ hava sahasõnda eğitim uçuşundaki F-16 uçaklarõna, Yunanistan’õn Tanagra ve Larissa meydanlarõndan kalkan M-2000 ve F-16 uçaklarõ tarafõndan Midilli Adasõ’nõn güneybatõsõnda iki kez önleme yapõldõ. Anayasa Mahkemesi Başkanõ’ndan en yumuşak uyarõ hükümete geldi Kõlõç: Çoğunluk değil çoğulculuk önemli ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Anayasa Mahkemesi Baş- kanõ Haşim Kılıç, bir araya gelmiş siyasi düşünce sahipleri ile kültür ve inanç gruplarõnõn eğilim ve beklentilerine cevap veren bir ana- yasa oluşturulmasõ gereksinimi- nin açõk olduğunu vurgularken “Çoğulcu ve çoğunlukçu niteliği bulunan demokratik rejimlerde ‘bir sayõ fazla ise hepsi benim’ bi- çimindeki sayısal üstünlük an- layışı, temel hak ve özgürlükler alanında asla geçerli olmayan bir ilkedir” dedi. Anayasa Mahkemesi’nin 48. ku- ruluş yõldönümü mahkemede dü- zenlenen törenle kutlandõ. Törene, Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan, CHP lideri Deniz Baykal ile çok sayõda siyasetçi ve yargõç katõldõ. Haşim Kõlõç’õn konuşmasõndan öne çõ- kan değerlendirmeler şöyle: Hastalıklı hukuk devleti: Yargõnõn bağõmsõzlõğõ, tarafsõzlõğõ, adil yargõlanma ve sorunlarla do- lu işleyişine ilişkin konularda top- lumun ciddi kaygõsõ, endişesi ve şi- kâyeti vardõr. Bu çõğlõklara sebep olan sorunlarõ konuşmadan üstünü örtmek, ötelemek ancak, hastalõk- lõ bir hukuk devletinin böyle devam etmesinden çõkar sağlayanlarõn bi- linçli bir yöntemi olabilir. Saplantılı, ideolojik iti- razcılar: Sorunlara çözüm öne- rileri getirmek yerine suçlamayõ ter- cih eden önyargõlõ ve saplantõlõ ideolojik itiraz sahipleri, haklõ ve isabetli çözümlerin hayata geç- mesini engellemektedirler. Yargõ, sorunlarõna ilişkin özeleştirisini yapma cesaretini göstererek çözüm yollarõnõ doğrudan topluma öne- rebilmeli, çocukluk dönemine iliş- kin hastalõklarõndan kurtulma za- manõnõn geldiğini anlamalõdõr. Ba- ğõmsõzlõğa ve tarafsõzlõğa teslim ol- mayõ reddedenler ayakta kalama- yacaklardõr. Kapanmamış hesap kal- masın: Yasama, yargõ ve yürüt- me gücünü kim kullanõrsa kullan- sõn, yasal güvencelerin arkasõna saklanarak hukuk dõşõ yöntem ve yollarla ülkeyi, demokrasiyi ve Cumhuriyeti kurtarma düşünce- sinden vazgeçilmelidir. Toplumun geleceğine dair korkularõ yõllarca is- tismar edilerek kullanõlmõş, hu- kuk dõşõ davranõşlarõn, işkencelerin, faili meçhullerin meşru zemini oluşturulmaya çalõşõlmõştõr. ‘Ku- rumlar yıpranmasın’ anlayõşõ- nõn arkasõnda ülkeye nasõl bir be- del ödettirildiğinin farkõnda oldu- ğumuzun bilinmesi gerekir. Anayasa nasıl olmalı: Bir araya gelmiş siyasi düşünce sa- hipleri ile kültür ve inanç grupla- rõnõn eğilim ve beklentilerine cevap veren bir anayasa oluşturulmasõ ih- tiyacõ açõktõr. Çoğulcu ve çoğun- lukçu niteliği bulunan demokratik rejimlerde “bir sayı fazla ise hep- si benim” biçimindeki sayõsal üs- tünlük anlayõşõ, temel hak ve öz- gürlükler alanõnda asla geçerli ol- mayan bir ilkedir. Anayasalarõn içe- riği kadar, yasalaşma yöntemi de demokratik rejimin dokusuna uy- gun katõlõmcõ, çoğulcu, özgürlük- çü bir süreci yansõtmasõ her yüre- ğin temennisi ve beklentisidir. Genetiğiyle oynanmış la- iklik: Toplumun en masum so- runlarõnõn bile ideolojik bir bakõş- tan geçirildikten sonra rejim krizi- ne dönüştürülmesi siyasal ayrõş- manõn keskinleşmesini besleyen en önemli kaynaktõr. Hukuk devleti, demokrasi ve laiklik gibi evrensel değerlerin genetik yapõsõ değişti- rilerek bize özgü modeller yaratõl- masõ, sorunlarõmõzõ çoğaltmaktan başka sonuç doğurmamõştõr. Ergenekon göndermesi: Cezaevlerinde yatan hükümlü ve tutuklu sayõsõ 116 bin civarõnda gö- rülmektedir. Bu sayõnõn yüzde 52’si tutuklu olarak cezaevindedir. Çağdaş ülkelerle kõyas edileme- yecek kadar tutuklu barõndõran ül- kemizdeki bu tablo kimseyi rahat- sõz etmez iken itibarlõ, rütbeli, ma- kam sahibi insanlar bu sayõya da- hil olduklarõnda yargõçlarõn taraf- sõz olmadõğõ iddialarõ söylenir ha- le geldi. Tutukluluğun erken ce- zalandõrma yöntemine dönüşmesi insan onurunda onarõlmasõ güç ya- ralar açmaktadõr. Yargı da saydam olmalı: Yargõda şeffaflõk dönemi açõl- malõdõr. Bu nedenle TBMM’de ol- duğu gibi Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere, Yargõtay ve Danõştay’õn genel kurullarõndaki görüşme ve müzakerelerin kayda alõnmasõ, tutanaklarõn kamuoyu- na açõklanmasõ veya önemli gö- rüşmelerin herkese açõk olmasõ sağlanmalõdõr. Bize yakõn ya da ötekine yakõn hâkim ve mahkeme ayõrdõnõn söyleme dönüşmesi yar- gõnõn da, hukuk devletinin de çö- küş habercisidir. Derneklere sınırlama: Yargõ mensuplarõnõn kurduğu der- nek ve birliklerin faaliyetlerinin bazõ sorunlarõ da beraberinde ge- tirdiği yaşanan bir gerçektir. Yar- gõç derneklerinin toplumun tüm sorunlarõyla ilgili, öneri, görüş ve düşünce açõklamalarõ yargõnõn tarafsõzlõğõ ile doğrudan ilgilidir. Açõklanan görüş ve düşünceler baz alõnarak derneklerin farklõ siyasi zeminlere oturtulmasõ, yar- gõnõn siyasallaşmasõ kapsamõnda ciddi bir tehlikedir. Seçim değil atama: Yük- sek yargõdaki seçim sisteminin ob- jektif kriter ve meslek ilkelerine da- yalõ çözüm yollarõ ile yeniden dü- zenlenmesi ve seçimlik görevlerin sayõsõnõn azaltõlmasõ, yargõnõn ta- rafsõzlõk ve bağõmsõzlõk sorununa ciddi katkõ sağlayacaktõr. Anayasa Mahkemesi’nin 48. kuruluş yıldönü- mü mahkemede düzenlenen törenle kutlandı. Törene, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Baş- bakan Tayyip Erdoğan, CHP lideri Deniz Bay- kal ile çok sayıda siyasetçi ve yargıç katıldı. Tö- rende Gül’ün hülle yoluyla atadığı Alparslan Al- tan da ant içerek kisvesini giydi. (Fotoğraf: AA) RESEPSİYONA ORGENERAL GÜNER DE KATILDI ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Anayasa Mahke- mesi’nin kuruluş yõldönümü nedeniyle dün resepsiyon ve- rildi. Anayasa Mahkemesi Başkanõ Haşim Kılıç’õn ev sa- hipliğini yaptõğõ resepsiyona Genelkurmay 2. Başkanõ Or- general Arslan Güner’in de katõlmasõ dikkat çeti. Güner ile Kõlõç uzunca bir süre soh- bet ettiler. Resepsiyona katõlan Yargõtay Başkanõ Gerçeker, anayasa değişikliğine ilişkin sorular üzerine “Hâlâ temel ilkeleri savunmak zorunda kalıyorsak diyecek bir şey yok. Yargı bağımsızlığı, kuv- vetler ayrılığı, hukuk devleti ilkelerini savunmak zorunda kalıyoruz. Konuşmaktan yo- ruldum. Hep aynı şeyleri söylüyoruz” değerlendirmesi- ni yaptõ. Haşim Kõlõç da gaze- tecilerin kendisinin daha önce yaptõğõ uzlaşma çağrõsõnõ anõmsatarak, bu konuda geç kalõnõp kalõnmadõğõnõ sorul- masõ üzerine “Henüz geçmiş bir şey yok. Her zaman uz- laşma, görüşme mümkün- dür” karşõlõğõnõ verdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle