23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
10ŞUBATÇARŞAMBA Amerikalılann bütün şaşma, beğenme duygularını bildir- mek için "Oh, my God!" dediklerini önceki gelişlerimde de çok duymuştum. Bu kez ilgimi, bu ünlem yerine sık sık "Oh, my gosh (gaş)" demeleri çekti. "Oh my God"ın Türkçe çevirilerdeki "Aman tannm" karşılığına çok alışığız. Yalnız çevirilerde mi? Türkiye'de hiç Ingilizce bilmeyenlerin bile bu çeviri "nida"sını aynen yıneledığini, "Aman tannm!" diye çığ- lıklar attığını duymayanımız yok gibidir. Ama bu, "Oh, my gosh" ne oluyor? Tanrıya verılen başka bir ad mı? Sordum. Efendim, "Oh, my God!" dinsel bır ıfade olduğu için, onun yerine bu ikincisi yeğlenmekteymiş. Peki, "gosh" ne demek? Hiçbiranlamı yokmuş bu sözcüğün. "God" dememek için "gosh" diyoriarmış. Laiklik böyle gerektirdiği için yapılıyor- muş bu. Başka dinden ınsanlar, Yehova Şahitleri, dinsizler de yaşamaktaymış Amerika'da. Dolayısıyla onlan dışlayan dinsel çağrışımlı bir ünlemin kullanılması doğru değilmiş. Bu açıklama, Amerika'da laikliğin çok önemsendiğinı, Hırısti- yanlığın, yaşamın her alanına egemen olmasının önlenmeye çalışıldığını düşündürüyorsa da doğru değıl. ABD, tutucu bir ülke aslında. Hınstiyanlık da umulandan çok daha fazla etki- li. Kimi Hıristiyan inanışlannda kadınlann çalışması, açık gi- yinmesi, vücut hatlarını belli eden giysiler ve pantolon giy- mesi yasak. Salt bu dinı ınançlar yüzünden çalışmayan ka- dınlar var. Televizyonlardaki kimi tartışma programlarında bilimin karşısına dinin çıkarılması alışıldık bir tutum. ABD'de aile destekleniyor, evlilik teşvik görüyor. Devlet, evlenen çift- lere kolaylıklar saglıyor. Devletin bunu neden yaptığı da tel- evizyonlara bir göz atınca kolayca anlaşılıyor. Kanallardan birinde 10'lu yaşlarda anne olan "çocuk"lann anlatıldığı bir program var ömeğin. Bir başkası, 4 - 5 yaşlanndaki kızlann, annelerinin bile yapmayacağı ağır bir makyajla katıldığı ya- nşma programını veriyor. O küçücük çocuklar kabartılmış saçlar, abartılı giysilerle podyumda kınta kınta yürürken an- nelerin, büyükannelerin heyecandan titreyerek dua etmeleri görülecek şey! 12ŞUBATCUMA Dün "Oh, my God!" derken "God"ı büyük harfle, Türkçe- sinde "Aman tannm!" diye yazarken "tann"yı küçük harf- le başlattığım dikkatlerden kaçmayacaktır. Türkçede "Allah" yazarken biz de büyük harf kullanınz; ama "tann" dediğimiz- de "tanrılar" da diyebıldiğimiz için; yani sözcüğü, variığı tek olan özel ad konumundan çıkardığımız için büyük harfle başlatmamız gerekmez. ürkçe Günlükleri f FEYZA HEPÇİÜNGİRLER 13 ŞUBAT CUMARTESİ Feride Yılmaztürk'ün epeyce beklettiğim sorusu, "teknik" bir bilgi vermemi gerektiriyor. "Ayşe çok güzeldir." tüm- cesindeki "çok" sözcüğünü sormuş Yılmaztürk. Eğer bu sözcük, "çok güzel bir kız" tamlaması içinde kullanılsaydı "güzel" sıfat, "çok" da bu sıfatın belırteci (zarf) olurdu. Verı- len tümcede "güzel"in nitelediği bir sözcük yok. Öyleyse "güzel" burada ad olarak tamlanan görevinde. Dolayısıyla "çok güzel", bir sıfat tamlaması ve sıfat tamlaması olarak yüklem görevıne girmiş. "Çok" sözcüğü de "güzel"in sıfatı. "Adam arkasını döndü." Bu tümcede de "arkasını" sözcü- ğünün tümcenin hangi öğesi olacağını sormuş Feride Ha- nım. "Dönmek" eylemi hem geçişli hem geçişsiz kullanılabi- len bır eylem. Bu tümcede geçişli olarak kullanılmış; yani "arkasını" sözcüğünün görevi nesne. 14 ŞUBAT PAZAR Ece Temelkuran yalnız yazar olarak da değil, insan olarak da çok sevdiğim bir kişi. Dönüşte burada bırakacağım ki- taplardan biri de onun romanı: "Muz Sesleri" (Everest Yayın- ları). Ne yolculuk sırasında ne de burada okumaya istedığim zamanı ayırabildim. Geri götüreceğim kitaplarla ilgili sorun yok; ama burada bırakmak üzere getırdiğim, kızıma "Sana getirdim." diye verdiğim kitaplarda aklım kalıyor. Bu yüzden "Muz Sesleri"ni gitmeden önce bitirmem gerek. Beyrut'ta yaşandığına uzaktan tanık olduğumuz acılar, Temelkuran'ın şiirli dilınde duygu yükleniyor; gerçeklik kazanıyor. Çok iyi bildiği coğrafyalan anlatıyor yazar. Üstelik gazeteciliğin yıllar içinde olağanüstü bır ışleklik kazandırdığı akıcı bir dille. 15 ŞUBAT PAZARTESt Amerikalı damadın annesinin (dünürüm oluyor; öyle ya!) yakınması, bana Günay Güner'in mektubunu anımsattı. Mektuba ve yakınmaya geçmeden önce, "dünür" sözcüğü- nü bıre bir karşılayan Ingilizce bir sözcük bulunmadığına dik- kati çekmeliyim. Kaynana, kayınvalide / kaynata, kayınbaba, kayınpeder sözcüklerinin karşılığı olarak "yasada anne, ya- sada baba" anlamlannda "mother-in-low, father-in-low" kul- lanılıyor. Dilimizin, dolayısıyla bizim,"lngilizcedeşunlarşun- lar var; Türkçede bunlar yok." diye aşağılanmamıza ne ka- dar alışığız. Oysa hiçbir dil bir başkasıyla karşılaştınlıp ondan daha aşağı ya da daha üstün görülmemeli. Her dilin kendi iç mantığı var; her dil o mantığa göre çalıştığı gibi, konuşanlan- nın, dünyayı, evreni algılamalarını, düşünmelerini biçimlendi- ren de hep o mantık. Ingilizcede "tane" sözcüğünün olmadı- ğını söylemek, fngilizceyi aşağı- lamak anlamma gelmiyor örne- ğin. "Kaç tane zeytın var?" so- rusunun karşılığı Ingilizcede yal- nızca "üç" olabi- lir; ama fürkçe- de "Üç var." denmez; "tane" sözcüğünü kullanmak gerekir. In- gilizcede geçişli eylem yok; dolayı- sıyla Türkçedekı "belırtili nesne" de yok. Bu yüzden anadili Ingilizce olan birıne Türkçe öğretmeye çalı- şan kişı, "Senı sevıyorum" derken "şen" sözcüğünün nıye yetmediği- ni, nıye "senı" denmesi gerektığını açıklamakta zorluk çeker. Oysa Türkçede belırtili nesne ne kadar önemlidir. Bunlara bakıp Türkçe Ingilızceden zengindir diye- meyeceğimiz gibi, başka ömeklere bakıp Ingilızcenin Türk- çeden zengin olduğunu da öne süremeyiz; sürmemeliyiz. Gelelim yakınmaya... Günay Güner: "Konuşmalarda uzun zamandır rica içeren sözcükler kullanılmaz oldu. 'Verir mi- sin?' demenin yerini 'Versene.' aldı. Eskiden kabalık sayıla- cak bu durum günümüzde sıradanlaştı. Dil ile düşünce ara- sında güçlü bir ilişki olduğunu bildiğimizden, kaygılanma- mak elde değil. Inceliğini yitirmek bir toplum için büyük yi- tim." diye yakınıyordu mektubunda. Ben de bu kabalaşma- nın çoktan beri farkındaydım doğrusu. Yalnız konuşmalarda değil, davranışlarda da bir kabalık, bir itiş kakış gözlüyorum nicedir. Güner'in mektubu beni iyice dertlendirdi. Hele Ame- rikalılann her sözün sonuna teşekkür eklediklerini, sık sık özür dilediklerini, hep rica ettiklerini duydukça bızde bu gibi alışkanlıklann pek yaygınlaşmadığını düşünüp üzülüyordum. Amerikalılar da benzer yakınmalar içindelermiş meğer. Gençlerin, çocukların giderek kabalaştıklanndan yakındıkla- rını duyunca üzülsem mi, sevinsem mı, bilemedım. • www.feyzahepcilingirler.com / feyzahep@gmail.com Yıldız Teknik Üniversitesı, Turk Dili Bölümü Çukursaray Bınası Kat: 2, Barbaros Bulvarı-34349 Yıldız/lst. B U L M A C A önce aşağıda tanımlan verilen söz- cükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayı- lara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını; bir satınn sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satınn başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan ta- nımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru Metin Cengiz'in Şiir Cinseilik ve Din adlı kita- bındaki bir bölümün adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, aynı bölümden bir alıntı ortaya çıkacaktır. Dikkat: "6/V", "20/U", "37/Y", "40A"' ve "68/U" harfleri ipucu olarak yerlerine konmuştur. Tanımlar ve sözcükleriniz: A. Charles Darvvin'in tanınmış yapıtı. 70 74 61 42 65 80 79 33 26 73 59 9 10 B. Sıvas Katliamı'nda yakılan yazarlan- mızdan biri. 15 25 36 30 1 29 45 78 39 46 48 C. Şey, obje. •10 A 20 U31 J 41 K 52 J 63 C 72 K 111 21 32 42 53 • 73 1c j G A iA 1 122 143 54 "eT" 74~~ B 1H 1F G ~f 2 12 23 33 44 55 65~ 7İ~ J 1 A E 0 ~V 3 13 24 34 45 56 • 76 F H H E B E 1 D 4 14 135 46 57 66~ 1 c 1 _ 1E B E I15 25 36 47 58 67~ IB B B I G ~H J 6 16 E| 26 A 7 D 17 F 28 K 8 G 18 G 37 38 K 29 B 9 A 19 O 39 B 49 30 B 40 51 I 68 u 69 A 60 J 61 A İ70 A 62 C 71 D 79 A 180 63 4 50 11 62 D. "Salman ..." (Şeytan Ayetleri romanının yazarı). 7 76 55 19 71 E. Sıcaklığı çok düşük ya da çok yüksek olmayan yer, mutedil. 57 35 44 56 34 16 F. Kolyos, uskumru, sardalye gibi balıkla- rın ufağı. 64 17 43 66 3 G. Biçimler, şekiller, kılık. Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU 8 58 32 54 18 H. "Çiftliği herzamanki gibi... bunun elin- de unutulmuş buldu." (Necati Cumalı). 77 22 67 24 13 I. Insana yakışan, insanca. 12 49 75 51 23 14 47 53 J. Çabuk davranma alışkanlığında olan, aceleci. 2 60 5 21 31 52 K. "... Society of London" (Ingiliz Bilimler Akademisi). 72 38 27 41 28 1044. sayının çözümü: A. KENTER, B. AĞIZ İÇİNDE DİL GİBİ, C. DAĞ BAŞI, D. İVGI, E. RAKILARI, F. ANNA KA- RENİNA, G. YARIN YARIN, H. DSP, I. EĞE, J. MARPUÇ, K. İS, L. RIH. Şiir: "Gerçeğin şarabını ıçirır / Karnondaki tapınağa / Sevgilim deyip uzandığın / Bahar. - Dikenler Sarayı." C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 4 5 SAYF A 3 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle