23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
D eğinmeler MU8TAFAŞERİF0NARAN Ahmet Telli'nin 'Nidâ'sı Y aşanmış acılar zamanta ha- flfler. Gene de bir ince sızı kalır. Yatışan öfkelerin kırgınlığa dönüş- mesîdir bu! Ozan, içindeki yalnızlığı dinler. Yalnızlığın sesine bırakır ken- dini. Ateşin köze dönüşüp küle sığın- ması gibi bîr gizli sı- zıdır bu! Bir sevi iliş- kisinden arta kalan yalnızlığa benzer. Içinizdeki uzaklara çekilmişsinizdir. şükrü Erbaş "Kül Uzun Sürer" diyor- du. Küle gömülen köz sımsıcak erimiş, yitip gitmiştir. Ama "kül" uzun sürer. Sevf kırgınlığı top- lumsal acılarla bir- leşlr. Külün sıcaklığı kolayca geçmez. Toplum sorunların- dan uzak durmaya çalışırsınız. Içinizde- ki öfkeyi küllenme- ye bırakmışsınızdır. "Yeni Toplumcular", "Kırk Kuşağı Top- lumcuları" gibi yük- sek sesle konuşma- yı sevmez. Nice ye- nilgilerden geçll- miştir. Bir dargın durus gibi dolaylı anlatımla bakarlar toplumdaki çalkan- tıya. Ahmet Telli de Şükrü Erbaş gibi "Yeni Toplumcu- larm ikinci kuşak ozanlarmdan sayı- lır. Küle gömülen közü eşelerken eski anıların çağnsımıy- la, biraz da Attilâ II- han'ın diline özene- rek "ahker diyor. Bir koca ninenin cezveyi küle sürüp kahve pişirmesini anımsıyor: "Büyükbüyük nine alacakaranlıkta bir gölge gibi kalkıp cezvesıni, kallavi fincanını sessizce alırdı tel dolaptan. Sonra cezvesıni sürmek için maşasıyla külleri bir yana itince, ahterler belirirdi magalda. öyle göz göz, öyle kıpkızıl, bütün geceyi ısıtan iri ahterler. Ve ben çocuk kalbimle onlan magala düşmüş yıldızlar sanır- dım. Büyükbüyük ninem, her gece bu yıldızlarda pişirirdi kahvesini." KÖZ Ahter sözcüğü Necati Bey'in bir beyitini anımsattı bana: "Yandı kül oldu Necati eyle ahından hazer Gâh olur hâkister arasında ahker gizlenir." Sevı ateşinden küle dönüşen Necati'nin öf- kesinden kendini sakın. Unutma ki küller ara- sında ateşini yitirmeyen közler gizlenir. Şiirin- de gizli bir ateş olduğunu anımsatan Ahmet Telli diyor ki: "Harflerie üstü örtülmüş Bir ahter olsa gerek şiir Yine de yanar birinin canı Kalbiyle açmakta çünkü kitabı." Ahmet Telli'nin sesine kulak vermek için gö- nül kapılannı açmak gerekecek. (NİDÂ, Şiirler, Everest Yayınlan, 2010). Yayın dünyasının sonsuzluğu- na açılmak varken şiirin kapısını yoklamaya çalışmak kimi okurlan usandırabilir. Ama şiir gelenegi- mizi, çağdaş edebiyatımızdakı şiirin özel konumunu düşünür- sek, bütün etkinliklerin temelinde şiirsel bir güç olduğunu anımsar- sak, değişen şıiri anlamaya çalış- mak, yaşamaya çok yönlü bak- mayı kolaylaştıracaktır. Taşlıcalı Yahya'nın beyitini anımsayalım: "Kâşki sevdiğimi sevse kamu halk-ı cihan Işimiz cümle heman kıssa-i canan olsa." Buradaki "kıssa-i canarTı şiir olarak be- nimseyelim. Ahmet Telli'nin "Nidâ"sına kulak verelim. Ahmet Telli "Yeni Toplumcular"ı Yetmiş Kuşağı'na taşırken duyarlı bir şiıri yalın bir iç- teniikle geliştiriyordu: "Yalnız bir öfke ışıltısı kaldı Gözlerimizin yorgun sulannda Yaşamak bir inat oldu artık Yaşamak bir direnme oldu zulme." Ama Ahmet Telli toplumsal duyarlığa o alış- tığımız şiirle bakmıyor. Baksa kendini gelişti- rebilir miydi? Şiir yorumlanna varmak, şiirbilim üzerine açıklamalarda bulunmak nice ozanın, nice eleştirmenin değişik görüşler sergilediği bir alan haline geldi. Belli bir ozanı yorumlarken bile birbiriyle çelişen görüşlerin ortaya çıkma- sı, sıradan okurlan şaşırtabilir. Ahmet Telli gibi deneyımli bir ozanın "Nidâ"sı, kendi şiir geleneği içinde nasıl bir gelişme göstermiş? Eski sözcüklerin çağrışım gücü yeni imgelere yol açıyor mu? Dil aracılı- ğıyla nasıl bir şiir yapısı kuruyor? Bu sorulan yanıtlamaya çalışmak, Ahmet Telli'nin "Nidâ"sını yorumlamak anlamına ge- lecektir. SEVİ İLİŞKİLERİ Ister gizemci, ister toplumcu bir şiire yönel- sin, bir ozanı sevi ilişkilerinden soyutlayamaz- sınız. Tam tersine sevi ilişkisi, herhangi bir dü- şünceye daha sıkı bağlanmayı sağlayabilir. "Bugün seviştim, yürüyüşe katıldım sonra" diyordu Ataol Behramoğlu. Ahmet Telli şiirinin Şükrü Erbaş şiiriyle örtü- şen bir özelliği var. Sevi ilişkisinin gücü insana çok yönlü bakmayı kolaylaştırabilir. Şükrü Erbaş diyor ki: "Sevgillm, Bu ülke senin gövden kadar masum olsaydı Bir tek anne oğlunu devletten sormazdı..." Ahmet Telli bütün "hasarlı" ilişkileri "aşkın iyileştireceğine" inanmaktadır: "Deniyor bir taşın sabnnı, çocuğun uslu sevincini de. Sinsi Tarih, aklı evvel felsefe, şımank geometri Canına okuyor şiirin, yalnızca aşk onanyor onu Onanyor ve coğrafyanın heryanı yara bere içinde." Taşlıcalı Yahya'nın beyitini gerçek anlamıyla değerlendirmek gerekecek. Çünkü şiirin en eski işi sevi ilişkisini yaşatmaktı. Kendini yine- leyip dursaydı o ilişki çoktan tükenırdi. Ahmet Telli'nin "Nidâ"sı o ilişkiye değişik bir anlam derinliği kazandınyor. Alaturka şarkılan yeniden yorumlarken, eski söylencelere çağ- daş bir anlayışla bakarken, toplumsal barışa ışık tutarken sevi ilişkisinin gücünden yaraıia- nıyor. Ahmet Telli, "Barikat Günleri" olarak nite- lediği o kargaşa zamanından geçerek sevi dinginliğine varmıştı. O "yoldaşlık günlerini" de anımsamak gerek: "Polisle çatışırken bitti galiba çocukluğum ve ilk gençliğim Yoldaşlık günleriydi; "Kardeşler!" diyordu içimizden biri "Dağın geyiği, dilin şiiri tanık olsun; anamızın ak sütü Tanık olsun ki haklıyız, kazanacağızl" Barikat günleriydi." Kavga günlerinde insanın sesi yorulmuyor, daha bir inançlı, daha bir gür çıkıyor: "! Alev bir nidâ idik ve arkadaşlık günleriydi." Ama o ses sevgilinin sesine dönüşünce "alev bir nidâ" olmaktan çıkıyor. Içten içe ko- nuşur gibi, daha etkili, daha yumuşak anlam- lar kazanıyor: "Sesin ne kadar benziyor sana La minör, kumral, biraz şehlâ Hüzünlü birgüz akşamı belki Solgun ezgiler ve hatıralar Deriiyor Çerkes çiçeklerinden." Yunus Emre'den bu yana sevi, banşı çağı- ran, sığınmamıza yarayan korunaktı: "Ben gelmedim davi için Benim işim sevi için." Insanı iyileştiren, kendine yeni bir insan ya- ratan bir serüven midir sevi? Ya da bir yangı- na ateş taşımak mı? Ahmet Telli'nin içindeki köz sönmek bilmiyordu: "Kapı dışra çıkmak içinse aşk Levhasına yüz sürüp, mâcera Yangınına köz taşınmalıydı Yazısıysa elbet yazılacaktı." KABUĞUN ALTINDAKİ YARA "Nidâ"da kendini sorgulayan bir Ahmet Telli var. Yaşamanın bir yerlerine mi savrulduk? Bir zamanlar savaşım vermenin bir anlamı yok muydu? Dipte bir balık gibiyiz sanki, solun- gaçlan tıkanmış bir balık: "Dipte: Acının ve cansıkıntısının Boşluğun ve en beterin dibinde Solungaçlan tıkanmış bir balık Arasıra yokluyor cürufun içinde Sınıyor kanatan ucuyla birzoka Hayat mı diyoriar içgüdü mü ne." Sevi ilişkilerinin anlamını yitirdiği bir umut- suzluk mu bu? Kendimizi umutsuzluğa bıraktı- ğımız bir karabasan mı? Bu sevi çıkmazından kurtulamaz mıyız? "Sahileşen bir kâbus oluyor Her macera yani her aşk Ki orada sitemli sözler Blrakmıştın sayfalar dolusu." Ahmet Telli'nin "Nidâ"sı kınk sevilerin de se- sini taşıyor. O kınk sevinin kabuk bağladığını sanırsınız. Kim bilir nasıl bir anımsama eşeler o anıyı: "Dağlayıp geçmişti kor Ve örtülmüştü üstü Eşeliyorsun; sızlıyor Kabuğun altında yara Kanatacaksın." Bir sevi yenilgisinden sonra toplumcu sava- şıma girişmek gücü kalır mı? Sahi, biz neyi kurtaracaktık? Arkadaşlar o kadar uzakta ki, "gitgıde artıyor yalnızlıgımız." Oysa Cahit Srtkı Tarancı, "Dayandım aşk ile yürüttüm gemiyi" diyordu. Şimdi o coşku olmayınca, yanlızlığa sığın- mak insanı kurtaracak mı? Ahmet Telli hangi yılgınlığın eşiğinde duruyor da soruyor bize: "-Şimdi hangi duvar dibinde Kurşuna diziyoriar bizi?" Belki de kendimizden kurtulmanın şiirini ya- zıyor Ahmet Telli. "Çöle ve ölüme dönmeden önce", kendimizi yalnızlıkla sınamanın şiirini: "Yalnızlığın serin imgesiydi Ve yakıştınldıydı mermere Kalbi kınk bir sevgili gibi Sığınmıştı kimi tenhalara Tozlaşan ruhunda nice çöl Ve ölümün izini taşıyarak." O "NİDA'NIN YANKISI Ahmet Telli biraz ara vermişti şiire. Onu yo- rumlamak bu kadar kolay değil. Anlattıklannın ötesinde bir şey var. Yenilgilerden geçen insa- nın kınlganlığını anlatan bir şey. Divan şiirinin "mısra-ı berceste" sayılan Nev'i'nin bir dizesinde anlatmaya çalışıyor o bilinmeyeni: "Gönüldendir şikâyet kimseden feryadımız yoktur." Kötülük toplumundan kurtulmanın, mutlulu- ğu sevi ilişkisinde aramanın yolu, suçlu söz- cükleri bırakıp kendinden çıkmaya çalışmak mıdır? Ahmet Telli eski sözcüklerin çağnm gücün- den yararianmadan da bunu başarabilecek bir ozandır. O "Nidâ"nın yankısı içimizde sürüp gidiyor." Bu sayfayla ıletışım kurabılmek için dergilennizi ve kıtaplannızı aşağıdakı adrese gondennız: MustafaŞerifOnaran Hekımköy Sıtesı 20 Sok No. 8 06800 Umıtköy-Ank. Tel.: (0312)235 91 11-2362346 SAYFA 26 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 0 4 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle