18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
[email protected] SAYFA CUMHURİYET 25 ŞUBAT 2010 PERŞEMBE 16 KÜLTÜR CMYB C M Y B ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Çamurun İçinde Cevher Güzellikler, gülümsemeler, akılcı yaklaşımlar arıyorum… Nefes nefese biraz umut, biraz iç huzuru arıyorum… Güzel haber Berlin’den geldi… (Tam o sırada bir gazetecinin sorusuna sinirlenen Bülent Arınç “tuuuu size!” diye suratımıza tükürüyordu. Bu adam başbakan yardımcısı.) Berlin Film Festivali’nden haberler gelmeye başladığından beri, içimden “Bal” büyük ödülü alacak diye inanıyordum. Kehanet gücümden değil, Semih Kaplanoğlu’nun önceki “Süt” ve “Yumurta” filmlerini görüp, her ikisine de duyduğum hayranlıktan… “Yumurta”da taşra yalnızlığı… Yiten annenin, terk edilenin ardından duyulan suçluluk duygusu… Dışa vurulamayanın, içten içe biriktirilenin yoğunluğu… “Süt”te, yitirilen bu kez değerlerdir, zamandır… Yine söylenmeyenin duyumsanması… Dışarıya değil içe yolculuk… Zaman kavramının şiirle içlidışlılığı… “Bal”ı izleyebilmeyi sabırsızlıkla beklerken kendi kendime “Aptal olma Zeynep! Süt ya da Yumurta’yı kaç kişi izledi ki bu ülkede” diye söylenmekten kendimi alamıyorum. Kör kör parmağım gözüne olacak ki, millet gidecek. Mizah yerine şaklabanlık, derinlik yerine yüzeysellik, incelik yerine kabalık olacak ki salonlar dolsun… (Tam o sırada AKP’li Avni Doğan haykırıyor: “Şimdi sıra bizde. Şimdi de biz fişliyoruz . 40 yılın intikamını alıyoruz” … Hiç olmazsa partisindekilerden daha dürüst, adam itiraf ediyor…) “Opera News” dergisi şubat sayısında büyük Maestro Ricardo Muti’ye geniş bir yer ayırdı. Çünkü New York’taki Metropolitan Operası’nda ilk kez temsil edilen Verdi’nin “Attila” operasını o yönetti ve yönetiyor. İlk temsil 23 Şubat’taydı. Yalnız o dergide değil, daha birçok yayın organında Ricardo Muti bu vesileyle bol bol Leyla Gencer’den söz etti, onu övüp yüceltti. Her fırsatta, bu eserin ilk kez Floransa’da 1972’de sahnelendiğini ve başrolleri paylaşan Leyla Gencer’le Nikolai Ghiaurov’un ne denli muhteşem olduklarını anlata anlata bitiremedi. (Bu konuya dikkatimi çeken Şule Soysal’a sonsuz teşekkürler.) Ben de boş durmadım, Floransa’daki temsilden kaçak kaydedilip sonradan piyasaya sürülmüş Muti-Gencer- Ghiaurov’lu “Atilla” operasını dinlerken buldum kendimi. (Sahi Başbakan müzik sanatçılarıyla buluştu kahvaltıda. Ne büyük bir düş kırıklığı... Rojin dışında hiçbiri soramadı mı, nedir şu Kürt açılımı dediğin diye. Taş atan Kürt çocukları hapislerde tutmak mı? Seçilmiş belediye başkanlarını içeri almak mı? Nedir demokratik açılım? Gözaltında öldürülen Engin Çeber’in işkenceci polislerini beraat ettirtmek mi?) Önceki akşam Kültür Koleji’nin 50. yılı Lütfi Kırdar’da Fazıl Say ve Patricia Kopatchinskaja’nın konseriyle kutlandı. Muhteşemdi. Çılgıncaydı. Baştan çıkarıcıydı. Gül ve Fahamettin Akıngüç’ü bu seçimleri nedeniyle kutluyorum. Tüm konser boyunca müzik ve özgürlük kavramlarının Fazıl Say’da nasıl bir bütün oluşturduğunu izledim. Fazıl Say’ın kendi besteleri Baladlar, Piyano ve Keman için Sonat’ta olsun, De Falla’nın İspanyol Dansları, Bartok’un Romen danslarında olsun, özgürlüğün tadını sonuna dek çıkaran iki afacan çocuk, iki “şeytan”, iki “melek” vardı karşımda. Yorumlarında bunca savrulup uçabilen, bunca bağımsız, bunca “gözü kara”, ama yine de onlar yaptıklarında doğru olan, sonsuz bir disiplini içeren, özgünlükle sadakati bütünleyen bir şölen… (Bu yazıyı yazdığım sırada, televizyonda bir gazeteci, generallerin gözaltına alınmasına ilişkin “Bu ülkede artık kimsenin dokunulmazlığı kalmayacak” diyor… “AKP’liler dışında, Deniz Feneri sanıkları dışında” diye ekleyecek mi diye bekliyorum… Eklemedi… Ne de olsa “liberal” bir gazeteci…) [email protected] faks: 0212 257 16 50 A kasya, Manolya, Sümbül, Karan- fil, Yasemin, Lale, Krizantem... Bunlar İstanbul’un siluetinde “gökde- len”lerin yükseldiği Zincirlikuyu-Maslak bölgesindeki Levent semtinin sokak adlarõ.. Çalõkuşu, Güvercin, Bülbül, Kanarya... da ay- nõ semtin diğer sokaklarõ. Her biri “en yüksek benim” dercesine yükselen “kazanç kuleleri”nce kuşatõlan Le- vent’in hem çiçekleri ve kuşlarõ, hem de on- larla bütünleşen tek ve iki katlõ bahçeli ev- lerindeki “insancıl ve uygar” kent yaşamõ, bir süredir 2863 sayõlõ Kültür ve Tabiat Var- lõklarõnõ Koruma Kanunu’nun güvencesi altõnda... Çünkü Koruma Kurulu, İstan- bul’un en hõzlõ “dönüşen” bölgesinde yõl- lardõr “dönüşmeme” mücadelesi veren bu “özgün” ve “onurlu” semt için mahalle sa- kinlerinin 1995’te kurduklarõ “Çağdaş Le- vent Derneği”nin girişimleriyle 2008’de “kentsel sit” kararõ aldõ... İlk duyulduğunda gazetelerin “emlak düşkünü” ekonomi sayfalarõnda “Büyük- dere Caddesi’ne Sit Bombası” manşetle- riyle yer alan karar, vaktiyle yapõm aşama- sõna göre adlanmõş 1’inci, 2’nci, 3’üncü ve 4’üncü Levent ile Konaklar Mahallesi’ni kapsõyor. Şehircilik tarihimizin anõtlaşan ho- calarõndan Prof. Y.Mimar Kemal Ahmet Aru ve Y.Mimar Rebii Gorbon’un 1945’te başladõklarõ planlama çalõşmasõyla gerçek- leşen yerleşim için İstanbul 3 Numaralõ Kül- tür ve Tabiat Varlõklarõnõ Bölge Koruma Ku- rulu’nun 13 Mayõs 2008 tarih ve 3047 sayõlõ ka- rarõndaki “sit gerekçesi” özetle şöyle: “Levent Çiftliği denilen arazide 1947’de in- şaatına başlanan alanın ülkemizdeki ilk planlı toplu konut projelerinden olması; planlama düzeni ve modeli açısından örnek oluşturması; yapıların mimarisinde bilinçli yeğlenen sade ve gösterişsiz karaktere gü- nümüzde artık rastlanmaması; tüm özgün ni- teliklerini hâlâ devam ettirmesi ve kentin bu bölgesindeki gelişme karşısında bozulma ve niteliğini kaybetme riskinin bulunması...” BELEDİYELER DESTEKLEDİ Bu değerlendirmelere dayanak oluşturan “kurum görüşleri” arasõnda, İstanbul Büyük- şehir Belediye Başkanlõğõ İmar ve Şehircilik Daire Başkanlõğõ’nõn 26 Temmuz 2007 tarihli “olumlu” yazõsõ ile Beşiktaş Belediye Başkanlõğõ İmar ve Şehircilik Müdürlüğü’nün 13 Haziran 2007 tarihli “uygun” raporu, Levent sit kara- rõndaki “Koruma Kurulu ve Yerel Yönetim uzlaşması”nõ da kanõtlayan “örnek kamusal duyarlılık” belgeleri... Nitekim karar alõnõrken “Koruma Kurulu Başkanı” olan YTÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Can Binan da diyor ki: “Her iki belediyemi- zin, Levent’in özgün değerlerini gözeterek ilk planlama ilkeleriyle yaşamaya devam et- mesini istemeleri yerel yönetimlerimiz için ör- nek olmalıdır...” Bu “tarihsel uzlaşma”nõn sağlanmasõnda hiç kuşkusuz en etkin payõ olan Çağdaş Levent Der- neği Başkanõ adõna Başkan Zehra Eliçin de sit kararõndan sonraki gelişmeleri şöyle an- latõyor: “Dernek üyelerimiz ve mahalle sakinleri elbette ki çok mutlular ama özellikle işyeri haline dönüşmüş konut- ların yasadışı konumları ile yine ticari amaçla kullanma isteklerinden kay- naklanan gerilimler sürüyor. Bunun için de belediye desteğiyle yetinmeyip, Levent’in özündeki konut yerleşimi kül- türünü de koruyup geliştirecek etkin- likler yapıyoruz.” Dernek kurucularõndan ve koruma amaç- lõ mimarlõk, şehircilik çalõşmalarõna önem- li katkõlarda bulunan mimar Banu Kara- bey de arkitera.com sitesinde yayõmlanan söyleşide şunlarõ belirtiyor: “Levent yalnızca ‘mimari bir dönem projesi’ değil, aynı za- manda ‘sosyal bir proje’; bir ‘Cumhuriyet’ projesi. Sit ka- rarı, ‘vahşi kentsel gelişme’ye teslimiyet yönünde bugüne dek kimi şehircilerden, bilim adam- larından dinlemiş olduğumuz kötümser yorumlar karşısında çağdaş kentliler tarafından al- ternatifler üretilebileceğini de gösteri- yor.” GERÇEK ‘ÇAĞDAŞ’LIK İstanbul’da yükselen ve çoğu “satılık sü- per lüks konutlar”la kuleleşen gökde- lenler; olur olmaz her yere abanan dev AVM’ler ve tüketim hangarlarõ; varlõklõ- lara pazarlanan TOKİ projelerindeki “ken- ti en tepeden seyredin” söylemleri ve tüm bunlarla “eşgüdüm” içindeki “kentsel dönüşüm” projeleriyle eski ve özgün semtlerin “emlak ticareti”ne kurban edil- mesi, başta “gayrimenkul medyası” ol- mak üzere tüm çõkar ortağõ kesimlerce “çağdaş”laşma olarak gösteriliyor. Leventlilerin yine “çağdaş” adlõ der- nekleriyle adeta “tam tersi” bir “insani” anlayõşõ, üstelik yasal ve kurumsal destekler de sağlayarak sürdürmeleri ise eminim ki şim- diden “şehircilik tarihi”mize geçiyor. Hele, “çağdaş Leventliler”in, neredeyse “kapı kom- şu”larõ olan en lüks AVM’lere gitmek yerine “geleneksel alışveriş kültürümüz”ü yaşatan Levent Çarşõsõ’nda “kendi esnaflarının müş- terisi olma”larõnõ ayakta alkõşlamalõyõz. Ülkedeki diğer “Levent”lerin yok edilerek emlak pazarõna “arsa” olarak sunulmasõnõ amaçlayan “kentsel dönüşüm yasa tasarısı”nõn TBMM gündeminde olduğu bugünlerde, “dö- nüşmeyen Levent”ten öğreneceklerimiz var. Bu nedenle 27 Şubat Cumartesi gecesi Kanal B’deki İmar Dosyasõ programõmõzõn konukla- rõ çağdaş Leventliler adõna Zehra Eliçin ve sit kararõ sürecini yöneten Doç. Dr. Can Binan… Kentsel sit kararõ 2008’de alõnan ‘çağdaş’ Levent, ‘çağdõşõ’ gökdelenlere direniyor Levent asla ‘dönüşmeyecek’! İstanbul’un en yüksek ‘rant kuleleri’ ile kuşatılan Levent, bahçeli ve alçakgönüllü evleriyle adeta ‘onur’ mücadelesi veriyor (1). Levent evleri, 1940’lardaki ‘gösterişsiz’ ama ‘insancıl’ konut mimarisinin örnekleri (2 ve 3). Fazıl Say’la, alkışlarla... EGEMEN BERKÖZ F azıl Say’õ dört gün sonra bir kez daha dinledim. 19 Şubat’ta Ce- mal Reşit Rey’de “Türk ar- kadaşlarıyla” çalan Say, önceki akşam Lütfi Kõrdar’da “Moldovalı arkadaşıyla” birlikteydi: Patricia Kopatçinskaya ile. İki konserin izlenceleri, bir yapõt dõşõnda, tü- müyle değişikti. Say’õn, Op.7 Pi- yano ve Keman için Sonat’õnõ iki ayrõ değerli sanatçõyla (Cihat Aş- kın ve Kopatçinskaya ile) birlik- te çalõşõnõ izlemekse değişik bir de- neyim sunuyordu iki konseri de iz- leyen dinleyicilere. Bu yazõnõn konusu olan ikinci konser, Kültür Koleji’nin kuruluşunun 50. yõldönümü kutlamalarõ kapsa- mõnda düzenlenmişti. Konserden önce, anaokullarõndan üniversi- teye uzanan bir eğitim zincirinin ilk halkasõ Kültür Koleji’nin ku- rucusu Fahamettin Akıngüç ile İstanbul Kültür Eğitim Kurumla- rõ’nda yönetici olarak görev yapan eşi ve kõzlarõnõn konuştuğu bir bel- gesel gösterildi. Belgeselin ba- şõnda yer alan sivil Atatürk fo- toğraflarõnõn salonu dolduran iz- leyicilerden yoğun alkõş almasõ an- lamlõydõ. Belgeselden sonra sah- neye gelen Akõngüç’ün bazõ söz- leri ve “Laik Cumhuriyetimiz” vurgusu da öyle. Aslõnda, gerek bu konuşma, gerekse belgesel 50. yõl kutlamasõ için Fazõl Say seçiminin ne kadar bilinçli olduğunu göste- riyordu. Fahamettin Akõngüç ile eşinin Fazõl Say ile Kopatçinskaya’ya birer plaket vermesinin ardõndan baş- layan konserde önce Say’dan Bach’õn Partita No. 2’sinden Cha- conne bölümünü, kendi bestesi Baladlar’õ ve Gershwin’in Sum- mer Time’õnõ dinledik. Sonra Ko- patçinskaya da sahneye geldi ve birlikte Ravel’in Keman Piyano Sonat’õndan bir bölümü, Say’õn 7. Piyano Keman Sonatõ’nõ, Fal- la’nõn İspanyol Dansõ’nõ ve Bar- tok’un Romen Danslarõ’nõ çaldõ- lar. Alkõşlarla başlayan gece, “bir daha” sahneye gelen ikilinin kü- çük ve sevimli gösterisinden son- ra, yine alkõşlarla bitti. İstanbul Kültür Koleji ve Eğitim Kurumlarõ kuruluşunun 50. yõlõnõ kutladõ 1 2 3 UĞUR HÜKÜM PARİS - “Fransa’da Tür- kiye Mevsimi”nin son önemli sergisi bugün Paris Montpar- nasse Müzesi’nde açõlõyor. Paris Elele Derneği’nin Paris Beledi- yesi ve L’ACSE’nin (Ulusal Sosyal Uyum ve Fõrsat Eşitliği Ajansõ) destek ve işbirliğiyle ha- zõrlanan, Türk resmine damgasõ- nõ vurmuş 9 büyük Parisli ressa- mõn “Türk Resminde Paris Eko- lü” başlõklõ sergi 4 Nisan’a kadar gezilebilecek. Osmanlõ’dan beri Türk resminde çok etkili ol- muş Fransa ve özelde Paris kenti, 20. yüzyõlõn ikinci yarõsõnda dünya sanatçõlarõ kadar Türki- ye kökenli ressamlarõn da hayatõnda benzersiz bir rol oynamõştõ. Eserleri sergilenecek şu anda 2’si hayatta olan 9 ressamõmõz genelde ömür- lerinin sonuna kadar da Paris’te yaşamõşlardõ. Ancak söz konusu sa- natçõlarõn çoğu Osmanlõ döneminin aksine Türkiye’deki siyasi, sos- yal ve ekonomik ortamdan kaçõp hayatlarõnõ oldukça zor koşullarda sürdürmüşlerdi. Elele Derneği Müdürü Gaye Petek’in verdiği bilgiye göre ser- gide Abidin Dino, Albert Bit- han, Avni Arbaş, Fikret Mual- la, Hakkı Anlı, Mübin Orhon, Nejad Devrim, Remzi Raşa ve Selim Turan’a ait toplam 68 eser yer alõyor. Tablolarõn hepsi Fran- sa’da yaşayan koleksiyoncular veya sanatçõ yakõnlarõndan alõnmõş çalõşmalar olduğu için ço- ğu ilk kez sergilenecek. 1834’te İstanbul’da açõlan Mektebi Fünûnu Harbiyeyi Şahane girişiminden sonra 1835’te re- sim eğitimi görmesi için 12 öğrenci Paris, Ber- lin, Londra ve Viyana’ya gönderilmiş, 1855’te de genç Osmanlõ, asker kökenli sanatçõlarõn ye- tiştirilmesi için bizzat Osmanlõ padişahõ Ab- dülmecit himayesinde Paris’te Mektebi Osma- ni açõlmõştõ. Başta Şeker Ahmet Paşa ve Osman Hamdi Bey olmak üzere çok sayõda Osmanlõ ay- dõnõ sanat ve kültür eğitimlerini Paris’te gör- müşlerdi. 1930’lardan, özellikle de 1950’den sonra Pa- ris’e yerleşen ressamlarõn birçoğu da, en azõn- dan bir dönem Montparnasse Semti’nde yaşa- mõşlardõ. Kentin en bilinen sanatçõ mahalle ve sitelerine sahip Montparnasse’taki Montpar- nasse Müzesi 1998’de, Modigliani, Max Jacob, Foujita, Wilfredo Lam, Marie Vassilief, An- dré Masson, Malraux gibi ünlü sanatçõlarõn atölye ve bürolarõ etrafõnda geliştirilerek faali- yete geçmişti. Müzenin özgünlükleri “ortak bel- lek mekânı, karmalık (melezlik) kavşağı, deneysel laboratuvar ve yaratıcı platform” olarak tanõmlanõyor. F R A N S A ’ D A T Ü R K İ Y E M E V S İ M İ ’ N D E S O N S E R G İ ‘Türk Resminde Paris Ekolü’ İngilizce’yi İngilizce kaynaklardan öğrenin... Westminster University ve Premier College sertifikalarına sahip, London School of Business Administration’da master yapmış, ÖĞRETMENDEN, BRITISH ENGLISH ? Gramer, konuşma, derslere yardımcı, sınavlara hazırlık ? İş İngilizcesi (Business English) ve İngilizce iş görüşmelerine (Interview) hazırlık Bahariye-Kadıköy / İstanbul 0532 701 80 41 - (0216) 418 94 51 Çelenk ve Mutlu Gün Bağışlarınız için 21 Yüzyıl Eğitim ve Kültür Vakfı (YEKÜV) Tel: 0212.274 15 02 - 213 74 02 www.yekuv.org, [email protected] Vakıflar Bankası Osmanbey Şubesi 00158007287986476
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle