23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
4 kuduğum Kitaplar METtNCELAL S tendhal'in Kırmızı ve Slyah\ (2010, Çev. $erif Hulusi, lletişim Yay.) severek, soluk soluğa, son sayfasına geleceğim, bite- cek korkusuyla okuduğum klasiklerdendir. Henri Beyle stendhal 23 Ocak 1783te doğmuş. 59 yıl yaşamış. Hayattayken eserleri pek ilgi görmemiş. Ancak ölümünden iki yıl sonra unutulmasın diye arkadaşlarının kitaplarını yeniden bastırması ile gündeme gelmiş. zamanın eleştirmenlerinden övgü- ler alsa da yine okurların ilgisini çekmemiş. Ancak 20. yüzyılın başında okunup, sevilmeye başlamış. Emile Zola onu doğalcılık akımının babası saymış, Andre Gide psikolojik romanın yaratı- cısı olarak nitelemiş. Romanı "sokağa tutulmuş bir ayna" olarak niteleyen Stendahl'in eserleri gerçekçiliğin ilk, en önemli ve güçlü ömekleri. Kırmızı ve Siyah 1830'da yayınlanmış. Kırmızı ve Siyah'm kahramanı Julien Sorel, yakışıklı, hırslı, ihtiraslı bir genç. Babası gibi marangoz olmak istemiyor. Paraya ve güce ulaşmak arzusunda. Yoksul bir genç için papaz olmak özlediği hayatın tek yolu. Din dersleri alan Julien, şehrin belediye başkanı Mösyö de Renal'in çocuklarına ders ver- meye başlayınca hayatı da değişiyor. Julien ile Madame de Renal arasında bir aşk ilişki- si başlıyor. Madame de Renal'le ilişkileri hakkında imzasız mektuplar gönderilmesi üzerine Juiien ailenin yanından ayrılmak zo- runda kalıyor. Paris'e giden Julien asil bir ailenin yanına yazıcı olarak giriyor. Evin kızı Mathilde'le Julien arasında bir aşk başlıyor. Julien, Ma- dame de Renal'le de ilişkisini bitirmemiştir. Mathilde ile ilişkisi onun Fransız sosyete- sinde bir yer edinmesini de sağlıyor. Tüm bu aşk ilişkileri yaşanır, Julien başarı merdi- venlerini hızla tırmanırken Fransa'da siyasi anlamda büyük değişimler yaşanmaktadır. Stendhal, kahramanı Julien'in yaşadıkları çevresinde Napoleon Bonaparte'ın sürgüne gönderilişi ile yaşanan Restorasyon Döne- mi'ni eleştirel bir bakışla anlatıyor. Din ve ordu kurumlarının siyasi hayatın biçimlen- mesindeki rolünü sorguluyor. Julien, siya- sette tutunabilmek içın Napolyon hayranlı- ğını gizlemeye çalışıyor. Iktidardakilere ya- ranmaya uğraşıyor. Mathilde'le evlilik hazır- lıklan yaparken Madame de Renal'le yaşa- dıklarının ortaya çıkması Julien'in tüm ha- yatını altüst ediyor. lletişim'in yeni baskısında çevirinın ilk ya- yın tarihi belirtilmiyor, insan ilk bakışta yeni bir çeviri okuyacağını düşünüyor. Kitabın içinde de çevirmenin biyografisi yok. Ede- biyat araştırmacısı ve çevirmen Şerif Hulusi s A Y F A 14 Kıımızı ve Siyah STENDHAL 1910'da doğmuş. Birçok edebiyat incelemesi ve derlemesinin, edebi çevi- rilerinin yanında Engels, Lenin, Mao gibi sosyalist düşüncenin kuramcıların- dan da çeviriler yapmış. Nâzım Hikmet'ten derle- melerı var ve Kurtuluş Savaşı Destanı'nın ilk ba- sımındaki yanlışlar hak- kında yazdığı bir yazıdan TCK'nin 312. maddesinden yargılanmış, beraat etmiş. Çevirilerinden dolayı ise hüküm giyip ölü- münden önce 7.5 yıl hapis cezasına çarptı- rılmış. Şerıf Hulusi, 4 Nisan 1971'de Istan- bul'da ölmüş. Benim tespit edebildiğime göre Kırmızı ve Siyah'm Şerif Hulusi çeviri- siyle ilk yayın tarihi 1973 (Güven Yay.). Insanlar nasıl yaşlanıp ölüyorsa, çeviriler de dildeki gelişmelere dayanamayıp eski- yorlar. Yenilenmeleri gerekiyor. lletişim Ya- yınları'nın klasik çevirileri konusunda titiz davrandığını biliyorum. Bir editoryal notla hem Şerif Hulusi hakkında, hem de çevirisi ile ilgili (varsa) yapılan çalışmalar hakkında bilgi verilse iyı olurmuş. Orhan Pamuk'un editörlüğünde çıkan di- zinin hoş bir de özelliği var; kitapların sonu- na "Sonsöz" başlığıyla bir ınceleme koyu- yorlar. Bu ıncelemeler okuduğumuz klasiği anlamak açısından ufuk açıcı oluyor, eseri tamamlıyor. Kırmızı ve Siyah'm sonunda Michael Wood imzalı 36 sayfalık bir inceleme yer alıyor. Kırmızı ve Siyah'm daha çok ese- rin başkahramanı Julien üzerinde yoğunlaşan ve romanın konu edindiği tarihsel dönemi tartışan bir inceleme bu. llginç bir çalışma ama bence Stendhal ve Kırmızı ve Siyah hakkında daha genel, bilgi verici bir inceleme seçilsey- Neyzen. hayatı boyunca parayı, ünü hlç önemsememls, sazını da sözünü de geçlm kapısı yapmamış. miş iyi olurmuş diye düşünüyorum. AZÂB-I MUKADDES Neyzen Tevfik, yaşam biçimiyle, eserle- riyle Türk kültür hayatının en ılginç simala- rından. Neyzenlik, 24 Mart 1879'da Bod- rum'da doğan Tevfik Kolaylı'nın hayatında ve isminde ayrılmaz bir parça. Neyzen de- diğimizde akla o gelıyor, bu sıfatı ismi gibi kabul edip, kullanıyoruz. Küçük yaşta sara hastalığına yakalanması nedeniyle eğitimini sürdürememış, Babasının görevi nedeniyle, 13 yaşındayken gittiklerı Urla'da ney ders- leri almaya başlayınca hayatının yönü de- ğişmiş. Mevlevihanelerde yaşamış. Izmir Mevlevihanesinde taşlama ve yergi üstadı Şair Eşref'le tanışınca onu ustası bılıp yer- giler yazmaya başlamış. İlk şiiri, 13 Mart 1898'de Muktebes dergisinde yayınlanmış. 19 yaşında Istanbul'a gelmiş. Yine mevlevi- hanelerde hayatını sürdürürken Mehmet Akif'le tanışıp dost olmuş. Neyzen, Akif'e ney, Akif Neyzen'e Arapça, Farsça ve Fran- sızca öğretmiş. Müzik ve edebiyat çevrele- rinde dostlar edinmiş. Ahmet Mithat, Mual- lim Naci, Tevfik Fikret, Halit Ziya, Ahmet Rasim, Tanburi Cemil, Hacı Arif Bey gibi üstadlarla arkadaşlık etmiş. 1900 yılından ıtıbaren yüzlerce plağı ya- yınlanmış. Ama şiirlerinin derlenip toparlan- ması için bir teşebbüste bulunmamış. Bir süre Şair Eşref ve Mehmet Akif'le biıiikte Mı- sır'da kaldıktan sonra Istanbul'a dönmüş. 1919 yılında, ilk kitabı Hiç (yeni baskı 2008, Kapı Yay.) yayın- lanmış. Ulusal Kurtuluş Savaşı baş- layınca 1923'te Ankara'ya gitmiş, birkaç ay kalmış. Cumhuriyeti des- tekleyen, Mustafa Kemal'ı öven, yü- celten birçok şiir yazmış. 1926 yılın- da Atatürkletanışmış. Busıralarda sara nöbetlerı ve alkolizm nedeniyle çeşitli kereler hastaneye yatmış. Mazhar Osman ve Rahmi Duman, hem dostu, hem doktoru olmuşlar. Valiliğin oluru ile Bakırköy Akıl Has- tanesi'nin 21 No'lu koğuşu ona ay- rılmış. Istediği zaman gelir, yatar, dinlenir ve çıkar gidermış. Azâb-ı Mukaddes'm ilk yaym te- şebbüsü 1924'te olmuş. Faslküller halinde planlanan yayın teşebbüsü ikinci fasikülden sonra durmuş. 1949 yılında, dostlanndan Ihsan Ada, Neyzen Tevfik'in şiirienni, onun gözetimi altında, Azâb-ı Mu- kaddes adı ilederlemiş, kitaplaştır- mış. Neyzen, hayatı boyunca parayı, ünü hiç önemsememış, sazını da sözünü de geçim kapısı yapmamış. Düzenli bir geliri olmamış. Ne dol- durduğu plakların ne de yayınlanan şiirlerinin telifinin peşine düşme- miş. Içkiyle koyun koyuna, sık sık hastanelerde molalar vererek yaşa- mış. 28 Ocak 1953'te vefat etmiş. Cenaze namazı Beşiktaş'ta Sinan Paşa Camii'nde kılınmış. Caminin avlusundan taşan kalabalık; ana caddeleri, kahveleri, yolun karşısın- da ki Barbaros Bulvarı'nı doldur- Stendhal, kahramanı Julien'in yaşadıkları cevreslnde Napoleon Bonaparteın surgune gönderillşl İle ya$a- nan dönemi eleştirel bir bakışla anlatıyor kitabında muş. Memurların, profesörlerin, ileri gelen- lerın yanı sıra kılıklarına çeki düzen verme- ye çalışmış sarhoşlar, sokak serserileri ve bin bir çeşıt insan bir arada uğurlamış bu efsanevi sanatçıyı. Neyzen Tevfik, hakkında çok konuşulan, fıkralar üretilen, anılar anlatılan, uydurulan simgesel bir kişi. Paraya, şöhrete yüz ver- memesi, dobralığı, siyaset, din, toplumsal çarpıklıklar gibi konularda hiç kimseden çe- kinip korkmadan ıçtenlikle yazdığı taşlama ve yergilerı ile halkın gönlünde taht kurmuş. Hem hakkında yazılan kitaplar, hem de ki- tapları her zaman çok okunan eserlerdi. Sa- nıyorum, mirasçılarının telif hakkı mücadele- si nedeniyle bir süredir Neyzen Tevfik'in ki- tapları yayınlanmıyordu. Kapı Yayınları 2008'de Tevfik'in eserlerini yayınlamaya Hiç'\e başladı. Aralık 2009'da da Azâb-ı Mu- kaddes'm yeni basımı yapıldı. Bu baskı için 1949'daki ilk basım esas alınmış. Kelimele- rın yazımında günümüz yazım kurallarına uy- gun düzeltmeler yapılmış. Kitabın girişinde Neyzen'in kısa hayat öyküsü, Neyzen'in su- nuş ve önsözleri yer alıyor. Neyzen, "Çoban Armağanını Sunarken!" başlıklı yazısında "Bu şiirlerde Arapça ve Farsça kelimeler çok gibi görünecektir. Bugün için bilhassa genç- ler tarafından anlaşılması zor olan bu keli- meleri çıkartıp atamazdık" diyor. Gerçekten de Neyzen'in şiir dili 1949 için bile oldukça eski. "Deli gönül, neyi özler durursun? / Acı- nacak dostun, cânanın mı var? / Dünya yan- sa yorganın yok içinde / Harap olmuş evin, dükkânın mı var?" dıyerek başlayan hicivle- rinde ve taşlamalarında ise çok daha anlaşı- lır bir dili var. Fazlaca zorlanmadan bugün de okunabiliyor. Tek sorun ilk baskıdan kal- dığını sandığım açıklayıcı dipnotların sayıca azlığı. Neyzen'in hiciv ve taşlamalarının kı- me, neye yönelik olduğunu daha iyi anlaya- bilmek için açıklayıcı dipnotların çoğaltılma- sında fayda var. Hiç'm yeni basımının kısa sürede tüken- mesini de göz önüne alarak Neyzen'in yine okurun ilgisini toplayacağına kuşku yok, o nedenle bu çalışma Azâb-ı Mukaddes'm yeni baskısı için vakıt geçmeden başlatıl- malı. Türkiye tarihinin bu kendine mahsus kişi- liğini tanımak, hiciv ve taşlama geleneğimizi anlamak ve belki de Can Yücel'in bıraktığı yerden geleneği sürdürmek için Azâb-ı Mu- kaddes iyi bir fırsat. • C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 0 4 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle