22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Q lo Sosyal Ekoloj i : *IN Çevre (cilik) : ' O U T Prof. Or. frofogan Ka?//( (Emekli öğr.Üye) Selçuk Üni. eyaslica10yahoo.com.tr elimeler, kavramlarından türer. Toplumun içdinamikleri ile olusan kavramlar, kelimeler aracılığı ile yaşama katıhr. Hayatın ve bilimin doğal akış süreci içinde kendilerine var. lık alanı yaratan kelimeler, daima anlamlar dünyasında içeriği sağlam kavramlar ile özdeşleşmişler ve kalıcı olmuşlardır. Ancak, küreselleştirilen dünyada "Kapitalist" emperyalizminin, Türkiye gibi ülkelere ihraç ettiği kelime gruplarını ve türevlerini (!) incelediğimizde, özgün kavramlann içinin boşaltıldığmı görürüz. Örneğin; Siyasal İslam, "Ilımlı çevrecilik", "Siyasal çevrebilim" gibi uydunık, garip süylenceler de, sanal gerçekler üzerine temellenen bu kavram imalat bandmda şekillenir ve "minarenin kılıfi" ülarak, dışarıdan topluma şırınga edilir. Ekoloj i "Çevrebilim" tartışması, yalnızca terimsel ya da Türkçeleştirme kaygısıyla ortaya çıkmış olmaktan çok, kavramları algılayıştaki farkhlıktan ilcri gelmektedir. Ekolog Dr. Çağatay Tavşanoğlu'na göre; sosyal bilimlerde çoğu ke: Ekoloj inin doğa bilimlerinden farklı anlaşılması sonucunda, Ekoloj inin kavramları; insan merkezli yaklaşımlarla ve kalkınmacı, Neoklasik bir iktisat paradigması ile özdeşleştirilmektedir. "Ç \ rebilim" olgusu da; Ekolojinin ruhuna aykırı olarak, bu insan merkezli yaklaşım temelinde kendine yer bulmaktadır. Banı sosyal bilimcilerin ısrarla kullandığı "Çevrebilim" olgusu ile kastedilen, tam olarak Ekoloj i bilimi ya da "çevre bilimleri" tamlaması değildir. Savunucuları tarafmdan, Ekoloji ve çevre bilimlerinin yöntenı ve ilke ortaklığının sağlanmasıyla birleştirilmesinden olusan bir bilim dalı olduğu ileri sürülen "Çevrebilim"', aslında yalnızca düşsel ve makyajcı bir bilim dalı olmaktan öteye gidememektedir. Çünkü Ekolojiyi ekoloji yapan, yöntemsel ve ilkesel anlamda çevreyle ilgilenen diğer bilim ve sosyal bilim dallarından farklı olarak, bütüncü yöntem yaklaşımmı kullanmasıdır. Dolayısıyla, Ekoloji ve çevre bilimlerinin, tek ve tekil bir potada toplanarak, salt "Çevrebilim" olarak adlandırılması, Ekolojinin sahip olduğu yöntemsel ve yorumsal avantajlarm ve varlık alanının da ortadan kalkmasına yol açabileceği gibi, insan merkezli bir yaklaşımm Ekolojinin içine sokulmasıyla, ekolojinin yozlaşması, "mallaşması" tehlikesini de beraberinde gerirecektir. Ekoloji, çevrebilime indirgeneme:. İndirgenirse "o şey", Ekoloji olma:. Çevremizdeki her nesne, bilimin konusu olabileceğine göre, aynca bir "çevre J Universitelerin bilimsellik sıralaması Irfan 0. Hatipoğlu Mustafa Kemal Üniversitesi (iohatip@hotmail.com) niversitelerin bilimsel anlamda gelişmişlik sıralaması yapılırken öğretim üyesi bajina yayımlanan makalelerin sayısı önemli bir ayrıntı olarak ele alınır. Bu nedenle Yüksek Ögretim Kurumu tarafından açıklanan yayın sıralamaları sürekli tartışma yaratır. Yapılan tartışmanın özünü yeni kurulan universitelerin fiziki, akadcmik ve bilim üretmeyi uygun altyapısı olmadan bilimsel yayın değerlendirilmesinde öne çıkmaları oluşturur. Bu yıl da yayımlanan üniversitelerin bilimsel yayın sıralaması gerçekçi bulunmadı. Açıklamada universitelerin uluslararası bilimsel yayın koşullarına (SCI, SSCI, AHC) göre 2008 yılında değerlendirilmeye alınan 114 üniversitede 22 bin 592 makale yayınlanırken, 2009 yılında değerlendirilmeye alınan 125 üniversitede 25 bin 46 bilimsel makale yayımlanmış. Bilimsel yayın sayısında tstanbul Üniversitesi 1338 yayınla birinci olurken, öğretim üyesi başına düşen yayın bakımından Ardahan ve Adıyaman •üniversireleri ilk iki sıraya almı^lar. Bu sonucun alınması için Yüksek Öğretim Kurumu'nun değerlendirme yaparken 'bilgi kirliliği' yaratarak yercl üniversiteleri kayırdığını, üniversiteler hakkmda kamuoyunun yanlış yönlendirildiği ortaya çıkıyor. Üniversiteler değişik yönleri ile sürekli tartışılır. Nedense kaınuoyu, siyasi partiler, sivil toplum kurulu$ları universitelerin bilim üretme ve bilimi nasıl aktardığı konusunda tartışmazlar. Oysa bilim üretnıek ve bilimi aktannak universitelerin ana görevleridir. Bugün üntversiteler bilim üretmekten uzaklaşmış, çözümleyici ve araştırıct gençler yetiştirmek yerine meslek clemanı yetiştirir noktaya gelinmiştir. Özellikle son 8 yıl içeresinde her ile bir üniversite açılması ve öğrenci sayısımn hızla artması üniversiteleri "meslek lise" düzeyine indirmiştir. Üniversiteler arasında gelişmişlik açısından değerlendirme yapılırken bilimsel yuyın, bilgi üretme, öğrenci yetiştim^e ve kamusal görevlerini yerine getirme açısından iki ana gruba ayrılmalıdır. Birinci gnıp üniversiteler kuruluşları eski, akademik kadroları yerleşmiş, entelektüel kapasitesi yüksek ve bilim üretmeyi uygun altyapıya sahip olanlar. İkinci gruba da yeni kurulmuş, akademik kaduxsu ve fiziki altyapısı olmayan üniversiteleri almalıyız. Bu ayrıma gitmediğimi: sürece ikinci gnıp üniversitelerimizin de gelişmiş üni' versite düzeyinde olduğunu ortaya koymak için Yüksek Öğretim Kurumu OOI K bilim"ine gerek de yoktur. Bu olgu olsa olsa, kendine münhasır siyasi bir projenin, program eklerini de içeren "totolojik" bir toplamıdır. Sosyal bilimler alanmda görülen bu aksak tanımlamalar ve yaklaşımlara ek olarak, doğa(l) bilimleri alanında da, Ekoloj iye bir bilim olarak karjı olan ve muhtemelen Ekolojinin olgulara yaklaşım biçiminden kaynaklanan bazı olumsuz görüşlere de rastlamaktayız. Ancak, bu liberal tercihlerin, en azından şimdilik, sosyal bilimler alanmdaki kadar keskin bir sekilde ifade edilmesi zor görünmektedir. Bunun en önemli sebeplerinden biri, olasıhlıkla, doğa bilimleri alanında hâkim olan ekolojist yaklaşımların, bu liberal görüşlere karşı güçlü bir direnç oluşturabilme potansiyelinin olmasıdır. Sosyal bilimlerde ise, bu direncin, son ytllarda, konu hakkmda ekolojist yaklaşımlar içeren yayınların etkisiyle giderek artması da, doğa bilimcileri açısmdan sevindiricidir. Özellikle, Tahir Çalgüner 'in geçen sonbabarda çıkan "Çevre mi ?! Ekoloji mı7" adlı kitabında yer alan, Can Hamamcı'nın "Çevrebilim" olgusunu savunan kitabına yönelik eleştirilerde; zaten kalkınmacı bir paradigmamn kılıfı olan "Çevrebilim" pilavmm aksaklıkları ve ortaya çıkardığı arkaik sorunlar, aynntılarıyla işlenmiştir. 1950'lerin Amerikası'nda yayımlanan, "Kahve mi? Çay mı? Hostesi mi?" adındaki, meşhur müstehcen kitabın, halen daha etkisinde kalmış bazı nevi şahsına münhasır, antiekolojik kıvamda "Kahve" tiryakisi, çevre hukukçularının; şimdilerde, Doğu Karadeniz HESlerinin baş müellifleri olan Çevre Bakanı'na; Trabzonlu hemşerilerinin de Trabzon Belediyesi'ne "Yılın Çevreci Başkanları"öâü\ü vermeleri, kendilerinin demokratik sübjektif tercihlerini (beğenilerini) göstermektedir. Bu zihniyet, Karadeniz "çay"larını, derelerini, sularını yadsımaktadır. Neyse ki; en azından TDK'nin ve akademisyenlerimizin başarılı çılışmaları ve ortak kararı ile Ekoloji kelimesine en azından sözlükte sahip çıkıldı ve "çevre" kelimesi ile kavramsal ve biçemsel farkındalığı tescil edildi. 150 yıllık Ekoloji kuramının bir canlı varlık olarak; bir dilinin, ağzının ve bir biliminin olduğunu da böylelikle algılamı§ olduk. Bilimsel (objektif) tercihlerimizi de "Sosyal Ekoloji"den, "Ekolojik Ekonomi'Men, "Çay" dan, derelerinden, Ekoloji ile empati içinde kalkman... "Önce Türkiye'sinden ..ve sularından yana yaptık. "Bir bardak su" saflığında ve teşekküründe... lütfen ve tercihen! U bilgi kirliliği yaratacak, kayırıcı bilimsell değerlendimıelere ginııek zorunda his| sedecektir. YEREL ÜNİVERSİTELER tkinci gnıp üniversiteler genel olarak "yerel üniversite" olarak tanımlanıyor. Yerel üniversiteler evrensel üniversite kurma ilkeleri dikkate alınmadan yerel siyasi güçlerin, esnaf odalarının ve değişik çıkar gruplarının istemleri sonucu kuruldu. Bu üniversitelerimizin öncelikle yerleşkeleri yok| tur. Okullar kuruldukları şehrin değişik noktalarındaki iş hanlarında, terk edilen ilkokul binalarında ve büyükçe ol.ın liselerin üst katlarında eğitim veriyor. Eğifiın hizmetlerinin nitcliğini arttırıcı teknoloji yatırımlar yetersizdir. Universitelerin olmazsa olmazı kütüphane hizmetleri yasak savmacı anlayışla yürütülüyor. Öğretim elemanı| bakımından içinde bulundukları durun daha da dramatiktir. Yerleşik öğretir üyesi yoktur. Olanlarda öğrenimlerini yeni tamamlamış Yrd. Doçentlerdir. Genç bilim insanları universitelerin entelektüel havasına solumadıkları ve bilim insanı olmanın ağırlığını üzerlerinde hissetmediklerinden yerel siyasetçilerin, belediye başkanlarmın, valilerin ve rektörlerin etkisi altında kalarak evrensel bilim insanı olmaktan uzaklaşıp 'yüksek öğretmen' konumuna geliyorlar. Yerel üniversitelerde bilim üretilebilir mi? Bilim üretmek zor bir iştir. Uzun soluklu bir çalışma, güçlü teknolojik altyapı, yetişmiş yardımcı eleman ve bilim insanının çalışacağı bol zaman olmalıdır. Yerel üniversitelerde saydtklarımızın hiçbiri yoktur. Öğretim üyesinin çalışma yapabileceği zaman dilimi sınırlıdır. Ders yükleri çok fazla ve ilgili/ilgisiz tüm dersleri vennektedirler. Üniversitede bilin üretmek için altyapı ve yetişmiş yardımcı eleman yoktur. En kötüsü genc, bilim insanları zaman içinde düşünce olarak yerelleşmekte, bencilleşmekte ve çalışma gizil gücünii kaybetmektedirler. Yerel universitelerin bilim üretmesil mümkün değildir. Yüksek Öğretim| Kurumu tarafından yapılan bilisel yayın sıralaması da gerçeklcri yansıtmıyor. Yerel üniversiteleri bilim üretir, nitelikli öğrenci yetiştirir noktaya getirmek için uzunca süre gelişmiş universitelerin içine alınmalıdır. Bunu yapmazsak yerel üniversitelere saygmlık kazandırmak, öğrenci bulınak için bilim kurumlanna hiç yakışmayan değişik oyunlara başvurnıak zorunda kalacağız.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle