23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
AYLAK BİLGİ "Achilles Painter" ve "Villa Guila Painter olmayabilir ama milattan önce 4. yüzyıldan itibaren gözün üçboyutlu bir cisim olduğunun vc değişik açılardan aynı gözükmediği bilgisinin edinildiğini varsayabiliriz. Şekil 5. Milattan önce 4. yüzyılda Acilles Painter tarafından yapıldığı varsayılan bir resimden detay. Düşük kaliteli resmi ben tekrar boyayıp temizledim ama resmin ana fikrine hiçbir şekilde müdahele etmedim. Sadece gözün değil yüz ve vücudun ne kadarustaca çizildiğine, kulakların ve burnun bir iki fırça darbesiyle nasıl kolayca tanımlandığına dikkat edin. Şekil 6. İki ayn fotoğrafımı kulMilattan önce 4. yüzyılda teorik billanarak oluşturduğum Mısırtarginin halihazırda üretilmiji olmasına karzı profil resmim. Mısır resimlerine göre son derece çirkin dur $ın çok daha sonraki bazı resimlerde gözlerin duğunu fark etmişsinizdir. Bunun hâlâ eski yöntemle profil yüzlerde kulbir nedeni de fotoğraf kullanmışlanıldıklannı da gördüm. Bu da bilimin geolmam. Resim gerçeğe yaklaşlişmesi açısmdan bakınca beklenmeyen bir tıkça hatalar çok daha rahatsız durum değil. Bazen bulunan bilgiler unuedici olmaya başlar. Burada tulur. Bazen de eski modellerin geçerlilikullandığım fotoğraflarm orijinalleri TevTık Akgün ve Ahmet ğini yitirdiğini bilmemize rağmen pratik Koman tarafından Londra 'da bir olarnk kullanmak işimize gelebilir. Bugün konferansta çekilmişlerdi. güneşin dünyanın ctrafında dönmediğini bilmemize rağmen güneş doğuyor ya da batıyor dememız buna bir örnektır ya da dünyanın yü. . . . . . . , , . . ... . kabul . başzeyini. küçük alanlar için düzlcm . , , etmemiz , ka bir ömek olarak düs.ünülebilir. Dolayısıyla bugün hâlâ gözü özellikle yaıilış çizerek resim yapabilir, gözü yanlış bir şekilde kullanarak profil fotoğrafları çzkebiliriz. Şekil 6, benim iki fotoğrafımı kullanarak yapılmış böyle bir profil resınimi gosteriyor. Tahir M. Ceylan tahirmcey1an@gmai1 .com Bugün size bir deneyden bahsedeceğim. Sevgili Biilent Somay'dan dinlemiştim. Deney Ramachandran'ıbelkibirkısmınızbiliyordur.Birnörobilimci,aynanöronlar, benlik yapılanması vb konularda oldukça önemli açılımlar getirdi bilim dünyasına. Fantom ağrılarla (daha önce bir nedenle kesilmiş kol ve bacaklann yerinde, olmayan uzuvlarda duyulan "gerçek" ağrılar) ilgili bir "aynan kutu" kullanarak yaptığı ve olmayan uzuvların yerine "superpose"uzuvlaryansıtarak kişinin, uzvunu varmış gibi algılamasını sağladığı ve bu şekilde ağrılarda azalmalar yarattığı deneyleri var. Sayın Somay'dan aktararak bahsedeceğim deneyi de son derece basit, ikiaşamalı birkurguya sahip. llkaşamada denek, karşısında birinsanı izliyor. Bir siire sonra izlenen bu kişinin koluna bir iğne batırılıyor. Tabi ki iğne batırılan kişi bir acı duyuyor ama onu izleyen kişi içi "cız" etse de bir acı duymuyor. Ikinci aşamada, izleyici deneğin koluna lokal anestezi yapılıyor ve peşinden tekrar karşıdaki kişinin koluna iğne batırılıyor. Bu sefer denek, iğne batırılan kişiyle beraber eşzamanlı olarak kolunda bir acı duyuyor. Yani bedenlerimiz ortadan kalktığmda beyinlerimiz ortak çalışıyor. Burada olan şeynedir? Beynimiz başkasının bedenini de kendi bedeni olarak algılayacak şekilde örgutlenmiştir. Ama eğer kendi bedenimiz başka bedenlerden önce devreye girerse (kibu sağlıklı birbedende daima böyle olur} beyin örgütlenmesini geçici olarak ona devretmektedir, o devreden çıktığında yeniden beyin bütün bedenleri algılayacak biçime geçmektedir. Bilindiği gibi bedenimizden beynimize doğru sayısız sinir hücresi bağlantı kurmaktadır. Ağn, sıcaksoğuk hissi, derin duyu gibi alanlardan milyonlarca hücre sayısız bilgiyi beyne taşımakta, beyni kendi baskısı altına alarak boşbırakmamaktadır. Deneyde de görüldüğü üzere kol bölgesinden gelen uyanlar durdurulduğunda [eğerkola anestezi yapılmamış olursa, koldan beyne şu uyarı gitmektedir. senin bir acı duymana gerek yok, çünkü benim koluma iğne batmadı, ama eğer anestezi yapılırsa kol beyne bu bilgiyi gönderememekte ve beynin başkası için duyduğu (duyması gerektiğij acıyı bastramamaktadır] beyin başkaları için olan görevlerini hatırlamakta ve onlariçin duy(g)ulanabilmektedir. Bu durumda başkalarını en yoğun hisseden beynin kuadroplejik (dört ekstremite birden felçli olmak) bir bedenin üzerinde oturan bir beyin olduğunu söyieyebiliriz. N'ıtekim bu kişilerin başkalarının acısını yoğun biçimde hissettiğine dair kişisel bazı gözlem ve düşüncelere sahibim. Eğer öyleyse (bu kişilerle ilgili çalışma yapmanın zorluğunu sanırım okurlar taktir edecektir) bir bedene sahip olmadan bir beyne sahip olmak deneyiminde, bizim tek bir bedene sahip olmadığımızda nasıl milyonlarca bedene sahip hale geldiğimizin aşkınlığını yaşamak mümkön olur. Beyin bir bedene sahip olarak milyonlarca bedenden vazgeçmektedir. Içinde taşıdığı bir milimetre küpünde üç kilometre uzunluğunda sinir lifi, yüz milyar hücre, yüz trilyon bağlantı, bir saniyede bitirilen katrilyonlarca işlem tek bir bedene herhalde fazla gelir. Nitekim kendi bedenimizi unutup başkalarını algıladığımızda, empati yaptığımızda, başkalarına yardımda bulunduğumuzda içimizisıra dışı birhuzurkaplar. Ama kendi bedenimize dönüp, onunla uğraşmaya başladığımızda (bedeni fetişleştirdiğimizde) sonu hep mutsuzlukla biter bu uğraşının. Huzur ve dinginlik öğretilerinin tümü, biliyorsunuz bedeni yoksamak üzerine kuruludur. Çünkü bedenimiz nesneleri tanımak, onlardan bilgi almak (ve sadece o amacı gerçekleştirmek yolunda doyum almak) amaçlı olarak organize olmuştur, bu görevinin dışına çıkartılıp fetişleştirildiği zaman, beyni sahip olduğu yükseklikten aşağıya indirmiş oluruz. Beyin, anlamak ve yaratmakiçin vardır,birçok bedeni anlamak, onlariçin organize olmak, onlariçin yaratıcı olmak ve ancak o zaman anlamlı kalınabileceğini anlamak beynin gerçek işidir. Dikkat ederseniz beyinlerimiz sOreklibirbitieriyle bağlanüda kalmayı se 5 viyor, telefon, internet, posta, yollar, zamanmda telgraf, duman, güvercin sayısız haberleşme yöntemi olarak var(dı). Dilherşeyden önce birbirine bağlı, neredeyse birisi ötekisinin aynısı beyinleri bağlayan önemli bir "akışkan", sayesinde "interconnekte"beyinlersistemivaryeryüzünde, bedenlerine değil, birbirlerine ihtiyaç duyan, giderek daha da öyle kurulan birsistem... CM cc 4 yüzyılda oldu. Elimde milattan önce 4 yüzij •. .ı . ,,A ı .,ı n . ,, „...„ yıldakı ıkı ressam Achilles Painter ve Vılla Guila Paintcr"ın yaptığına inanılan iki adet resmin fotoğrafları var. Bu fotoğraflar o dönemde profilden gözün nasıl çizileccğinin bazı ressamlar tarafından keşfedildiğinin tartışılmaz delillcri, ilk kejfedenler bu iki ressam ya da o resimleri yapan kişiler de BILIM TARIHI Çevre ve Orman Bakanı, bir doğa yasasını iptal etti (!) Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, ya enerjinin korunumu yasasını bilmiyor ya da öyle görünmeyi tercih ediyor. Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com S sına göre, enerji yoktan on günlerde çok tartışyaratılamaz, var olan nıa konusu olan, Rize ve enerji de yok edilemez Trabzon'da yapılması ve enerjinin bir biçimden düşünülen hidroelektrik santdiğerine dönüjümünün rallarıyla (HES) ilgili olarak miktarı, esdcğerlik katÇevre ve Orman Bakanı sayısı aracılığıyla nicelikVeysel Eroğlu şunlan söylüyor: sel olarak kesin bir bi"Derelerin kunımadığmı, çimde belirlenebilir. daha güzel olduğunu bizzat Bu yasaya göre, türTorul Barajı ve Hidroelektrik Santralı göstereceğiz. Sadece suyun bine giren su, gördüğü ij gücünden istihde cderek enerölçüsünde enerji kaybeji elde ediyonız. Nasılki on/ar derek türbin çevriminden çıkmıjtır. Kaybettiği zamanmda suyun gücünden faydalanarak değir enerji eşdeğerinde de kütle kaybına uğramıştır. tnenler yapıp un öğütmüsler, hiz de su)v ahyoruz ve Bakan Eroğlu, suyun tekrar yatağına geri geldiğini tütbinden geçirerek tekrar dereye veriyoruz... Ne/ıre gördüğü için sevinçli ve "nasıl ki on/ar zamanmda verilecek suyu, can suyunu kesinlikle kontrol edi suyun gücünden faydalanarak değirmenler yapıp un yonız. Vatandaşıımz bize güvensin."(8 Aralık 2010 öğütmüsler, biz de suyu alıyoruz vc türbinden geçitarihli gazetelerden) rerek tekrar dereyc vcriyonız" diyerek eleştiride buBu sözlerden çok açık olarak görülüyor ki, Bakan Eroğlu, türbinden çıkan suyun, türbine giren suyla aynı olduğunu sanmaktadır. "Sadece suyun gücünden istifade ederek enerji elde ediyoruz" diyor. Söz konusu olan jey toprağı sulamak olmadığına göre, suyun baska neyinden istifade edilecekti? Türbine giren suyun elbette enerjisindcn istifade ediliyor. Peki, siz bu enerjiden yararlandığınıza göre, türbine giren su ile çıkan suyun enerjisi aynı mı kalıyor? Türbinde elektrik üretmek için su ilc nc kadar is, yapılmışsa, bu iş için gerekli olan kadar enerji, sisteme giren suyun enerjisinden sistemden çıkarken eksilmijtir. Bakan Eroğlu, türbinleri devri daim makinesi mi sanıyor? (Eğer hayatta olsaydı, 1926 yılında zatülharekeyi devri daim makinesini icat ettiğini söyleyen Con Ahmet Beyin kulaklarını çınlatırdık.) İlk kez 1842 ve 43 yıllarında Mayer ve Joule tarafından formüle edilen enerjinin korunumu yasalunanları da sevindirmeye çalışıyor. Enerjisi azalan dere suyunun kütlesi de azalır ve buna bağlı olarak akış hızı ve basıncı da azalır. Bu bir doğa yasasıdır. Dere yatağındaki suyun kütlesinin, hızının ve basıncmın azalmasının da kendi doğal çevresinde binlerce olumsuz ekolojik sonuçJar yaratacağı açıktır. Eskiden dere kenarlanna değirmenler yapılıyordu ama bu değinnenler çok az bir enerji harcayarak çalışıyorlardı ve bu nedenle dere yataklannın ve çevresinin doğal özellikleri üzerinde tahrip edici bir etki yaratmıyorlardı. Çevre ve Onvtan Bakanı Veysel Eroğlu, inşaat mühendisi olduğuna göre, eğitimi sırasında hidrolik dersini almış olmalı. Bu nedenle, akışkanlar mekaniği ve cnerjisiyle ilgili en temel bilgilerden habersiz görünmesi çok şaşırtıcı. Yoksa bu doğa yasalannın bilgisine sahip olduğu halde, bilmiyormuj gibi mi davranıyor? Acaba bu iki olasılıktan hangisi daha fecidir?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle